Barış Manço

Barış Manço ilgili anılarımdan birini paylaşmak istiyorum:

Lise 2 ye gidiyordum.Barış Manço'nun hafta içi bi gün İstiklalde Beyoğlu Sanat Galerisini açılışına geleceğini öğrenince yerimde duramadım.
Aynı gün okul olmasına rağmen dersi asıp İstiklale gittim.Hazırlıklar başlamıştı ama Barış abi daha gelmemişti.Yetiştik demeye kalmadan ilerden o meşhur plakayı gördüm önce 34BM 777 arabasını görür görmez çantamı arkadaşıma verip koştum...
Gözümü açtığımda Barış abini beline sımsıkı sarılmış,sakları ağzımda ve durmadan onu öper halde kendimi buldum.1 Çember polis,1 çember belediye koruması vardı.Beni çekmek isteyen korumalara bırakın Arkadaşlarımdan biri dedi...

Anlatamam nasıl gururlandığımı...Karşılıklı İstiklal Marşını okuduk sonra açılışı yaptı içeri girince fenalaştı kalbi sinyal verdi.Biraz oturup dinlendi o haldeyken bile çocuklar ve gençlerle sohbet etti.gülümsedi...

Hala o gün defterime attığı imza durur,ki matematiği hiç sevmediğim halde sırf o imzanın hatrına o defteri bende saklarım
 
anı çok hangisini anlayatım ki? 26 Nisan 1994 ten bu yana Barış Manço ile ilgili çok anım oldu.

İlk tanışmamız mesela:

"26 Nisan 1994"Barış Manço 23 nisan haftası etkinliklerinde Kadıköyde çocuklara konferans verecek haberi duyunca Barış Manço için hazırladığım 3 yıl boyunca gazetede onunla ilgili çıkan haberleri kesip yapıştırdığım defteri koltuk altıma alıp arkadaşlarla yola koyulduk.

Vapuru kaçırınca takayla karşıya geçmek zorunda kaldık.Ayaklarımız su içinde tabiki...

Neyse gittiğimizde konferans başlamıştı ama bizi içeri almadılar büyüğüz diye...Kapıda bekledik konferans bitince arkadaşlarla Barış abinin evine gittik.Kapıyı Barış abi açtı uzun saçları hala gözlerimin önünde...Buyrun gençler dedi...

Heyecandan ölebilirdim o anda...Dilimin tutulduğunu söyleyebilirim."Barış abi senin için bu defteri hazırladım dedim."Güldü defteri aldı içine baktı duygusallaştı ve "öyle kapıda durmak olmaz buyrun içeri dedi"içeri girecekken "şey dedim ayaklarımız ıslak ama"güldü yüreğiniz ıslak değilse önemi yok dedi...İçeri girdik ve bize çay ve kurabiye servisi yapıldı hala tadı damağımdadır.

Bir süre sohbet ettikten sonra bana"senin bu cestine karşılık vermessem ayıp olur dedi"ve hızla köşkün merdivenlerinden yukarı kata çıkıp elinde bir kutu ile döndü...Osmanlı padişahların elmas kutusu gibiydi.İçini açtı yüzük doluydu...Beyen al dedi..
O an heyecandan nasıl oldugumu anlatamam ve yüzük alamadım.Bu sefer kendisi bi yüzük aldı bu olmasın o zaman dedi.Ben yine durdum o zaman o olsun deyip elindeki yüzüğü aldım...Bana verdiğinde orta parmağıma olan yüzük şimdilerde serçe parmağıma oluyor ve uğur yüzüğümdür.

Ekrandan gördüğünüzden daha da cana yakın ve sempatikti...

AHHH BE BARIŞ ABİ ÇOK ERKENDİ!.....
 
BARIŞ MANÇO'nun programıyla büyümüş olan ben o öldükten 3 ay sonraya kadar ağlamıştım.Galiba benim küçüklüğümdeki baba portresi oydu.Babamdan daha yakın gelmişti bana.
Ölümünden sora birsürü haber çıktı,yok artık onun kıymetini anladık yok onun kültür mirasının bekçileriyiz v.s...Noldu?Nerde kaldı verilen sözler?
Bana artık bir çok şey inandırıcı gelmiyor.
Benim hiç tanışma fırsatım olmadı ama bana hep ailemin bir parçası gibi geldi,şarkılarını dinlerken çok ağlamışlığım oldu.
Onu tanıyamayan yeni nesil çok büyük bir eksiklik duyacak çünkü onun yerini dolduracak biri olmayacak!Onun gibi 7'den 77'ye herkesle anlaşabilecek biri daha olmayacak...
Bir çok sanatçıdan(onların sanatçı olup olmadığı da ayrı bir konudur.)ayrı olarak fikirlerini müzikle anlatabilecek kadar başarılıydı.Müzik onun için felsefeydi,sadece para kazanma aracı olarak bakmadığı yıllarca hakkettiği parayı kazanamadığı halde müzikten vazgeçmemiş olması buna en önemli kanıttır.Kasetleri Japonya'da hep bizden daha fazla satmış olması da ne kadar kalın kafalı bir millet olduğumuzun göstergesi.Biz kendi ülkesi bile tam olarak anlayamamıştık onu...
ölümünden sonra birkaç ay yapılan gösterişten başka hiçbir şey değildir.Şimdi ondan geriye kalanların başına gelenler bunu açıklıyor zaten...
 
BarisManco demiş ki:
Barış Manço ilgili anılarımdan birini paylaşmak istiyorum:

Lise 2 ye gidiyordum.Barış Manço'nun hafta içi bi gün İstiklalde Beyoğlu Sanat Galerisini açılışına geleceğini öğrenince yerimde duramadım.
Aynı gün okul olmasına rağmen dersi asıp İstiklale gittim.Hazırlıklar başlamıştı ama Barış abi daha gelmemişti.Yetiştik demeye kalmadan ilerden o meşhur plakayı gördüm önce 34BM 777 arabasını görür görmez çantamı arkadaşıma verip koştum...
Gözümü açtığımda Barış abini beline sımsıkı sarılmış,sakları ağzımda ve durmadan onu öper halde kendimi buldum.1 Çember polis,1 çember belediye koruması vardı.Beni çekmek isteyen korumalara bırakın Arkadaşlarımdan biri dedi...

Anlatamam nasıl gururlandığımı...Karşılıklı İstiklal Marşını okuduk sonra açılışı yaptı içeri girince fenalaştı kalbi sinyal verdi.Biraz oturup dinlendi o haldeyken bile çocuklar ve gençlerle sohbet etti.gülümsedi...

Hala o gün defterime attığı imza durur,ki matematiği hiç sevmediğim halde sırf o imzanın hatrına o defteri bende saklarım


ya çok güzel... keşke bi klere de olsa uzaktan da oolsa görebilseydimm o gözlere bi kere bakabilseydim
 
Barış Manço nun yeri öyle özel öyle ayrıki sürekli dile getiriyorum ne onun nede Cem Karacanın yerleri ala dolmayacak bunada ihtiyaç yok zaten onlar arkalarında öyle eserler bıraktılarki değil yıllar yüzyıllar unutturamaz o eserleri yeni gelenler ancak onlardan feyz alabilirler onların yerini asla dolduramazlar. 7 den 77 ye herkesin gönlünde taht kurmuştu o

daha önce konuşuldumu bilmiorum ama kurban"sarı çizmeli mhmet ağa" parçasını söylüyor ya bir konserinde şarkının sonundaki "barış" söyleri "deniz" söyler diye değiştirdiğini duymuştum ve bunu hiç etik bulmamıştım bu konu hakkında bilgisi olan var mı?
 
Çok küçükken Barış Manço konserine gitmiştik, Barış Manço beni kucağına alıp kaldırmıştı. O zamanlar bile çokça Barış Manço dinliyordum. Onu gerçekten görmek istiyordum. Hayal meyal hatırlasam da böyle bir anım oldu.
 
Yönetici Uyarısı: Mesaj içeriği anlaşılmayı güçleştirecek ölçüde yazım ve anlatım hatalarına sahip olduğundan yönetim tarafından silinmiştir. Kasıtlı olarak Türkçe'yi yanlış kullanmaya devam etmeniz durumunda siteden atılacaksınız. Lütfen Forum Kurallarını okuyunuz.
 
herkesinde söylediği gibi bende onun şarkılarıyla büyüdüm çok yüce bi insandı hala bazı akşamlar onun şarkılarını liste yaparak onları dinleyerek uyurum.aynı zamanda bende aksesuar hastasıyım belkide onun sayesindedir bu ilgim.
Ruhu Şad, Mekanı Cennet Olsun...
 
Arkadaşlar BarisManco'nun anlattığı şeyler tamamen çıkarlarına yönelik uydurmalarıdır,kendisinin ne kadar büyük bir yalancı olduğunu Barış Manço'yla reel anlamda az da olsa ilgilenen herkes biliyor,özellikle İstanbul piyasasında.Gerçekte olmamış şeylerdir bunlar,çok güzel uydurmalardır sadece...
 
spiderrock demiş ki:
Arkadaşlar BarisManco'nun anlattığı şeyler tamamen çıkarlarına yönelik uydurmalarıdır,kendisinin ne kadar büyük bir yalancı olduğunu Barış Manço'yla reel anlamda az da olsa ilgilenen herkes biliyor,özellikle İstanbul piyasasında.Gerçekte olmamış şeylerdir bunlar,çok güzel uydurmalardır sadece...


Bu komik yazın için teşekkürler...Sadece gülerim ve tenezzül edip cevap bile vermem🙂
 
ah Barış abi ahh

Barış abi hakkında yazılan çok güzel şeyler var ozellikle onu yaşatmak adına...
ben pek ağlamam heleki hayatta başıma gelecek herhangi bir olay daha beni ağlatmaya yetmedi ama Barış Manço yokmu (bir de DSS)beni ağlatır hemde dakikalarca

şarkılarıyla,duruşuyla,giyim tarzıyla,öğütleri ve çocuklara olan sevgisiyle inanılmaz bir şahıs.belkide şimdiki yetişkin nesil onu bu nedenden dolayı için bu kadar çok seviyordur.İnsan hayat doluyor hayatı oğrenmeye başlıyor daha kucuk yaşta onun şarkılarıyla milyonlarca kilometrelik kultur birikimini ve yıllarca edindiği bilgi birikimini şarkılarında herkesin anlayabileceği bir dilde sunuyor.Bilmiyorum Barış abinin japonya konserini dinledinizmi albumun adı Live In Japan bu albumdeki 'nane limon kabuğu'adlı şarkısında sadece 2 saatte!!! oğrendiği Japoncasıyla Japon halkına espriler yapıyor ve kahkalara boğuyor.İşte Barış abinin zekası ,becerisi,kültürü!!!isteyen arkadaşım olursa bana msj atabilir upload edebilirim şarkıyı.

Tek Kelimeyle Her Yonuyle harika bir insandı.gittiği yerlere Türk kültürünü de goturdu.Umarım şuan dilediği yerdedir.ama Türklerin gonlunde olduğundan hiç şüphesi olmasın...


Bir sen varki senin içinde Senden öte senden ziyade,Dönence ---dunyayı yerinden oynattı---,Anahtar<dinle şarkıyı çoz şifreyi 🙂> ,Nane limon kabuğu__yemek tarifi___ ,ağlama değmez hayat,Anlıyorsun Değilmi,La Casba Della Mamma Tulipano sadece zevk alarak dinlediğim şarkılarından bir kaçı.
 
BarisManco demiş ki:
spiderrock demiş ki:
Arkadaşlar BarisManco'nun anlattığı şeyler tamamen çıkarlarına yönelik uydurmalarıdır,kendisinin ne kadar büyük bir yalancı olduğunu Barış Manço'yla reel anlamda az da olsa ilgilenen herkes biliyor,özellikle İstanbul piyasasında.Gerçekte olmamış şeylerdir bunlar,çok güzel uydurmalardır sadece...


Bu komik yazın için teşekkürler...Sadece gülerim ve tenezzül edip cevap bile vermem🙂

napalım arkadaşlar her otlakta olduğu gibi burada da zehirli/çürük bitkiler yetişmesi normaldir ama BarisManco ' nun da dediği gibi tenezzul bile edilmezsin!!!
 
2 ocak 1943 tarihinde saatler 02.00 civarını göstermekte iken Bağlarbaşı-Üsküdar semtindeki Zeynep-Kamil hastenesinde dünyaya gözlerini açar.

İsmail Hakkı Bey ile Rikkat Uyanık Hanım'ın ikinci oğululları olarak, ekmeğin karneyle dağıtıldığı ve ikinci dünya savaşının en kızgın oldugu zamanda dünyaya gelen Manço, 2 yıl önce dünyaya gelen abisinin 'Savaş' ismini almasından sonra, ailesinin 'artık dünyaya Barış gelsin' diye düşünmesinden dolayı barış adını almıştı.

Türkiye'de Barış adını ilk alan kişinin kendisi olduğunu yıllar sonra TRT için hazırladığı '7 den 77 ye' adlı programı aracılığıyla, öğrenecekti.

Bit salgınının ortalığı kırıp geçirdiği bir dönemde ilkokula başlayan Manço, gezginliğe bu dönemlerde başlar. Gezginliğinin ilk durakları okullardır. Zira bu dönemlerde birsürü okul değiştirmek zorunda kalıyordu.

İlkokula Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda başlayan Barış, 4. Sınıfı Ankara Maarif Koleji İlkokulu nda, 5.Sınıfıda yine Kadıköy Yeldeğirmeni Mustafa Kemal Paşa İlkokulunda okuyordu. İlkokul'u bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi yılları başlıyordu.

Galatasaray Lisesi'nde okuyan abisi Savaş Manço'nun okuldaki lakabı 'Ayı' idi. Barış'ında Galatasaray Lisesi 'ne gelmesinden sonra lakapları 'Büyük Ayı ve 'Küçük Ayı' olarak değişiyordu. 1957 yılı Şeker Bayramında çok sevdiği Babaannesi Nimet Hanım'ı yitirir. Manço, yıllar sonra bir şarkı yazacaktır onun adına (Gülpembe) çok beğeni kazanacak olan bu şarkı aynı zamanda dinleyenleri üzerinde büyük merak uyandıracaktır kim bu Gül Pembe?

Müzikle daha küçük yaşlarında tanışmıştı. Annesinin bir ses sanatçısı olması, O'nun müziğe pek yabancılık çekmemesini sağladı. İlk olarak 14 yaşında sınıf arkadaşlarıyla birlikte Galatasaray Lisesinde Kafadarlar adlı grubu kurdu. Bugünün ünlü ekonomistlerinden 'Asaf Savaş Akad' bu grubun saksofoncusuydu. İkinci grubu olan Haramiler' de yine Galatasaray Lisesindeki arkadaşlarıyla birlikte çalıştı. Haramiler'le birlikte dönemin popüler müziklerini yorumladı.

1958 yılında ilk defa sahneye çıkıyordu. 1958 in Mart ayında yeğeni Aysel'in evlendiği akşam, Moda Düğün Salonunda Elvis Presley' den iki şarkı söyleyen (bunlardan biri 'Jailhouse Rock'dı) Manço, o gün abisi Savaş Manço'ya belkide hayatındaki yapacağı en önemli şeyi söylüyordu: 'ben çocuklara şarkı söyleyeceğim'.

1959 yılının Nisan başında Galatasaray Lisesi konferans salonunda ilk resmi konserini veren manço, 4 Mayıs 1959 da babası İsmail Hakkı Bey'in ani ölümüyle ruhen yıkılıyordu.

1960'lı yıllarda Türkiye'de Hafif Batı Müziğinde Erol Büyükburç, Metin Ersoy fırtınası esiyordu. Barış'da aklına koymuştu bu müzik dünyasının içinde yer alacaktı. Henüz 14 yaşında iken Galatasaray Lise'sindeki arkadaşlarıyla kurduğu grubu Kafadarlar 'la 'Barış Manço ve Kafadarları' ismiyle sahne alıyordu. Bu dönemlerde daha çok o sıralarda tutulan parçaları seslendiren Barış ve Arkadaşları, Okul bitince dağılıyorlardı.

1962 yılına gelindiğinde Galatasaray Lisesinde 11. sınıfı geçemeyen Barış, bir an evvel Paris'e gidip, Güzel Sanatlar Akademisinde okuma istediğinden Özel Şişli Kolejine gider ve 1963 yılında bu okuldan lise diplomasını alır. Yine 1962 yılında Barış Manço ilk 45'liği Twistin Usa / The Jet'i Harmoniler 'le kaydediyor ve Grafson plak'tan satışa sunuyordu. 'Neden Türkçe değil' mantığıylada o yıllarda Çıt Çıt Çedene, Urfa nın Etrafı Dumanlı Dağlar ve Kızılcıklar Oldu mu? (Barış'ın annesi Rikkat Uyanık Hanım'ın derlediği bir türkü) isimli türkülerini kaydediyordu.

1963 yılında Salyangoz yüklü bir kamyonun tercüman-şöför yardımcısı olarak İstanbul'dan Lion'a oradanda otostopla Paris'e giden Manço, burada Güzel Sanatlar Akademisinde okumak istiyordu. Daha sonraları maddi sıkıntılar ve Belçika da yaşamakta olan abisi Savaş'ın yanında kalmak için Liege şehrine gider.

Burada bazen türk işçilerine tercümanlık yaparak, bazen garsonluk yaparak veya Türkiye den getirttikleri filmleri orada yaşamakta olan türk işçilerine göstererek geçimlerini sağlarlar. Tüm aksiliklere rağmen müzikten uzaklaşmaz. Arada bir Paris'e giderek plak şirketleriyle görüşen Barış, ünlü fransız komedyen 'Henri Salvador'un şirketinden 1964 yılının sonbaharında 4 parçadan (Baby Sitter, Jenny Jenny, Quelle Peste ve Un Amour Que Toi) oluşan bir EP çıkarır.

1964 yılında Fransa'da 4 parçadan oluşan EP'yi çıkardığında, o zamanlar radyoda program yapan Engin Arman Paris'den gelen Plağın üstünde koskoca 'Barısh Mancho' yazısına rağmen, plağı, 'Fransa'da müzik yapan genç şarkıcı Bari Manso' olarak sunar.

Programı dinlemekde olan Barış Manço nun annesi 'Rikkat Hanım' ayağında terliklerle evinden fırlar ve İstanbul radyosuna giderek, 'yaa, benim oğlumdan bahsediyorsunuz, onun adı Barış Manço'dur' der.

Fransa daki bu maceradan sonra, Belçika da bulunduğu yıllarda Les Mistigris (Mistigris Siyam'da bir vahşi kedi türü anlamına geliyor) isimli, Belçika'lı ve Martinik li müzisyenlerden oluşan gruba katılır. Bu grupla 1967 nin başına kadar beraber çalışır. ve Aman Avcı Vurma Beni ve Bizim Gibi (Kol Düğmeleri isimli parçanın bir önceki hali) adlı parçaları kaydeder. Bu grupla Almanya, Belçika, Fransa gibi ülkelerin dışında Türkiye de de konserler verdi. Fakat grup üyelerinin ülkeye girip çıkmasında ve kalmasındaki problemlerden dolayı 'yerli' bir grupla çalışmayı tercih eder.

1965 yılının Ocak ayında, Adamo ve France Gall'inde katıldıkları bir programda, Paris'in meşhur 'Olympia' müzikholünde arkasında Franck Pourcel orkestrası ve Swingle Singers ile beraber plağından iki şarkı seslendirir: 'Babysitter ve Jenny Jenny'.

Fakat bu konser sonrasında, kendi olağanüstü yeteneği ve annesi Rikkat Uyanık Hanımın dışında müzisyenlik hayatını etkileyen biri çıkar karşısına: O gün Barış'ı izleyen Europe-1 radyosunun sahibi 'Daniel Filipacchi', Barış'ın aksanını beğenmediğini ifade ederek plağın radyosunda yayınlanmasını yasaklar. Barış bu işe çok kızar ve "bundan böyle sadece Türk şarkıcısı olacağım" kararını alır.

1967 yılında Hollanda da büyük bir trafik kazası geçirir. Bu kazanın kendisine hatırası ise, bıyığının altındaki kesik izidir. Bu kesiği kapatmak için bıyık bırakmaya başlar. sadece bıyığını uzatacak değildir ya saçlarınıda uzatır Manço.

1967 yılından itibaren 1969 yılına kadar sürecek Kaygısızlar dönemi başlar. Bu grubun üyeleri arasında, günümüzde MFÖ olarak tanınan gruptan 'Mazhar Alanson ve Fuat Güner' de vardır. Bu grupla kendi müzikal çizgisini bulma yolunda ilerleyen Barış, 'Kol Dügmeleri, Unutamıyorum' gibi kendi bestelerinin dışında, 'Bebek, Derule, Kağızman' gibi türküleride kaydetti, Karanlıklar İçinde ve Keep Lookin parcaların da da yabancı bestecilerin şarkılarından yararlandı. Yine bu grupla yurt dışına açılma konusunda faaliyetler gösterdi ve Fransa da 1968 yılında ilk defa kaydettikleri 'Trip' ve 'Susanna' isimli parçayı single olarak çıkartmaya çalıştı.

Özellikle Trip adlı parçayı mükemmel bir şekilde yeniden kaydeden grup elemanlarının 'biz yurt dışında yapamayacağız' demeleri üzerine Barış ve Kaygısızların yolları bir süre sonra ayrıldı. Kaygısızlar grup olarak dağıldı ama Barış Manço' nun plaklarında Onu yanlız bırakmamak için stüdyoda biraraya geldiler. Kaygısızların Avrupa'da kariyer yapmaya yanaşmayışları Barış'ı yeni baştan Avrupa'da yabancı bir grupla çalışmaya iter.

Londra Hyde park'ta tanıştığı İngiliz 'Jonathan Glemser' (Yardbirds' İn ilk gitaristi), Amerikalı müzikolog 'Jonathan', Tunuslu davulcu 'Mounir' ve Kafkasyalı basgitarist 'Onkan' dan oluşan Barış Manço Ve adını verdiği grup böylece kurulmuş oldu.

4 ayrı ülkenin kültüründen gelen müzisyenler, 4 ayrı müzik anlayışı ve icrası içinde bir çok yeni seyler ögrendi Barış. Bunun bir ürünü olarak bugün 7 den 77 ye herkesin ezbere bildiği Dağlar Dağlar isimli parçasını bu grup döneminde kaydetti. Bir çok yayın organında belirtildiği gibi bu parça Keban dan gelirken bestelenmemiştir. Barış'ın Keban a gitmesi daha sonraki yıllarda olacaktır. Barış bu parçayı kısa bir süre evli kaldığı Marie Cloud için ve annesine "senin oğlun alaturka söyleyemez" diyen Müzeyyen Senar gibi müzisyen dostlarına cevap olsun diye besteler. Kol Dügmeleri, Bebek, Kağızman gibi parçalarla ismini duyuran Barış Dağlar Dağlar'ın çıkış tarihinden dört ay sonra bu 45'liğin 700 bin satması üzerine müzik dünyasındaki o dönemin büyükleri olan, Cem Karaca, Erkin Koray ve Moğollar 'ın arasında yer alır. Altın Plak aldığı 'Dağlar Dağlar' 45'liği Barış'ın hayatının dönüm noktası olmuştur.

Eğitimini tamamlayan Barış'ın amacı grubuyla birlikte Türkiye'ye dönüş yapmaktır. Fakat Türkiye'ye yalnız olarak döner.

Barış'ın Türkiye'ye döndüğü yıllarda , 1970'lerin başında , Türkiye'de aranjman modasına karşı tepkiler başlamıştır. Aranjman modasına olan bu tepki başka bir akımın doğmasına sebep olmuştur. Bu yeni oluşan müzik türü Anadolu pop'tur. bunun üzerine Barış; Fuat Güner ve Mazhar Alanson'la (bugünkü MFÖ'nün elemanları) birlikte Kaygısızlar kurar.

Barış Manço artık yavaş yavaş müzik piyasasında yükseliyoru. İşte tam bu dönemlerde beklenen bombayı patlatır. Barış Manço Ve.. grubu ile 70'lerin başında çıkarttığı 'Dağlar Dağlar' 45'liği , çıkışından 4-5 ay sonra 700 bin satar.

Yabancı gruplarla yaşadığı sorunlar sebebiyle bir çok gruptan ayrılmak zorunda kalır. Fakat 1971 yılında bu sorunu çözer. Avrupa da da kariyer yapmaya meraklı olan, Anadolu Pop müziğinin öncüsü olarak kabul edilen Moğollar la beraber Fransa da çalışmaya başladı.

Bu grupla İşte Hendek İşte Deve, Katip Arzuhalim ve Binboğanın Kızı isimli parçaları kaydeden Barış, Moğollar'ın tek başlarına kaydettikleri 'Danses et Rythmes de la Turquie D'hier A'Aujourd'hui' (Bu LP Türkiye'de piyasaya Anadolu Pop adı altında çıktı) isimli albümle başarılı olmaları ve hatta bir önceki yıl Jimi Hendrix in, bir sonraki yıl Pink Floyd un kazandığı "Academie Charles Cross Grand Prix Du Disque" isimli ödülü kazanmaları ve tamamen yurt dışında çalışmak istemeleri sonucunda, ayrılma kararı alırlar.

Moğollar'dan Engin Yörükoğlu ile beraber yurda dönen Barış, Celal Güven, Ohannes Kemer, Özkan Ugur ve Fuat Güner gibi müzisyenlerle beraber ölümüne dek kendisinden ayrılmaya Kurtalan Ekspres isimli grubunu kurdu. Bir kaç değişimden sonra ideal kadrosuna ulaşan Kurtalan Ekspres ve Barış Manço birlikte bir çok başarıya imza atar.

1972 de Kurtalan Ekspres le ilk 45 liği, Ölüm Allah'ın Emri / Gamzedeyim Deva Bulmam piyasaya sunulduktan sonra 20 aya yakın bir süre, askerlik sebebiyle müzik'ten ayrı kaldı. Bu süre zarfında daha önceden hazırlanmış olan Lambaya Püf De / Kalk Gidelim Küheylan 45 liği piyasaya sürüldü. Askerden döner dönmezde Gönül Dağı / Hey koca Topcu Genç Osman yayınlandı.

Vatani görevine 1972'de yedek subay olarak Edremit'te başlayan Barış, bir takım pürüzler nedeniyle 19 ay 26 gün askerlik yapmak mecburiyetinde kalıyordu. Askerden tezkere aldığının ikinci günü 2 Aralık 1973'te ilk video klibini Hey Koca Topcu-Genç Osman adlı şarkıya çeker. Bu şarkıyı Polatlı'da geçen topçu asteğmen günlerinin etkisiyle, bir anı olarak yapmıştır.

1975 yılında Barış Manço ilk Long Play ini hazırlar. Barış Manço bu albüm icin özel olarak stüdyoya girmedi. Ellerindeki birikmis parçaları 45 lik olarak çıkartmanın zor olacağını düşünerek albüm yapmaya karar verilir. Daha önce yayınlanan Dünden Bugüne isimli albüm Barış Manço' nun Sayan Plak döneminde çıkardığı 45' liklerden toplama olan bir albümdü. Böylelikle 1975 yılında Türkiye' nin sayılı senfonik rock albümlerinden "2023" piyasaya çıktı. Albümde yine Türkiye nin sayılı Rock Operalarından "Baykoca Destanı", Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılını konu alan 2023 giıbi parçalar yer aldı.

1976 yılında yine Avrupa'da kariyer yapma ümidiyle çalışmalarına başladı. Hemen hemen bütün bir yılı Belçika'da geçiren Barış, bir Amerikan firmasi olan CBS ile anlaşma imzalar. Büyük bir bölümü George Hayes Orchestra'sıyla kaydedilen Barish Mancho (Aynı yıl Türkiye de Nick The Chopper olarak piyasa çıkar) isimli albüm 1976 yılında, ilk önce Belçika ve Hollanda da, daha sonra Fransa, Fas, Fildişi Sahilleri gibi ülkelerde piyasaya cıktı.

Barış bu albümüyle, beklediği başarıyı elde edemez ama beklemediği başarılarda elde etti. Örneğin Fas, Romanya gibi ülkelerde albüm, içerdiği doğu karakterinden dolayı, liste başı oldu. Sonuçta İngiltere deki Rainbow konserine ve diğer promosyon konserleri sırasında Barış'ın hasta olması gibi sebeplerden dolayı, albüm yaklaşık olarak 17-18 ülkede dinlenmesine rağmen, Barış'ın Avrupa da kariyer yapma hayalini sona erdirdi.

Barış Manço, ilk evliliğini Belçika'da bulunduğu yıllarda yaptı. Bir giysi mağazasında tezgahtar olarak çalışan Marie-Claude adlı bir kızla tanıştı ve tam 6 yıl beraber yaşadılar. Arkasından 31 Ocak 1970 günü Liêge'de evlendiler ama 6 ay kadar sonra, 16 Temmuz 1970 günü ayrıldılar. Barış ın okul hayatında ve geçimini sağlamasında Maria Claude'un rolü büyüktür.

Gerçek hayat arkadaşını, 'benim her şeyim' dediği Lale Manço'yu, 1975 yılında tanır. İlginç bir tanışmaları vardır Lale ve Barış'ın. Çiftin tanışması bozuk bir telefon sayesinde olur. Ablasına misafirliğe gelen Lale, telefon bozulunca eniştesinin arkadaşı olan üst kat komşusuna telefon etmeye çıkar. Kapıyı açan Barış Manço'ya 'Telefon edebilir miyim?' diye sorar Lale. Aldığı yanıt ise 'Benimle evlenirsen edebilirsin' olur. 'Neden olmasın' diyen Lale , içeriye girerek telefonunu eder ve parasını ödemeye kalkınca aldığı yanıt karşısında şaşkına döner. 'Nasıl olsa evleneceğiz ne parası'.

Ve 1978 yılında bir nikah töreniyle resmen yaşamlarını birleştirirler. Şakayı çok seven Barış düğünde Nikah Şekeri niyetine Lale'yle beraber doldurduğu bir plağı dağıtır. Plağın A yüzünde birbirlerini seven bir çiftin aşklarını dile getirdikten sonra kavga ettikleri bir konuşma vardır. İkinci yüzünde ise Barış kendi deyimiyle "kendi mutluluk öykülerini anlatacakları" bir parça hazırlamıştır. 19 Mayıs 1981'de Doğukan Hazar, 24 Temmuz 1984'te de Batıkan Zorbey dünyaya gelir.

Yaşamındaki ikinci evliligini 1978 de Lale Cağlar ile yapan Barış, 1979 yılında müzik dünyasına geri döndü. Cok sevdiği Kurtalan Eskpres'iyle Yeni bir Gün isimli albümünü çıkaran Barış, Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, Gesi Bağları, Aynalı Kemer İnce Bele gibi parçaları ile büyük dikkat çekti. Bu albümle başlayan hiç dinmeyen başarı süreci, 1980 yılındakı Hal hal / Eğri Eğri Doğru Doğru Eğri Büğru Ama Yine De Doğru 45 liği ile, 1981 yılında Sözum Meclisten Dışarı albümüyle, 1983 yılında Estağfurullah...Ne Haddimize! albümüyle sürüp gitti.

Büyük birikiminden her yaş kuşağının yararlanmasını istediğinden, biraz da seyyah olup, dünyayı gezmek istediğinden dolayı, 1988 yılında TRT 1 televizyonuna bir teklifte bulundu.

''Çocuk ve aileye yönelik eğitici ve eğlendirici bir dünya belgeseli''dir düşündüğü. Yayına girdigi ilk gün milyonlarca izleyiciyi ekran başına toplayan ''Barış Manço ile 7'den 77'ye'', böylelikle onun bir başka yavrusu oldu, ölümünden birkaç zaman öncesine kadar. Program çekimleri için oluşturulan TV ekibi, Ekvator'dan Kutuplar'a kadar yerküre üzerinde 150 değişik ülkeye giderek 500 bin km.'den fazla yol katetti. Bir başka deyişle, Barış Manço dünyanın çevresini 12 kez dolaşmış oldu. Devlet başkanları, dünyaca ünlü şair, düşünür ve yazarlar, astronotlar, sporcular, süperstarlar da konuk oldular Barış'a. Bu program Türk Televizyonculuğunda ulaşılamamış pek çok rekoru da elde ederek ayrı bir başarıya ulaştı.

Yüreğindeki çocuk sevgisi, kendi çocuklarıyla sınırlı kalmayıp dünyanın tüm çocuklarını sarmaya, sorunlarını, dertlerini dinlemeye itti Barış Manço'yu... Ak saçlarının örttüğü bedenindeki yüreği çocukların gülümseyen yüzlerinde hayat buldu...

Toplumdaki bozulmaya kayıtsız kalmamak, kendince birseyler yapmak için politikaya da soyundu. 30 yıldır yapmak istediği ve uygulamak için fırsatını kolladığı projelerini DYP'den yapılan teklifle birlikte 'Hayata geçiririm' umudu başladı. "Neden siyaset, üstelik bu Barış Manço'ysa, mutlaka başkalarının yapamayacağı bir şeyleri yapabileceğine inandığı için olmuştur" düşüncesi ona şu yorumu yaptırmıştı. "DYP'den Kadıköy başkan adayı oldum. Belediyelerin sorunları belli zaten. Farklı bir renk vardır, farklı bir yaklaşım vardır. Çocuğun sağlığı diye bir olay var. Zaman zaman ana çocuk sağlığı gündeme gelir. Hastane olabilir, gençlik merkezleri olabilir. Bunlar benim hep düşündüğüm şeyler" diyerek müziği asla bırakmayacağını ve çalışmalarını durdurmayacağını ısrarla vurguluyordu o günlerde. Hatta siyasete soyunmasıyla ilgili olarak aldığı eleştirilere "Ben bir şarkıcı olarak gelmedim bu dünyaya, düşüncelerimi aktarmak üzere geldim. Gün geldi şarkı söylemekle oldu, gün geldi bir televizyon programında bir çocuğun saçlarını okşamakla oldu. Gün geldi, Güney Kutbu'nda penguenlerle konuşmakla oldu, gün geldi Ekvator'da suyun nasıl döndüğünü aramakla oldu. Şimdi insan en iyi kendini bilir herkesten önce. Ben de bildiğim kadarıyla kendimi anlatmaya çalıştım. Kendimin doğru olduğuna inandığım şeyleri aktarmaya çalışacağım insanlara" sözleriyle mesajını iletiyordu. Fakat kalbi ona siyaset yapması için izin vermiyordu. Aynı dönemlerde geçirdiği kalp rahatsızlığı nedeniyle doktorların tavsiyesini dinleyerek siyaset hayatına başlayamadan son verdiğini açıkladı.

Türkiye'nin kültür sanat ortamını kötü bulduğunu söyleyen Barış Manço, "Manzara tek kelime ile kötü ama beni bu denli karamsarlığa iten nokta herşeyin daha da kötü olacağını düşünüyor olmamdır. Çanak çömleklerle tüketilen gazetelerin olduğu, bin-iki bin kitabın ancak okunduğu bir memlekette güzel şeylerden bahsetmek oldukça zor" diyor ve ilave ediyordu: "Ben bunu kültüre karşı bir direniş olarak görüyorum.

Direkt olarak da halkı suçlu buluyorum. Benim açımdan bir problem yok aslında. Programlarım seyrediliyor ve bu camiada kırk yılı doldurmuş bir sanatçıyım. Hiçbir şeye ihtiyacım yok." Türkiye'de bazı gerçeklerin bilinmesi gerektiğini ancak bu gerçekleri ortaya koyacak zekaların cesaret edip konuşamadığını söyleyen Barış Manço, her şeyin popüler zihniyetle ve basit bir mantıkla işlendiğini, derinlikli olmayan fikirlerin daha çok rağbet gördüğünü belirterek, "Türkiye'nin önü açık. Kültürümüz bütün çağdaş değerlerin üstünde. Bu değeri işlemek gerekiyor. Benim seyahatlerim, çocuk programlarım, röportajlarım bu güzellikleri ortaya koymak ve evrensel düzeyde tanınmasını sağlamak üzerine kuruludur. Ben kendi adıma önemli şeyler yaptığıma inaniyorum ve herkesin aynı oranda çalışması gerektigini savunuyorum" diyerek sözlerini bitiriyordu.

1991 yılında Devlet sanatçısı olan Barış, 1990 yılında, ölümüne dek sürecek Japonya macerasına başlayacaktı. İçindeki büyük sevgiyi Japon halkıylada paylaşmasını bilen Barış, oradada süperstar sıfatını elde ediyordu.

1990 yılında, Ertuğrul Gemisinin Japonya'yı ziyareti ve Japonya açıklarında batmasının 100. yılı sebebiyle Tokyo Emperial Hotel, japonya veliaht presinin de izlediği bir konser verir ve Japon halkı tarafından, sebzelerden şarkı yapan adam lakabını alır (Domates, Biber, Patlıcan, Nane Limon Kabuğu). Bunu 1991 deki bir konser, 1995 yılında Japonya' nın 16 şehrini kapsayan bir turne ve 2 tane albüm takip eder.

1982 yılında onu ilk defa yoklayan kalbi, 1999 yılında aramızdan ayrılmasına sebep oldu. 31 ocak 1999 akşamı saat 23.30 da hastaneye getirildiğinde 1 saat öncesinde yaşama gözlerini yummuştur.

200'ün üzerinde şarkısı, bunların kazandırdığı bir o kadar ödül O'nun nasıl bir müzisyen olduğunu anlatmaya yetiyordu. Öyle ki bazı şarkıları Rumca, İbranice, Bulgarca, Arapça, Farsça, Japonca, Flemenkçe, Fransızca ve İngilizce dillerinde söylendi.

Türkiye'nin müzik tarihinin kilometre taşlarından biri olan Barış Manço, el attığı her işte başarılı olmayı bildi. Televizyonuculukta bunlardan birisiydi. 1988 yılının Ekim ayında TRT'de başlayan "7'den 77'ye" programı O'nun başyapıtlarındandı. Barış ve Ekibi bu program için 10 yıl içinde Ekvatordan kutuplara , 5 kıtada 100'den fazla yöreye, ülkeye giderek kırılması güç bir rekora daha imza atmış oldu. Bir nesil O'nun çocuklar için yaptığı "Adam Olacak Çocuk" programını seyrederek büyüdü.

Son olarak büyük bir projeye daha imza atacaktı. Çok kapsamlı bir tarih belgeseli hazırlayacaktı. Fakat buna ömrü yetmedi. 1 Şubat 1999 günü aramızdan ayrıldı.

Türk Müziğine damgasını vurmuş Barış Manço artık aramızda değil. Kısa ama dolu dolu bir hayattan sonra bize birçok şey öğretti. Belki müzik adına yapacağı pek bişey kalmamıştı (özellikle geçen 10-12 yılı göz önüne alırsak) ama başka alanlarda birçok büyük projeye imza atabilirdi.

Adam olacak çocukların artık kendi ayakları üzerinde durabiliyorlar. 'Arkadaşım Eşşek'şarkınla büyüyen bir nesil şimdilerde 'Ölüm Allahın Emri Ayrılık olmasaydı'şarkını söylüyor.

Yüksek öğrenimini Belçika'da "Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi"nde tamamlayan, evli, iki çocuk babası ve çok iyi derecede İngilizce ve Fransızca konuşan Barış Manço, 40. yılına ulaşan sanat yaşamında kendisine layık görülen 300'ün üzerindeki ödülün dışında, aşağıdaki ünvanlara'da sahiptir:

Türkiye Cumhuriyeti: Devlet Sanatçısı Ankara (1991)
Hacettepe Üniversitesi: Onursal Doktora Ankara (1991)
Soka Üniversitesi: Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü Tokyo, Japonya (1991)
Belçika Krallığı: Leopold II Şövalyesi nişanı Brüksel, Belçika (1992)
Fransa Devleti: Edebiyat ve Sanat Şövalyesi nişanı Paris, Fransa (1992)
Pamukkale Üniversitesi: Onursal Doktora Denizli (1995)
Min-On Sanat Vakfı: Yüksek Şeref Madalyası Tokyo, Japonya (1995)
Liege Prensliği: Onursal Hemşehrilik Beratı Liege, Belçika (1997) kusura bakmayın baya uzun ama ee barışmanço olunca iş değişiyo
 

Geri
Üst