Custom Gitarlar El Yapımı Mıdır?

Fender çok ticari bir firma ve garip şekile Fender'den ayrılan kişiler, başta Leo Fender, Fender'in isim babasının kurduğu G&L, ardından Suhr; Fender'in zamanındaki felsefesini kat kat daha iyi uyguluyor ve daha üst kalite ürünler çıkartıyor.

Tabii bir de öğrenilmişlik var, sen ne yaparsan yap ne dersen de Fender'i Suhr'dan, G&L'den "tartışmasız" daha iyi sanan kişiler var. Aslında bu markanın ne kadar aklımıza işlediğini de gösteriyor.

İnan şurada 2 tane custom shop ilanı olsun 2si de 5000 TL olsun. Biri Suhr diğeri Fender olsun. Alacak kişi öncelikle Fender'i tercih eder. İlanlarda bile görüyorum, adam üst kalite bir strat arıyorum demiyor da Fender arıyorum yazıyor. Yurtdışı için nasıldır bilmem ama burası için üzücü bir durum.
Yurtdısında özellikle liverpoolda müzik piyasası resmen kalite üzerine kurulmus.Özellikle yurtdısından gıtar almak istiyorsanız lıverpooldan bır sekılde ırtıbata geçip yönelmenızı tavsıye ederım . Bızım bu turkıyede 13-14 lıralık custom shoplar orada tl ıle 5000 5500 cıvarında. Akıl sır ermıyor ve blue pass denen fenderın kendı dukkanları bızzat satıyor oyle buyuk sırket patronlarının açmıs oldugu yeRler bıle degıl. Ama bugun bır zuhale veya baska yere gırıyorsun sntandart strata sır uzerınde usa yazıyor dıye 8000 lira fıyat çekiyor. ben buna çok üzülüyorum. Yurtdısındakı ınsanlar müzisyenler en kalıtelı amfılerle gıtarlarla kablolarla pedallarla catır catır muzıkyaparken malesef bız burada bu nimetlerden faydalanamıyoruz.
Ben bunu kendı adıma degıl tum arkadaşlarım adına konusuyorum çok sükür elımdeki ekipman cok ust duzeyde yıllarımı aldı bıraraya toplamak ama genel olarak herkes bu ımkanlara sahip olamıyor
 
Konudan fazla uzaklaşmadan şöyle de bir örnek vereyim,
Custom shop fenderler standard veya deluxe modellerden çok daha iyi ton ve işçilik olarak, fiyat farkı 3 kat bu arada 🙂
Fakat Suhr kalitesini düşürmemek adına ağacı kesiyor, 12 hafta bekliyor ve deformasyon varsa çöpe atıyor. Suhr ' ün bence en önemli özelliği bu. Fender ise üretimi yetiştirmek adına belli kalite üstü ağaçlardan üretim yapıyor, sonuç bence iyi ama burada aynı paraya türkiyeden el yapımı gitar yaptırılabilir - günümüzde standard usa fenderlere 4bin lira fiyat biçildiğini düşünürsek - Fakat aynı paraya yurtdışından 2. el suhr pro serisi gitar alınabilir, 11bin km yol gelen gitarın entonasyonu, sap ayarı hatta ve hatta akordunun bozulmamış olması kaliteyi açıklar bence.
 
Konudan fazla uzaklaşmadan şöyle de bir örnek vereyim,
Custom shop fenderler standard veya deluxe modellerden çok daha iyi ton ve işçilik olarak, fiyat farkı 3 kat bu arada 🙂
Fakat Suhr kalitesini düşürmemek adına ağacı kesiyor, 12 hafta bekliyor ve deformasyon varsa çöpe atıyor. Suhr ' ün bence en önemli özelliği bu. Fender ise üretimi yetiştirmek adına belli kalite üstü ağaçlardan üretim yapıyor, sonuç bence iyi ama burada aynı paraya türkiyeden el yapımı gitar yaptırılabilir - günümüzde standard usa fenderlere 4bin lira fiyat biçildiğini düşünürsek - Fakat aynı paraya yurtdışından 2. el suhr pro serisi gitar alınabilir, 11bin km yol gelen gitarın entonasyonu, sap ayarı hatta ve hatta akordunun bozulmamış olması kaliteyi açıklar bence.
11 bin kilometre giden alelade 500 dolarlık Ibanezin de akordu bozulmaz zaten ben kaç kere yaşadım Suhr'un performans açısından üstünlüğü ne kadar olacak ama detaylara dikkatleri takdire şayan. 5 piece + kts titanium çubuklu (truss rod) wizard saplar örneğin her bir halta yeter, butik gitar üreticilerinin teknik tasarım imkanları kısıtlı bir defa (Suhru butik üretici saymayalım onların da ciddi mühendislik imkanı var ama wizard sap onlarınkiyle de oynaya oynaya kapışır). Neyse, bu stabilite konusu da mühendislik işi olduğuna gore iyi bir fabrikasyon gitar zaten mümkün olan bütün gereksinimleri minimum maliyet ile karşılar.

Custom Shop'lara da çok şey söylenebilir ama performans olarak aradaki fiyat farkını açıklamak kabildir diye düşünmek komik olur. Prestij vs tamam ama kalan farklar marjinalden biraz hallice bence. Örnek verelim misal Abigail Ybarra pickuplar var, allahtan geçen sene emekli oldu o teyze de kurtulduk ona ait saçma sapan efsanelerden. Çakma gitar gurmelerinin ağzında yer etmiş böyle efsaneler ve kerameti kendinden menkul isanlar çok ya ben buna saldırayım hazır fırsatı geçmişken elime. Bunun hastası çok. Nedir bunları bu kadar makbul yapan desen tek cevap kem küm... Elle sarılan pickuptan (gerçekten elle sarıldığını kabul edelim bir an) ne hayır gelir yahu manyetik alan çizgilerini bozmaktan başka, hele ki titrek elli bir teyzenin sardıklarından? Benim için tek makbul şey hassasiyettir o da elde olmaz, onun elinde hiç olmaz.
 
Son düzenleme:
İbanezler konusunda pek bir bilgim yok, fakat bizim ülkemizde malesef pahalı olana yönelim var. Bu forumda 2800 liraya jem7v satıldı zamanında ve aynı jem 3000 dolar civarı fiyata yurt dışındaki dükkanlarda satılıyor ve adamlar o fiyata alıyor. Fakat biz, 2800 liraya jem almak dururken belki de çok alt model olan bir gitarı sırf pahalı diye alıyoruz. Tıpkı bize tüm sektörlerde dayatılan "pahalıysa iyidir" meselesi, bu sektördede olduğu gibi. Telefon, araba vs. Kendimize güzel geleni değil de pahalıya yöneliyoruz niyeyse.
@trail_blazer20 nin de dediği gibi adamlarda ulaşması daha kolay, dükkana girdiğiniz zaman " alacak mısın?" tarzı saçma sorularla karşılaşmıyorsunuz en azından -hepimizin çoğu dükkanda karşılaştığı gibi- ve özgürce deneyebiliyorsunuz, suhrler, andersonlar, melanconlar gibi. Bunda biz alıcıların da payı var ki satıcı da adamına göre muamele yapıyor (bu apayrı bir konu)

Manyetikleri de denemedim, bilmiyorum ama eminim sardığı 10-15. manyetik ilk sardığı ile aynı özellikleri taşımayacaktır, dediğiniz gibi makine değil çünkü.
 


Gerçi şöyle bir şey de var günümüzde. Eski yıllardaki gibi bizdeki eski tip pedallı dikiş makineleri tarzındaki sarım makinaları yerine otomatik makinalar var. Ve @OsmanBurak ile @KoNt87 nin dediği gibi manyetikler arası çok fazla bir değişiklik olmayacağını düşünüyorum. Ne de olsa günümüzde el sarımı da dense sarım makinası var, her bobine ne kadar sarım yapılacağı aşagı yukarı belli. Bana göre, her ne kadar el sarımı olarak görünse de, custom manyetiklerde artık makine çıkışlı eskiye nazaran.


Ancak şu konuda baştan sona katılıyorum. Milletimizdeki algı yanılması; pahalı iyidir,güzeldir. Yok öyle bir dünya. Bu algı ne zaman kırılırsa, müzik ensrümanı camiasına göre ele alırsak, o zaman gelişeceğiz. Marka adına değil, işlevine bakacağız. Bu algı yanılgısının bir diğer sebebi de insanlarımızdaki "parayla artistlik, hava atma" sevdası. Sözüm meclisten dışarı, haşa kimseye bir şey demiyorum, ancak bu hava atma mevzusu apayrı ve ciddi bir konu.

Neyse demem o ki, uslu bir çocuk olursak hem şirinleri görürüz hem de herşeyin marka olmadığını anlarız. "Boyu değil işlevi" tarzı esprileri de yaptım varsayın 🙂
 
Uzun ve karışık bir konu, anlamlı bir yazı için düşüncelerimi toplayabilirim umarım 🙂

Custom'ın gitar dünyasındaki karşılığı sipariş üzerine özel yapımdır. Her ne kadar bu kelime kimi markalar tarafından model ismi olarak kullanılsa da genelde custom bir gitarım var dediğinizde bu gitarın siparişinizi verdiğiniz, özelliklerini seçtiğiniz ve yapımcının da her zamanki standart tercih ve uygulamalarından vazgeçip size özel bir enstruman yarattığı düşünülür. Bu durum kısa bir zamana kadar neredeyse hiçbir büyük üreticinin sunduğu bir hizmet değildi, ama şimdilerde neredeyse herkes bu opsiyonları sağlamaya başladı. Fender bile.

El yapımı ise tamamen yanlış anlaşılan bir kavram olmaya aday. Gerçi buradaki birçok arkadaş durumu kavramış olsa da genelde ortalama bir gitariste el yapımı kelimesini kullandığınızda gerçekten tüm işi ellerinizle yaptığınızı kastettiğinizi düşünebiliyor. Aslında tüm üreticiler gitarlarını hem elleriyle hem alet ve makinalarıyla yapıyorlar. En ufak üretim imkanlarına sahip lütiye bile hızar, planya ya da taş motoru kullanır. Onları kullanmazsa matkap, zımpara makinası ya da dekupaj kullanır. Onları da kullanmıyorsa rende, ıskarpela ya da sistre kullanır. Yani bir şekilde teknolojiden ve getirdiklerinden faydalanır, sonuçta ürettiği endüstriyel bir ürün, üretim aşamalarını atlama gibi bir şansı yok.

İnsanların yıllar içinde el yapımı terimini kullanmalarının başlaması ise endüstri devrimiyle birlikte tüm ürünlerde olduğu gibi müzik enstrumanlarının da küçük atölyelerde üretilirken büyük fabrikalara kaymaya başlamasıyla ilintili. Bu süreç içinde fabrika sistemine uygun olarak enstrumanların üretimine kimi kolaylaştırmalar ve otomasyon hedeflenmiş ve bir çok yapım aşaması ya aparatlanmış ya da makinalar ve ilerleyen zamanlarda robotlarla neredeyse otomatik olarak üretilir hale gelmiştir. Bu durum üreticilere üretim zamanlarının kısalması ve akabinde kazançların arttırılmasını sağlasa da kalite kontrolü bir mesele haline gelmiştir. Çok büyük sayılarda enstrumanı minimum fiyatlara mal etmeyi başaran kimi markalar aynı başarıyı kaliteyi daima tutturma aşamasında sağlayamamışlar. Bu durumdan müzdarip olan siz ve benim gibi müzisyenler ise fabrikasyona karşı el yapımını yani aslında usta/atölye üretimini özler duruma gelmişler.

Burada yanılmamamız gereken bir nokta var, teknolojik gelişmeler her surette yapımcının avantajınadır; mekanik kumpas ile milimetrenin yüzde birini ölçebilen dijital kumpas karşılaştırılamaz. Ağacın içindeki nem miktarını ölçen bir aletin enstrumanın uzun ömürlü olmasına sağlayacağı etki yadsınamaz. Ya da lazer/cnc ile kesilen perde kanallarının hassasiyeti ile cetvel kullanan bir yapımcı karşılaştırılamaz. Yapımcılar herzaman enstrumanlarını daha iyi yapmanın peşindedir ve teknoloji onlara ne sunarsa bir sünger gibi emip kendi amaçlarına nasıl hizmet edeceğinin hesaplarını yaparlar.

Büyük şeytan makinalaşma, teknoloji kullanımı, cnc'ler lazler'ler değildir. Sorun tüm bu aletleri ehil olmayan çalışanların gelişi güzel kullanıp ortaya hala bir enstruman çıkarabilme yetilerinin olmasıdır, yaratılan pek de iyi bir enstruman olmasa da. Fabrikasyon mantığının başka bir sorunlu yanı ise tüm süreçlerin farklı farklı çalışanların yapması, aşamalar arasında kopuklukların meydana gelmesidir. Aldığınız yep yeni gitarı birçok kez neden bir lütiyeye ayar ya da tamir için götürmek zorunda kaldığınızı hiç düşündünüz mü? En basitinden köprünüzde telleri en düşük seviyeye kadar ayarlasınız bile neden hala yüksek kaldıklarını ve bu yüzden lütiyenin sap açışını değiştirdiğini?

Yüzlerce adımın bulunduğu enstruman yapım sürecinin her aşamasına hakim olmayan sadece bir konuyu yapabilen bir çalışanı eğitmek kısa sürer, değiştirme maliyeti düşüktür, eksikliğinde iş durmaz, yerine yenisi kolayca bulunabilir ve yapacağı bir tek iş için kolayca eğitilebilir. Kapitalist düzenin kurallarını dayadığı lokantadan fabrikaya, madenden gitar üretimine kadar her sektörde durum böyle. Düzenli olarak uzak doğuya ve özellikle Çin'e giden mağaza sahibi yakın bir arkadaşımının anlattığı bana hiç de süpriz gelmedi; enstruman yapım fabrikalarının dışında çadırlarda onlarca günlükçü işçi bulunuyormuş, yüzlerce çalışanı olan fabrikalarda o gün hastalanıp işe gelemeyenlerin yerine bu yedek işçilerden gündelik iş sağlanıyormuş. Düşünün belki de gitarınızın bir parçasını bu gündelik çalışan emekçilerden biri yaptı. Sonra neden sıfır gitarın perdeleri cızlıyor vb.

Bana göre el yapımı mantığı işin her aşamasına hakim yetkin bir yapımcının ya da yapımcılar grubunun bir enstrumanı başından sonuna kadar bitirmesi demektir. Tercihen enstrumanın tüm aşamaları elinden geçmiş bu yapımcı işe daha ağacı seçerken başlar, yıl halkalarına göre kesimleri yapar, kestiklerini gerektiği kadar süre dinlendirir, parçaları son hale getirmesinin ardından montajı yapar, cilayı atar ve setup ile sonladırır. Tüm aşamalardan haberdardır, işe başlarken yaptığı tahminlerin ve bulunduğu yaklaşımların sonuçlarını enstrumanın bitimiyle değelendirir ve bu tecrübelerini sonraki enstrumanlara aktarır. Yıllar boyunca aynı işi yapmaya, aynı süreçlerden geçmeye, bilgi ve tecrübeyi biriktirmeye devam eden yapımcı artık usta olur ve üretimlerinde kusur bulunamamaya başlar. Bana göre el yapımı bu demektir. Makina/robot/cnc kullanmakla alakası yoktur. Önemli olan bunları ne için, nasıl ve hangi kalitede kullanacağınızdır.
 
Uzun ve karışık bir konu, anlamlı bir yazı için düşüncelerimi toplayabilirim umarım 🙂

Custom'ın gitar dünyasındaki karşılığı sipariş üzerine özel yapımdır. Her ne kadar bu kelime kimi markalar tarafından model ismi olarak kullanılsa da genelde custom bir gitarım var dediğinizde bu gitarın siparişinizi verdiğiniz, özelliklerini seçtiğiniz ve yapımcının da her zamanki standart tercih ve uygulamalarından vazgeçip size özel bir enstruman yarattığı düşünülür. Bu durum kısa bir zamana kadar neredeyse hiçbir büyük üreticinin sunduğu bir hizmet değildi, ama şimdilerde neredeyse herkes bu opsiyonları sağlamaya başladı. Fender bile.

El yapımı ise tamamen yanlış anlaşılan bir kavram olmaya aday. Gerçi buradaki birçok arkadaş durumu kavramış olsa da genelde ortalama bir gitariste el yapımı kelimesini kullandığınızda gerçekten tüm işi ellerinizle yaptığınızı kastettiğinizi düşünebiliyor. Aslında tüm üreticiler gitarlarını hem elleriyle hem alet ve makinalarıyla yapıyorlar. En ufak üretim imkanlarına sahip lütiye bile hızar, planya ya da taş motoru kullanır. Onları kullanmazsa matkap, zımpara makinası ya da dekupaj kullanır. Onları da kullanmıyorsa rende, ıskarpela ya da sistre kullanır. Yani bir şekilde teknolojiden ve getirdiklerinden faydalanır, sonuçta ürettiği endüstriyel bir ürün, üretim aşamalarını atlama gibi bir şansı yok.

İnsanların yıllar içinde el yapımı terimini kullanmalarının başlaması ise endüstri devrimiyle birlikte tüm ürünlerde olduğu gibi müzik enstrumanlarının da küçük atölyelerde üretilirken büyük fabrikalara kaymaya başlamasıyla ilintili. Bu süreç içinde fabrika sistemine uygun olarak enstrumanların üretimine kimi kolaylaştırmalar ve otomasyon hedeflenmiş ve bir çok yapım aşaması ya aparatlanmış ya da makinalar ve ilerleyen zamanlarda robotlarla neredeyse otomatik olarak üretilir hale gelmiştir. Bu durum üreticilere üretim zamanlarının kısalması ve akabinde kazançların arttırılmasını sağlasa da kalite kontrolü bir mesele haline gelmiştir. Çok büyük sayılarda enstrumanı minimum fiyatlara mal etmeyi başaran kimi markalar aynı başarıyı kaliteyi daima tutturma aşamasında sağlayamamışlar. Bu durumdan müzdarip olan siz ve benim gibi müzisyenler ise fabrikasyona karşı el yapımını yani aslında usta/atölye üretimini özler duruma gelmişler.

Burada yanılmamamız gereken bir nokta var, teknolojik gelişmeler her surette yapımcının avantajınadır; mekanik kumpas ile milimetrenin yüzde birini ölçebilen dijital kumpas karşılaştırılamaz. Ağacın içindeki nem miktarını ölçen bir aletin enstrumanın uzun ömürlü olmasına sağlayacağı etki yadsınamaz. Ya da lazer/cnc ile kesilen perde kanallarının hassasiyeti ile cetvel kullanan bir yapımcı karşılaştırılamaz. Yapımcılar herzaman enstrumanlarını daha iyi yapmanın peşindedir ve teknoloji onlara ne sunarsa bir sünger gibi emip kendi amaçlarına nasıl hizmet edeceğinin hesaplarını yaparlar.

Büyük şeytan makinalaşma, teknoloji kullanımı, cnc'ler lazler'ler değildir. Sorun tüm bu aletleri ehil olmayan çalışanların gelişi güzel kullanıp ortaya hala bir enstruman çıkarabilme yetilerinin olmasıdır, yaratılan pek de iyi bir enstruman olmasa da. Fabrikasyon mantığının başka bir sorunlu yanı ise tüm süreçlerin farklı farklı çalışanların yapması, aşamalar arasında kopuklukların meydana gelmesidir. Aldığınız yep yeni gitarı birçok kez neden bir lütiyeye ayar ya da tamir için götürmek zorunda kaldığınızı hiç düşündünüz mü? En basitinden köprünüzde telleri en düşük seviyeye kadar ayarlasınız bile neden hala yüksek kaldıklarını ve bu yüzden lütiyenin sap açışını değiştirdiğini?

Yüzlerce adımın bulunduğu enstruman yapım sürecinin her aşamasına hakim olmayan sadece bir konuyu yapabilen bir çalışanı eğitmek kısa sürer, değiştirme maliyeti düşüktür, eksikliğinde iş durmaz, yerine yenisi kolayca bulunabilir ve yapacağı bir tek iş için kolayca eğitilebilir. Kapitalist düzenin kurallarını dayadığı lokantadan fabrikaya, madenden gitar üretimine kadar her sektörde durum böyle. Düzenli olarak uzak doğuya ve özellikle Çin'e giden mağaza sahibi yakın bir arkadaşımının anlattığı bana hiç de süpriz gelmedi; enstruman yapım fabrikalarının dışında çadırlarda onlarca günlükçü işçi bulunuyormuş, yüzlerce çalışanı olan fabrikalarda o gün hastalanıp işe gelemeyenlerin yerine bu yedek işçilerden gündelik iş sağlanıyormuş. Düşünün belki de gitarınızın bir parçasını bu gündelik çalışan emekçilerden biri yaptı. Sonra neden sıfır gitarın perdeleri cızlıyor vb.

Bana göre el yapımı mantığı işin her aşamasına hakim yetkin bir yapımcının ya da yapımcılar grubunun bir enstrumanı başından sonuna kadar bitirmesi demektir. Tercihen enstrumanın tüm aşamaları elinden geçmiş bu yapımcı işe daha ağacı seçerken başlar, yıl halkalarına göre kesimleri yapar, kestiklerini gerektiği kadar süre dinlendirir, parçaları son hale getirmesinin ardından montajı yapar, cilayı atar ve setup ile sonladırır. Tüm aşamalardan haberdardır, işe başlarken yaptığı tahminlerin ve bulunduğu yaklaşımların sonuçlarını enstrumanın bitimiyle değelendirir ve bu tecrübelerini sonraki enstrumanlara aktarır. Yıllar boyunca aynı işi yapmaya, aynı süreçlerden geçmeye, bilgi ve tecrübeyi biriktirmeye devam eden yapımcı artık usta olur ve üretimlerinde kusur bulunamamaya başlar. Bana göre el yapımı bu demektir. Makina/robot/cnc kullanmakla alakası yoktur. Önemli olan bunları ne için, nasıl ve hangi kalitede kullanacağınızdır.
Ağzınıza sağlık inanın daha güzel anlatılamazdı.
 
Uzun ve karışık bir konu, anlamlı bir yazı için düşüncelerimi toplayabilirim umarım 🙂

Custom'ın gitar dünyasındaki karşılığı sipariş üzerine özel yapımdır. Her ne kadar bu kelime kimi markalar tarafından model ismi olarak kullanılsa da genelde custom bir gitarım var dediğinizde bu gitarın siparişinizi verdiğiniz, özelliklerini seçtiğiniz ve yapımcının da her zamanki standart tercih ve uygulamalarından vazgeçip size özel bir enstruman yarattığı düşünülür. Bu durum kısa bir zamana kadar neredeyse hiçbir büyük üreticinin sunduğu bir hizmet değildi, ama şimdilerde neredeyse herkes bu opsiyonları sağlamaya başladı. Fender bile.

El yapımı ise tamamen yanlış anlaşılan bir kavram olmaya aday. Gerçi buradaki birçok arkadaş durumu kavramış olsa da genelde ortalama bir gitariste el yapımı kelimesini kullandığınızda gerçekten tüm işi ellerinizle yaptığınızı kastettiğinizi düşünebiliyor. Aslında tüm üreticiler gitarlarını hem elleriyle hem alet ve makinalarıyla yapıyorlar. En ufak üretim imkanlarına sahip lütiye bile hızar, planya ya da taş motoru kullanır. Onları kullanmazsa matkap, zımpara makinası ya da dekupaj kullanır. Onları da kullanmıyorsa rende, ıskarpela ya da sistre kullanır. Yani bir şekilde teknolojiden ve getirdiklerinden faydalanır, sonuçta ürettiği endüstriyel bir ürün, üretim aşamalarını atlama gibi bir şansı yok.

İnsanların yıllar içinde el yapımı terimini kullanmalarının başlaması ise endüstri devrimiyle birlikte tüm ürünlerde olduğu gibi müzik enstrumanlarının da küçük atölyelerde üretilirken büyük fabrikalara kaymaya başlamasıyla ilintili. Bu süreç içinde fabrika sistemine uygun olarak enstrumanların üretimine kimi kolaylaştırmalar ve otomasyon hedeflenmiş ve bir çok yapım aşaması ya aparatlanmış ya da makinalar ve ilerleyen zamanlarda robotlarla neredeyse otomatik olarak üretilir hale gelmiştir. Bu durum üreticilere üretim zamanlarının kısalması ve akabinde kazançların arttırılmasını sağlasa da kalite kontrolü bir mesele haline gelmiştir. Çok büyük sayılarda enstrumanı minimum fiyatlara mal etmeyi başaran kimi markalar aynı başarıyı kaliteyi daima tutturma aşamasında sağlayamamışlar. Bu durumdan müzdarip olan siz ve benim gibi müzisyenler ise fabrikasyona karşı el yapımını yani aslında usta/atölye üretimini özler duruma gelmişler.

Burada yanılmamamız gereken bir nokta var, teknolojik gelişmeler her surette yapımcının avantajınadır; mekanik kumpas ile milimetrenin yüzde birini ölçebilen dijital kumpas karşılaştırılamaz. Ağacın içindeki nem miktarını ölçen bir aletin enstrumanın uzun ömürlü olmasına sağlayacağı etki yadsınamaz. Ya da lazer/cnc ile kesilen perde kanallarının hassasiyeti ile cetvel kullanan bir yapımcı karşılaştırılamaz. Yapımcılar herzaman enstrumanlarını daha iyi yapmanın peşindedir ve teknoloji onlara ne sunarsa bir sünger gibi emip kendi amaçlarına nasıl hizmet edeceğinin hesaplarını yaparlar.

Büyük şeytan makinalaşma, teknoloji kullanımı, cnc'ler lazler'ler değildir. Sorun tüm bu aletleri ehil olmayan çalışanların gelişi güzel kullanıp ortaya hala bir enstruman çıkarabilme yetilerinin olmasıdır, yaratılan pek de iyi bir enstruman olmasa da. Fabrikasyon mantığının başka bir sorunlu yanı ise tüm süreçlerin farklı farklı çalışanların yapması, aşamalar arasında kopuklukların meydana gelmesidir. Aldığınız yep yeni gitarı birçok kez neden bir lütiyeye ayar ya da tamir için götürmek zorunda kaldığınızı hiç düşündünüz mü? En basitinden köprünüzde telleri en düşük seviyeye kadar ayarlasınız bile neden hala yüksek kaldıklarını ve bu yüzden lütiyenin sap açışını değiştirdiğini?

Yüzlerce adımın bulunduğu enstruman yapım sürecinin her aşamasına hakim olmayan sadece bir konuyu yapabilen bir çalışanı eğitmek kısa sürer, değiştirme maliyeti düşüktür, eksikliğinde iş durmaz, yerine yenisi kolayca bulunabilir ve yapacağı bir tek iş için kolayca eğitilebilir. Kapitalist düzenin kurallarını dayadığı lokantadan fabrikaya, madenden gitar üretimine kadar her sektörde durum böyle. Düzenli olarak uzak doğuya ve özellikle Çin'e giden mağaza sahibi yakın bir arkadaşımının anlattığı bana hiç de süpriz gelmedi; enstruman yapım fabrikalarının dışında çadırlarda onlarca günlükçü işçi bulunuyormuş, yüzlerce çalışanı olan fabrikalarda o gün hastalanıp işe gelemeyenlerin yerine bu yedek işçilerden gündelik iş sağlanıyormuş. Düşünün belki de gitarınızın bir parçasını bu gündelik çalışan emekçilerden biri yaptı. Sonra neden sıfır gitarın perdeleri cızlıyor vb.

Bana göre el yapımı mantığı işin her aşamasına hakim yetkin bir yapımcının ya da yapımcılar grubunun bir enstrumanı başından sonuna kadar bitirmesi demektir. Tercihen enstrumanın tüm aşamaları elinden geçmiş bu yapımcı işe daha ağacı seçerken başlar, yıl halkalarına göre kesimleri yapar, kestiklerini gerektiği kadar süre dinlendirir, parçaları son hale getirmesinin ardından montajı yapar, cilayı atar ve setup ile sonladırır. Tüm aşamalardan haberdardır, işe başlarken yaptığı tahminlerin ve bulunduğu yaklaşımların sonuçlarını enstrumanın bitimiyle değelendirir ve bu tecrübelerini sonraki enstrumanlara aktarır. Yıllar boyunca aynı işi yapmaya, aynı süreçlerden geçmeye, bilgi ve tecrübeyi biriktirmeye devam eden yapımcı artık usta olur ve üretimlerinde kusur bulunamamaya başlar. Bana göre el yapımı bu demektir. Makina/robot/cnc kullanmakla alakası yoktur. Önemli olan bunları ne için, nasıl ve hangi kalitede kullanacağınızdır.
çok güzel anlatmışınız sağolun da custom gitarlar el yapımı mıdır yoksa fabrikasyon mudur
 
çok güzel anlatmışınız sağolun da custom gitarlar el yapımı mıdır yoksa fabrikasyon mudur
Orkun bey zaten onun mantığını izah etmiş. El yapımı gitara neden el yapımı dendiğiyle alakalı olarak.
Custom shop gitarlar el yapımıdır evet. Özel olarak ele alınıp tek bir kişi tarafından ayarı şunu bunu herseyı eksiksiz kontrol edilir. Fabrikasyon değildir yani
 
Şu resimdeki secondary gitarım fender custom shop eric clapton blackie modeli bir strat. KONT87 nın dedıgı gıbı el yapımı bır gıtar fakat yapılırken matkap testere herseyı kullanıyor adamlar.Buda el yapımı gerçeğini değiştirmiyor tabı
M38_Fender_2008_Eric_Clapton_Blackie_Stratocaster_a.jpg
Dostum bu gitar sizemi ait? Fotoğraftaki gitar standart usa serisi blackie'dir. Custom shop değildir. Sanırım aşağıdaki siteden bizzat aldınız.
http://www.heritagejewelryandloan.com/shop/index.php?_a=product&product_id=109
 
Son düzenleme:
Uzun ve karışık bir konu, anlamlı bir yazı için düşüncelerimi toplayabilirim umarım 🙂

Custom'ın gitar dünyasındaki karşılığı sipariş üzerine özel yapımdır. Her ne kadar bu kelime kimi markalar tarafından model ismi olarak kullanılsa da genelde custom bir gitarım var dediğinizde bu gitarın siparişinizi verdiğiniz, özelliklerini seçtiğiniz ve yapımcının da her zamanki standart tercih ve uygulamalarından vazgeçip size özel bir enstruman yarattığı düşünülür. Bu durum kısa bir zamana kadar neredeyse hiçbir büyük üreticinin sunduğu bir hizmet değildi, ama şimdilerde neredeyse herkes bu opsiyonları sağlamaya başladı. Fender bile.

El yapımı ise tamamen yanlış anlaşılan bir kavram olmaya aday. Gerçi buradaki birçok arkadaş durumu kavramış olsa da genelde ortalama bir gitariste el yapımı kelimesini kullandığınızda gerçekten tüm işi ellerinizle yaptığınızı kastettiğinizi düşünebiliyor. Aslında tüm üreticiler gitarlarını hem elleriyle hem alet ve makinalarıyla yapıyorlar. En ufak üretim imkanlarına sahip lütiye bile hızar, planya ya da taş motoru kullanır. Onları kullanmazsa matkap, zımpara makinası ya da dekupaj kullanır. Onları da kullanmıyorsa rende, ıskarpela ya da sistre kullanır. Yani bir şekilde teknolojiden ve getirdiklerinden faydalanır, sonuçta ürettiği endüstriyel bir ürün, üretim aşamalarını atlama gibi bir şansı yok.

İnsanların yıllar içinde el yapımı terimini kullanmalarının başlaması ise endüstri devrimiyle birlikte tüm ürünlerde olduğu gibi müzik enstrumanlarının da küçük atölyelerde üretilirken büyük fabrikalara kaymaya başlamasıyla ilintili. Bu süreç içinde fabrika sistemine uygun olarak enstrumanların üretimine kimi kolaylaştırmalar ve otomasyon hedeflenmiş ve bir çok yapım aşaması ya aparatlanmış ya da makinalar ve ilerleyen zamanlarda robotlarla neredeyse otomatik olarak üretilir hale gelmiştir. Bu durum üreticilere üretim zamanlarının kısalması ve akabinde kazançların arttırılmasını sağlasa da kalite kontrolü bir mesele haline gelmiştir. Çok büyük sayılarda enstrumanı minimum fiyatlara mal etmeyi başaran kimi markalar aynı başarıyı kaliteyi daima tutturma aşamasında sağlayamamışlar. Bu durumdan müzdarip olan siz ve benim gibi müzisyenler ise fabrikasyona karşı el yapımını yani aslında usta/atölye üretimini özler duruma gelmişler.

Burada yanılmamamız gereken bir nokta var, teknolojik gelişmeler her surette yapımcının avantajınadır; mekanik kumpas ile milimetrenin yüzde birini ölçebilen dijital kumpas karşılaştırılamaz. Ağacın içindeki nem miktarını ölçen bir aletin enstrumanın uzun ömürlü olmasına sağlayacağı etki yadsınamaz. Ya da lazer/cnc ile kesilen perde kanallarının hassasiyeti ile cetvel kullanan bir yapımcı karşılaştırılamaz. Yapımcılar herzaman enstrumanlarını daha iyi yapmanın peşindedir ve teknoloji onlara ne sunarsa bir sünger gibi emip kendi amaçlarına nasıl hizmet edeceğinin hesaplarını yaparlar.

Büyük şeytan makinalaşma, teknoloji kullanımı, cnc'ler lazler'ler değildir. Sorun tüm bu aletleri ehil olmayan çalışanların gelişi güzel kullanıp ortaya hala bir enstruman çıkarabilme yetilerinin olmasıdır, yaratılan pek de iyi bir enstruman olmasa da. Fabrikasyon mantığının başka bir sorunlu yanı ise tüm süreçlerin farklı farklı çalışanların yapması, aşamalar arasında kopuklukların meydana gelmesidir. Aldığınız yep yeni gitarı birçok kez neden bir lütiyeye ayar ya da tamir için götürmek zorunda kaldığınızı hiç düşündünüz mü? En basitinden köprünüzde telleri en düşük seviyeye kadar ayarlasınız bile neden hala yüksek kaldıklarını ve bu yüzden lütiyenin sap açışını değiştirdiğini?

Yüzlerce adımın bulunduğu enstruman yapım sürecinin her aşamasına hakim olmayan sadece bir konuyu yapabilen bir çalışanı eğitmek kısa sürer, değiştirme maliyeti düşüktür, eksikliğinde iş durmaz, yerine yenisi kolayca bulunabilir ve yapacağı bir tek iş için kolayca eğitilebilir. Kapitalist düzenin kurallarını dayadığı lokantadan fabrikaya, madenden gitar üretimine kadar her sektörde durum böyle. Düzenli olarak uzak doğuya ve özellikle Çin'e giden mağaza sahibi yakın bir arkadaşımının anlattığı bana hiç de süpriz gelmedi; enstruman yapım fabrikalarının dışında çadırlarda onlarca günlükçü işçi bulunuyormuş, yüzlerce çalışanı olan fabrikalarda o gün hastalanıp işe gelemeyenlerin yerine bu yedek işçilerden gündelik iş sağlanıyormuş. Düşünün belki de gitarınızın bir parçasını bu gündelik çalışan emekçilerden biri yaptı. Sonra neden sıfır gitarın perdeleri cızlıyor vb.

Bana göre el yapımı mantığı işin her aşamasına hakim yetkin bir yapımcının ya da yapımcılar grubunun bir enstrumanı başından sonuna kadar bitirmesi demektir. Tercihen enstrumanın tüm aşamaları elinden geçmiş bu yapımcı işe daha ağacı seçerken başlar, yıl halkalarına göre kesimleri yapar, kestiklerini gerektiği kadar süre dinlendirir, parçaları son hale getirmesinin ardından montajı yapar, cilayı atar ve setup ile sonladırır. Tüm aşamalardan haberdardır, işe başlarken yaptığı tahminlerin ve bulunduğu yaklaşımların sonuçlarını enstrumanın bitimiyle değelendirir ve bu tecrübelerini sonraki enstrumanlara aktarır. Yıllar boyunca aynı işi yapmaya, aynı süreçlerden geçmeye, bilgi ve tecrübeyi biriktirmeye devam eden yapımcı artık usta olur ve üretimlerinde kusur bulunamamaya başlar. Bana göre el yapımı bu demektir. Makina/robot/cnc kullanmakla alakası yoktur. Önemli olan bunları ne için, nasıl ve hangi kalitede kullanacağınızdır.

Erkozero'ya katılıyorum. Eskiden Custom diyince kişiye özel yapılan gitar anlaşılıyordu şimdi model adı olmaya başladı.
El yapımı isteniyorsa da Türkiye'de iyi ustalar var. Onlarla temasa geçmek iyi olabilir. Tasarımı size ait bir model bile yapılabilir bu şekilde.
 

Geri
Üst