Uzun ve karışık bir konu, anlamlı bir yazı için düşüncelerimi toplayabilirim umarım 🙂
Custom'ın gitar dünyasındaki karşılığı sipariş üzerine özel yapımdır. Her ne kadar bu kelime kimi markalar tarafından model ismi olarak kullanılsa da genelde custom bir gitarım var dediğinizde bu gitarın siparişinizi verdiğiniz, özelliklerini seçtiğiniz ve yapımcının da her zamanki standart tercih ve uygulamalarından vazgeçip size özel bir enstruman yarattığı düşünülür. Bu durum kısa bir zamana kadar neredeyse hiçbir büyük üreticinin sunduğu bir hizmet değildi, ama şimdilerde neredeyse herkes bu opsiyonları sağlamaya başladı. Fender bile.
El yapımı ise tamamen yanlış anlaşılan bir kavram olmaya aday. Gerçi buradaki birçok arkadaş durumu kavramış olsa da genelde ortalama bir gitariste el yapımı kelimesini kullandığınızda gerçekten tüm işi ellerinizle yaptığınızı kastettiğinizi düşünebiliyor. Aslında tüm üreticiler gitarlarını hem elleriyle hem alet ve makinalarıyla yapıyorlar. En ufak üretim imkanlarına sahip lütiye bile hızar, planya ya da taş motoru kullanır. Onları kullanmazsa matkap, zımpara makinası ya da dekupaj kullanır. Onları da kullanmıyorsa rende, ıskarpela ya da sistre kullanır. Yani bir şekilde teknolojiden ve getirdiklerinden faydalanır, sonuçta ürettiği endüstriyel bir ürün, üretim aşamalarını atlama gibi bir şansı yok.
İnsanların yıllar içinde el yapımı terimini kullanmalarının başlaması ise endüstri devrimiyle birlikte tüm ürünlerde olduğu gibi müzik enstrumanlarının da küçük atölyelerde üretilirken büyük fabrikalara kaymaya başlamasıyla ilintili. Bu süreç içinde fabrika sistemine uygun olarak enstrumanların üretimine kimi kolaylaştırmalar ve otomasyon hedeflenmiş ve bir çok yapım aşaması ya aparatlanmış ya da makinalar ve ilerleyen zamanlarda robotlarla neredeyse otomatik olarak üretilir hale gelmiştir. Bu durum üreticilere üretim zamanlarının kısalması ve akabinde kazançların arttırılmasını sağlasa da kalite kontrolü bir mesele haline gelmiştir. Çok büyük sayılarda enstrumanı minimum fiyatlara mal etmeyi başaran kimi markalar aynı başarıyı kaliteyi daima tutturma aşamasında sağlayamamışlar. Bu durumdan müzdarip olan siz ve benim gibi müzisyenler ise fabrikasyona karşı el yapımını yani aslında usta/atölye üretimini özler duruma gelmişler.
Burada yanılmamamız gereken bir nokta var, teknolojik gelişmeler her surette yapımcının avantajınadır; mekanik kumpas ile milimetrenin yüzde birini ölçebilen dijital kumpas karşılaştırılamaz. Ağacın içindeki nem miktarını ölçen bir aletin enstrumanın uzun ömürlü olmasına sağlayacağı etki yadsınamaz. Ya da lazer/cnc ile kesilen perde kanallarının hassasiyeti ile cetvel kullanan bir yapımcı karşılaştırılamaz. Yapımcılar herzaman enstrumanlarını daha iyi yapmanın peşindedir ve teknoloji onlara ne sunarsa bir sünger gibi emip kendi amaçlarına nasıl hizmet edeceğinin hesaplarını yaparlar.
Büyük şeytan makinalaşma, teknoloji kullanımı, cnc'ler lazler'ler değildir. Sorun tüm bu aletleri ehil olmayan çalışanların gelişi güzel kullanıp ortaya hala bir enstruman çıkarabilme yetilerinin olmasıdır, yaratılan pek de iyi bir enstruman olmasa da. Fabrikasyon mantığının başka bir sorunlu yanı ise tüm süreçlerin farklı farklı çalışanların yapması, aşamalar arasında kopuklukların meydana gelmesidir. Aldığınız yep yeni gitarı birçok kez neden bir lütiyeye ayar ya da tamir için götürmek zorunda kaldığınızı hiç düşündünüz mü? En basitinden köprünüzde telleri en düşük seviyeye kadar ayarlasınız bile neden hala yüksek kaldıklarını ve bu yüzden lütiyenin sap açışını değiştirdiğini?
Yüzlerce adımın bulunduğu enstruman yapım sürecinin her aşamasına hakim olmayan sadece bir konuyu yapabilen bir çalışanı eğitmek kısa sürer, değiştirme maliyeti düşüktür, eksikliğinde iş durmaz, yerine yenisi kolayca bulunabilir ve yapacağı bir tek iş için kolayca eğitilebilir. Kapitalist düzenin kurallarını dayadığı lokantadan fabrikaya, madenden gitar üretimine kadar her sektörde durum böyle. Düzenli olarak uzak doğuya ve özellikle Çin'e giden mağaza sahibi yakın bir arkadaşımının anlattığı bana hiç de süpriz gelmedi; enstruman yapım fabrikalarının dışında çadırlarda onlarca günlükçü işçi bulunuyormuş, yüzlerce çalışanı olan fabrikalarda o gün hastalanıp işe gelemeyenlerin yerine bu yedek işçilerden gündelik iş sağlanıyormuş. Düşünün belki de gitarınızın bir parçasını bu gündelik çalışan emekçilerden biri yaptı. Sonra neden sıfır gitarın perdeleri cızlıyor vb.
Bana göre el yapımı mantığı işin her aşamasına hakim yetkin bir yapımcının ya da yapımcılar grubunun bir enstrumanı başından sonuna kadar bitirmesi demektir. Tercihen enstrumanın tüm aşamaları elinden geçmiş bu yapımcı işe daha ağacı seçerken başlar, yıl halkalarına göre kesimleri yapar, kestiklerini gerektiği kadar süre dinlendirir, parçaları son hale getirmesinin ardından montajı yapar, cilayı atar ve setup ile sonladırır. Tüm aşamalardan haberdardır, işe başlarken yaptığı tahminlerin ve bulunduğu yaklaşımların sonuçlarını enstrumanın bitimiyle değelendirir ve bu tecrübelerini sonraki enstrumanlara aktarır. Yıllar boyunca aynı işi yapmaya, aynı süreçlerden geçmeye, bilgi ve tecrübeyi biriktirmeye devam eden yapımcı artık usta olur ve üretimlerinde kusur bulunamamaya başlar. Bana göre el yapımı bu demektir. Makina/robot/cnc kullanmakla alakası yoktur. Önemli olan bunları ne için, nasıl ve hangi kalitede kullanacağınızdır.