((Yazar Elif Şafak, adının "zulüm gören yazarlar" listesinde bulunduğunu Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet gazetesindeki yazısından öğrendiğini ve yayınevi yoluyla bu listeyi yayınlayan İtalyan Corriere della Sera gazetesine tekzip gönderdiklerini açıkladı.
Şafak, Zaman gazetesinin Turkuaz ekinde 22.01.2006 tarihinde yayınlanan "Zulüm gören yazarlar" yazısında Yaşar Kemal gibi isimler dururken adının bu listede yer almasından rahatsızlığını da şöyle dile getirdi:
"Benim ismim böyle bir listede olmamalıydı ve zaten böyle bir liste hiç olmamalıydı. Bu bir tarafa. Lamı cimi yok. Nokta. Ama Yaşar Kemal ve daha niceleri bir tarafa. Kimse kalkıp da Yaşar Kemal gibi bir ustanın gerek bu memleketin mahkemelerinde gerekse saldırgan eleştirmen müsveddeleri karşısında ödediği onca bedeli unutmasın. Yapısal sorunlara değil, tek tek isimlere odaklanmayı, hele hele dört beş ismi yalıtarak ‘kahramanlaştırmayı’ alabildiğine sakıncalı buluyorum. Ama bir o kadar sakıncalı bulduğum, nice kalem erbabının senebesene verdikleri mücadelenin bu kadar rahat unutulabilmesi, bu pişkin vefasızlığımız ve hoyrat hafızasızlığımız." ))
* Arada okuyorsanız bilirsiniz; Özkök'ün içtenlikli saçmalamaları dalya demiştir herhalde!
E. Şafak, tasavvufu ve döngüsünü temel alışından, Zaman’ daki yazılarından, Kem Gözlere Anadolu’su ve ona Mevlana Büyük Ödülü’nü kazandırmış olan Pinhan’yla, atmosferini eski Türkçe ve Arapça kökenli bir gramerle oluşturmasından dolayı ‘sağ tarafa’ aitmiş gibi görünen bir yazar. Aynı zamanda, ülkemiz dışında akademik olarak varlık gösteriyor. Kitaplarındaki marjinal atmosferle çelişen karakteri ve yaşamı, şekle şemale takılmış “edeb//iyat otoritelerince” ön yargıyla karşılanmasının nedeni olabilir (genel olarak değil tabi ama; sol taraf da onun, çok da iyi bilmediği, benimsemediği bir dünyayı anlatışını, sırf ‘çember kurgusundaki’ yeteneği ön plana çıkarmak için kullandığını düşünüyor). Ben özellikle Pinhan’ı beğendim ve tekniğine de imrendim.