Emre Aydın

emreaydın & gripin yaz turnesi programı:

29 temmuz - Altınoluk - Açıkhava tiyatrosu
31 temmuz - Ayvalık (Sarımsaklı) - Kaçamak bar
01 ağustos - Çanakkale - Lodos bar
02 ağustos - İzmir - Menteş kara harp okulu urla
03 ağustos - Dikili - Baby rock bar
04 ağustos - Çeşme - Kum Beach
05 ağustos - Kuşadası - Jeyd bar
06 ağustos - Milas - Açıkhava
07 ağustos - Bodrum - Hadigari
08 ağustos - İzmir - Ooze Venue
09 ağustos - Marmaris - Crazy Days
10 ağustos - Fethiye - Atlantis


www.emreaydin.org & www.gripinfan.com
 
emre aydını popçu olarak niteleyenler kim oluoki ben onu anlayamadım onlar rock denince sertliği anlıosa ona bişi diemem emre aydın soft-rock yapmakta ve çokda başarılı
 
emre aydın benim herşeyim yaa...yalnızlık teması bu kadar güzel işlenip şarkılarla sunulmazdı yani..ona çok çok teşekkür ediyorum...uzun zamandır ea fan dayım hiç ayrılmak gelmiyo içimden çok seviyorum emre aydını çok güzel bir insan..tanışmayı çok çok isterim..ahh o imkanım olsaaa keşke...konser sonrası mümkün olmadığını biliyorum çünkü emre aydın sahneden indiğinde direk arabasına gidiyo ama ekip çalmaya devam ediyo tabi o arada mümkün değil bi imza falan ..sağlık olsun başka şekilde tanışma fırsatım olur inşallah..çok seviyorum seni çokkk...hep böyle kal sakın değişme...daha çok çok albümlere inşallah...biz senin yanındayız...
 
rockplusko6.jpg
[/url]
 
Emre aydın iyidir kalitelidir 4 yıl önce 6.cadde ile tanıdım hala severim kendisini eskiden msn dende olsa görüşürdük ama artık görüşemiorz . malum işleri çok yoğun türkiyeyi geziyorlar karış karış çok başarılısın emre aynen devam 🙂 turnende başarılar diliyorum
 
Bu başlığı açtığımda Emre Aydın'da rock mı be gibisinden yorumlarla dolu olduğunu tahmin ediyordum ama yanılmışım demek. Bulutsuzluk Özlemi de soft rock diye geçer bu adamla b.ö aynı kefedeyse bulutsuzluk özlemine acırım yani. Pop-rock karışımı bir müzik olan britt desem yok o da değil. İlla bir kefeye koymamız da lazım değil ama rock değildir bence. Popüler olması ve popülerliğinin farkında olması bir taraflarını kaldırmış belli. Müziğini hiç sevmiyorum zaten. Hatta nefret ederim o derece de. Ama dinleyin, dinlesinler laf etmem, zevk sonuçta..
 
kendisi de saf rock yapıyorum demiyor zaten. Emre Aydın röportajlarında sıkça sorulan sorudur zaten tarzınıza ne isim veriyorsunuz vb. kendisi soft rock,pop rock vs gibi tanımlar yapılabileceğini söylüyor. yeni çıkan her ismi de eski sanatçılarla karşılaştırmasak daha güzel olur herhalde.
 
Her çeşidinden yeni çıkmış isimlere ve yapılan promosyonlara karşı titiz bir önyargı içerisinde yaklaşmıştım emreaydın’a önce. Güzel şarkılar, ilk klibinde oynamayacak cesarette ve özgüvende bir adam, klişe röportaj sorularına verilmiş akıllıca cevaplar, mütevazı bir görüntü, hafif utangaç-sevimli-mahcup tavırlar, siyah bir görüntü(siyah ceketler, siyah gömlekler, pantolonlar vs.), cool hatta soğuk bir imaj, yakışıklılığının farkında olmama durumları, romantik-gizemli müzisyen, yalnızlığı içine işlemiş duruşlar, ben neler yaşadım ama yılmadım demeye getirilen cümleler ve bakışlar… Her açıdan ama her açıdan başarılı bir portre, kalemle çizilmiş bir ustalıkta hazırlanmış bir karakter, ucuz şöhret peşinde koşan ucuz popçuların sofralara meze olduğu bir ortamda çıkarılmış, süslenip püslenmiş, hiçbir gösterişe kaçmadan hazırlanmış ve tam da bıkkınlığın ayyuka çıktığı bir dönemde bir “Bakın, bu farklı bir adam işte…” denilmesi istenmiş başarılı bir promosyon, görkemli(!)bir projeydi emreaydın. Emre Aydın ile emreaydın farkı olmayacak, hatta böyle bir farklılık varsa da kimse baktığında bunu anlamayacaktı. Emre Aydın bu yüzden sessiz sedasız konser maratonuna çıkmıştı, hiçbir güzel bacaklı ve boya küpüne düşmüş güzelle bir bar-disko çıkışı el ele görüntülenmeyecek, zamazingo programlara çıkmayacak bir adam portresi çizilmişti bile. Bir müzik kanalının ödül töreninde ödülünü almayı unutup gitmesi de iyi bir stratejiydi aslında, o mahcubiyet ve heyecanı içinde ödülü giderken almayıp geri çağırılacak, böylece o şaşkın ve sevimli adam insanlarda kahkahalarla birlikte bir sempati uyandıracaktı. İşte bizden biri denecekti onun için, orada kim olsa heyecanlanır denilecekti, ahh canım benim, ne kadar de sevimli adam yaa, yerim ben senin şaşkınlığını filan da denecekti… Böylece tutulacaktı yavaş yavaş emreaydın projesi. Genç kızların hayallerindeki romantik âşık prens rolü de aldatılmış bir adamın dökeceği sözlerle bezeli şarkılarla, ben ne kadar çok sevdim de kıymetimi bilen olmadı tarzı yorumlarla, sürekli siyah giyen ve fazla gülmeyen ve edebiyat seven ve şiir yazan bir adam görüntüsüyle, ve teması yalnızlık olan bir albümle pekiştirilecekti. İşte bu kadar komplocuyduk biz, kendi yazdığımız emreaydın hikâyesinin doğruluğundan şüphe etmeyecek kadar…

İşte bu inanmışlık durumu uzun zaman emreaydın şarkılarını sadece dinlememe ama o şarkıyı söyleyen adamla hiç ilgilenmememe neden oldu. Herkes gibi yaratılmış bir karakterdi O… emreaydın yada Emre Aydın…emreaydın projesi(ne demekse aslında) çok güzel bir paketti, insanı kendine çekiyordu hem şarkılarıyla hem de kendisiyle. Ama irdelemenin ne lüzumu vardı ki..

emreaydın=Emre Aydın olabilme ihtimali çok sonra geldi aklıma. Komplo sever teorisyen tarafım sustuğu bir gün içimden bir ses, artık mantığım mı duygularım mı bilemeyeceğim, ya gerçekse dedi. Ya emreaydın gerçekse? Ya bu adam rol yapmıyorsa? Dışarıdaki komplo teorisyenleri de saçmalama dediler o anda. Tabii ki rol bütün bunlar. Ama içimdeki ses devam etti, bir insan siyahı severek giyemez mi yahu, bir insan ödülünü almayı unutup gidemez mi, sadece unutmuş olamaz mı, bir insan imaj çizmek için değil de sadece istediği için konser veremez mi, hakikaten her ünlünün fıstık gibi bir/birkaç hatunla görüntülenmesi mi lazım, adam istemiyor olamaz mı, sevmiyor, hoşlanmıyor olamaz mı…daha bir sürü buraya yazması gereksiz kaçacak soru. Bunları düşünüyorum hep Emre Aydın Bartın’a bir kerecik olsun gelsin diye yazarken. Sorduğum soruların boşa çıkmasından korkarak da aslında gelse de gitmem, adamı görmek istemem diyorum kendi kendime. Bir karşılaşsam ve bir paket ürün kokusu alacak olsam temelli soğuyacağım çünkü adamdan. Dinleyemez olacağım bir daha o güzel şarkılarını. Çünkü emreaydın=Emre Aydın istiyorum ben. Emre Aydın’a forumda, itü sözlükte destek çıkarken de bunu istediğim için yapıyorum. Onu sevdiğimi söylerken de… ben hikaye yazmayı seven bir kız olayım, tüm promosyon çalışmalarını olumsuzlayan, yanlış düşünen ben olayım, meşhur olunca birilerinin elinde oyuncak olacağına inanan, kendini ortaya koyacak güvene sahip olamayacak olan da ben olayım, tek o gerçek olsun da… Bugüne kadar şarkısını dinlediğim hiç kimsenin gerçekliği ile ilgilenmemişken ilk defa birinin gerçekliği bu kadar kafamı kurcaladı işte. Aylardır içimi kemirip duran bu düşünceleri bu kadar açıkça ilk defa ortaya döküyorum bak. Kafamı bu kadar karıştırdığın için sağol Emre Aydın yada emreaydın. Ve o çok güzel, hiç sıkılmadan dinlediğim şarkıların için de sağol. Bir de unutmadan ne olur bir kere de Bartın’a gel. Ben gelmeyeceğim konserine büyük ihtimalle, ya burada olmayacağım yada senle karşılaşmak istemeyeceğim. Ama sen gel çünkü bu şehir hala adam gibi bir sanatçı görmedi daha. Bu yazıya gelecek her tür tepkiye de açığım arkadaşlar, korkmayın eleştirin, ne biçim düşünüyorsun deyin, hatta bana emreaydın’ı* anlatın belki kafamın karışıklığı biter…..

*yada Emre Aydın'ı...hangisini biliyorsanız işte...
 
yazının tamamını okudum da hani derler ya büyük aşklar kavgayla başlar aynı öyle bir durum. bana da çok olmuştur yerden yere vurduğum şarkıcıyı adamakıllı dinleyince tüm söylediklerimden pişman olmak. şimdi biz bilemeyiz emreaydın bir proje mi yoksa cidden adam ne istiyorsa onu mu yapıyor. sadece emre aydın değil diğer şarkıcılar için de aynı şeyi düşünürüz ve sanırım bunun cevabı şarkıcıda ve menajerinde gizlidir. biz o zaman inandırıcılığı yüksek şarkıcıları ya da inandırıcılık bir yana öne koyduğu albümü en hoşumuza gideni dinleyeceğiz. kim ne düşünür bilmem ama ŞİMDİLİK Emre Aydın imajı sağlam görünüyor ve kafamızdaki soru işaretleri sanırım 2. albümle beraber olumlu ya da olumsuz cevap bulacak.
 
Popülerliğin bir taraflarını kaldırdığı bir isim değildir Emre Aydın! Bu konuya nereden vardığınızı öyle çok merak ettim ki doğrusu... Çünkü sizi temin edebilirim ki onu az çok takip etmek, konserlerinde bulunmak onun öyle olmadığını anlamak için yeterli. Ya başarılı olmak suçsa, evet en fena bir suçludur. Hoş siz nefret ediyormuşsunuz, tabiidir bir insandan nefret edince onun özünde nasıl olduğunu görmemek. Doğrusunuz siz de ne diyeyim. Ama birisi için ithamda bulunmadan önce düşünelim, hatta yaptığımız ithamla düşündürelim ...
 
Kendisini pek takip etmişliğim yok tabi ki evet. Röportajındaki konuşmadan sonra bu konuya vardım yanılıyor olabilirim elbette, bir röportajdan kalan izlenimimdi sadece. Başarıdan kasıt popülerlik ve çok fazla kişi tarafından sevilmekse evet suçludur bu beyfendi. Kaliteli müzikse bilemicem, kalite kişiden kişiye değişiyor ne de olsa...
 
Mulkiyeli demiş ki:
Her çeşidinden yeni çıkmış isimlere ve yapılan promosyonlara karşı titiz bir önyargı içerisinde yaklaşmıştım emreaydın’a önce. Güzel şarkılar, ilk klibinde oynamayacak cesarette ve özgüvende bir adam, klişe röportaj sorularına verilmiş akıllıca cevaplar, mütevazı bir görüntü, hafif utangaç-sevimli-mahcup tavırlar, siyah bir görüntü(siyah ceketler, siyah gömlekler, pantolonlar vs.), cool hatta soğuk bir imaj, yakışıklılığının farkında olmama durumları, romantik-gizemli müzisyen, yalnızlığı içine işlemiş duruşlar, ben neler yaşadım ama yılmadım demeye getirilen cümleler ve bakışlar… Her açıdan ama her açıdan başarılı bir portre, kalemle çizilmiş bir ustalıkta hazırlanmış bir karakter, ucuz şöhret peşinde koşan ucuz popçuların sofralara meze olduğu bir ortamda çıkarılmış, süslenip püslenmiş, hiçbir gösterişe kaçmadan hazırlanmış ve tam da bıkkınlığın ayyuka çıktığı bir dönemde bir “Bakın, bu farklı bir adam işte…” denilmesi istenmiş başarılı bir promosyon, görkemli(!)bir projeydi emreaydın. Emre Aydın ile emreaydın farkı olmayacak, hatta böyle bir farklılık varsa da kimse baktığında bunu anlamayacaktı. Emre Aydın bu yüzden sessiz sedasız konser maratonuna çıkmıştı, hiçbir güzel bacaklı ve boya küpüne düşmüş güzelle bir bar-disko çıkışı el ele görüntülenmeyecek, zamazingo programlara çıkmayacak bir adam portresi çizilmişti bile. Bir müzik kanalının ödül töreninde ödülünü almayı unutup gitmesi de iyi bir stratejiydi aslında, o mahcubiyet ve heyecanı içinde ödülü giderken almayıp geri çağırılacak, böylece o şaşkın ve sevimli adam insanlarda kahkahalarla birlikte bir sempati uyandıracaktı. İşte bizden biri denecekti onun için, orada kim olsa heyecanlanır denilecekti, ahh canım benim, ne kadar de sevimli adam yaa, yerim ben senin şaşkınlığını filan da denecekti… Böylece tutulacaktı yavaş yavaş emreaydın projesi. Genç kızların hayallerindeki romantik âşık prens rolü de aldatılmış bir adamın dökeceği sözlerle bezeli şarkılarla, ben ne kadar çok sevdim de kıymetimi bilen olmadı tarzı yorumlarla, sürekli siyah giyen ve fazla gülmeyen ve edebiyat seven ve şiir yazan bir adam görüntüsüyle, ve teması yalnızlık olan bir albümle pekiştirilecekti. İşte bu kadar komplocuyduk biz, kendi yazdığımız emreaydın hikâyesinin doğruluğundan şüphe etmeyecek kadar…

İşte bu inanmışlık durumu uzun zaman emreaydın şarkılarını sadece dinlememe ama o şarkıyı söyleyen adamla hiç ilgilenmememe neden oldu. Herkes gibi yaratılmış bir karakterdi O… emreaydın yada Emre Aydın…emreaydın projesi(ne demekse aslında) çok güzel bir paketti, insanı kendine çekiyordu hem şarkılarıyla hem de kendisiyle. Ama irdelemenin ne lüzumu vardı ki..

emreaydın=Emre Aydın olabilme ihtimali çok sonra geldi aklıma. Komplo sever teorisyen tarafım sustuğu bir gün içimden bir ses, artık mantığım mı duygularım mı bilemeyeceğim, ya gerçekse dedi. Ya emreaydın gerçekse? Ya bu adam rol yapmıyorsa? Dışarıdaki komplo teorisyenleri de saçmalama dediler o anda. Tabii ki rol bütün bunlar. Ama içimdeki ses devam etti, bir insan siyahı severek giyemez mi yahu, bir insan ödülünü almayı unutup gidemez mi, sadece unutmuş olamaz mı, bir insan imaj çizmek için değil de sadece istediği için konser veremez mi, hakikaten her ünlünün fıstık gibi bir/birkaç hatunla görüntülenmesi mi lazım, adam istemiyor olamaz mı, sevmiyor, hoşlanmıyor olamaz mı…daha bir sürü buraya yazması gereksiz kaçacak soru. Bunları düşünüyorum hep Emre Aydın Bartın’a bir kerecik olsun gelsin diye yazarken. Sorduğum soruların boşa çıkmasından korkarak da aslında gelse de gitmem, adamı görmek istemem diyorum kendi kendime. Bir karşılaşsam ve bir paket ürün kokusu alacak olsam temelli soğuyacağım çünkü adamdan. Dinleyemez olacağım bir daha o güzel şarkılarını. Çünkü emreaydın=Emre Aydın istiyorum ben. Emre Aydın’a forumda, itü sözlükte destek çıkarken de bunu istediğim için yapıyorum. Onu sevdiğimi söylerken de… ben hikaye yazmayı seven bir kız olayım, tüm promosyon çalışmalarını olumsuzlayan, yanlış düşünen ben olayım, meşhur olunca birilerinin elinde oyuncak olacağına inanan, kendini ortaya koyacak güvene sahip olamayacak olan da ben olayım, tek o gerçek olsun da… Bugüne kadar şarkısını dinlediğim hiç kimsenin gerçekliği ile ilgilenmemişken ilk defa birinin gerçekliği bu kadar kafamı kurcaladı işte. Aylardır içimi kemirip duran bu düşünceleri bu kadar açıkça ilk defa ortaya döküyorum bak. Kafamı bu kadar karıştırdığın için sağol Emre Aydın yada emreaydın. Ve o çok güzel, hiç sıkılmadan dinlediğim şarkıların için de sağol. Bir de unutmadan ne olur bir kere de Bartın’a gel. Ben gelmeyeceğim konserine büyük ihtimalle, ya burada olmayacağım yada senle karşılaşmak istemeyeceğim. Ama sen gel çünkü bu şehir hala adam gibi bir sanatçı görmedi daha. Bu yazıya gelecek her tür tepkiye de açığım arkadaşlar, korkmayın eleştirin, ne biçim düşünüyorsun deyin, hatta bana emreaydın’ı* anlatın belki kafamın karışıklığı biter…..

*yada Emre Aydın'ı...hangisini biliyorsanız işte...

Yeni çıkmış isimlere senin gibi bende pek çabuk ısınamam, hatta önce saldırırım. Ancak düzeltilmesi gereken bir nokta vardır ki emreaydın yeni değildir, 2003 yılından beridir "Git", "Sen ve Ben", "Rüyamdaki aptal kadın" adlı şarkılarla bir çok insanının hayatına girmiştir bile.

emreaydın'ı Emre Aydın yazmayan nadir kişilerdenim sanırım ama sebebini kendisine hiç sormadım, pekte önemsemiyorum. Bir logo oluşu ve hoş duruşu, kısaltılarak söylenmesi çok hoş, bende olsam yapardım diyorum kendi kendime... Çok fazla takılası, marka yaratma çabasıymış bu denmesi gereken bir durumda değil ciddi söylüyorum, albüm çıkmadan aylar önce benim buradaki avatarımdı EA ve emreaydın'ı bitişik yazmıştım, cidden yakıştığı için.

Siyah giyinmesi, ilk klibinde oynamaması, ödülünü unutup almaması v.s. hiçbiri kesinlikle bir proje ürünü değildir, tamamiyle doğal olduğunu emreaydın'ı tanıyan herkes bilir, anlar. Şu ana kadar 100'ün üstünde konser vermesi ise GRGDN & emreaydın'ın ortak başarısıdır ve bir çok müzisyeni kıskandırır. Siyah giyinmeyi seviyor çünkü hoşuna gidiyor, ödülünü unutabiliyor çünkü o anda onu yaşıyor. Hatta daha da fazlası resmen patladığı bir zamanda benimle Antakya'da 2 saat boyunca sokaklarda dolaşabiliyor, bir kamyoncu lokantasında ekibiyle kebap yiyebiliyor. Muğla'da sigarasını bakkala girip kendi alıyor ve o sırada maalesef rol yapacak bir insanda olmuyor, arkasında kameralarla gezmiyor. Şebnem Dönmez gibi bir insan ile 2 klip çekip aşk dedikodularının o doyulmaz getirisine yönelmiyor, kulis kullanmıyor, her roportajında git gide daha çok samimileşiyor.

Daha bugun arkadaşımla konuşuyordum, bana "abicim, emre çok destekliymiş gibi geliyor, yani medya ve sanat dünyasında çok destekli girdi sanki bu işe" diyor. Ama ben, Afili Yalnızlık ilk çıktığında hatırlarım hiçbir tv kanalına "albüm çıktı" tadında bir reklam verilmedi, hiçbir gazetede albümün reklamı çıkmadı, hiçbir köşe yazarından bizi pohpohla diye rica edilmedi. Destekleniyor, evet. Neden mi? Sevildiği ve Doğru düzgün durabildiği için.

2003 yılında albümü yeni çıkmış 22 yaşında, aklını yitirebilecek, şöhretin, artistliğin doruklarında uçup karı kız götürebilecekken, yolda onu gören ve şaşıran hayranını evine davet etmiş bir insandır. Şimdi bunu yapamıyorsa onu bu kadar uzak gören ve uzak durmaya zorlayan dışarısı düşünsün.

Yineliyorum, emreaydın yeni değildir. emreaydın'a yeni diyen bu piyasanın yenisidir, müzik hakkında araştırması gerekir.

Çok güzel bir örnek izliyoruz esasında;
Önce tek şarkılık, sonra ağlak, sonra canlı performansı kötü, sonra unutulur gider denilen bir müzisyenin bir çok kişiyi unutturuşunu izliyoruz.

Saygılar...
Birşeyler katabildiysem ne mutlu bana.
 
8 ağustosta emre aydın ooze venue de bana kalırsa gelemeyenler çok şey kaçıracak emre aydın öncesinde çirkef çalar saat we anemi sahnede yer alacak duyurulur...
KAÇIRMAYIN :!: :!: :!:
 
Teşekkürler nuwanda yazdığın güzel yazı için.

Piyasanın yenisi🙂 biri olarak bana emreaydın'ı anlattığın için sağol. Nitekim ben 6. Cadde ve şarkılarını daha yeni keşfetmiş sayılırım, çünkü iyi bir tv izleyicisi ve internet kullanıcısı değildim bundan daha bir sene öncesinde bile. O yüzden öyle bir gaflete düştüm, çünkü ben emreaydın'ı Afili Yalnızlık ile tanıyabildim ancak.
Müzik sadece dinlenilen ve tüketilen bir şeydi benim için, kimin ne söylediği ve nasıl durduğu o kadar da önemli değildi. emreaydın'a rastlayana kadar. O hastalıklı önyargılar içinde birisini okumak çok zorlaşıyor.

Tekrar teşekkürler, saygılar...
 
nuwanda abartısız -hiç abartısız- anlatmış neyin ne olduğunu. Bu gözle bakamayanlar, başka düşüncelerde, kişiyi başka potalarda erittikleri için göremiyorlardır böyle olduğunu. Azcık niyetsizce bakabilmek lazım, "bu kesin yalandır, bu adam sahtedir, aslında biz de bu dünyaya ait değiliz" şeklinde gider dururuz sonra. Samimiyetimiz, insan sevgimiz kalmaz. Farkındayım abarttım ama, Emre Aydın, ya da emreaydın, işte onun için böyle ona öyle iğreti duran cümleler kuruluyor ki, ister istemez gülüyor insan ... Bazılarının da yaratıcılığını tebrik etmek gerekiyor bu yüzden... 😉
 

Geri
Üst