Başlığa bakınca şöyle bir düşündüm,tek bir kitaba indirgeyemedim.Birden fazla eserin birikimiyle bakış açımın oluştuğunu düşünüyorum.Genelde roman,kurgu içerikli eserlere daha az ilgim olsa da yine de iz bırakan,unutulmayan eserler oluyor.Bunların başında da ilk başlarda okumakta zorlandığım foucault sarkacı geliyor.Tek bir türe,kalıba oturtamasam da hatta yer yer anlayamamış olsam dahi ufkumu açan,düşündüren bir eser olduğundan pek aklımdan çıkmıyor.Sonrasında sanırsam ortaokul döneminde okuduğum Karamazov Kardeşler geliyor.Dostoyevski her ne kadar önsözde belirtmiş olsa da Alyoşa'nın hala ana karakter olduğunu düşünmüyorum.Sonradan dönüp baktığımda da Dostoyevski'nin ustalık eseri olduğunu daha iyi idrak edebiliyorum.Yurdumuzdan örneklere bakmak gerekirse bir dönem Yaşar Kemal'e yoğunlaşıp İnce Memed serisinden sonra da epey bir eserine iştahla girişip yavaş olay anlatımı ve uzun uzadıya betimlemelerinden yüzünden ne yazık ki pek üzerine düşemediğim bir yazardı.Yine de İnce Memed kitaplarını hala güzel bir tebessümle ufak anekdotlarına kadar hatırlarım.Bir de Aristo'nun retorik ve politikası benim için Eski Yunan'a giriş için bir kılavuz olmuştur,anmazsam içimde uktesi kalır belirtmiş olayım.En sona da sadeleştirilmemiş,kısaltılmamış haliyle Nutuk'u söylemezsem olmaz tabii.Her yaş aralığında okudukça,farklı bir bakış açısıyla yaklaşıp sıkılmadan değerlendirebildiğim nadir eserlerden oldukça iyi bir örnektir.Var olduğum ülkenin kurulduğu,oluştuğu şartları bizzat kurucusundan bilmek,aynı zamanda eserin bir belge niteliğinde olması eseri daha da unutulmaz ve oldukça değerli kılıyor.