Evde PC ile Kayıt...

Bugüne dek forumlarımızda, en çok üzerine düşülen konulardan birini, geçmişteki mesajlardan da alıntılar yaparak derlemeye karar verdim...

Burada ana başlıklar olarak,
* Bilgisayar ortamında demo seviyesinde kayıt yapabilmek için gerekli olan pc donanımı...
* PC ortamının size sunabileceği imkanları, avajtanları, dezavantajları..
* Sıfırdan başlanılarak genel hatlarıyla adım adım bir proje oluştururken yapılabilecekleri...
* Derleme püf noktalarını, genel problemleri ve çözümleri...

irdeleyeceğiz...Bu konuların her biri oldukça uzun konular olduğundan, mümkün olduğunca az detaya inerek, çok fazla marka model bahsetmeden, genel prensip ve aranması gereken şeylere değineceğim.. Yer yer, ayrıntıya inen mesajlardan alıntılar yapacağım...Zaten bu konu üzerine hem giriş seviyesi, hem orta-ileri seviye değerlendirmeler, marka-model karşılaştırmaları, başlığın devamında tartışılacaktır...
 
PC DONANIMI

PC DONANIMI

Günümüz P4/Athlon sınıfı işlemciler ve 512 mb ram'e sahip bir bilgisayar üzerinde yarı-profesyonel ve profesyonel multi-track sequencer yazılımları demo kalitede bir kayıt hazırlayabilecek kadar imkan sunacaklardır, ancak daha geniş imkanlar ve daha az sorun için P4 3 ghz eşdeğeri bir işlemci gücü ve 1 gb ram işinizi garantiye almaktır.. Elbette donanım gücü için bir sınır yok, daha üstün sistemlerle aynı anda daha çok şeyi işleme imkanı bulacağınızdan en üstün sistemi bile sonuna dek zorlarsınız...Daha yüksek işlem gücü ve ram, sizin geri dönüşlerde sıkıntı çekmenizi engelleyecektir..

Örneğin: Bir software synth üzerinde 5-6 çeşit dynamic processing effects ile 3 ghz bir sistemde %30 cpu gücünü emebilir.. Bunun sizin toplam çalışmanızda sadece 1 track(kanal) olduğu düşünülürse, kısa sürede cpu gücünüzün sınırına erişeceğinizi görürsünüz.. Bu durumda uygulanan yöntem, synth'in efekt uygulanmış sesini mixdown ederek, bu sesi wav formatına çevirmek ve emdiği cpu gücünü bir anda %0.1-%1 aralığına çekmektir.. Ancak bunu yaptığınızda da kanalda yaptığınız eski işlemler üzerinde bir değişiklik yapmak güçleşmekte, her değişiklikte yeniden bir mixdown yapmanız gerekmekte..

İşte bu yüzden donanım gereksinimlerinin bir alt sınırı var ancak üst sınırı yok... Varolan her sistem kaynağını sonuna kadar kullanabileceğinizi garanti ederim...

Şimdiye dek, makine'nin işlem gücü ve hafıza kapasitesi üzerinde durduk, oysa ki bizi esas ilgilendiren kısım, ses... Burada bizi ilgilendiren aygıt ise tabi ki ses kartı... Ses kartı seçerken kaydınızı nasıl yapacağınızı iyi düşünmeniz, hangi multitrack sequencer'ı kullanacağınıza karar vermeniz gerekli.. Örneğin; bir amfi mikrofonlayacaksanız ve odanızın akustiğini de beğeniyor, bunu da almak istiyorsanız, amfiyi aynı anda bir kaç noktadan mikrofonlamanız ve bunları aynı anda, farklı kanallara kaydetmeniz gerekli... Bu da aynı anda 2 ve daha üstü sayıda giriş, ve bir o kadar sayıda mic preamp gereksinimi demektir... Öte yandan, sürekli hardware ve software simulatörlere güvenip, hiç bir zaman aynı anda iki kanal kaydetme gereksinimi duymayacağınızı düşünüyor, sadece vokal kaydı için mikrofon kullanmayı planlıyorsanız, bu durumda tek kanal girişe müsaade eden ses kartları işinizi görecektir.. Düzgün sonuçlar için yine de bir mic preamp'a ya ses kartına entegre ya da ek bir cihaz olarak ihtiyacınız var...

Ses kartlarının kendi saat üreteçleri ve A/D (Analog/Dijital) çeviricileri ses kalitesini en çok etkileyen unsurlardır.. Creative'inkiler gibi genele yönelik ürünler çıkaran ses kartları bu iç parçaların yetersizliğinden ötürü ses kalitesi olarak bir adım geride kalıyorlar.. Ayrıca bu tarz, üretmeye değil, dinlemeye yönelik parçalar, sesi renklendirerek daha "etkileyici" kılarken, aslında bizim kayıtlarda istemeyeceğimiz bazı dengesizliklere yol açarlar... Sb Live (emu10k1)/Audigy(emu10k2) serisi bir kart işinizi minimal derecede görür mü? Görür.. Ama iyi midir, tercih edilmeli midir? Hayır....

Konuyla ilgili olarak;
Mahcem demiş ki:
Müzik Kayıt amaçlı bilgisayar toplarken şunlara dikkat edin:

1) Kasa seçimi: Kayıt esnasında eğer mikrofon ile bilgisayar aynı odada bulunacaksa bilgisayarın içindeki fanların çıkartacağı gürültü büyük sorun olur. Ancak esas gürültüyü yapan tahmin edilenin aksine, fanlar değil, fanların sesinin içeride yankılanması ile titreşen kasadır. O yüzden çeperi ince ucuz kasalardan değil de kalın saçtan ya da aluminyumdan yapılma 19 inç rack Server kasalarından bir tane kullanmanız yararınıza olur. Unutmayın, kasa üzerinde 3,5" yuvalardan daha fazla 5,25" yuvaya ihtiyacınız olacak. Seçiminizi ona göre yapın. Büyüğü küçültmek kolay ama küçüğü büyütmek zor. Ayrıca kasanın içini de ses yalıtıcı/absorbe edici malzeme ile kaplayacaksınız.

2) Ses yalıtımı: Az önce dediğim gibi gürültüyü kesmek açısından kullanılan havalandırma fanlarının Ultraquiet denen tip 80mm fanlar olması gerekir, standart boş kasaların üzerinde gelen Sunyon Munyon fanlar iş görmez. Bunun için PAPST'ın Super Low Noise serisi fanları idealdir, ayrıca kasa fanlarından daha fazla gürültüyü CPU fanı yapar, onun için de Zalman'ın süper FlowerCooler çözümleri vardır. Bu ve diğer PC kasası ses yalıtımı için [url]http://www.quietpc.com[/url] adresini ziyaret ediniz, ufkunuz açılır.

3) Anakart, CPU ve RAM Hafıza seçimi: Öncelikle şunu unutmayın; Intel pahalıdır ama müzik PC'leri için en problemsiz seçimdir, zira bütün profesyonel/yarı-profesyonel müzik cihazı üreticileri ürünlerini geliştirirken Intel'i referans olarak alırlar.

Anakartı seçerken chipset'in Intel olmasına dikkat edin. Via ve SiS çipsetlerinden özellikle sakının. Benim tercihim Intel Pentium'dan yana ancak AMD'ler de gayet güzel netice veriyormuş diye duydum. Ancak AMD'lerin çalışma ısısı P4'lere nazaran yüksektir, Audio stream okumaları ve bunların üzerine eklenecek Software plug-in işlem yükünün büyüklüğü dolayısı ile bu sıcaklık normal ofis kullanımlarında rastlanan değerlerin çok üzerine çıkar, soğutma sistemi sağlıklı kurulmamışsa bu ciddi problemler doğurur (en ucuzu sistem donmaları, en pahalısı CPU arızalanması gibi).

En sağlamı Intel, Asus ya da Supermicro gibi yüksek özellikli en kaliteli anakartlara yürümektir.

RAM tipini seçerken DDR RAM'ları ilk tercih yapabilirsiniz, zira hem yeterince hızlı hem de fiyat olarak daha ucuzdur. Benim kullandığım RDRAM'lar en hızlısı ama çok daha pahalı idiler ben kendi bilgisayarımı yaptığım zaman. Sizin o kadar para harcamanıza gerek yok, DDR 266'lar hayde hayde işinizi görür. Müzik PC'lerinde RAM olarak 1GB (1024MB) artık standarttır, 512MB minimumdur. 512MB'ın altında RAM sizi oldukça sıkıştırabilir. Yalnız sakın ha isimsiz fason hafıza modülü kullanmayın. Ucuz etin yahnisi çok acı olur, midenizi bozar. müzik PC'si topluyorsanız ucuza kaçmayacaksınız.

4) Hard Disk seçimi: Burada dikkat etmeniz gereken birkaç husus var.

Bunlardan ilki hız. Öncelikle seçilecek HD kesinlikle 7200rpm ya da üstü olmalı. Bu istikrarlı bir çok kanal okuma/yazma için gerekli.

İkinci olarak ATA standardının seviyesi. ATA 66 ya da 100 müzik uygulamaları için yeterli. 100'ün üzerindekiler bir zarar getirmez ama bir fayda da getirmez, zira her ne kadar HD 133Mb/sn hızda iletişim kurabiliyorsa da anakartınızın PCI buss'ları 60Mb/sn hızın üzerine çıkamayacaktır. Dolayısı ile aslında 66Mb ile 100Mb arasında bile bir performans farkı olmayacak. Ancak bugünlerde ATA/UDMA 100 artık standart oldu o yüzden ona gidin.

Buffer boyutu olarak ne kadar büyük alırsanız o kadar iyi. Ben PC'mi kurduğumda en büyüğü 2MB idi ancak şu anda 8MB buffer'lı HD'ler oldukça yaygın. Benim hard disklerim CD standardında (44.1/16) 50 kanalı okurken aynı anda 8 kanal ses bilgisini rahat rahat yazabildiğine göre orada hiçbir sorun olmaz.

Yanlış anlamayın Fujitsu, Western Digital, Maxtor, Hitachi gibi bütün markaların performansı aşağı yukarı aynı aynı ancak marka açısından hem PC dergi laboratuar testleri, hem de benim tecrübeme dayanarak söylüyorum: Müzik PC'leri için en uygun harddiskler Seagate Barracuda serisi Harddisklerdir.

Öncelikle Seagate'ler piyasadaki HD'ler arasında gürültü seviyesi en düşük olanı. Tamamen kapalı bir kutu tasarımı olduğu için kafa hareketi sesleri dışarıya diğerleri kadar bariz yansımıyor. Burayı es geçmeyin, normalde Microsoft Word kullanırken ya da oyun oynarken bu farkedilmez ama aynı anda 30-40 kanal CD kalitesinde ses dosyasını HD'den okumaya başladığınızda mutfakta yağda kızaran patateslerin çıkardığı ses HD'lerden gelen sesin yanında masum kalır. Resmen "krrrrrr" diye bütün oda yankılanmaya başlar kulaklarınızda. Eğer bir de aynı odada mikrofonla kayıt yapmaya çalışıyorsanız o ses aynen kayıdınıza yansır.

Benim HD'lerim Seagate Barracuda IV serisi, ancak artık V serisi piyasada galiba. Israrla öneririm, utandırmaz. Seagate bulamıyorsanız yukarıda saydıklarıma da yürüyebilirsiniz, ancak IBM'lerden uzak durun. Müzisyenler camiasında IBM Deskstar'ların adı "Deathstar" olarak geçer. Yüksek bilgi akış seviyelerinde kafa senkronizasyon problemleri olan bir üründür, başınızı çok ağrıtabilir. Eğer HardDiskleri ilave olarak SilentDrive gibi susturucu ses geçirmez özel yapım kutuların içine monte etme şansınız varsa çok daha iyi edersiniz.

Sisteminizde mutlaka ve mutlaka Sistem HD'i ile Ses dosyalarınızı kaydettiğiniz HD ayrı olsun ve aynı IDE buss üzerinde olmasın. Şerit kablo olarak 80 telli yeni standart ATA100 kablo kullanın, eski 40 telli kabloları çöpe atın. Şerit kablo üzerinde Master cihaz kablonun en ucuna, Slave cihaz da kablonun ortasındaki sokete takılacak. Bunun sebebi, ana kayıt ya da sistem diski olarak kullandığınız öncelikli aktif birimin kablonun geri kalanından gelebilecek yansımalardan etkilenmesini önlemektir.

Ayrıca yedekleme olayını sakın ihmal etmeyin. O sebeple Ses dosyalarınızı sakladığınız HD'nin aynısından bir tane daha alıp sisteminize koyun ve her günlük çalışmanın sonunda bilgisayarı kapamadan önce o harddiski komple diğerine yedekleyin. Ya da üzerinde değişiklik yaptığınız dosyaları yedekleyin. Burada sakın ha "ya, bişşe olmaz biz Türküz" filan yapmayın. Zira bir sabah bilgisayarı açmaya çalıştığınızda "kıhhh" diye bir ses duyduğunuzda ve üzerinde aylardır çalışmakta olduğunuz kayıtlarınızın içinde bulunduğu HD okumayı reddettiğinde bu satırları hatırlamak bayağı acı olabilir. Başkalarının başına geldi, hem de çok defalar geldi, aynısı size de olabilir.

Benim ana müzik bilgisayarımın özellikleri şöyle, inceleyin derim zira ben bunu bir araya koyduğumda (2002 yazında) SOS forumlarında ideal konfigürasyon seçilmişti. Tabii şu anda piyasada satılan ürünlerin özellikleri benimkinin çok üzerinde zira GHz miktarı her ay 0.1 ila 0.3 oranında atıyor 🙂 ama konfigürasyon tarzı olarak size fikir verir:

İşlemci: Intel Pentium 4 2.2GHz CPU
Anakart: Intel D850MVL
RAM: 1GB PC800 RAMBUS
Görüntü Kartı: Matrox Millennium G550 32MB Dual DVI (çift monitör çıkışlı)
Hard Disk 1: Seagate Barracuda IV 40GB 7200rpm (Primary Master - sistem)
Hard Disk 2: Seagate Barracuda IV 80GB 7200rpm (Secondary Master - Audio kayıt)
Hard Disk 3: Seagate Barracuda IV 80GB 7200rpm (Secondary Slave - Audio backup)
CD yazıcı: Plextor 401640 (Primary Slave)
Ses Kartı: Terratec EWS88MT 8 analog g/ç + 1 SPDIF dijital g/ç + 1 MIDI g/ç
İşletim Sistemi: Windows XP Pro
Monitörler: 2 adet 17" DVI TFT LCD ekran

Hard Disklerin hepsi SilentDrive gürültü kesici kutularda. CPU'nun soğutucusu ve fanı Zalman FlowerCooler sessiz soğutma sistemi ile değiştirildi, ayrıca kasa fanları da PAPST UltraQuiet fanlarla değiştirildi.

Elimde bilgisayarımın fotoğrafları yok ancak önümüzdeki hafta sistemimde değişiklik yapacağım için bilgisayarımı raftan çıkartıp açacağım, o zaman dijital makinamla birkaç resmini çeker buraya asarım, size referans olur.

5) Ekran ve Ekran Kartı Seçimi: Tek yol LCD ekran. Artık CRT öldü, ayrıca CRT'lerin yaydıkları manyetik alan hoparlörler ve gitar manyetikleri başta olmak üzere ses kabloları bütün diğer müzik cihazlarının alayına gürültü yayıyor. TFT LCD ekranlarda böyle bir sorun yok, ayrıca daha az yer kaplıyorlar, görüntü kalitesine gelince bir kere LCD kullananın bir daha Katot Tüplü Ekranlara bakası gelmiyor. O yüzden oarada kendinize bir iyilik yapın, LCD'lerin fiyatları da her geçen gün düşmekte, kendinize LCD ekran alın. Benim ana bilgisayarımda iki tane 17" ekran bağlı, orada LG en zirvede, Iiyama, Philips, Samsung orta seviyede, Acer filan da onların bir altı işte. LCD seçimindeki kriterlere sonra gireriz.

Müzik aplikasyonlarında tek ekranın sınırlayıcılığı kendini hemen belli edecektir, iki ekrana geçtkten sonra tek ekrana dönmek resmen attan inip eşeğe binmek gibi geliyor. Ekran kartını seçerken ona uygun Dual Head bir karta yatırım yaparsanız ileride tekrar para harcama olayından kurtulursunuz. Dikkat etmeniz gereken hususlar: Ekran kartı fan soğutmalı olmasın, müzik bilgisayarında 3D karta gerek yok, 2D kart rahatlıkla işinizi görür. Bu açıdan örnek olarak Matrox Millennium G550 Dual Head serisi birçok müzik PC'sinde denenmiş ve süper neticeler verdiği görülmüştür. Eğer alabiliyorsanız Dual DVI modelini alın, ileride alacağınız LCD ekranlarda DVI özelliği varsa bu ekranların ve kartın performansını inanılmaz arttırır (bende iki ayrı bilgisayarda G550 Dual DVI var ve Analog RGB ile Dijital DVI arasındaki kalite farkı çok yüksek). DVI'lara Analog monitör bağlamak mümkün ancak Analog çıkıştan DVI çıkış almak mümkün değil.

6) Ses Kartı Seçimi: Öncelikle söyleyeyim: Müzik yapacaksanız üzerinde SoundBlaster yazan ürünlerden uzak durun. Onlar oyun oynamak için, müzik yapmak için değil.

Eğer grup kaydı yapacaksanız ses kartı seçimi önemli zira aynı anda kaç kanal kaydetmeniz gerektiğini tayin edip ona göre Audio Interface seçmeniz gerekecek. Eğer elinizde yeterince çok kanallı mikser varsa o mikserin mikrofon pre'lerini kullanıp Insert noktalarından çıkış alarak PC'ye gönderebilirsiniz, dolayısı ile üzerinde mic pre'si olan ses kartı/audio interface almanıza gerek kalmaz.

Burada muhtelif farklı çözümler var: PCI kart şeklinde birimler, PCI kartlı harici konvertör üniteli birimler, Firewire üzerinden çalışan konvertörler, USB üzerinden çalışan konvertörler vs. Giriş çıkış sayısı, üzerinde mikrofon pre olup olmaması ve sayısı, girişlerin balanslı/balanssız olması, kullanılan konvertörlerin kalitesi, jitter oranı ve diğer bazı özellikler fiyata etki eder. Öncelikle nasıl bir müzik yapacaksınız ve bunu nasıl kaydedeceksiniz, aynı anda kaç kanal kayıdına ihtiyacınız olacak, kaç mikrofonu aynı anda kullanacaksınız dolayısı ile kaç mic pre'ye ihtiyacınız olacak onun kararının ne kadar sağlıklı verebilirseniz, amaçlarınıza uygun bir ürünü seçebilmeniz de o kadar kolay olur.

Bu forumun muhtelif yerlerinde ses kartları ile ilgili tartışmalar yapıldı. Eğer müzik yapım amaçlarına uygun ses kartları olarak piyasada ne var ne yok bilgilenmek istiyorsanız Compel AŞ'nin web sitesini bir gezin, bu firma benim anladığım kadarıyla bu alanda faaliyet gösteren üreticilerin çoğunun Türkiye temsilciliğini yapmakta: http://www.compel.com.tr, faydası olur.

Şu an ben halen Terratec EWS88MT kartı kullanmaktayım (8 Analog giriş/çıkış + 1 SPDIF dijital giriş/çıkış) ancak geçen hafta sistemimi bir üst standarda taşımaya karar verdim ve Aardvark Direct Pro Q10 Audio Interface'lerden iki adet sipariş verdim. Saadece Aardvark'lar üzerinden 20 kanal, toplamda 30 kanal kayıt yapabileceğim.

Sizin ilk aşamada bu kadar büyük para harcamanıza gerek olmayabilir, benim standardım artık elimdeki sistemi zorlamaya başladığı için böyle bir upgrade'e gitmek zorunda kaldım. Oysa size tavsiyem ilk baştan bu tip ekipmana büyük paralar dökmeyin. Kendinize biraz zaman tanıyın, zira zaman içerisinde ihtiyaçlarınızın farkına daha iyi varacaksınız ve ilk başlarda ağzınızı sulandıran çözümler bir süre sonra hiç de o kadar ideal gelmeyebilecek. Kendinize zaman tanıyın, ancak piyasayı iyi takip edin.


Mahcem demiş ki:
Silinen forumda 22 Kasım 2002 tarihinde MegaDeath demiş ki:
Benim de size tavsiyem daha da ötesinde mutlaka almanızı önerdiğim donanım: Creative Audigy2 Platinum Internal(uzaktan kumandalı) ses kartı. Normal bi CD-ROM gibi bilgisayara içten bağlı fakat girişleri dışarıda çok güzel bir ses kartı, fiyatı şuan kadıköyde 165$ civarında.Eğer bilgisayar usb den yani dışarıdan bağlı olanını(External) istiyorsanız onunda fiyatı: 225$. Bilgisayara elektro bağlamak isteyenler için birebir 4 arkadaşımda var ve sabahlara kadar çalıyorlar 🙂 Her türlü ses sistemi programı zaten ses kartının içinde mevcut.


Mahcem de demiş ki:

Eğer bilgisayarınızı müzik yapma amaçlı kullanacaksanız ben şahsen Audigy'den uzak durmanızı öneririm. Hatta sadece Audigy'den değil bütün SoundBlaster ses kartlarından uzak durun derim. Oyun oynayanlar için ideal olabilirler ama müzik yapanların nefret ettikleri özelliklere sahip kartlardır. (Burada müzisyenler arasında SoundBlaster'ın adı ShitBlaster, Audigy'nin adı da reklamlarında ve ürün tanıtımlarında kullandıkları yanıltıcı bilgiler dolayısı ile Fraudigy olarak çıkmış durumda, bilginize. Müzik forumlarında Audigy sahiplerinden okuduğum şikayetleri buraya linklemeye kalksam siz okumadan önce uzunluğundan ben bunalırım, o kadar nefret duyulan kartlardır yani.)

Bildiğiniz gibi normal müzik CD'leri 44.1kHz / 16 bit standardındadır. Audigy'nin müzisyenlere sıkıntı veren özelliklerinden en önemlisi sadece 48kHz clock rate ile çalışıyor olması ve harici bir sync sinyaline senkronize edilememesi (o reklamlarında yazdıkları "48/96 uyumlu" ifadeleri filan alayı palavra, kelime oyunu, çok uzun tartışmalara şahit oldum o konuda). Dolayısı ile eğer Audigy üzerinden bilgisayara bir ses kaydetmeye kalktığınızda bu 48kHz olmak durumunda, ya da "dithering" denen bir 48'den 44.1'e çevirim yapılmak durumunda. Bu da seste kayıplara yol açar. Dijital domain'de çalışırken sinyal bozulmasının en büyük sebebi clock sinyalindeki jitter (salınım). Dolayısı ile sistemin mümkün olduğu kadar hassas bir osilatöre senkron edilmesi lazım ki gerek bir cihazdan başka bir cihaza, gerekse aynı bilgisayar içerisinde bir ses bilgisini bir yerden başka bir yere stream olarak aktarırken dijital bilgide bir bozulma olmasın. Zaten profesyonel amaçlı kartların pahalı olmasının sebeplerinden biri de o, kendi iç osilatörlerinin jitter oranının çok düşük olması, harici bir clock sinyaline senkronize edilebilmesi ve farklı clock rate'lerde çalıştırılabilmeleri -ki bunlar şu anda CD kalitesi ve yukarısı olarak 16 veya 24 bit uzunluklarda 44.1, 48, 88.2 ve 96 kHz'dir. Bunların dışında çok profesyonel sistemlerde 192kHz ile çalışan Analog-Dijital/Dijital-Analog çeviriciler (AD/DA converter) de vardır.

Özetle, Audigy'den ve diğer SB'lardan uzak durun. Aşağı yukarı aynı paraya gidin Terratec DMX 6/Fire ya da EWS88MT alın, ya da Echo Mia alın, hem Audigy'nin yaptığı herşeyin aynısını yapar hem de müzisyenler akılda tutularak tasarlandığından yukarıda saydıklarımın hepsini size sunar.

MegaDeath demiş ki:
İyi de benim tavsiye ettiğim Audigy2 Platinum, Audigy1 değil. Hem profesyonel bir insanın da elektrosunu bilgisayarına bağlayıp ordan yapacağı kayıtla albüm çıkaracağını sanmıyorum, kimse o kadar piskopat olamaz 🙂 bilgisayar+elektro+amatörlük karmasına en uygun olayın Creative Audigy2 Platinum(dikkat sadece Audigy değil) olduğuna inanıyorum ama profesyonel çalışırım ben diyosanız Mahcem abinin son derece yararlı yazılarını okumaya devam arkadaşlar...

Chaos-CP demiş ki:
vordhosbn demiş ki:
(hoparlorlerime baya guveniyom da 🙂 )

Bence hoparlöründen önce kullandığın ve unuttuğun bir şey var: ses kartın, acaba ona güvenebilecek misin?

vordhosbn demiş ki:
Ben bilgisayara kayıt yapmak icin sormamıştım gerçi ama sağolun, belki kayıt yapasım da gelir. Elemanın birinin sıradan bi ses kartı vardı. Creative falan da değildi. O bağlayıp calıyodu. Heralde benim 4.1 creative'lere de bağlanır. Mahcem'in bahsettigi aletler güzele benziyor. Kendisi de kullanıyomuş zaten. Eğer kartım olmazsa ya onlardan alıcam ya da yeni ses kartı.

Mahcem demiş ki:

MegaDeath demiş ki:
İyi de benim tavsiye ettiğim Audigy2 Platinum, Audigy1 değil.
Benim de bahsettiğim Audigy 1 değil, Audigy 2

İngilizcesi olanlar için meşhur Sound-On-Sound dergisinin web sitesinden aşağıdaki linkleri tavsiye ederim.

Audigy 1 yorumu: http://www.sospubs.co.uk/sos/Nov01/articles/audigy1101.asp

Audigy 2 yorumu:
http://www.sospubs.co.uk/sos/Apr03/articles/creativeaudigy2.asp (Bu yorumu şu anda ancak aboneler okuyabilir, ama Eylül '03 ortalarına doğru bu yazı "public domain" olacak, yani herkesin erişimine açılacak. Merak edenler ya abone olur okurlar, ya da beklerler.)


Hem profesyonel bir insanın da elektrosunu bilgisayarına bağlayıp ordan yapacağı kayıtla albüm çıkaracağını sanmıyorum, kimse o kadar piskopat olamaz

Mahcem devam etmiş:

Yerinde olsaydım bu kadar iddialı bir tahminde bulunmazdım O "muhteşem, herkesin dinlemesi gereken albümler" diye milletin bahsettiği o kayıtlarda yapılan delilikleri psikopatlıkları duysan fikir değiştirirdin.

Önemli olan ne kullandığın değil, nasıl kullandığın.

Eğer karşına çıkaracağı teknik problemleri bir şekilde aşabileceğini düşünüyorsan, ya da biliyorsan bir albümü Audigy ile de kaydedersin, SB Live! ile de. Ama bir şartla: Ne istediğini ve kullandığın aletin sana ne verebileceğini iyi biliyorsan.

Yıl 2003: Dünyanın gelmiş henüz geçmemiş en büyük klavyecilerinden, elektronik müziğin birkaç öncüsünden biri, Joe Zawinul. Adamın California'da okyanusa bakan 80 kanal mikserli full set-up stüdyosu var, stüdyoda yok yok: Apple Mac G4'da ProTools'undan Logic'ine Digital Performer'ine, rack'ında Triton'una Motif'ine bilmemnesine varana kadar alayı var, ama adam hâlâ temel kanalları programlarken/kayıt ederken artık bedava download olmuş Hybrid Arts programını floppy'den 4MB RAM'lı o 15-16 yaşında takatil Atari 1040ST'sine yükleyip kullanıyor.

O yüzden hiç öyle tahminlerde bulunma. Ne cihazı hor gör, ne de kullananı. Herşey kafada biter.


MegaDeath demiş ki:
Ben şimdiye kadarki tecrübelerimi söledim, Mahcem sen de seninkileri senin teknik bilgin benden çok çok üstün olduğu için tabiki en iyi nedir bilemem ama ben şuana kadar edindiğim hiçbir albümün bilgisayara bağlanan ve SB ile kaydedilen gitarlar içerdiğini zannetmiyorum, onu demek istemiştim sadece.Ama Mahcem abi senin de dediğin gibi herşey kafada biter!

Mahcem demiş ki:

Aman yanlış anlama olmasın, benim en iyiyi bildiğim gibi bir iddiam yok, sadece çok okurum, çok pratikle uğraşırım ve yıllardır bu işe meraklıyım o kadar. Yoksa ne haddime, sakın söylediklerimi "ben doğruyum, sen yanlışsın" anlamında alma.

Bunca zaman içerisinde öğrendiklerimin hepsinin birleştiği tek nokta şu: "Hiçbirşeyden korkma, hiçbirşeyi de küçümseme". Herkes kendi çapında, gücü imkânı bilgisi becerisi nisbetinde birşeyler yapıyor. Bizim amacımız da insanları birbiriyle iletişime sokarak bu enerjilerini vakitlerini imkânlarını boşa harcamamalarını sağlamak olmalı. Zaten onu sağlayabilsek o ülke ayaklanıp gidecek, tutan olmayacak. Herkes kendi burnunun ucuna gittiği için ha bire konuşuluyor ama kimsede icraat yok.

Chaos-CP demiş ki:
ben sana tek bir ses kartı firması tavsiye ederim roland herzaman en babasıdır. Hiç bir sorun yaşamıyorum sahnedede gayet sorunsuz bir şekilde yani güvenilir bir firma....


Mahcem demiş ki:
wxzise demiş ki:
Merhaba arkadaşlar mahcem'in yazdıklarını okudum da okuyana kadar Creative'in xp CD'sini nerden bulurum da kayıt yapmaya başlarım diyordum, şimdi ne yapacağımı şaşırdım. Çift işletim sistemim var 98 le XP, ama 98 bilgisayarı kontrol edemiyor ki kayıtta bi işe yarasın. XP'ninde CD'si yok recorder olmadığı için kayıtta 98'e geçiyorum ama dip sesler çıtırtılar falan çile yani.. Behringer MX802A mixerim var şimdi bana ne öneriyorsunuz? Ya biriniz bana yardım edin, anladığım kadarıyla teknik bilgisi yüksek insanlarsınız...

Mahcem demiş ki:

Kayıtta ya da playback'de çıtırtı pat küt seslerin olması birkaç farklı nedene bağlı olmakla beraber en bariz olanı ses kartının doğru sample rate'e senkronize edilmemesi ya da birden fazla ses kartının bir arada bulunduğu konfigürasyonlarda bu ses kartlarının birbirine senkronize edilmemesidir. Özetle, eğer anakartında on-board bir ses modülü var iken ayrıca bir de PCI ses kartı takmışsan ya bu iki kartı birbirine hardware yolu ile sync edeceksin, ya da birisini tercih edip diğerini (yani on-board olanı) disable edeceksin, bunun başka yolu yok. İki kartı birbirine senkronize edebilmenin de birkaç yolu vardır:

Birincisi, eğer her iki kartın da SPDIF giriş çıkışı varsa birinci kartın SPDIF stereo koaksiyel dijital çıkışını diğerinin SPDIF girişine girip birinci kartı kontrol panelinden Wordclock Master (Internal sync), ikinci kartı da Wordclock Slave (external sync) olarak set etmek.

İkincisi, eğer her iki kartta da ADAT optik giriş çıkış varsa yukarıdaki aynı işlemi uygulamak.

Üçüncüsü, eğer kartlarda 75ohm koaksiyel Word Clock girişi varsa bütün kartları harici bir Wordclock Jeneratör'e senkronize etmek (ki eğer SoundBlaster kullanıyorsan bunu unut).

Bunların hiçbirini yapamıyorsan o zaman on-board ses kartını BIOS'tan disable edeceksin.

Ayrıca eğer kartın senkronize edildiği wordclock (sampling) frekansı ile kayıt etmeye çalıştığın ya da okumaya çalıştığın dosyanın sampling frekansları birbirini tutmuyorsa da bu tip çatırtılar oluşur. Yukarıda da anlattığım gibi SB kartları E-Mu firmasının AD/DA çipini kullanır ve o da sadece 48kHz'de çalışır. Eğer CD'den rip edilen bir 44.1 wav dosyası ile 48'de kaydedilen bir sesi aynı programda okutmaya çalışırsanız ya okuyamazsınız ya da öyle çatırtı kütürtüler oluşur.

Ses kartından çatırtı patırtı gelmesinin sebeplerinden bir diğeri de ses kartının sistemde başka bir device ile IRQ paylaşıyor olmasıdır. Ses kartının kesintisiz çalışabilmesi için IRQ Sharing yapmaması gerekir. Eğer böyle bir durum varsa (ki bu Control Panel>System>Device Manager'de IRQ listesinde açıkça görülebilir) kartın bulunduğu slot değiştirilerek ya da IRQ sharing fonksiyonu disable edilerek bu durum düzeltilir. ACPI fonksiyonu varsa o da kesinlikle kapatılmalıdır.

Çatırtı patırtıların bir diğer sebebi de standart dışı PCI clock hızı ve bant genişliği kullanan anakart chipsetleridir. Özellikle SiS çipsetleri bu konuda sorun yaratır. SiS çipseti oyun ya da ekran grafik meraklılarına yönelik olarak PCI buss hızını overclock etme şansı verebilmek için driver'larını ona göre yazmış, ancak bu özellikle standart dışı PCI iletişim hızını sevmeyen ses kartları için sorun yaratır. Zaten müzik yapım amaçlı ses kartı üreten birçok üretici de bunu kitapçıklarında belirtir. Eğer senin bilgisayarının ana kartının çipseti SiS ise sana önerebileceğim internetten bu düzensizlikleri onaran patch'leri indirip yükleyerek bu sorunu gidermek. Şu an aklımda değil ama ilgili web adreslerine bir bakıp getirir buraya asarım. Eğer çipsetin Intel ise sorun yok.

Bunların haricinde, müzik kayıdı yapılacak bir bilgisayarda bazı özel ayarlamaların yapılması gerekir. Bilgisayarı başka bir amaçla kullanırken çok faydalı olan birçok fonksiyon, müzik yapımı için çok büyük zararlara yol açabilir. Şöyle ki:

Bilgisayarda müzik kayıdında esas amaç olarak, ses kartında dijitale çevirilen bilginin arada hiçbir kesintiye uğramadan stream halinde hard diske kaydedilmesi ve bu arada sinyal akışının hiçbir kesintiye uğramaması gerekir. Bu bilgiyi geri okurken (playback) de aynıdır. Dolayısı ile bu akış esnasında CPU'yu ya da PCI buss'ı meşgul edecek bütün fonksiyonların kapatılması/susturulması/disable edilmesi gerekir. Bunların başlıcaları şunlardır:

1) CD Autoplay fonksiyonunun kapatılması gerekir. Normalde sistem Autoplay fonksiyonu açıkken CD okuyucuya CD konulmuş mu konulmamış mı diye ha bire bu cihazı kontrol eder. Bu kontrol etmeler eğer kayıt esnasında olursa kayıtta ya drop-out'a ya da çatırtıya yol açar. Control Panel>System>Device Manager'den CD ya da CDRW cihazlarını bulup Auto Insert Notification özelliğini disable edin.

2) Eğer görüntü kartınız PCI tip ise bunu mutlaka AGP ile değiştirin.

3) Hard Disklerinizin ve CD okuyucu/yazıcılarınızın DMA fonksiyonu enable edilmiş olsun. Bunu System Properties>Devige Manager'den HD Controllers'dan HD Properties'e giderek orada DMA kutucuğunu işaretlemek surti ile yapabilirsiniz. Ayrıca HD data bağlantı kablolarını eğer (eski tip 40-hatlı iseler) 80-hatlı olanları ile değiştirin.

4) Doğru konfigüre edildiğinde Windows98SE müzik amaçlı kullanım için aslında çok uygun bir sistemdir. Ancak XP'nin faydaları daha fazla olduğu için ben XP'yi tercih ediyorum. XP'nin tek mahsuru eğer makineniz eski tipse hardware driver'larının yeni XP'ye uygun versiyonlarının olmama ihtimali. Ama eğer varsa hiç durmayın, XP'ye geçin derim.

5) Eğer kullandığınız sistem Windows XP ise, XP'yi yüklerken ACPI fonksiyonunun tamamıyle disable edilmiş olması gerekir. ACPI'yi sistem kurulduktan sonra da disable etmek mümkündür, ama en güzeli daha kuruluş aşamasında ACPI'dan kurtulmaktır. Bunun için birinci Installation Floppy Disk'i taktığınızda ilk mavi ekranda "RAID vs. Ekstra Hardware Controller Driver'larını yüklemek istiyorsanız F6'ya basın" diye sorduğunda siz F6'ya basmak yerine F5'e basın. Normalde bu size seçenek olarak sunulmaz o yüzden sadece bir iki saniye vaktiniz olacak, ekrandan gözünüzü ayırmayın. F5'e bastıktan beş on saniye sonra size

"Sistemi nasıl kurmak istersiniz?
1) Advanced
2) Standard PC"

diye soracak. Siz 2) Standard PC seçeneğini seçip installation prosedürünün geri kalanını normal olarak tamamlayın. XP bilgisayarınıza ACPI'siz olarak kurulmuş olacaktır.

Eğer sistem hazır kuruluysa bence sistemi yeniden kurmaya çalışmayın, bu ayarı sistem ayarlarından değiştirmekle yetinin derim.

6) XP'de System Restore fonksiyonu kapatılmalı. Bu fonksiyon ofis kullanımı için ideal bir kurtarıcı olabilir ama müzik yapımı esnasında herşeyin canına okur. Bunun için System Properties menüsünde System Restore tabına gidin, "Turn off system restore on all drives" kutucuğunu tıklayın.

7) XP'de HD File Indexing fonksiyonu kapatılmalı. Bunu yapmak için My Computer (Bilgisayarım)'dan bütün HD'lerin üzerine sağ tıklayıp Properties'e gidin, orada en altta "Allow Indexing Service on this HD to index files for fast searching" kutucuğunu boşaltın. Bunu bütün HD'ler için yapın.

8 ) Hangi işletim sistemi kullanırsanız kullanın, Sistem ve Müzik Programının yüklü olduğu HD ile ses kayıdının yapılacağı/ses dosyalarının kaydedilip okunacağı HD birbirinden ayrı olsun. Böylece sistem eğer bir program dosyasını okumak isterse o esnada yapılan ses bilgi akışını kesmemiş olur.

9) Ayrıca Power Options'dan bilgisayarı Always On olarak seçin ve Turn Off Hard Disks ayarını da Never'a getirin. Hibernation fonksiyonu açıksa onu da kapatın.

10) Ses kayıdı yaparken bütün antivirüs program fonksiyonlarını disable edin. Hatta mümkünse müzik bilgisayarına antivirüs programı sokmayın.

11) My Computer ikonunun üzerine sağ tıklayıp System Properties'e gitip orada Advanced tabında Performance kısmına girin, önce Görsel Efektler kısmında bütün herşeyi Best Performance'a getirin, bu desktop'taki bütün alacalı bulacalı özel efektleri kapatır, ama müzik yapmak için onların hiçbirine ihtiyacınız yok. Sonra Advanced tabında Processor Scheduling'i Programs'dan Background Services'e getirin. Bu devreye girmek isteyen bir programın CPU'yu ses bilgi akışından çalmasını engeller.

12) Screen Saver fonksiyonu açıksa onu kapatın. Eğer Desktop Resmi varsa onu da kaldırın, tek renk bir masaörtüsü kullanın, hafıza kazandırır.

13) Control Panel>Sounds tabında bütün sistem seslerini disable edin (System Sound Scheme=None)

14) Page File boyutunu da "Let Windows manage Virtual Memory size" konumundan çıkarın, sabit bir boyuta endeksleyin (yani max ve min Page File boyutları aynı olsun). Bu değeri hesaplarken de bilgisayarınızdaki RAM hafızanın yarısını geçmeyin. Eğer bilgisayarınızda 512MB'dan fazla RAM varsa Page File boyutu 256MB'dan fazla olmasın. Hatta eğer 1GB (1024MB) RAM varsa Page File Size'ı 128MB'a bile indirebilirsiniz. Mesela benim sistemimde 1024MB RDRAM var ve bir ara denemek için ben Virtual Memory'i tamamen disable ettim, sistem hâlâ zımba gibi çalışıyordu, ve bunu yapan ve öyle kullanan yığınla insan biliyorum. RAM hafıza o kadar büyük ki hard diskin bir kısımını Virtual Memory olarak kullanmaya gerek bile olmuyor. Hatta orada VM diye birşeyin olması dahi sistemi durduk yerde onu kullanmaya itiyor, o da sistemi yavaşlatıyor. Oysa öbür tarafta zaten kullanılmayan boş fiziksel RAM hafıza var ve Virtual Memory olarak kullanılan Hard Diskten daha hızlı. Bir de niye sisteme durup dururken daha yavaş çalışma şansı verilsin? Tabii bunu yapabilmeniz için bilgisayarınızın da hızlı olması şart (en az P4 2.0GHz ve 1GB RAM)


Bu konu çok derin, o yüzden bunu müsait bir zamanda daha detaylı işleyeceğim, hatta ayrı bir sabit başlık altında yazacağım ki herkes okuyup faydalanabilsin. Bu esnada eğer ingilizceniz varsa şu web sitelerini kelimesi kelimesine okuyun, size bir müzik PC'sinin nasıl toplanıp configure edilmesi gerektiği konusunda oldukça güzel bilgiler verecektir.

http://www.musicxp.net/

http://www.pacs-portal.co.uk/startup_index.htm

http://www.tascam.com/support/faq/pc_optimize/index.php

Şimdilik kolay gelsin diyorum. Bu konuya ilk fırsatta döneceğim. Ama tekrar uyarayım, eğer yaptığınızdan emin değilseniz sakın teşebbüs etmeyin. bir değişiklik yapmadan önce bilgisayarın içinde önemli olduğunu düşündüğünüz bilgileri yedekleyin ve ayarlarda yaptığınız her değişikliğin bir notunu üşenmeden alın ki bir aksaklık dengesizlik hissettiğinizde tekrar geri dönebilesiniz.

Sevgiler.


Mahcem sonra devam etmiş:

Ayrıca o elindeki Behringer mikser de daha önce bahsettiğim enstruman-ses kartı arası arabirim görevini gayet güzel görür. Mikserin çıkışı ile ses kartının line-in girişi sinyal seviyesi olarak birbirine uyumludur. Dolayısı ile enstrumanını miksere gir, mikserin çıkışını da ses kartına gir. Gayet güzel kayıt yaparsın, hem ses seviyelerini ayarlaman da daha kolay olur. Ayrıca bilgisayarın çıkışını da mikserin giriş kanallarından ikisine girerek monitoring olayını da daha kolay halletmiş olursun. Orada tek dikkat etmen gereken tek şey kayıt esnasında bilgisayarın çıkışından miksere gelen sinyali tekrar bilgisayarın girişine göndermemek, aksi halde bilgisayarı feedback'e sokarsın, o da ses kartına, miksere ve mikserin monitör sistemine zarar verir. O yüzden mikserin kullanma kılavuzunu iyi oku, sinyal yönlendirme metodlarını iyice öğren, bilgisayarın çıkışını mikserin monitör çıkışına gönder ama ana çıkışlara gönderme.

Harici mikserin olması çok büyük avantaj, sana çok faydalı olur. Bilgisayarın ses kartının girişi ile çıkışı arasında bir gecikme vardır, buna "latency" denir. Yani input monitoring esnasında sinyalin girişe gelmesi ile çıkışta belirmesi arasında geçen zaman. Bu eğer 10 milisaniye'nin altında ise bu kulağı rahatsız etmez. Eğer 10ms'den fazla ise insan kulağı bu gecikmeyi algılar ve enstruman çalanı ya da şarkıcıyı rahatsız eder. Müzik yapım amaçlı üretilmeyen SB gibi kartlarda bu değer çok yüksektir, dolayısı ile "zero latency" olayını ancak uygun bir harici hardware monitoring (yani mikser ve patch bay) yardımı ile çözebilmek mümkün olur. Sonuçta müzik programları kurulum aşamasında sistemi test edip bu latency miktarını ölçtüklerinden her ne kadar girişle çıkış arasında bir zaman farkı olsa bile kayıt esnasında bu gecikmeyi tazmin eder ve kayıt edilen sinyali içeride daha önceden kayıt edilmiş olan bilgilerle senkronize ederler. Dolayısı ile sen kayıt esnasında o gecikmeyi bariz olarak duysan bile kayıt bittikten sonra son kaydettiğini geri dinlerken bir daha o gecikmeyi duymazsın. Ama kayıt esnasındaki o gecikme enstruman çalanı rahatsız eder ve konsantrasyonunu bozar. O yüzden kayıt esnasında zero latency monitoring olayı çok önemlidir.

ews88mtboard.jpg
ews88mtbreakout.jpg


Benim sistemimde kullandığım Terratec EWS88MT (yukarıdaki resim, Türkiye Temsilcisi Compel'miş, kartın tam Türkçe linki: http://www.compel.com.tr/urunler/terratec/ews88mt.htm ) kartının bana şu anda verdiği latency miktarı 5 ms. Normalde duymuyorum bile. Aslında bunu 3, hatta 2 ms'ye kadar indirmem de mümkün ama latency'i aşağı çektikçe sisteme binen yük artar. Bu latency ne kadar yüksek ise bilgisayarın buffer'larına binen yük azalır, bilginin girişte belirme ile HD'e aktarılma arasındaki zaman fazlalaşır, bilgisayar daha rahat çalışır. Ben zaten mikser ve patch bay üzerinden harici bir monitoring yönlendirmesi kullandığımdan bu latency'den etkilenmiyorum, dolayısı ile eğer çok kanallı kayıt yapıyorsam (ki bu bazan aynı anda 10 kanal kayda kadar varıyor) bu latency'i daha yukarıya itiyorum, bilgisayar daha rahat çalışıyor, kayıt esnasında hata verme ihtimali azalıyor. Sonuçta kullandığım program bu latency miktarını bildiği için de kayıdı yaparken yeni kaydedilen bilgiyi o latency miktarında öne çekiyor, dolayısı ile içerideki kayıtlar ile yeni gelen kayıt arasında bir gecikme olmuyor.

Şu an bu söylediklerim biraz karışık gelebilir ama aslında hiç de karışık değil. Temel bilgileri doğru alır hazmederseniz bütün bunları bir resim gibi gözünüzün önüde canlandırabilirsiniz.

Korkacak birşey yok, yeter ki dikkatinizi dağıtmayın.
 
PC'nin Kullanımı, Avantaj ve Dezavantajları

PC'nin Kullanımı, Avantaj ve Dezavantajları

PC ortamında kayıt, çok ekonomik bir çözüm olabileceği gibi, aslında stüdyo ekipmanlarını bir pc'ye dijital yoldan bağlayarak halleden bir çok stüdyo da mevcut (ki bu da ciddi bir yatırım demek)...

Bilgisayar ile kayıt'ta donanımsal olarak gücünüzün almaya yetmeyeceği bir çok synth'i modellemeye çalışan plugin'ler mevcuttur.. Benzer şekilde, analog efekt ve simulatörlerin işlemesini modellemeye çalışan ürünler de var...

Ancak sorun o ki, bu yazılımsal modellemeler (özellikle amplifikatör, kabin simulasyonları gibi gerçeği analog cihazlar olan şeylerin modellemelerinde) gerçek aletin yerini hiç bir zaman tutmazlar... Bir modelleme ne kadar zor ise, o kadar da işlem gücünü emeceği için, sizin elinizi kolunuzu da o kadar bağlayacaktır..Bu yüzden keskin haltarını belirlediğiniz sesleri daha bilgisayara bağlamadan evvel, o sesi üretebilir hale getirmeniz gerekli... Örneğin: Bir distorted elektro gitar tonu sizin için bir kalıpsa, bunu bilgisayara girmeden evvel bunu pedallarınızdan, dijital/analog simulatörlerinizden elde ediyor olmanız muhtemelen en garanti yöntem olacaktır... Fakat şunu unutmayın, bilgisayara kayıt yaparken, mümkün olan en kuru sesi de almanız gerekli.. Bir elektro gitar için overdrive/distortion tonu ve bir ihtimal chorus uygulanmış ses, kabul edilebilir derecede kurudur... Çünkü bu efektler sizin çalım şeklinizi çok etkiler ve kaydederken bunları olduğu gibi kaydetmek istersiniz... Ancak Reverb/Flange gibi daha süsleyici, derleyici toparlayıcı cinsten efektleri daha kaydederken kullanmak, miks aşamasında elinizi kolunuzu bağlar... Zaten miks'i bir araya getirmekte bu efektlerin ayarları ile oynamanız gerekecek.. Oysa hazır kaydedilmiş bir sesin ayarlarıyla oynayamazsınız...

Neyse konuya dönelim, bilgisayar ortamının modelleme alanında olanakları daha yüksektir, daha deneysel şeyler yapılabilir, ancak tertemiz yapılmış bir hücum kayıttaki yakınlığı, sıcaklığı modelleme yöntemi ile çok zor yakalarsınız...

Zaten eğer bu yöntemi seçtiyseniz, bunun getirdiği imkanlardan faydalanmalısınız.. Yani yaptığınızın bir evde bilgisayar kaydı olduğunu gizlemeye çalışırsanız muhtemelen başarısız olursunuz.. Rahatsız edici derecede bir yapaylığı genel yapının içerisine oturtmaya çalışmayın, olduğu gibi kalsın demiyorum.. Uğraşın elbette ama gerçeği yapılmış şeye alternatifler üretirken bir de modelleme gibi bir yöntem uyguladığınızda, ona rakip olamazsınız... Siz kayıtta bir amfi mikrofonlamadıysanız, bir dijital simulatör tercih ettiyseniz, bu alet gerçeğinin yerini tutmayacaktır.. Dijital simulatörde başka üstünlükleriniz var, aynı anda hem bir jcm800 hem bir twin reverbü kullanabilmek gibi... Kısacası ne yaptığınız bilin, ve onu kabul edin, onun avantajlarından faydalanın.. Ancak bu şekilde farkınız olur...

PC'de aynı anda kaydedebileceğiniz kanal sayısı ses kartınızla sınırlı olsa da, mix aşamasında kullanacağınız halihazırda kullanacağınz kanal sayısı yazılımın imkanlarına ve donanımınızın yeterliliğine (tabi sizin bu gücü ne kadar verimli kullandığınıza da) bağlıdır... Dolayısıyla vasat bir stüdyoda yapılan 16 kanal bir kayıttan daha zenginini üretebilme şansınız vardır.. Fakaat...Bu daha çok deneysel çalışmalarda işe yarayacak bir şeydir, müziğimiz tanıtmak için kullandığımız demolarda çok karmaşık, zor takip edilebilen bir kayıt istemeyiz... Bunu yerine güçlü ama sade, her şeyin seçilebildiği bir kayıt bizim işimizi daha iyi görecektir..

Evet bir şeyi atlamışım, o da evde kayıt yaparken, bir davul başına geçmeniz, bas çalmayı bilmeniz v.s. illa ki şart değildir... Bunları midi kanalları üzerinden çeşitli software enstrümanlar sayesinde halletmeniz mümkün... Tabi yine bir gerçeklik, doğallık kaybı söz konusudur.. Programlanmış bir sample davul ya da loop, asla bir akustik davulun yerini tutmayacaktır...Gerçeğe yakınlık sağlanabilir, bu işi bilmeyen dinleyici kandırılabilir ama yine de kullandığınız yöntemi kabul edin ve onun avantajlarını kullanın ki, öne geçin derim...


Bir PC'nin kayıt yaparken işlevi nedir?..
* Ses kartı vasıtasıyla girdiğiniz analog sinyalleri, dijitale çevirip, hdd'te saklamak..
* Bu saklanan kayıtları kanallar halinde organize etmek..
* Çeşitli synth seslerini bir kaynak midi kanalından aldıgı nota, uzunluk v.s. gibi bilgilere bağlı olarak üretmek...
* Gerek üretilen gerek kaydedilen sesler üzerinde çeşitli efektleri gerek yazılımsal gerek ses kartının imkan verdiği donanımsal işlemciler sayesinde uygulamak...
* Bu özellikleri ile bir çok kanalı bir araya getirip, harmanlayarak size bir çıktı vermek ve bunu yine ses kartı vasıtasıyla dijital'den analog'a çevirerek size iletmek...

Bir pc'nin kayıt yaparken ana kullanımı bunlardan ibarettir.. Bazı adımları miks, mastering aşamasında birkaç kez üst üste kullanmanız gerekebilir....

Bunları nasıl yapacaksınız?
* Bir multitrack sequencer edinerek: Bu sizin kayıt/miks aşamasında kullanacağınız ana yazılımdır.. Diğer yazılım parçaları hep buna bağlı olarak çalışacaklardır.. Ne yapar bir sequencer?... Siz bir kayıt kanalı seçersiniz ve ses kartından aldığı dijital veriyi hdd'e yazar.. Sonra buradan aynı anda birkaç kanalı okur.. Sizin bu kanallar arasında bir denge oluşturmanıza yardımcı arabirimleri vardır... Her kanal aynı anda çalarken, siz her enstrümanı yerli yerine oturtmaya çalışırsınız...Popüler sequencer'lar Cubase, Sonar, Pro Tools gibi yazılımlardır... Ayrıca ücretsiz olan Kristal üzerine bir yazıyı da "FREEWARE Yazılımlar" başlığında bulabilirsiniz..
* Gerek kullandığınız sequencer yazılımın desteklediği standartta (DX/VST/TDM) plugin'leri kullanmayı öğrenerek: Bu pluginlerin bazıları real-time (gerçek zamanda) dijital sinyali işleyerek efekt uygularken, bazıları da kaynak midi kanalından okudukları bilgiye göre yoktan ses üretirler...VSTi/DXi gibi isimleri olan pluginler birer software instrument (yazılımsal enstrüman)'dır.. Diğerleri ise çoğunlukla efektör'dür..
Sonar DX/DXi standardını ön plana çıkarırken, Cubase VST/VSTi standardını tam destekler... Çoğu sequencer yazılım, günümüzde iç çeviriciler barındırdığından, bir çok plugin türünü desteklemekteler.. Ancak yine de en az kaynağı kendi destekledikleri ana standartta kullanırlar.. Örneğin: Sonar bir DX Sequencer olarak aynı plugin'in DX sürümü ile %3 cpu gücünü harcarken VST sürümünü de kullanabilmesine rağmen %5 gibi bir güç harcayabilir... Dolayısıyla yeni plugin'ler satın alırken, yazılımınızın ana standardında olan versiyonunu seçin... Önemli plugin ürecitileri: Waves, Native instruments, TC Works gibi şirketlerdir... Bunların resmi sitelerini google'dan bularak, aslında yazılımınızla neler yapabileceğinizi bir görmenizi tavsiye ederim... Efekt'ler üzerine bilgi almak için Forumdaki sabit "Efektler Parametreler" ve "Sözlük" başlıklarına göz atabilirsiniz..
* Diğer: Ana sequencer yazılımınıza bağlayamadığınız yazılımlarda gerekli işlemleri kaydınızla aynı tempoda yaratarak, wave formatında çıktı alabilir, ve bunu sequencer'ınıza yeni bir kanal içine import ederek kullanabilirsiniz...
 
KURAMSAL BİR KAYIT

Burada, genel prensiplerden bahsedecek olsam ve bir miks şablonu çıkartacak olsam da, aslında bu iş böyle yapılır diye bir kaide olmadığı, en iyisi budur gibi bir yaklaşım da yanlıştır ve benim de böyle bir idiiam yok.. Sadece bir rehber olması açısından, kendi şablonumu aktaracağım..

Aynı zamanda, sequencer yazılımınızın ve ses kartı ayarlarınzın doğru olduğunu varsayıyorum, bunlar yazılımdan yazılıma, sistemden sisteme değişen sorunlar olduğundan, başlığın ilerleyen kısmında sorunlarınızı dile getirersiniz, mutlaka birileri yardımcı olacaktır...

Bahsedeceğim projenin, forumun genel gidişatında bir davul, bir bas, bir/iki clean/overdriven gitar, bir vokal formasyonunda temel bir rock projesi olduğunu varsayıyorum...

Giriş Ayarları* Öncelikle yeni bir projeye başlarken belirlenmesi gereken ilk şey, parçanın temposudur...Her ne kadar yazılımsal enstrümanlar (VSTi/DXi vb.) daha sonra parçanın temposunu değiştirdiğinizde buna uyacak olsalar da, kaydedeceğiniz wav dosyaları ve reel enstrümanlar yeni tempoya uyamayacaklardır... Bu nedenle en baştan yapacağınız kaydın temposunu kesin belirlemiş olmanız ve hatta parça içinde tempo değişikliği var ise, parçayı çeşitli tempo bölümlerine ayırmış olmanız gerekir... (Parça içi tempo değişikliklerinde başınızın çok ağrımaması için, VSTi/DXi 'larınızın tempo değişikliklerini doğru algılayıp algılamadığını daha önceden bir test projesi ile kontrol edin, bazı pluginler tempo değişimlerinde sorun çıkarabilirler)

* Bir de kendinize çekeceğiniz bir ayar var.. O da şarkının trafiğini kafanızda kesin olarak oturtmak.. Belki bir intro'yu veya bir bitişi daha sonra ekleyebilirsiniz, ama şarkının orta yerine bir bridge eklerken kaydın o noktada nasıl bir anda kopup, bir anda araya reklamlar girdiğini çok acı bir ifadeyle farkedersiniz... O yüzden daha ana ritm grubunu kaydetmeye/programlamaya başlamadan kafanızda bir trafik olsun...

Ana ritm Grubu
* Vurmalı Ritm (Davul): Eğer davulu canlı kaydedebilecek kadar tecrübeli iseniz zaten, bu yazıyı okumanıza gerek yok, bu nedenle davulun programlanacağını varsayıyorum..

Davul diğer enstrümanların çalım şekline direk etki edecek bir enstrüman olduğundan, kaydı ilk yapılır, bu stüdyoda yarı hücüm/kanal kayıt yönteminde de böyledir.. PC ortamında da farklı olmayacaktır...

Davul için hazır loop'lar (ACID vb. bir yazılım ya da direk sequencer içerisinden) kullanılabilir.. En gerçekçi sesleri böyle elde etmek mümkündür, Zira zaten canlı kaydedilmiş bir davul loop'unu alabilirsiniz.. Ancak bu durumda her zaman istediğiniz ritmde ve tuşede bir loop bulamazsınız, hatta muhtemelen bulamayacaksınız, üzerinde detaylı oynama şansınız da neredeyse yoktur...Esasında loop'ların mantığı basit olarak; edindiğiniz wav dosyasını sequencer'da bir kanala import ettikten sonra, bunu kopyala-yapıştır yöntemiyle tekrar etmeniz gibidir.. Hem hız, hem kolaylık hem sistemdeki yüklenme açısından, avantajını tahmin edebilirsiniz sanıyorum..

Diğer bir yöntem ise, davulun her bir parçasının ne noktada neye vuracağının programlanması... Bunun için bir multitrack sampler ya da birden çok sampler'a ihtiyacınız olacak... (Sampler, ayarlanan wav dosyasını programlanan anda, çalan bir aygıttır).. (Kullanacağınız şey dışardan wav dosyası almak yerine davulun parçalarının seslerine benzer sesleri üretiyor da olabilir.. Drum Synth türündeki bu yazılımlar daha uyumlu sesler üretseler de gerçekçilikleri genelde çok daha düşüktür...).. Sampler programlara örnek olarak Fruity Loops/FL Studio ya da Vsampler yazılımlarını örnek verebiliriz.. Her iki yazılım da multitrack sampler'dır ve gerek VSTi gerek DXi şeklinde sequencer ile entegre olabilirler... Artı olarak Fruity Loops'un kendi iç pattern ve playlist editörü vardır ve dışardan midi kanalı vasıtasıyla yönetilmeyi gerektirmez... (Midi ve sampler üzerine "sözlük" başlığına bakabilirsiniz)..Bu ve benzeri pluginlerden birini sequencer da projeye dahil edin...

Davul'u programlayacağınız yazılım eğer destekliyorsa, davulun en azından benzer karakterdeki öğelerini gruplayarak birden çok kanaldan çıkış alın... (bazı VSTi/DXi pluginler birden çok kanal çıktı verebilirler) Bu daha sonra miks aşamasında davul elemanlarını ayrı ayrı konumlandırmada işinize yarayacaktır...

İster bir kaynak midi kanalına ister bir iç pattern editöre olsun, sampler programalak aynı prensipte bir iştir... Sonuç olarak bir ölçünün içerisinde bir iç kanalın(kick/trampet v.s.) hangi anda devreye gireceğini, oraya bir nokta koyarak belirtirsiniz...

Davulu programlarken, eğer gerçeğe yakınlaşmak istiyorsanız, bir davulcunun iki kolu, iki bacağı olduğunu unutmayıp, hangi anda neye vuracağını hesaplamaya çalışarak ilerlemelisiniz.. Benzer şekilde davulcu bir ritm tutarken, belli noktaları vurgulayarak bir akış yaratır.. Bu noktalarda "velocity/pan/ton" gibi ayarlarla oynayarak benzer bir vurgu yaratmalısınız... Özellikle uzun trampet-alto ataklarında bu vurguları öngörmek zordur, davulcu otomatik olarak o vurguları yapar, veya insanın bir deriye vuruş kapasitesi o kadardır, ama elinizdeki yazılım bunları algılamaz.. Bu noktada sizin yazılıma davulcu olmayı öğretmeniz gerekmekte...

Parçanın intro/chorus/verse ana ritmlerini çıkardıktan sonra, bunları ard arda dizip, üzerine gitarla eşlik ederek bir kontrol etmenizi öneririm, ancak atakları, dur-kalk'ları eklemeden esas kayda girişmeyin, bunu davulun istediğiniz hissi verip vermediğini kontrol etmek için yapıyoruz...

Ben programladığım davullarda 4/4'lük bir ölçüyü genelde mümkünse iki kez aynı şekilde tekrar ettirmem, bir iki ufak değişiklikle bir akış yaratmayı amaçlarım.. Aksi takdirde fazla monoton bir hava oluşacaktır...Bu şekilde neredeyse şarkının her bir ölçüsüne ayrı özen göstermeniz gerekir... Loop'larda olduğu kadar kolay sıyrılamazsınız işin içinden...

Davul ataklarını fazla kullanmak, şarkının akşını çok fazla keseceği için iyi bir yöntem değildir.. Yine de sizin tercihiniz.. Ancak süsleme amaçlı olarak bunu kullanmak yerine, ana ritmde değişiklik yapmayı tercih edin derim.. Kimi yerlere bir iki ghost trampet vuruşu ekleyin, ikileme ekleyin v.s...
Bu yeterince davuldaki monotonluğu giderecektir..

Programlamayı bitirdiğinizde eğer toplamda gelen ses size uyumsuz geliyorsa, (Örneğin, trampet çok keskin ve önde, ziller ise, cansız ve parıltısız) sample'larınızı doğru seçmemişsiniz demektir... Kolaya kaçan kişiler, kullandıkları yazılım varsayılan drumkit'lerini kullanarak bu problemi aşabilirler.. Ancak custom drumkit yaratan, oradan buradan sample toplayanlar için problemin giderilmesi biraz daha büyük bir sorundur.. Eğer dinamik ses işleme efektleri üzerine bir şey bilmiyorsanız, işin içinden çıkmak için önce bunları öğrenmeniz gerekecek... Çünkü bu noktada en çok kullanacağınız şey compressor ve eq'lardır ("Sözlük" ve "Efektler" başlıklarına bakın)... İsterseniz, sequencer'ınızdaki VSTi a ait kanallar üzerinde bu efektleri deneyerek bir bakın, istediğiniz gibi bir uyum yakalayabiliyor musunuz?.. Eğer yakalıyorsanız, o ayarlarınızı unutmayın ve bir wave editör ile tek tek ilgili kanaldan gelen sample dosyalarının wav'larını açın ve o efektleri seslere uygulayın... Çünkü davulu dengelemek adına miksi her çalışınızda cpu'dan harcayacak kıymetli bir %10-15 gücünüz maalesef olmayacak... Sample'ların kendilerinin dengeli olmasını, bir şekilde sağlamak zorundasınız...

Genel davul sound'u eğer size çok sert, çok köşeli geliyorsa, hiç dokunmayın, öyle olması lazım, aksine boğuk bir sound üzerine başka kanallar gelince çok arkada kalacaktır.. Önde olan keskin sesi kolaylıkla yumuşatabilirsiniz, ama yumuşak ve boğuk olan sesi daha zor keskinleştirirsiniz... Bu yüzdendir ki davulculardan kayıtlarda "vurması" istenir..

Biz insanlar, rock müzikte her seste bir miktar overdrive isteriz aslında.. Davul da buna bir istisna değildir.. Zillere pek bulaşmayın fakat, trampet ve kick'te bir miktar overdrive size ilginç gelebilir.. Cort sesi duyulan bir trampet sample'ında overdrive'ın etkisini çok radikal değerlerde reel olarak farkedeceksiniz.. Ancak o değere kadar, sesin hissiyatının değiştiğini, vuruşların netleştiğini görebilirsiniz.. Özellikle davulun cansızlığı ile ilgili dertleriniz varsa, overdrive'ı bir deneyin... Ancak unutmayın, her overdrive plugin'inin karakteristiği farklı farklı, birkaçını denemeden vazgeçmeyin...

Ayrıca davulun seslerinin daha uzamasını istiyorsanız, fakat reverb'ün yaratacağı uzaklaşma etkisini de istemiyorsanız anahtarınız: Compression..Çok düşük attack rate'e sahip 4:1 bir compression trampet, kick ve alto'ların sesinde bir uzama yanılgısı yaratacaktır.. Aslında sesler uzamıyor, ancak miks içerisinde kaybolan attack sonrası sesleri yükseltmiş oluyorsunuz (Daha doğrusu, attack'ı kısmış oluyorsunuz, ama çoğu plugin'in otomatik make-up gain'i olduğundan, ilk söylediğim durum oluşuyor.)

* Bas gitar: Ana ritm grubunun diğer elemanı ise baslardır... Eğer bas gitarınız yoksa, çalamıyorsanız, bir gitar track'i kaydedip, bunun baslarını açmak size bir bas gitar sound'u vermese de, kayıttaki boşluğu azaltacaktır... Ancak amacınız bir bas öğesinin bariz olarak orada olması ise, yine ya sampler'lara ya da synth'lere yönelmeniz gerekecek, bu da ikinci bir kaynak sömürücü VSTi/DXi olarak sequencer'ınızı kastıracak demektir... Bir synth için davuldaki adımlar izleneceğinden (elbette bu sefer tek bir çıkış kanalı olacak) bunu tekrar anlatmıyorum..

Bir bas gitarınızın varolduğunu varsayarsak, bunu line-in vasıtasıyla bilgisayara direk girmeniz yapabileceğiniz en basit şey.. Ben genelde bas gitarın, kemikli olmasını, boğlup gitmemesini sevdiğimden, line-in bir giriş benim işimi görmekte.. Ancak amfiden gelecek olan air kaybedildiğinden, bas gitarın vuruculuğu darbe yemekte.. Benim gördüğüm dijital simulatörler bu yönde bir katkıda pek bir beceriksiz olduklarından, hala direk line-in metodunu tercih ediyorum... Bas gitar tam ortadan gelmesi gereken bir enstrüman, bu yüzden onu stereo kaydetmeyi yersiz buluyorum, stereo kaydetmem şart olsa bile, bir kanalı kestirip atma yolunu tercih ediyorum.. Kayıt için sequencer'da yeni bir audio track açıp, bunu record haline getiriyorsunuz...Sonra eğer yazılım destekliyorsa oradaki vu meter, zaten sesin kaç db girdiğini gösterir.. Burada en güçlü vuruşları yapıp (hatta sağlam slap'ler) göstergeyi tavana vurdurmadan (peak) girişi yükseltebileceğiniz kadar yükseltmelisiniz.. Çünkü ses kartının zaten bir kendi iç gürültüsü vardır, sizin buna relatif olarak maksimum uzaklıkta kayıt yapmanız gerekli ki, bas gitar gibi daha sonra compression'a tabi tutulup, üstten baskılanacak bir enstrümanda gürültü sorunu yaşamayın...Eğer fazla açarsanız, peak'lerle karşılaşırsınız.. Burada ses clipping'e girecek ve üstten kesilen ses, bildiğimiz dijital distortion'a girecektir.. Bas gitarda dijital distortion istediğimiz bir şey değil... Mümkün olduğunca warm overdrive kullanılır (eğer bir overdrive isteniyorsa) bas gitarda...

Bas gitar'ı bir hizaya sokmak, höt demek gerekli.. Aksi takdirde, dinamikleri çok değişken olan bu enstrüman miks'in içerisinde bir öne çıkacak bir arkada kalacaktır.. Bunun için compression efektinden faydalanılmalı ("Sözlük başlığı").. Compression konusunda benim bir standardım yok.. Çoğu insan "4:1, 40 ms attack gecikmesi" gibi ayarları standart koşmasına rağmen, ben bas gitara "100 ms, 14:0" gibi bol gecikmeli limiter derecesinde şeyler yapabiliyorum.. Bunun için öngörebileceğim değerler kesinlikle yok, müzik tarzını geçin, o parçanın atmosferine ve miks'in yoğunluğuna bağlı olarak sürekli oynadığım ayarlardır bunlar.. Yine de bas gitarı gereğinden fazla compress etmek bu sefer bas gitarı monotonlaştıracaktır.. Over-compress etmekten genelde kaçının... Bas için warm-yumuşak bir overdrive ara sıra başvurduğum bir yöntem... Bu hem bas'ın karakterini değiştirip, alt kısımlarını yuvarlaklaştırıp, ortalarda daha kemikli, gövdeli kılan bir uygulama, hem de overdriven ses compressed olduğu için ayrı bir hava katan bir şey... Deneyin derim...
Davulu dinleyerek bas gitarımızı kaydettik.. Bu noktada bas gitar ve davulu bir arada dinlememiz gerekli.. Çünkü ana ritm grubunu tamamladık..

Neye dikkat edeceğiz?
* Bas gitar davul'un kick'leri ile aynı anlarda vuruş yapıyor mu? Yapmıyorsa, bas gitar yeniden kaydedilecek...
* Bas gitar davul'un kick'lerini örtüyor mu?.. Eğer birinden biri seçilemiyorsa, iki kanala da birer eq ekleyeceğiz ve 50 hz-250 hz aralığında uygun gelen noktalarda birini baskın, diğerini arka plana itecek önlemler alacağız...Ben 50-60 hz civarını kick'e, 120 hz civarını bas'a ayıracak bir eq ayarı yapmayı tercih ederim.. çünkü bu bölgelerde her ikisinin de yuvarlak olması hoşuma gidiyor..
* Bas gitar, uğulduyor (muddy) mu? 200-250 hz civarından biraz kesmek çözüm getirebilir.. Eğer bu sefer bas gitarın vurgusunun kaybolduğu gözlenirse, bas gitarın üzerinde manyetik dengesi yeniden ayarlanmalı ve bas gitar yeniden kaydedilmeli


Eğer ana ritm grubunda istediğimiz gibi bir denge sağladıysak ve sistem kaynaklarımız tükenmeye başladıysa, Mevcut VSTi kanallarını ve üzerine efekt uyguladığımız bas gitar kanalını mixdown (Bounce) edip sistemi rahatlatabiliriz... Yok eğer durum iyi ise, VSTi kanalları koruyabilirsiniz, zira gitarlar işin içine girince ziller ve trapmetle baya bir kapışacaklar....

Destekleyici grup:
Ritm Gitar: Gitarı kaydederken, peak ettirmemek ama olabildiğince kayıt sesini açmak gibi prensipler zaten bas gitar ile aynı... Şimdi gelelim farklı yönüne... Gitarist'ler daime büyük bir gitar sound'u isterler.. Bunun da kaba, altlı tonlarla elde edileceğini düşünürler.. Bu yanlış değil ama çok kullanılması bütün kaydın muddy, rezalet bir şey olmasına yol açar... Burada büyüklük istiyorsak, genişlik bunun önemli bir kısmı ki işimiz pan'larla... Track'i kaydederken izleyebileceğiniz üç yöntem var... Birincisi track'leri mono kaydedersiniz... Niye track'ler? çünkü gitarın dublesini alacaksınız.. Nedir dublesi ki? Aynı gitarı, birebir aynı vuruşlarla, aynı şekilde yeniden çalacaksınız.. Bu göründüğü kadar kolay değil onu baştan söyleyeyim...

İkincisi ise genişliğin size yettiğini düşünüyorsanız stereo ama bir kez kaydedeceksiniz...

Üçüncüsü, genişlik size yetmiyor, stereo çıktı alıyor ama iki kere aynı ritmi aynı şekilde çalamıyorsanız, o zaman numara yapacaksınız.....

Öncelikle ritm gitarı, overdrive/Distortion (ve gereken durumlarda wah) hariç hiçbir efekt kullanmadan kaydedeceksiniz.. Reverb e abanmak katiyen yok... Eğer sesini sevdiğiniz bir amfi/kabin simulatörünüz varsa bunu elbette kullanacaksınız...Ben genelde amfi simulatörünü sansamp benzeri bir cihaz üzerinden halledip kaydımı sadece bununla yapıyorum.. Kabin simulasyonunu ise daha sonra, kanala ekleyeceğim bir software simulatör ile yapmayı seviyorum.. Zira distortion'ın en azından bir opamp üzerinden analog üretilmesi seste benim sevdiğim bir şeyler yaratıyor.. Öte yandan elimdeki orta seviye bir iki kabin simulatörü (dijital/analog) hiç de beğenilecek işler çıkarmıyorlar.. Daha önce bahsettiğim air (havanın mikrofona çarpması) halini pek düzgün yapmayan esasında birer eq filter'dan ibaretler gibi...

Şimdi genişlik mevzuna geri dönelim.. Gerçekten sert olmasını istediğim sesler için ben 4 tane aynı ritmden çalıp 4 tane mono kanal oluştururum..Daha sonra bunların ikisini tam sağ tam sol, ikisini %60-75 sağ sol panlarım...

Zaten ikinci yöntem gayet açık, tek bir stereo kanaldan ibaret, bunun dublesini almak iyi bir sayılmaz, aynı şekil bir ses olacağından, pek bir genişlik sağlamaz...

Üçüncü yöntem ise, stereo kaydedilmiş gitarın kanallarından birine 10 ms, 8 ms gibi farkedilmeyecek bir delay vermek.. Bu sesi oldukça genişletecektir.. Ancak dezavantajı gitarın sanki sadece bir taraftan geliyor, öbür taraftan sadece destekleniyormuş gibi bir his vermesidir...Delay üzerinden Dry/wet dengesi kurcalanarak bu his azaltılabilir, ancak genişlik de buna paralel olarak azalacaktır..

Clean ritm'ler ile, Distorted ritmleri aynı kanala kaydetmeyin... İkisi farklı enstrümanlarmış gibi düşünün.. Zira distorted ritmin yaratacağı genişlik etkisi ile, clean'in yaratacağı genişlik farklı farklıdır... Keza ikisine farklı eq ayarları yapmanız gerekir.. Distorted gitarın lo-mid bölgesi muddy bir hava yaratabilecekken, Clean gitarda bu yenilen bölge size ruhsuz bir ses olarak geri dönecektir..

Solo/Lead gitar: Ritm gitarda geçerli olanların hepsi burada da geçerli Ancak solo gitarda genişliği sağlamak için duble almak oldukça zahmetli bir yöntem, burada ikinci ve üçüncü genişlik yöntemleri uygulanabileceği gibi, üzerine bir miktar chorus vermek de sesi büyütecektir... Lead/Solo gitarda genişlik her zaman istenilen bir şey değildir.. Çoğu zaman, vokalin boşalttığı noktaya solo gitarı koymak isteriz.. Bu yüzden tam ortadan gelecek reverb miktarı ritm gitara göre biraz daha fazla, ancak genel volume ve 5 khz eq civarı daha dazla olan bir solo gitar net, rahat anlaşılır olacaktır..

Gitarlarda nelere dikkat edelim?

* Gitarlar miksi boğdu mu, uğulduyor mu? gitarların 250 hz altını shelf etmeyi bir deneyin.. Daha sonra lo-mid bölgesinden biraz alın..
* Gitarlar ziller'le savaşıyor mu?
Eğer ziller cılız ise onlara bir miktar gövde verin (hi-mid- 3 khz-6 khz aralığı).. Yok eğer gitarlar çok tiz ise (Zillerden tiz olmamalı) gitarların 7 khz üzerini traşlayın...
* Gitarlar kuvvetli ama boğuk ve geride mi?
Gitarların hi-mid aralığında bir miktar yükseltme yapın.. Ancak unutmayın ki, hi-mid arttırmak lo-mid'in etkisini azaltacaktır.. Gitarın altlarını kaybetmek istemeyiz.. İyi bir denge bulun...
* Clean gitarlar çok mu etkisiz, ruhsuz?
Bir miktar overdrive ve reverb deneyin.. Yine olmazsa, çok az miktar chorus da renk katabilir...Clean'lere lo-mid bölgesinden de destek olun...
* Gitarların patlaması gereken bir yer var, ve o noktada şarkı yükselemiyor mu?
Gitarlara birer duble daha ekleyin, birer kayıtlarını daha alın, 8 kanala kadar yolunuz var 🙂...Buna rağmen istediğiniz patlama yaşanmıyorsa, şarkının trafiğinde düzenlemesinde değişiklik yapmanız lazım.. Bir önceki gitarları palm mute ile çalmak, istediğiniz etkiyi yaratabilir...
* Solo gitar arada boğuluyor mu?
mid/hi-mid aralığını bir tarayın, baskın bir frekans bulabilirsiniz.. Eğer baskın frekansı bulduğunuzda bu sefer de solo gitar çok cılız kalıyorsa,
solo gitarı sap tarafı manyetikten çalarak yeniden kaydedin ve aynı eq'ları deneyin
* Gitarlar girişince, trampet arkada mı kaldı?
Trampet'e overdrive verin veya miktarını arttırın...Reverb var ise, miktarıyla oynayın...

Bu aşamada, destekleyici enstrümanlar da olaya girdikten sonra, bir reverb seçmeniz ve bunu davula, gitarlara uygulamanız gerekli.. Gitara iki çeşit reverb'ü üst üste uygulamak ilginç sonuçlar getirebilir.. Ancak parçanın geneline uygulayacağınız bir tek çeşit reverb, miksi toparlayacaktır... Reverb ü asla çok kullanmayın, Miksi çok çabuk anlaşılmaz içinden çıkılmaz bir hale getirebilen bir efekt'tir reverb... Eğer hala davul kanalları üzerinde işlem yapabiliyorsanız, Sırasıyla Trampet, hihat, chrash ve gitarlara azalan miktarda aynı reverb'den uygulayın.. Ben trampet ve hihat'ler için ayrıca bir plate reverb kullanırım, gitarlar içinse spring reverb.. Hepsini bir room reverb ile toparlarım... Ama Wet/Dry signal oranım %10 u pek geçmez.. Trampet ve clean gitarlar haricinde reverb'ü duyabiliyor ayırt edebiliyorsam o mikste reverb'ü aşırı kullanmışım demektir...

Kick ve bas gitarda reverb ilginç olabileceği gibi, çok çok rahatsız edici bir şey de olabilir.. Bu sizin kulağınıza bakar.. Ancak unutmayın ki reverb, farklı ortamlarda farklı etkiler yaratabilen bir efekt.. Sizin miksinizi arabada dinleyen biri reverb'ü farklı algılayacak, kulaklıkla dinleyen biri bambaşka... O yüzden reverb ü ya sadece toparlamak için kullanın, ya da yaptığınızın miks'i çok kalabalıklaştıracağını ve de demo'da istenenin bu olmadığını unutmayın...

Toparlamak amacı ile reverb kullanırken, her kanala aynı reverb'ü eklemek cpu ya gereksiz yüklenmenizi doğrur.. Zaten reverb efekti oldukça bol cpu gücü harcayan bir efekttir.. Bu nedenle sequencer'ınızda bir "Send/Effect Bus" yaratın... Buraya uygun bir reverb efekt'i koyarak sadece wet sinyali verecek şekilde ayarlayın... Bu send'in çıkışı ise, ana miksin çıktığı master kanalınız olmalı....İlgili kanallardan bu send'e yönlendirme yapın, reverb miktarını ayarlamak için send miktarını kullanıyor olacaksınız..Böylece tek bir reverb efekti kullanarak, birden çok kanalı efekte dahil etmiş oldunuz...

Vee vokal...
Vokal için benim söyleyebileceğim pek bir şey yok, aslında vokal için standart bir yaklaşım olduğunu da sanmıyorum... Bu yüzden ana prensiplerden bahsedeceğim ki bunlar da genel geçer kurallar değildir.

Nelere dikkat edeceğiz?
* Vokal genel miksin içinde küçük mü kalıyor? Vokal'in dublesini alacaksınız.. En kesin çözümü bu.. Ancak aynı parçayı aynı vurgularla aynı şekilde söylemek, ritm gitarın dublesini almaktan da zordur...

Veya vokal kanalının bir duplicate (benzer kopya)sını alıp buna delay vereceksiniz.. Quad-Delay koyup, ilk delay'i 10 ms gibi çok kısa verdikten sonra, diğerlerini daha düşük volume ile uzatmak
güzel bir doluluk verecektir...

* Vokal'in ne dediği anlaşılıyor mu?
Anlaşılmıyorsa, vokale uygulamadıysanız, compression uygulayacaksınız, uyguladıysanız, değerlerle oynayacaksınız.. Eq'dan 4-5 khz civarında bir oynamayı da deneyin..

* Vokal'i daha açabilirim ama açmak istemiyorum, çok fazla net, önde gibi geliyor
diyorsanız, reverb, delay gibi efektlerle onu arkaya itebilir chorus ile biraz hale yola sokabilirsiniz...Tabi ölümüne bir compression'da uygulanabilir...

* Vokal küçük değil ama cılız geliyor
ise, vokale overdrive ekleyin.. Sonra compress edin, gerçi canına okumuş olacaksınız ama artık cılız gelmeyecek.. Bu da işlemiyorsa, vokalin mikrofondan uzaklığını kontrol edin, daha yakın durup ağzını aça aça söylemesi daha güçlü bir vokal yaratacaktır.. Pop filter yok ise, p,k gibi sert sessizlerde vokalin kısa süre mikrofona 45 derece açı yaparak söylemesi patlamaları önleyecektir..

* Vokal neşesiz, parıltısız mı?
Vokale şarkıyı bir daha söyleteceksiniz.. Harmonic exciter deneyebilirsiniz ama istediğiniz kadar iyi sonuç vermeyecektir...

* Vokal sanki farklı bir ortamda gibi mi?
Mikrofonla kaydettiğiniz tek kanal bu ise, muhtemelen odadan gelen yankıyı almışsınız.. Ya yankıyı keseceksiniz, ya da genel miksteki reverb'ü vokal'de varolan reel reverb'e yaklaştıracaksınız.. Yine de güç bir durumda olduğunuzu söyleyeyim.. Bazen, track'i stereo kaydetmek, sonra monoya çevirmek, chorus eklemek, delay eklemek ortamları denkleştirebiliyor.. Ama oldukça raslantısal bir şey onu tahmin etmek... Durumunuza uygun bir çözümü kendiniz geliştirmek, ya da vokali yeniden kaydetmek zorundasınız...

* s'ler bir garip çıkıyor...
Bir De-Esser plugin kullanabilirsiniz, ya da çok büyük bir Q ile (çok dar aralıkta) tiz frekanslarda bir tarama yaparak, s'lerin saçmaldığı aralığı bulacaksınız.. Vokalinizde siblant s sorunu var ise, işiniz iş...


Yazının dilinin giderek ağırlaştığının farkındayım, ancak böyle olması gerekiyordu.. Bilmediğiniz teknik terimleri forumdaki sözlük başlığından bakarak kontrol edebilirsiniz...

Bu konudaki her bir noktaya çok fazla açılım getirilebilir, getirilsin de.. Şimdilik benden bu kadar...

Bir süre sonra "üstünkörü, çok çok basit mastering" üzerine de bir şeyler yazacağım...

Umarım yardımcı olur birilerine...
 
Mastering üzerine silinen başlıklardan birkaç alıntı:

bccsug demiş ki:
24 bit 44100 kayıt yapmaktayım.
yapmış olduğum kayıtlar genel bir volume olarak düşük geliyor.
halbuki master aşamasında değerleri yükseltiğim ve çeşitli efektlerle
desteklediğim halde
Acaba sorun kullandığım ekiptenmi yoksa sağlam bir mixer olayı çözermi
yaptığım kayıtların cd volumunde dinlemek istiyorum..
SOn ek olarak yaptığımız kayıtları cd ye nasıl atabiliriz.mp3 veya wma formatına çevirmeden.

domokun demiş ki:
Mixer'den Darla'ya gelen ses duzeyinin optimum olmasina dikkat et. Ses duzeyini kaynaginda optimum hale getirmek en iyisidir, sonradan yukseltmeye calisirsan gurultuyu artirirsin. Bunu daha once baska bir yerde aciklamistim gain staging diye arama yaparsan bulursun.

Her kanali kaydetmeden once Nuendo'da o kanalin vu metrelerine bak, ortalama duzey sesin niteligine gore mumkun oldugunca -10 dB'in uzerinde olsun ve hicbir zaman 0 dB'e vurmasin.

Miksaji yaparken output channel'in vu metresini izle, cok dusukse bu kanalin fader'ini yukselterek 0 dB'e vurmadan elde edebilecegin en yuksek volumu elde et.

Wavelab'in Puncher eklentisi hazine degerindedir, ozellikle volum sorunu olan mikslerde mutlaka kullan.

SOn ek olarak yaptığımız kayıtları cd ye nasıl atabiliriz.mp3 veya wma formatına çevirmeden.

Wavelab 4 dogrudan CD'ye kayit yetenegine sahiptir, baska bir programa ihtiyacin yok.


domokun demiş ki:
Yani gostergeler parcanin volumunun optimum duzeyde oldugunu gosteriyor ama sen dinlediginde cok dusuk geliyor oyle mi? Aklima iki sey geliyor o zaman:

1) parcayi Wavelab icinden CD'ye aktar, CD'yi goturup baska bir sistemde dinle, bakalim hardware ile ilgili bir sorun mu var?

2) Bazen subsonic frekanslar vu metrelerin cok yuksek seviyelere cikmasina neden olur ama hoparlorler bunlari veremedigi icin biz duymayiz, dolayisiyla farkina varmayiz. Muzige farkinda olmadan bu tur frekanslar ekliyor olabilirsin, ornegin audio kanallarini transpoze ederken veya MIDI pitch bend degerlerini asiri degerlere ayarladiginda farkinda olmadan 40 Hz ve daha asagisini dolduruyor olabilirsin.

SwaLLoweD demiş ki:
medusa66'nın sorusuna geri döneceğim ben müsadenizle 🙂...

Yukarıda genel volume'ün düşük geldiği belirtilmiş ama neye göre düşük geldiği belirtilmemiş.. Eğer diğer profesyonel kayıtlara göre düşük geliyorsa (%60'ı kadar falan bile olabilir) bu noktada şunu belirtmekte fayda var.. Günümüz kayıtlarında deli gibi compression ve hatta limiter kullanılıyor (hem miks, hem mastering sırasında).. Bu yüzden de dolu dolu gelmekte bu kayıtlar..

Benim pek hoşlandığım bir yöntem olmasa da, sona bir limiter dayayıp volume'ü peak'e sokmaksızın daha da açmak mümkündür, fakat bu yöntemle kayıttaki dinamiklerin baya azalacağını da unutmayın.. Ayrıca bu anlattığım mastering aşamasına kadar bekletilmesi gereken bir uygulama.. Bir yandan kanalların dengeleri ile oynayıp, çıkıştan limit edilmiş master çıkışı dinlerseniz, o miksin içinden çıkamamanız olasıdır..

edit: Ayrıca yukarıda anlatılan, en son uygulanan normalize fonksiyonunu da, sesleri limiter/compression'a sokmadan evvel yapmayın, aksi takdirde çalışacak boşluğunuz kalmaz.. Normalization'ı en son yapın..
 
Yazılımlar Üzerine alıntılar:

Atalay demiş ki:
ProTools, bir Digidesign ürünü olan komple bir prodüksiyon sistemidir. Kayıttan CD çıktıya kadar geçen her kademede kullanılır. Ana programı Kanal kayıt ve miksleme için, hardware ve kendi ses kartı ile birlikte gelir. Artı olarak Motorlu sistem kontrol masası da var. Bu sistemler küçükten büyüğe : LE, Mix24, HDTM, Accel dir. 1500 dolardan 30000 dolara kadar upgrade edebilirsin. Bütün 3. parti pluginlerle uyumludur.

SiLeNoZ demiş ki:
DAvul için en çok kullanılan program (genelde) FruityLoops. Gerçekten güzel bir program. davul yazmak da öğrendiğin zaman kolay bir şey.
Gitar kayıtları için cool edit ya da cakewalk home studio kullanabilirsin. Cakewalk daha iyidir, Kesip biçme editleme imkanı açısından.
Vokal için de bildiğim bir program yok. Biraz bağır çağır böğür 🙂 Yapabiliyorsan yaparsın

davulzade demiş ki:
Bence Kayıt için bence en güzel program "Sonar 3.0 producer edition"
Cubase nin altında çalışan effectleri kullanmak için ise fxpansion denen bir adaptörle sonarda tüm effectleri kullanabilmek mümkün

ibanezz demiş ki:
Altyapı hazırlamak için Fruity Loops, Reason.
Audio editing yani ses işleme, kesme, kopyalama ve efekt vermek için Sound Forge, WaveLab.
Hazırladığın sesler veya loopları birleştirmek için Cubase, Acid Pro veya Sonar.

Piyasada bir sürü programlar var. Bunların demolarını indirerek kullanabilirsin. En azından neler yapabileceğini görebilmek için.

nebukenazar demiş ki:
sequencer olarak: Cakewalk sonar 3.14
Sample editor olarak: Nİ kompakt
Wave editor olarak : Adobe Audition 1.5

Yukarıdaki programlarla yapamayacağınız yok gibi..

CrazyLead demiş ki:
Aiso : Steinberg firmasının düşük latency ihtiyacını karşılamak için gelistirdigi sistem altı çalışarak performanslı bir grafik sergileyen sürücü biçimidir..

Aiso destegi olan ses kartları bilgisayara kaydedilen sesleri daha hızlı hoparlörlere yollar .. ses kaynaklarından sesi daha hızlı alabilir.. daha hızlı işler.. Aynı cpu itmeda wdm nin yaptıgının 10 15 katı daha fazla sample işleyebilir..

Aiso destegi efektlerde 5 ms nin altında nerdeyse realtime calışma olanagı saglar.. herhangi bir donanım olmadan gitar bilgisayara baglanıp düşük latency li aiso driveları olan herhangi bir ses kartında vst veya baska efektlerle işlenebilir.. ve çikis realtime alınabilir.

Aiso driverları sadece 1 program tarafından kullanılabilir ikinci programın isteklerine cevap veremez.. Oysa WDM sistem üstü çalıştıgı için 2 - 3 programda aynı anda kullanılabilir..

Aiso destekli ses kartlarını tam verimle kullanabilmek için aiso destekli host application dedigimiz (ÖRN: CUBASE, REASON VS VS) programlar tarafından kullanılması gerekir yoksa winampta aiso destegi pek bir artı getirmez..

Sanırım Yeteri kadar açtım...

Sevgiler

C.L.


Atalay demiş ki:
Beni anlamanız için benim yerimde olmanız gerekiyor. Tartışmayacağım. Sadece 2500 küsür mesajı her telden bölümüne yazmadığımı ve bilgi paylaşımı hakkında sizinle aynı noktada olduğumu bilmenizi isterim. Yoksa zaten bu kadar yazı yazacağıma kitap çıkartır para kazanmaya çalışırdım. Kafama yatrsa yaparım gibi bir cümle pozitif olmayan bir yaklaşım.

Ne kadar ilgilenirsin bilmem ama horselogy:

Protools 002 (ses kartı, hardware, ve software beraber)

Alesis Monitör ve amfisi (ev için 100W bile yeter),

Waves Diamond Bundle (3rd party efekt software kayıttan masterine kadar herşey dahil software)

Antares Auto Tune (detonasyon düzeltmek için)

IK Multimedia Amplitube (gitar ve bas için komple 3rd party plug in)

Oda yalıtımı için standart orta sertlikte sünger bile çokça işini görür.

Bu sistem ile potansiyel dünya kalitesinde miks yapabilirsin. 24 bit 96 KHz kayıt yapabilirsin ve bence gayet yeterli bir çalişma yoğunluğudur. Gerisi senin yapabileceklerinle sınırlı.

Kolay gelsin.

Başta itici bir tip izlenimi yaratmış olduğuma eminim. Ama dediğim gibi o anda duruma çok farklı bir noktadan bakıyordum.
 
Patron bi isteğim var. Burda soru sorulmasın ve muhabbet dönmesin sorular için buna bağlı sabit bi konu açar mısın? Demek istediğim döküman niteliği taşısın. İlerde 50-60 sayfa olunca okumak zor oluyo. Hadi kolay gelsin
 
Yo hayır tam tersine dönsün.. Zaten miks ile ilgili sabit bir başlığımız var, burada konu daha çok yeni başlayanlara yönelik ilerleyeceğinden, onların sorularının burada yer alması önemli...


Sonuçta bu başlığı, forumda sürekli başlangıç aşaması kayıt problemleriyle ilgili yeni başlıklar görmekten sıkıldığımız için açtık... Derli toplu olsun, biraz karışabileceği doğru, ben faydalı bulduğum mesajları zaten yukarıya ekleyeceğim.... Başlığın başında gerekli bilgiler daima olacak...Arada gerekince temizlik de yaparız hem...
 
Bende karışmasın diye alt başlık istemiştim. Yoksa bende bissürü soru soracam. Daha önce açılmış konularda bu yüzden pek bişe anlamıyodum da. 1-2 ayda bi düzenlenirse sorun olmaz.
Bu işleri böyle öğrenmek zor oluyo, okumuş olduğunuz dökümanlar var mı nerden öğrendiniz bu işleri. Hocası falan mı var ??????
 
Selam

Bu işten anlayan insanları bulmak çok güzel.

Benim bir sorum olacak:

Evde bir demo kayıt yapmayı düşünüyoruz. Ama bu işten çok fazla anladığımız yok. Sorum şudur ki: SoundBlaster Audigy LS Ses Kartı ile işe yarar bir kayıt çıkartabilir miyiz? Veya şöyle 100$ lık falan bir ses kartıyla. (en azından piyasaya sürüp , iğrenç kalitesiz olup bizi mahcup etmeyecek bir kayıt)
 
Slipknot >> Bu işlerin öğretildiği bölümler var... Forumlarda bu konu ile ilgili yazılmış çizilmiş şeyler var... Şahsen ben -müzik konusunda her zaman yaptığım gibi- deneme yanılma usulü ve internetten bilgi toplamak yoluyla bir şeyler öğrendim.. Ama bu konuda çok bilgim olduğunu da iddia etmiyorum.. Zaten bu başlık da yeni başlayanlar için açılmış bir başlık.. Miksaj ile ilgili olan, herkesin ortak katılımı ile yürüyor mesela...

Ha kitaplar falan da var evet.. Ama internet de gayet yeterli bir kaynak.. Şahsen ben arama yaparak belli konularda bilgi edinmeyi tercih ettiğimden, sürekli takip ettiğim bir site yok.. Fakat site tavsiye edecek birileri mutlaka çıkar...

aberkcanbolat >> Creative ses kartları ile kayıt yapılabilir evet.. Ancak hem ne yaparsanız yapın, takılacağınız bazı kalite sorunları vardır, hem de çıkacak başka türlü problemlerin üstesinden gelmek için daha fazla bilgi edinmeniz gerekir.. Böyle düşük bütçeli işlerde kaydın kalitesini ekipmandan çok, kayıt yapanın bilgisi etkiler... Nerede ne kullanacağınızı bilmeniz lazım.. Bu da bol bol araştırma ile olur...
 
çok amatör biri olarak şunu söleyebilirim şu an amatör kayıt amaçlı aldığım audigy2 ye boş boş bakıyorum ne zaman kaydettiğim şeyleri dinlediğimde bende mi bi sorun var da bu kadar kötü kaydediyorum diyordum nese... sorunun tamamı bende değilmiş demek ki 🙂
 
neyi nasıl çaldığımı görmek amacıyla davul kaydetmek istiyorum bende. mixer ve davul mikrofonuna ihtiyacım olduğunu biliyorum ancak bunların hangi markaları veya hangi türleri bana uygun işimi görür o konuda bilgisizim.
 
Şimdi bir kere, eğer amaç sadece pratik ise, öyle gidip ahış şahım bir takım mikrofonlar almana gerek yok... Pahalı şeylerdir, güzel mikrofonlar... İki üç mikrofonu doğru konumlandırarak, ne çaldığını algılayabilirsin... Hatta tek bir oda mikrofonu bile yeterli olabilir temiz bir odada...Bu kesinlikle kapasitif bir mikrofon olmak zorunda... Başka bir şey pek kurtarmaz...

Davul kaydı üzerine, ayrı bir sabit başlık var, işi üst düzeyde yapmak niyetinde isen, o zaman oraya bir mesaj atıp sorabilirsin.. Ve yanlış hatırlamıyorsam, forumlarda mahcem bir kaç davul mikrofonundan bahsetmişti zamanında.. Bir arama ile sanırım o mesajlarına ulaşırsın...
 
Swallowed yazını çok az okuyabildim gücüm yetmedi güzele benziyo 😀

yaw bende bi tane marshall 15dfx var ben evde kayıt yapıyordum eskiden amfi yokken.. direk line ine giriyodum pedaldan..

şimdi amfi var amfiden line'in e girmeyi hiç denemedim muhtemelen daha yi olucaktır fakat benim niyetim amfiyi mikrofonlamak.. elimde sony'nin eski bi dynamic mikrofonu var.. bunu amfinin önüne koyuyorum 😀 ses çok zayıf,güçsüz oluyo kaydettiğimde.. bunun ne gibi incelikleri vardır biraz anlatabilirsen memnun olurum.
 
Re: gt6

abrekcanbolat demiş ki:
Elimde boss gt6 var. Sanırım onunla gitar tonlarında bir sorun yaşamam değil mi (line in girerek)

Kendi deneyimlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, Boss GT-6 nın Output Select = Line konumundaki çıkışında, amfi simülatörü açıkken drive tonları dar bir frekans aralığında geliyor doğal olarak. Aslında bir çok tarz müziğin kayıdı için, üzerinde uğraşıldığında, kayıda çok yatkın tonlar ortaya çıkarılabiliyor. Ancak daha güçlü kayıt istendiğinde, örneğin amfinin kendine has bir gürlemesi vardır, amfi mikrofonlamak daha uygun bir seçenek olarak karşımıza çıkıyor.

Amfi ile beraber tonları ayarlamak daha kolay, ancak şu var ki amfi mikrofonlamak gerçekten üzerinde durulması gereken bir konu. Mikrofonu koyup kaydederim ile olacak iş değil.
 
Nocturnal_Supremecy demiş ki:
Swallowed yazını çok az okuyabildim gücüm yetmedi güzele benziyo 😀

yaw bende bi tane marshall 15dfx var ben evde kayıt yapıyordum eskiden amfi yokken.. direk line ine giriyodum pedaldan..

şimdi amfi var amfiden line'in e girmeyi hiç denemedim muhtemelen daha yi olucaktır fakat benim niyetim amfiyi mikrofonlamak.. elimde sony'nin eski bi dynamic mikrofonu var.. bunu amfinin önüne koyuyorum 😀 ses çok zayıf,güçsüz oluyo kaydettiğimde.. bunun ne gibi incelikleri vardır biraz anlatabilirsen memnun olurum.

Mikrofonun modelini yazabilir misin?
 

Geri
Üst