Şu ana kadar akçaağaç, gül, wenge ve abanoz klavyeli gitarlar kullandım. Bunlarla ilgili kendi fikirlerimi belirteyim.
Akçaağaç yağlı bir ağaç olmadığından cilasız kullanılmaz. Üzerine sürülen cila yüzünden çalarken ağaca dokunma hissini yaşayamazsınız ve bende bu psikolojik bir etki yapmıştı. Ayrıca bu cila tıpkı sapın arkası gibi gitar ilk alındığında genelde mat olur, ancak zamanla elinizin aşındırması yüzünden parlaklaşır. Bu durumda kayganlığından biraz kaybeder ve çalışınıza etki edebilir. Ben gitarımı yaklaşık 6 ayda bir çok ince (1500 kum) bir zımparayla zımparalar ve matlaştırırdım. Ton olarak akçaağaç sert ve parlaktır. Eski Fender'lerin yüksek tizlerinde bunun katkısı büyüktür. Klavyenin tona katkısı olmadığını söyleyen arkadaşlara katılmıyorum.
Gül ağacı yağlı bir ağaç olduğundan cila kabul etmez ve yine bu sebepten cilaya da ihtiyacı yoktur. Akçaağaca göre daha sert bir ağaçtır ancak üzerinde cila olmadığı için tonu biraz daha sıcaktır. İşlenmesi diğer ağaçlara göre daha kolaydır (Abanoza göre - yumuşaktır, akçaağaca göre - cila gerekmez) Bakım olarak, tel değişimleri sırasında (abartmadan) limon yağı sürmek yeterli ve gereklidir.
Wenge çok güzel görünümlü dikine, geniş lifli bir ağaçtır. Serttir, ister cilalı ister cilasız kullanılabilir. Mid sesleri ön plana çıkaran bir yapısı vardır ve bu nedenle gitarlarda fazla tercih edilmez. Bass gitarlarda ise istenen bir ağaçtır. Lifleri arasında geniş boşluklar olduğundan gitarda kullanılmak istendiğinde çok ince bir cila atmak ve sonra yeniden ağaca kadar ince zımparalamak gerekir. Böylece boşluklar dolar, aradaki cila çok ince olduğundan görülmez ama boşlukların dezavantajı ortadan kalkmış olur. Bu nedenle de bass gitarlarda (kalın teller) bu işleme gerek olmadığı için daha fazla tercih edilir.
Abanoz bana göre ağaçların kralıdır. Güle benzer şekilde yağlı ama çok daha sert bir ağaçtır. İyi zımparalanır ve güzelce parlatılırsa cilalanmış gibi olur. Bakımı yine limon yağıyla yapılır. Ton olarak tizleri iyi verdiği gibi, uzun lif yapısı dolayısıyla bass sesleri de ön plana çıkarır. Yüzeyi en kaygan ağaçlardan biridir ve bu durum bana göre çalış rahatlığı sağlarken, bir arkadaşıma göre de rahatsızlık sebebidir. Kişisel tercih meselesi... Ama her durumda abanoz klavyeli bir gitarın farkını elinize aldığınız anda anlarsınız. Seversiniz, sevmezsiniz, orası sizin tercihiniz. Abanozun az kullanılan bir klavye olmasının nedenlerine gelince, bir, diğerlerine göre oldukça pahalı bir ağaçtır ve kullanılmadan önce bir takım işlemlerden geçmesi (tamamen karartılması) gereklidir. İkincisi çok sert bir ağaçtır ve şekillendirilmesi, kesilmesi hem insanı, özellikle de kesici aletleri tüketir. Bu nedenle, körelen aletlerin sık sık bakıma ihtiyaç duymasından, bakılmazsa ağacı kırmasından, abanoz makinayla işlenmeye uygun değildir ve el işçiliği gerektirir, bunlar da maliyet demektir. Üçüncü neden ise, abanoz tozunun toksik olmasıdır. Bu sizi etkilemez, gitar çalıp kanser olmazsınız. Ancak bir fabrikada, kütlesel üretimde, tozu solunduğunda insanlara iyi gelmeyen bir ağacı fazla kullanmak istemezler.
Bunların yanında padouk, bubinga, pelesenk gibi klavye yapımına uygun başka ağaçlar da vardır ancak kullanımları sınırlıdır. Benim tavsiyem gitar almadan ya da yaptırmadan önce mutlaka akçaağaç, gül ve abanoz klavyeleri olan gitarları denemenizdir. Umarım yardımcı olabilmişimdir.