Funkyou, konuyu buraya taşıdığın için teşekkürler. Yani ne yapalım?
Her şeyden önce şunu söyleyeyim ki, herkesin bildiği gibi 2010 lu yılları kapitalizme küfretmekle geçirecek büyük kitleler. Öyle görünüyor. Özellikle bazen internetlerde o kadar cahilce ve ezberci bir şekilde kapitalizm üzerine aforizmalardan giderek eleştiriler yapılıyor ki, bunları okurken artık başıma ağrılar giriyor. Milletin kapitalizm hakkında yanlış bildiklerini düzeltmeyi iş edinirsek de bu sefer kapitalizmi eleştirecek vakit kalmıyor.
Kapitalizm artık bugün devlet ve büyük sermaye işbilriğinde öz anlamından saptırıldı. Üzerine bir de Starbucks camı kıran zırtapozların uçuk kapitalizm tanımı gelince, artık o konuya elimi bile değdirmek istemiyorum. Fakat bunun yanında serbest piyasa denilen mekanizmaya karşı olmayı da çok çocukça buluyorum. Piyasa kim? Sensin, benim. Bizlerin yaptığı tercihler, kendi irademizle satın aldığımız, sattığımız ürünler, hizmetler ve bunların arz ile talep dengesi arasında değişen fiyatları vs. Buna karşı olanın yeri tımarhane.
Bu bakımdan etrafımızda olan bitenin en azından farkında olmak bile bize yapacağımız seçimlerde daha rasyonel kararlar almamıza ve kişisel kaynaklarımızı daha verimli kullanmamıza yardımcı olabilir. Bu bağlamda herkes kendine bir gidiş yolu seçebilir. Birisi tutar, luthier'lik öğrenir, gitarını kendi yapar. Öbürü asla gidip de bir mağazadan sıfır gitar almaz, bir başkası tutar, istediği özelliklerde bir gitarı beğendiği bir luthier'e yaptırır. Bunların hiçbirini yapmayan da belki der ki ''yeter lan sabah akşam dini sitelerde meleklerin cinsiyetini tartıştıkları gibi ben de forumlarda gitarın ağacının brezilya ormanlarında hangi ağaçkakan türünün gaga darbelerine maruz kaldığı için rezonansını süper olduğunu tartışmamayım artık''. Onun yerine Zappa'nın dediği gibi ''çenemi kapayayım, gitarımı çalayım''
Aynen öyle abicim, sana katılıyorum..
Adı fender olmasada mender olan, gibson olmasada mibson olan bir firma olacak insanlar bu şekilde o headstock taki yazıya takılı kaldığı sürece..
Ve en önemlisi kimse maliyet bilmeden alışveriş yapıyor, sonrada yorumda bulunuyor..
Kısaca özet şudur, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz ve önemli olan işlevi
🙂
not: Beni yanlış anladığın yer, gittiler derken cam kırmaya gitmediler, alışveriş e gittiler.. Adam işçiyim haklıyım diyor, üstünde levis, altında adidas, yemekte mc de, kahvede starbucksda..
Söylemek istediğim şey şu, şikayet ediyorsan yapmayacaksın.. Maaş ından mı şikaytetçisin, iş değiştir, yaşam tarzındanmı şikayetçisin değiştir, git köy de yaşa organik beslen, neden şikayetçisin, insanlar şu anda sadece şikayet etmek için şikayet ediyor ve sahip olmak için alıyor..
Hayatta her şeyin bir bedeli vardır, herkes oturup düşünmeli, yaşadığım hayat ödediğim bedele değermi diye ve bir karar vermeli.. Ama şikayet etmek boştur, eyleme dönüştürmediğin sürece..
Ayrıntılı örnek; 8 senedir Manisa Organizedeyim, 3000 kişiyi işe almışımdır toplamda birebir iş görüşmesi ile, 2500 ü işi bıraktı, bunların en azından 1000 i ile de görüşmüşümdür neden işi bıraktınız diye, hep aynı şikayetler, para ve çalışmak üzerine kurulu..
Fakat bu sene olaylar farklı, zira çalışacak kimse kalmadı Manisa da, Vestel bantların tamamını açamıyor, diğer firmalar çalıştıracak adam bulamıyor.. Çünkü bu sene o şikayet eden insanlar artık eyleme geçti, gidecek yerleri kalmadı, bir şeyin değişmediğini gördüler.. Ayda 780 TL maaş alıp, bunun 500 ünü ev kirasına vererek, 50 yıl çalışarak ancak bir ev sahibi olabileceklerini anladılar, hepsi köylerine geri döndü.. Dönmeyenler de Standart Profil geldi, daha rahat bir iş ve asgari ücretten yüksek maaş sundu işçilere oraya geçti.. Vestel, şimdi Manisa ya 1 saat mesafeden işçi arıyor, bulamıyorlar, bulamazlarsa asgari ücretten yüksek meblağ ödemek durumunda kalacaklar ve ödeyecekler.. O bantları açacaklar...
Dediğim gibi şikayet etmek boştur eyleme dönüşmediği sürece anlamı yoktur..