Kadın Filozofların Az Olması

ilk sayfalarda bulunan birkaç değerli yazılara ilave olarak ben de bu konu hakkındaki görüşlerimi belirteyim.

bilim dünyasında yer alabilmek için iyi bir alt yapı ve düşünme özgürlüğü bulunan bir platform gerekmektedir. ülkemizde maalesef buna imkan yok. daha ataerkil bir toplumda yaşıyoruz ve kim ne derse desin kadınlar erkekler kadar özgür yaşayamıyorlar. bunun getirdiği sonuçlar tabiki düşünme kısıtlığı veya kendini iyi bir biçimde temsil edememe gibi sorunlar oluyor. batı dünyasında, gelişmiş toplumlara bakacak olursak tek filozof olarak demeyeyim, bilim adına uğraşan, emek veren o kadar çok kadın bilimci bulabiliriz ki. asıl nokta kadınların düşüncelerinin bastırılması, alt yapı hadisesinin zamanında oluşmaması. iran'da, türkiye'de bile halen kız çocukları eğitime zorla yollanıyor veya okula gidilmemesi yönünde beyin yıkıyor insanlar.

yazının özeti olarak, topluma, evrene yarar sağlamak için ilk önce düşünce özgürlüğü şart. bir ikincisi ataerkil toplumunun bir şekilde kendini pasifize etmesi veya ortadan yok olması şart. bunlar olmadan bir ilerleme kaydedilemeyecektir.
 
Bunun için geçmişteki uygarlıklara ve onları yönetenlere bile bakmak yeterli olabilir. Yukarıda birkaç arkadaşın da dediği gibi erkek üstünlüğünde süren binlerce yıl, neticesinde bayandan yoksun bir filozof topluluğunu beraberinde getirdi.

Erkek geçmişten bu yana, iri vücutlu, bu orantıda daha güçlü, ve insanı geçmiş zamanlarda daha ilkel düşündüğünü varsayarak güçlü olanın hakim olacağı düşüncesini ortaya atmak pek uçuk bir düşünce olmayacaktır. (bkz: hayvanlar, bkz: ilk çağ insanları) Bunun getirisi ile yüzyıllar, belki de binyıllar boyunca bu düşünce hakim olmuş, bunun sonucunda da oluşan uygarlıklarda söz sahibi hep erkek olmuştur. Çeşitli kültür farklılıklarıyla elbette erkekler farklı konularda yoğunlaşmıştır fakat dikkat ederseniz bu kültürlerde bile erkeğin genelde hep daha ön planda bulunduğu dikkatinizi cekecektir, bunun sebebi de yukarıda bahsettiğim güçlü olma mentalitesinin insanın ilkel caglarından o yana sure gelen bir düşüncenin ürünü olmasıdır.

Şu yüzyılda bile devam eden bu düşünce de şu sonucu getirmektedir. Zamanında düşünce ile görselliğin birleşmesi ile oluşan bu sınıflama çeşidi, uzun yıllar sonrasında insanların artık altbenliklerine işlemiş, onların bir parçası olmuştur.
 
Machbet şu yazdğın son cümle; Zamanında düşünce ile görselliğin birleşmesi ile oluşan bu sınıflama çeşidi, uzun yıllar sonrasında insanların artık altbenliklerine işlemiş, onların bir parçası olmuştur.bu çok doğru ve mantıklı bi kanıdır bence..yalnız ben birşey söylemek isterim yazdıklarımın anlaşılmaması benden ötürü bi durum olabilir..ancak şunu bilinki hepimiz aslında aynı durumlar üzerinde fikir yoğunluğu oluşturmaktayız..
 
Filozof olabilmesi için bir insanın özgür ortamda olması gerekir... Özgür ortamda bulunmayan kadın ne kadar şey üretsede yayamadığı için tanıyamayız... Fakat bu kadın filozoflar azdır ya da yoktur demek değildir...Örneğin Ayn Raynd gibi bir filozof var...
kadın liberalizmin temelini oluşturanlardan biri... belki de en önemlisi...
Fakat felsefenin geliştiği avrupa skolastik bir düşünce yapısı içinde olduğu için ve tamamen gerici yapıda yetişen toplumun kadının iğrenç bir varlık olduğunu düşünmesi ve sadece çoğalmak amacıyla kullanması nedeniyle kadın filozof sayısı azdır....
 
birçok alanda olduğu gibi felsefe alanında da ne yazıkki kadınlara fazla rastlanmıyor. bunda sosyal sebeplerin yanında biyolojik sebeplerin de etkili olduğunu düşünüyorum. kadınların mekanizmasında bulunan annelik içgüdüsü gibi gibi.... daha birçok örnek verilebilir. ama fazla kadın filozofun olmaması kadınların bu alanda eksik olduklarını göstermez tam tersine kadınların felseye daha çok katkıda bulundularını düşünüyorum. kadınlar olmasa erkeklerde felsefeye ayırcak vakti olazdı sanırım
 
kadın ve hayvandan insan geçişteki rolü

Arkadaşlar bence kadınlar tarihten beri hep ikinci planda unutulduklarından dolayı olabilir. Hayvandan insana geçişi sırasında kadınların rolü daha büyüktür; insanlığın temel taşıdır aslında.
 
Kadınlar genelde bastırılmıştır,yani gerilerde hep erkeklerden daha geri planda kalmıştır. Bir zamanlar diri diri toğrağa veriliyolardı, ister istemez etkilenir insan. Kadınlar zaten dünyada sığıntı gibi ve bir çok konuda erkeklerden daha az haklara sahipler.
 
çok gereksiz bir açıklama bir şey yazarken dalga geçmesen dioormm yani ne anlamaya çalışmışsın bi daha yaz desem bakarak yazmazsın yani🙂
 
kalitesiz bir tartışma ortamı yaratmışsınız canı sıkılıan bir şeyler yazmış daha mantıklı ve yararlı şeyler beklemek gerek.
 
erkekler düşünür kadınlar konuşur 😀 şaka bi yana, kadınların yapıcak daha önemli şeyleri vardır; çoluk çocuk büyütmek gibi 🙂
 
ByTar demiş ki:
erkekler düşünür kadınlar konuşur 😀 şaka bi yana, kadınların yapıcak daha önemli şeyleri vardır; çoluk çocuk büyütmek gibi 🙂
Bu ve benzer dusunceler den dolayi kadin filozof sayisi bu kadar az,kendini ustun ve tek dusunebilen varlik olarak goren erkek tarih boyunca boyle tutum izlemistir.
Kadindan ustun tarafinin sadece fiziksel oldugunu hep gozardi etmistir ya isine oyle gelmistir ya da farklisini dusunememistir, bu fiziksel ustunlugunu de hep kullanmistir .
Boyle bir baski altinda caglar boyunca tutulan zavalli kadinlar, sonradan da acaba dusunemiyorlar mi ,sadece dedikoduyu bilirler ,bizler dusunuruz onlar ev isi ve cocuk baksin tarzinda laflara maruz kalirlar(bkz.turkrock-bilim ve felsefe basligi)
Kadin filozoflarin azligi bu dunya duzenin erkeklere gore kurulmus olmasi dinlerden tutun da politikaya kadar.
Her sey sizler icin beyler tadini cikarin.
Her guzel seyin bir sonu vardir.
 
çocuk büyütmenin ne kadar kutsal bi vazife olduğunu söylemeye çalıştım! çocuk yetiştirmenin babadan çok annenin işi olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. ayrıca bunun felsefeden çok daha önemli olduğunu da vurguladım. feminist komplekslere girmene gerek yok.
 
ByTar demiş ki:
çocuk büyütmenin ne kadar kutsal bi vazife olduğunu söylemeye çalıştım! çocuk yetiştirmenin babadan çok annenin işi olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. ayrıca bunun felsefeden çok daha önemli olduğunu da vurguladım. feminist komplekslere girmene gerek yok.
Yazımın herhangı bır yerınde femınıst ogelere yer vermedım ,oyle olsaydi cok daha farkli olurdu.
Erkekler dusunur kadinlar konusur cumlesinde nasil anlayabilirm ki soylemeye calistigin kutsal vazifeyi?
 
sizi erdemli ve gerçekçi olmaya davet ediyorum arkadaşlar kadınların yani annelerin dünyanın hakimi oldukları bir gerçektir düzendir bu kadar bencil bakmamalıyız olaya birazcık tarihi araştıran tanrısız zamanları tanrıyı yaratmadığımız zamanları daha iyi anlarsınız ince bir dokunuş oldu bu sanırım anlayan için tabi...
 
Blondie79 demiş ki:
ByTar demiş ki:
çocuk büyütmenin ne kadar kutsal bi vazife olduğunu söylemeye çalıştım! çocuk yetiştirmenin babadan çok annenin işi olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. ayrıca bunun felsefeden çok daha önemli olduğunu da vurguladım. feminist komplekslere girmene gerek yok.
Yazımın herhangı bır yerınde femınıst ogelere yer vermedım ,oyle olsaydi cok daha farkli olurdu.
Erkekler dusunur kadinlar konusur cumlesinde nasil anlayabilirm ki soylemeye calistigin kutsal vazifeyi?


şaka bi yanayı okumadın heralde. bu klişe makara olsun diye söylenmiş bi cümledir.
 
ByTar demiş ki:
Blondie79 demiş ki:
ByTar demiş ki:
çocuk büyütmenin ne kadar kutsal bi vazife olduğunu söylemeye çalıştım! çocuk yetiştirmenin babadan çok annenin işi olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. ayrıca bunun felsefeden çok daha önemli olduğunu da vurguladım. feminist komplekslere girmene gerek yok.
Yazımın herhangı bır yerınde femınıst ogelere yer vermedım ,oyle olsaydi cok daha farkli olurdu.
Erkekler dusunur kadinlar konusur cumlesinde nasil anlayabilirm ki soylemeye calistigin kutsal vazifeyi?

şaka bi yanayı okumadın heralde. bu klişe makara olsun diye söylenmiş bi cümledir.
peki oyle olsun,yeter ki herkes senin gibi makara olarak soylese 🙂
 
Erkeklerin, erkekegemen toplumun kendi derin suçunu büyük bir aymazlıkla görmezden gelerek, sanki kadınlara yeterli eğitim ve hayat standardını sağlamış da kadınlar gerizekalı oldukları için bunu kullanamamışlar gibi davranarak, kendi popüler psikolojik podyumundan hayalarını avuçlar bir halde gevrekçe savurduğu gerizekalı retorik soru.
Antik dönemden 20. yüzyıl başlarına kadar insanlığa hakim olmuş hastalıklı "kadınları ikinci sınıf varlıklar olarak görme" psikolojisinin sonucudur kadın filozofların, insanlık gelişimine yön veren kadın bilim insanlarının, politikacıların, liderlerin azlığı.
20. yüzyıl başlarına kadar, yani klasik felsefenin geliştiği dönemin !tümünde! kadınlar tüm egemen toplumlarda ikinci sınıf olarak görüldüler. eğitimleri önemli değildi, yunan filozoflar bildiğimiz kültürün ve bilimin temellerini atarken onlar evde, tarlada olmaya mecbur tutuldular.
Eski yunan'da, roma imparatorluğunda, islam aleminde, ortaçağ avrupasında, o "şanlı" osmanlı tarihinde kadınlar felsefeyle ilgilenmek yerine erkekegemen toplumun o iğrenç kafesinde "bilge" erkeklerinin kıçını toplamakla yükümlü kılındı.
Kadın erkek eşitliği denince hala kıllı sırtları ürperen erkekleri gördüğümde, bir muhafazakar müslüman'a katılmak zorunda kaldım istisnai olarak.
"erkekten filozof cikmis ta ne olmus? bugune kadar hangi filozof insanligin bi ... derman olmus ?
insanlık hala arkaik problemlerini çözememişken, bağnazlığından, vahşiliğinden kurtulamamışken varsın bütün filozoflar erkek olsun, bütün bilim adamları, bütün liderler. nasıl olsa erkekegemen toplum "insan olmak" yolunda bir adım bile ileri gidememiş sayelerinde.

-casta fuit, domum servavit, lanam fecit-
"kocasına sadıktı, eve hizmet eder, yün eğirirdi"
 
Başlık temizlenmiştir. Dikkatimi çeken birkaç noktaya değineceğim:

1-) Arkadaşlar, bu başlık, cinsiyetçilik, feminizim/şovenizm, dalga geçmek için açılmamıştır. İçten bir soru ile açılmıştır. Weberian sosyal teorisinden tutun da, ilk insanlığın içerisinde bulunduğu durumlara kadar uzanabilen bir yelpazeye yayılabilecek bir konuyu ''karı milleti'', ''erkek milleti'' muhabbetine ya da karşılıklı, seviyesiz atışmaya çevirmeyin. Bu tip bir derdiniz varsa, irc.turkrock.com var bu iş için. Belirli bir seviyeyi tutturamayacaksanız, yazmayın.
2-) Türkçe'de ü, ş, ç, i, ö, ğ gibi harfler bulunmaktadır. Kullanmaktan çekinmeyin.
3-) Bir de, hem Türkçe'de, genel olarak da Latin alfabesinde ve diğer pek çok alfabede, ''noktalama işareti'' denen ilginç küçük şekiller var. Cümlelerinizi, uzayıp giden ve başı sonu belli olmayan paragraflara çevirmeyin.
4-) Ortaya ucu açık, ''felsefi'' bir laf atıp kaybolmayın, ya açıklayın ne demek istediğinizi (örn. heavy_woman'ın ard arda dizdiği garip deklarasyonlar) sakince açıklayabilirsiniz... dur, ne ''bilirsiniz''i, açıkLAYIN.

Şimdi, basitçe konuya değinirsem, Hobbes'ın, erkeklerin birbirleriyle savaşına dayandıracağım kadınların genel olarak metalaştırılması ve/veya pek çok alanda erkekler ile mücadele etmek zorunda kalmalarına. Bu mevzubahis ''savaş'', sadece prestij için yapılmaktaydı. Erkeklerin öteden beri ''kendi objelerini'' (Freud'a göre) yakınında tutmaları ve çeşitli yollardan prestiji, diğer erkeklerin (Rakiplerinin) takdirlerini kazanmaya çalışmaları sonucunda, ''güzel kadını götürmek'' diye tabir edebileceğimiz eylem de bu prestije ciddi anlamda katkıda bulunan etmenler arasına girdi. Bu, doğal kapışma, sadece erkeklerin değil, ''insanların'' doğasındadır (Esas tabir, ''man''dir, erkek ya da insanlığın genelini kapsayabilir, konu çerçevesinde cinsi anlamını kullandım).

Bu savaş esnasında, erkekler genellikle ''savaşçı'' (fiziksel savaşçı) kimlikleri ile öne çıktıklarından ve, Freudian yönüne dönersek, objelerini 'koruduklarından' dolayı, kadınlar da aynı prestij savaşına farklı bir yaklaşım ile dahil oldular - kendilerinden, ataerkil toplumun ''beklediğini'' uygulayarak ya da bu uygulamaya olabildiğince yaklaşarak. Zira, insanın içindeki onaylanma ve takdir edilme güdüsü, fiziksel bir savaşı prestij aracı olarak kullanmayı o an için benimseyen ve sonrasında da benimseye devam eden, ''ataerkil'' denilebilecek toplumun isteğini kabul ederek kendisini gösterdi.

Şu anda mı? Şu anda pek bir şey değişmiş değil. Hala, kadınlar da, erkekler de, hemcinsleri ile sonu gelmez bir mücadele içerisindeler, saf prestij için. Üstüne, sadece modern toplumun liberal yaklaşımları ve karşı cinsleriyle girdikleri prestij savaşı eklendi o kadar.

Fakat, yanlış anlaşılmaması gereken bir nokta var: bu prestijin, dışarıdan gelmesi, en azından bir süredir anlaşılmaya başlandığı üzere, çok da şart olmayabilir. Kişilerin prensiplerine sadık kalmak gibi bir eylemle dahi kendi kendilerine olan sadakatleri de, benliğin içinden bir onay ve kişiliğin içsel prestijidir zaten.

(Not: Saat çok geç ve gerçekten bakamayacağım Hobbes mıydı Locke muydu diye... özürlerimi sunarım.)
 
Bence kadın felsefeci sayısının az olmasının sebebi , belirli bir konuya odaklanmaları yüzünden oldu : feminisim.

Mantıken feminismi savunan kadın felsefeci olması normal ama kendilerini sanki "sadece bu konuda felsefe yapabilirim , diğer konular erkeklerin egemenliğinde" diye kısıtlamaları veya belki de erkeklerin onları bu şekilde kısıtlaması bunun sebebidir.
 

Geri
Üst