Ben açıkçası, günümüzde bu konu ve doğurabileceği sonuçlar hakkında insanların yeterince bilgili ve dolayısıylada duyarlı olmadığını düşünüyorum. O kadar pasifize bir hale getirildiki bu olay, insanların umursamaması dışında; ülkedeki genel duruma baktığımızda insanların çoğunun günlük yaşamlarında Türkçe konuşmadıklarını görebilirsiniz! Bu ülkenin dili Türkçe-İngilizce tarzancası olma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor! Ve insanlar bunu umursamıyor! ''Amaaan, bana ne; bana giren çıkan mı var?'' havasında olan nice insan var! Ben bu konudaki en başa bela şeyi; anaokullarımıza kadar inen ''yabancı dille eğitim'' olarak görüyorum. Aman ha! Öncelikle, yabancı dil öğrenmek ve yabancı dille eğitim kavramlarını birbirinden çok keskin çizgiler ile ayırmamız lazım. Şunu söyleyerek, bu konudaki çizgimiz belirtmek isterim: Ben yabancı dille eğitime karşı, ancak en az bir yabancı dilin çok iyi öğrenilmesine taraftar olan bir insanım. Ve toplumda bu konuda çok fazla yanlış kanı hakim maalesef. Ben diyorumki, benim düşünceme göre; okullarda yabancı dille eğitim yapmak kafa sömürgeciliğinin ta kendisidir! Ve en tehlikeli sömürgecilikte kafaların sömürgeleştirilmesidir! Çünkü Batı' yı ve Doğu' nun yükselen değeri Japonya' yı örnek gösterip; bu bahanenin arkasına sığınılarak şirin gösterilmeye çalışılan ''yabancı dille eğitim'' konusunda şunu çok iyi bilmemiz lazım: Bugün dünya üzerinde söz sahibi olan bağımsız uluslardan hiçbirinin üniversitelerinde ''yabancı dille eğitim'' yoktur! Siz yurt dışında bir yerde Üniversitelerinizde yabancı dille eğitim varmı diye sorsanız, adamlar kendilerini hakarete uğramış kabul eder ve ''Biz sömürge değiliz'' cevabını yapıştırılar. (Bu konuda yurt dışında yaşayan arkadaşlarımızdan açıklama talep ediyorum) Bize yabancı dille eğitimi şirin göstermek adına örnek gösterilen ülkelerin toplumları, tamamen sivil hayatları içerisinde gittikleri kurslar ile yabancı dili öğrenmektedirler. Ülkemizde bu tip alışkanlıkların olmamasını ve ayağına gelecek yabancı dil eğitimini beklemeyi kalıplaştırmış mentaliteyi gördükçe gerçekten üzüldüğümüde belirtmek istiyorum. Ve kendime Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu' nun şu sözünü slogan olarak belirlemiş durumdayım: Türkçe giderse, Türkiye' de gider!
Senelerdir bizim içimize yerleştirilmeye çalışılan bir plan olduğuna inandığım bu konu hakkında, karşıt görüşlerimi bildirirken bile yabancı sözcüklere başvurmak zorunda kalmam bu sinsiliğin içimize işlemiş halinin en somut kanıtı değilmidir söyleyin lütfen? Çünkü bizi topla tüfekle ele geçiremediler; ve bunun sonucunda senelerin birikimi olan bu plan yürürlükte! Ve kristal berraklığında! Bir ülkeyi, bir ulusu, bir vatanı bir arada tutan şeylerden biride dil birliği değilmidir? O zaman sorarım size, bir vatanı sömürgeleştirmek için ilk önce onun dilini bozmaktan daha iyi bir yöntem geliyormu aklınıza? Çünkü dilimiz bozulursa, dinimizede tarihimizede yabancılaşırız! Nutuk' un bile sahtesini çıkarırlar! Atatürk' ün ''Türk Milleti çağdaşlığı hedef alarak muasır medeniyetler seviyesine çıkacaktır'' lafını ''Türk Milleti batıyı hedef alarak batı medeniyetlerinin seviyesine çıkacaktır'' şeklinde değiştirerek, yeni nesillere ve genç beyinlere bu yozluğu empoze ederler! Atatürk' ten fazla Atatürk' çü geçinen bazı akademisyenlerimizden hiçbiri de çıkıpta kamuoyuna Atatürk' ün ''Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.'' sözünü hatırlatmaz olur!
Kısacası, Türkçe bugün bu halde, ama iletişim çağında internetinde vasıtası ile bu güne kadar geçirdiği yozlaşmanın daha büyük bir çapını daha kısa sürede geçirmeye müsait bir konumda arkadaşlar. Ve kusura bakmayın ama, biz bu dile sahip çıkmazsak AB' ye mi diyeceğiz siz sahip çıkın diye!?
Hulki Cevizoğlu' nun ''Türkiye ve Türkçe Üzerine Oynanan Oyunlar'' adlı kitabından, çok önem verdiğim iki alıntı yaparak bitirmek istiyorum:
''Çağdaşlığın özünde kendi özgün kimliğini öne çıkarıp, diğerlerininkiyle harmanlamak ve karşılıklı etkileşimle birbiriyle alışverişte bulunmak var. Kendi kimliğine sahip çıkamayanlar, üzerine bir örtü gibi atılan yabancı kimlikle çağdaşlaşamaz.''
''Konfiçyüs' e 'Bir ülkeyi yönetmeye sen görevli olsaydın yapacağın ilk iş ne olurdu?' diye soruyorlar. Konfiçyüs: Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Eğer dil kusurlu ve özürlü olursa sözler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gerektiği gibi yapılamazsa gelenek ve kültür bozulur. Gelenek ve kültür bozulursa yargı da yanlış yola sapar. Yargı yoldan çıkarsa, şaşkınlığa düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki; hiçbir şey dil kadar önemli değildir.''
Aslında eğlenceli bir kişiliğim vardır ama insanların şunları anlamamakta ısrar etmesi kadar sinirlerimi bozan birşey yok. Şimdide birileri çıkıp ''Ne yani İngilizce öğrenmeyelimmi'' veya ''Tamam yerine ok yazınca ülkemi gidecek'' yazarsa gerçekten sinirden ağlarım.
Şimdi yapanlar buyursun, Türkçe/İngilizce Tarzancasına devam etsin...