Fotoğrafımdaki bizim evin kedisi Şurup. Sepetindeyken bir gün böyle bir hareket yaptı, ben de yarıldım gülmekten ve fotoğrafladık derhal🙂
Barrios yaygın bir latin soyadı. Ancak ben özellikle bir kişiye ithafen bu ismi almıştım. İspanyolcada "kenar mahalle, gecekondu semti, getto" gibi anlamları olduğunu bilmiyordum. Yabancı forumlarında beni Hispanik-Latin sananlar olurdu. Dert etmezdim, çünkü Latin Amerikan müziğine zaten bayılırım, olağanüstü müzisyenler çıkıyor adamlardan.
Agustin Barrios Mangore, gelmiş geçmiş en büyük klasik gitar virtüöz-bestecilerinden biri. Paraguaylı, herhalde Latinler istila etmeden evvel o toprakların yerlisi olan Guaranilerin soyundan geliyor. Ne yazık ki, kendi döneminden sonra unutulmuş ve Avrupa kıtasına gidemediği için de etkisi sınırlı kalmış bir besteci başlarda.
Klasik gitarcı John Williams sayesinde yeniden keşfediliyor ve bugün klasik gitar repertuarı onsuz düşünülemiyor. Lakabı "klasik gitarın Paganinisi". Barrios, besteci ile yorumcu arasındaki kimlik ayrışmasının olmadığı son kuşak bestecilerden. Aynı zamanda taşplağa ilk kayıt yapan klasik gitarcılardan (o zaman yemiyormuş herkesinki kayıt yapmaya, hata payı yok çünkü). Kimi yerlerde okuduğuma göre metal telli akustikler de kullanmış, ama bundan emin değilim. Olağanüstü tekniğe sahip ve muhtemelen biraz egzantrik bir karakter. Bir ara kafayı kırıp ismini tersten yazıyor (Nitsuga Mangore diye) ve sahneye etnik kökenini yansıtacak biçimde Guarani yerlilerinin kıyafetleri ile de çıkıyormuş. Biraz şairliği de var, muhtemelen de obsesif. Bir rivayete göre çalışma tekniği şöyle: 100 tane taş alıyor, çalıştığı parçayı hatasız çalınca bir taşı torbaya atıyor. Herhangi bir hata yaparsa, torbadaki tüm taşları geri döküp sıfırdan başlıyor. Yani üstüste 100 kez parçayı hatasız çalmaya çalışıyor !
Parçaları kazıktır, çünkü gitar klavyesine göre müziğini kolaylaştırmayıp teorik olarak doğru akorlar yazmaya odaklanmıştır. O nedenle dehşet streçler ve bareler vardır parçalarında. Hayatımda gördüğüm ilk çapraz bare tekniği de (birinci parmağın ucu yukarıda bir perdeye, aşağıda başka bir perdeye basar) onun Choro de Saudade isimli eserindedir.
Barrios'un beni ilk büyüleyen parçası La Cathedral idi (3 bölümdür, genellikle son iki bölüm birlikte icra edilir, ağır ancak kısa bir bölüm olan 2. bölüm, dehşet bir melodik ve ritmik coşkuya sahip olan 3. bölüme bağlanır. Sanırım sonradan Barrios bu iki kısmın önünde çalınan bir Prelüd yazmış, o da harikadır. 3 kısım birlikte çalındığında bir nevi Beethoven - Ay Işı Sonatı dinlemiş gibi olursunuz. Zaten Barrios'un özelliği romantik dönem armonisini kendi kültürel mirası olan Latin ve Guarani tınıları ile birleştirmesidir.)
Hiç dinlememiş olanlara tavsiyem, La Cathedral'e ek olarak Las Abejas (Arılar), Mazurka Appasionata, Vals No:3 ve "Una Limosna por el Amor de Dios" isimli parçalar ile başlamaları. Son yazdığım parça bir tremolo etüdü ve EL Ultima Cancion (Nihai şarkı) olarak da biliniyor. Yazdığı son parça, hakkında bir anekdot var. Barrios'un kapısına gelen bir dilenci sadaka istiyor (zaten "Una Limosna por el Amor de Dios" = "Allah rızası için bir sadaka" gibi bir şey oluyor sanırım) Deniyor ki, Barrios bu esnada ölümünün yakın olduğunu hissetmiş. Parçanın başında gitarın verdiği vurgular da, dilencinin Barrios'un kapısını çaldığı zaman kullandığı ritm imiş 🙂
Nadiren kullanıyorum, ancak Facebook avatarım Barrios'un bir fotoğrafı...