Murathan Mungan

Herkes Ve Birkaç Kişi


Yağmur Herkese Yağar
Güneş Isıtır Herkesi
Mevsimler Herkes İçindir
Yalnız Çığ Altında Kalan
Sele Kapıl*n Her Zaman Birkaç Kişi

Herkes İçindir Aşk Da Ayrılık Da
Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan
Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık
Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan
MuratHan mungan
 
Cornflakegirl demiş ki:
HornyDevil demiş ki:
Cornflakegirl demiş ki:
Ya demin ilginç birşey yaptım yani en azıdnan hayatımda ilk kez yaptım diyebilirim 🙂 Murathan mungana bir mail yazdım içimden geldi ona hissettiklerimi anlattım kendisinin beni tamamladığını düşünüyorumbilmiyorum cevap verirmi ama yazdıklarımı okuyacağını düşünmek bile beni mutlu ediyor 😉

Kitaplarına göz diktim haberin olsun 😉
Yaz geçer ilk basımı kaybettim zaten .. oyüzden diğer bütün murathan kitaplarımı paylaşabilirim turkrock kitap kulübüyle 🙂

Hadi ya tüh be 🙁 ama kitap klubü sayfasına bak sen bi ara buluşalım diyoruz..sende katıl senide konseye alıcaz 😀
 
Murathan Mungan şiir dünyasının ilahlarından biridir bence.Yaz geçer kitabını okudukça ağlarım,eski anılar canlanır...
Bizim psikoloji hocası Murathan Mungan'ın akrabası,her yıl aile fertleri Mardin'de toplanırlarmış,Murathan Mungan da gidermiş ama bizim hoca onu görünce heyecandan bayılırım diyerekten gitmiyor 😛
 
LynyrdSkynyrd demiş ki:
Murathan Mungan şiir dünyasının ilahlarından biridir bence.Yaz geçer kitabını okudukça ağlarım,eski anılar canlanır...
Bizim psikoloji hocası Murathan Mungan'ın akrabası,her yıl aile fertleri Mardin'de toplanırlarmış,Murathan Mungan da gidermiş ama bizim hoca onu görünce heyecandan bayılırım diyerekten gitmiyor 😛

Benim bildiğim kadarıyla murathan munganın aşireti tarafından mardine girmesi yasaklanmış :? Hatta kendiside bir yazısında yazmıştı sanki yaptığı tercihler :!: dolayısıyla aşireti ve ailesi karşı çıkmış ona ama kimin umrunda o bir MURATHAN MUNGAN olmuş ... 😉
 
Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan, hatta ardından bir tane
daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar,onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız.Bundan sonra ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz.Kendimize, çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile çıkınca,emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz.
Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır.Eğer şimdi değil ise ne zaman?Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır.En iyisi bunu kabul edip, her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir.
En sevdiğim sözlerden biri Alfred D. Souza'ya aittir.Der ki; "Uzun zamandan beridir hayatın -gerçek hayatın- başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım. Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken bir şey, bitmemiş bir iş, hizmet edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu.Sonra hayat başlayacaktı. Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı."
Bu görüş açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi.Mutluluk yoldur.
Öyleyse sahip olduğunuz her anın kıymetini bilin ve mutluluğu,
vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için ona daha
fazla değer verin.Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez.
Öyleyse ,
okulu bitirene kadar,
100 milyar kazanana kadar,
Çocuklarınız olana kadar,
çocuklarınız evden ayrılana kadar,
İşe başlayana kadar,
Evlenene kadar,
Cuma gecesine kadar,
Pazar sabahına kadar,
Yeni bir araba,
yada ev alana kadar,
Borçları ödeyene kadar,
İlkbahara kadar,
Yaza kadar,
Sonbahara kadar,
kışa kadar,
maaş gününe kadar,
şarkınız söylenene kadar,
emekli olana kadar,
ölene kadar....
MUTLU OLMAK İÇİN İÇİNDE BULUNDUÐUNUZ "AN" DAN DAHA İYİ
BİR ZAMAN
OLDUÐUNA KARAR VERMEK İÇİN BEKLEMEKTEN VAZGEÇİN.
MUTLULUK BİR VARIŞ DEÐİL, BİR YOLCULUKTUR.
"PEK ÇOKLARI MUTLULUÐU İNSANDAN DAHA YÜKSEKTE ARARLAR,
BAZILARI DA
DAHA ALÇAKTA.
OYSA MUTLULUK İNSANIN BOYU HİZASINDADIR

Unutmayın "YARIN KİMSEYE VAAD EDİLMEMİŞTİR"
 
GECE NÖBETİ

Daha az seviyorum seni..
Giderek daha az..
Unutur gibi seviyorum..
Azala azala..
Aramızdaki uzaklığın karanlığında..

Geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
Daha az seviyorum seni..
Kendini iyileştiren bir yara gibi..
Daha az ..
Ve zamanla..

Sen geceyi tutuyorsun ..ben nöbetini..
Uzak dağ kışlalarında..
Görmüyoruz birbirimizi..
Usul usul sis iniyor..
Kopmuş yollara..
Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..
Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..
Sevgilim sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..

Artık daha az seviyorum seni..
Unutur gibi..ölür gibi daha az..
Yeniden ödetiyorum kendime
Onca aşkın öğretemediğini..
Kolay değildi..
Yalnızca sevgilimi değil..evledımı da kaybettim ben..
Kaç acı birden imtihan etti beni..
Bir tek gece vardır insanın hayatında..
Ömür boyu sürer nöbeti..
Bu da öyleydi..
İyi ol..
Sağ ol..
Uzak ol..
Ama bir daha görme beni..

Murathan Mungan
 
UNUTMADIK!!!

Yaralı bayramlar geçti
Mevsimler, bütün anlamlarıyla
Yüreğin koyu yerinde birikenler
Kendi takvimleriyle gelip geçtiler
Gelip geçti şehirler ve ölüler
Unutmadık
Topraktan çobanyıldızına değin
Hey yer
Her şey
Mümkündü
Nazım kadar coşkulu
Aragon kadar aşık
Lorca kadar yaralıydık
Unutmadık
Orada bir coğrafya yağmalanıyor
Orada gazetelerin ofset baskısı
Orada yeniden yazıyorlar 835 satır
Ve umudunu kaybetmeyen şehirler
Gökyüzünün karanlık kefeniyle örtük
Yıldızların delik deşik ettiği ölüleriz
Adsız ölüleriz
Adları bir coğrafya ile yan yana yazılan
Gövdelerinizi unutmadık, unutmadık hiçbirinizi
Savaşlar ve pazarlar çağıydı
Aynı silahlardı kullandığımız
Aynı çarşılar aynı kandı
Sevgiye ve kurşuna açılmayan yüreklerden geçtik
Pusu yataklarından, dağılmış bahçelerden
Viran tarihten
Uykuları çevik, namlularını oğulları gibi seven
Çocuklar gibi kusup
Kırda gelincikler gibi gülümseyen
Müsademe çocuklarını gördük
Geçip gidiyorlardı
Tarihin en uzun gecesinden
Pazarlarda aynı kan
Aynı paranın değiş tokuşunda
Karanlık çarşılar
Aynı kanlı tarih her defasında
Bir biz kaldık bu kadar içindeyken hayatın
Ölüme yakın duran
Bir de on binlerin korosunda haykıran
İntifada intifada intifada
İki güzelliğimiz vardı bizim
Ufkumuzdan inen
Ve bir daha geri dönmeyen iki güzelliğimiz
Birini kurşunlar, ötekini ofset baskılı resimler aldı
Otuz üç kurşun sıkıldı her birimize
Kutuplar kadar uzak, baba ocağı kadar yakın
Doğunun gündüz ve gecelerinde
Otuz üç yıldız
Hala ışığını gönderiyor bize
Birkaç çakmaktaşı cebimde gezdirdiğim
Birkaç karanfil
Yol için ipek, uyku için maya
Kalbiniz için
Kara bir yemin gibi çırılçıplak
Kelimeler getirdim
Kaybolmuş yüzyılların vatanında
Ölümün erken takibe aldığı çocuklar
Dağlarda değilim sizinle birlik
Yalnızca mataranıza su vermeye geldim
Nazım kadar coşkulu
Aragon kadar aşık
Lorca kadar yaralı
Serap ile hakikat arası
Çağın aşamadığı uçurumlarda
Gider gelirim gider gelirim
Efsanelerin çeşitlendigi yol ağızlarindaki büyük kamaşma
Anda gizlenen zaman
Ateşin avesta dili
Bitkiler, otlar, kökler
Dağlanmış dil, narın rengi
On binlerin dönüştüğü uğuldarken
Doğunun yeni defteri
Topraktan çobanyıldızına değin
Her yer her şey karanlık bir pusuda
Yazının, tekerleğin, tarihin
İlk çocuklarından
Ey büyük mezopotamya
İki bin yıllık gece
Dön geri bak
Kardeşlerim ölüyor kalbimin doğuşunda
Murathan MUNGAN
 
ben yeni okumaya başladım ve direkt beni çekti. hemen ertesi gün gidip başka kitaplarınıda aldım. Gerçekten çok güzel yazıyor ve duygularından korkmuyor.
 
GECE VE MÜZİK
Ne zaman otursam gecenin başına
Ne zaman müziğin;
yazamıyorum sözünü etmek istemediğim şeyleri
birbirinden ışığını saklayan uzak yıldızlar gibi
çekiliyor herşey kendi karanlığına
parmak uçlarımda yıldız tozlarıyla kapıyorum gözlerimi
Ey ruhumun en büyük şartı olan tedirginlik!
Şimdi saat on iki
Şimdi gece ve müzik

Ne zaman otursam gecenin başına
Ne zaman müziğin
göçüyorum boş kağıdın sessizliğine
kalbim, kapatılmış kireç kuyusu akıyor kendine
bakıyorum gençliğim geçiyor uzaktan
dudaklarında bir ıslık
kitapların on lira olduğu zamanlardan

anayurdum gece, kalbimi yazdım mürekkebinle

gün bir çocuk, yaralanmış
akşamın kıyılarına vuran
yürekteki gizli yemin
gidiyor bir şiirden ötekine
ardında yıkılmış kentler
bayındır düşler var ilerde
gün bir çocuk, yaralanmış
ütopyaları kalelerle değiştiren
güdümlü gündüzlerde

anayurdum gece,
öt pelerinini ışıkları sönmüş odalarda
radyo dinleyen çocukların üstüne

saf kokunun sindiği oturma odaları
zamanın tortusu eşyaların duruşunda
duvarlarda içi boşalmış resimler
yıllardır dağılmayan bir sis
akşam yemeklerinin yendiği muşamba masada
kilit altına alınmış duygular, düşünceler
bütün tetikler çekili durur
gerginliğin geometrik nizamında
ışıkları yanmamış akşam alacası
okul dönüşü saat beş radyoda fasıl çalar
bütün gün iç geçiren
ölgün kadın yüzleri sobanın etrafında
ağrı eşiği alçak,
acı frekansı yüksek
okul ve aile birliğinde parçalanmış çocuklar
bir oda, bir dönümlük dünya
kol demiri iner az sonra
çıplak yara gençlik
günden geceye ilerleyen
yüksek gerilim hattında

odam, yaralı hayvan
gecenin gümüş alaşımında gölgelenen eşyalar
müziğin dördüncü duvarı, karanlığın kundağı
sarıyor gündüzün yaralarını
kendime yerleşmek, kendimden uzaklaşmak için gözlerimi kapıyorum
dinliyorum uçurumlara oturmuş ağaçlar gibi başka odalardaki yalnızlıkları

odam yasak kitaplar
suç ortağı şiirler
sevdiğim bir kaç poster
odam bir karaduygu fotoğrafı
o çember zaman içinde
yoktu ki varolmanın başka yolları
yastığımın altında
tutukluk yapmaz silahım
uykumu bekleyen kelimeler

geri dönüyorum
geçmişte çalınan bir gecenin kapılarından
yarım kalmış bir sevişme hatırlıyorum
bir daha hiç tamamlanmamış olan
sonra bir diğerini, bir diğerini daha
derken dağılmış kristal
odalarda sızlayan

sonra seni
siyah motorsikletli çocuk
deri ceketin odamın duvarında asılı kaldı
yıllar yılı birbirimizi paralamaktan
vazgeçip seviştiğimiz ilk ve tek akşamdı
benim için sus payı bir kaç şiirsin artık eski hatıra
ya sen ne yaptın bunca zaman
değişmesi gerekeni sağlaştırmaktan başka

bak duyuyor musun
Deep Purple, Led Zeppelin
Emerson, Lake and Palmer
plak zarflarında yitirdiğimiz ritüel
bugün birinci viteste yaşıyormuş gibi
bir duyguya kapılıyor musun ara sırada olsa
buluştuğun birileri var mı
gecenin, müziğin, şiirin toprak hattında
kapamadan gittiğin arka kapı
bak açık duruyor hala
uğrar mısın bir gün unuttuğun ceketini almaya

Hırsızlığın ürpertili monologu:
Kendime hayatımı anlatıyorum
Daha o zamanlar biliyordum
Yapmaya çalıştığım her şeyin
Kendime hayatımı anlatmak olduğunu.
Sözcükleri sevmeyi, büyütmeyi, büyülemeyi,
onları sivriltip silah yapmayı, yaralamayı da
süsleyip gönül almayı da
aynı zamanlarda öğrendim.
Sözcüklerin karbon ve elmas gücünü keşfettim.
Gecenin geometrisinde, müziğin matematiğinde
Saklı duruyor şimdi gizli sözlüğüm
Uzakta değil
Hırsızlığın ürpertili monologu
dilimin ucunda siyanürüm.

Duvarlarda uzak bir geleceğin koyu gölgeleri
Şiirlerimizi okurduk mahcup bir fısıltıyla
plaklar dinletirdik birbirimize, filmler anlatırdık
Sonra gizlerimizi vermeye gelirdi sıra
dünyayı anlamanın yakıcı isteğiyle
gömüldüğümüz kitaplar, genç ölenlerin matemi...
Hiçbir şey ilham vermezdi aşka ve kavgaya
Eric Clapton'ın gitarı, Genesis'in tarihi
ve Ayın öteki yüzü kadar
Şimdi radyoyu açsam
Biliyorum dünyanın bütün radyolarındasınız
Gençliğini kirletilmiş takvimlerde yaşayanlar!

Artık ne montumun cebindeki çakı
Ne yüreğimde tetiği düşmüş sözcükler
Çok zaman oldu
Odamızın kapısını çekip
O evlerden çıkalı
Ellerimizi ve yüreğimizi kirletmeden geçtik
vahşetin yakın tarihinden
ucuza yaralandık, pahalıya ölmedik
Biz radyonun son çocukları

anayurdum gece,
ört pelerinini ıslığını yenileyen
çocukların üstüne

gece ve müzik
kapanış programı
bu kitabın da
kili dağılıyor
kendime yazdığım serüvenin
her şiir tabletler halinde bölünüyor birbirine
çoğalıyor birbirinin içinden
gündelik dile transpoze edilmiş şarkıların
biliyorum, kimi derin yaralar okunmaz kalp ağrısı
kırgınlıklarım
kimi eski hatıra ecza dolaplarında saklı mırıldanlıklarım
MURATHAN MUNGAN
 
HERKES VE BİRKAÇ KİŞİ

Yağmur Herkese Yağar
Güneş Isıtır Herkesi
Mevsimler Herkes İçindir
Yalnız Çığ Altında Kalan
Sele Kapıl*n Her Zaman Birkaç Kişi

Herkes İçindir Aşk Da Ayrılık Da
Yalnızca Birkaç Kişi Ölür Acıdan
Eskiden Ölümle Tartılırdı Ayrılık
Kiminin Hayatı Yalnızca Unutkanlıktan

MURATHAN MUNGAN
 
BİR YILIN SON GÜNLERİ

Bir yıl daha bitiyor, düşlerim, tasalarım, yarım kalmış onca şey,
Her yıl biraz daha kısalıyor bir öncekinden
Bana mı öyle geliyor
Yoksa daha mı hızlı ilerliyor zaman insan yaşlanırken
Kırdım mı, incittim mi birilerini
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yaşadıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim, dostluklarımı, ilişkilerimi
Çoğalttım mı ????
Gözlerim çocukluk fotoğraflarımda mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi,
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Ödünç aldığım kitapları geri verdim mi?
Geri verdim mi aldıklarımı;
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı hala sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşlerimi, bakırlarımı, cila geçmeli ahşaplarıma
Ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları ??? etmemeli ağzımdan
Hançer kıvamındaki o kara mızrak tadını
Şimdi oturup uzun bir hasretlik mektubu yazmalıyım
Sonra köşe başından bir demet çiçek alıp öyle başlamalıyım akşama
Yeni bir yıla
Ama nedense her şeyin tadı dağılıyor ağzımda
Bir sap çiçek mi taşısam yoksa ağzımın kıyısında
Aydınlık rengi vursun diye gözlerimdeki buluta

MURATHAN MUNGAN
 
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını,
takvim tutmazlığını..
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı..
Daha o gün anlamalıydım..
Benim sana erken,
senin bana geç kaldığını...

Murathan MUNGAN
 
murathan mungan şiirlerine tek bir kelime diyecek lafım yok çoğu zaman bende evet güzel diyorum ama bide sanatçıların kişilikleri vardır cihangirin sosyetesi dediğim aşk yazarı cezmi ersöz den bir farkını göremiyorumda kendisinin bence şiirlerindeki duygusal adama dönüp biraz daha insancıl olmalı yoksa herkes beşinci kattan sadece tepeden gördüğü insanlara dizeler yazar... saçlılar keller kelleşmeye yakın olanlar biraz daha aşağıya in murathan mungan mesela cihangirde bodrum katı evleri var onlardan al bi tane ama biraz da sokağa çık yoksa sadece kırmızı donlar beyaz donlar yazarsın.murathan mungan şiirlerinden sevdiklerim olsada kişilik olarak geçer olmadığı için pek kabul görmüyorum.kişilik santçıdan önemli husustur .
 
tek okuduğum kitabı üç aynalı kırk oda.3 ayrı hikaye anlatılıyo içinde ve belden aşşa ifadeler sıklıkla geçiyo. ama yine de ilgimi çeken sürükleyici bir kitap okumak isteyenlere tavsiye edebilirim..
 
ÇIPLAK

iki çıplak yara

iki çıplak düşman

şimdi karşı karşıya

artık herşey olabilir

artık bütün dünya karanlık imkan

geç geçebilirsen ruhum

bir daha buralardan



aşktaki düşmanlık değil

düşmanlıktaki aşk

onları şimdi birbirinden ayıran

ruh ölür, beden unutur

av kurtulur kendine kurduğu

mazinin tuzağından



kendinin sonuna geldi mi

yeniden görür insan

çıplak hüküm, acı özgürlük!

kana karışan aşk zamana intikamla sızar

bilirim, çok geçtim buralardan

benim zaferim ayrıldıktan sonra başlar



aşkta zafer olmadığını anlayana kadar


Murathan Mungan
 

Geri
Üst