Orhan Veli Kanık

orhan velinin bu forumda bulunmaması yazık olurdu.kendisi genc yasta ölmüs bi sairimiz.siirleri tekrar tekrar okunabilir nitelikte.heceyle de yazmıs ancak daha sonra türk siirine serbest ölcü kavramını getirmis,ölcü ve uyagı tamamen yıkmıstır.her siirinde onun yasamından bi parca görebilirsiniz,avarelikleri,rakı sofrası ve mezeleri,askları,kediler,ve tabi ki istanbul! türk siirinin okunası sairlerindendir kanımca
 
Garip akımı'nın yatatıcılarından,enteresan bir şekilde toplumun her kesiminden,bilinen ve sevilen bir şair.Belkide edebiyat tarihimizin,ilk bohem kişiliklerinden biriydi,şiirleri de kendisi'de toplum dışı ve garip'ti(kelimenin olumlu anlamıyla)
 
Çok şaşırdım ordan veli başlığının altında bu kadar az yazı olmasına. Ben de zamanında kendi hazırladığım Orhan Veli yazısını yollayayım dedim.



orhan_veli.jpg

1914'te doğdum. 1 yaşında kurbağadan korktum. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13'te Oktay Rifat'ı, 16'da Melih Cevdet'i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18'de rakıya başladım. 19'dan sonra avarelik devrim başlar. 20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25'te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum. Hiç evlenmedim, şimdi askerim"

Kendi cümleleriyle böyle tanımlıyordu Orhan Veli Hayatını.


Hayatı
Orhan Veli 13 Nisan 1914'te İstanbul'da doğdu. Annesi Fatma Nigar hanım,babası Mehmet Veli Bey idi. Veli bey Osmanlı Döneminde Muzıka-yı Hümayun'da bulunuyordu. Cumhuriyetten sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi oldu.

ethemkucuk.jpg



Orhan Veli'nin çocukluğu Beykoz ver Beşiktaş'ta geçti. Önce Beşiktaş'ta bir ilkokula yazıldı, bir yıl sonra Galatasaray Lisesi'nin İlkokul kısmına yatılı olarak yazıldı. Orhan Veli'nin Fransızcaya kabiliyeti o zaman keşvedildi. İlk dört sınıfı burada okuyan Orhan Veli,1925 yılında, Ankara'da çalışan babasının arzusu üzerine annesi ile beraber Ankara'ya gitti. Gazi ilkokulu'nun beşinci sınıfına yazıldı. Bir yıl sonra Ankara Lisesi'ne yatılı verildi.Orhan Veli'nin edebiyata ilgisi daha ilkokuldan başlamıştı. Her akşam kütüphaneye koşar, saatlerce okurdu. O yıllarda yayınlanan Çocuk Dünyası adlı dergide ilk hikayesi basılmıştı.

orhanveli2.jpg

Orhan Veli, Şinasi, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday

Lisenin ilk yıllarında edebiyat hocası Ahmet Hamdi Tanpınar'dı.Orhan Veli, lisedeyken Tanpınar'dan çok destek görmüştü. Orhan Veli, ilkokulun son sınıfında Oktay Rıfat'la, lisenin birinci sınıfında Melih Cevdet ile karşılaşmıştı. Üç edebiyat meraklısı genç, sürekli sanat,edebiyat sohbetleri yapıyorlardı. Lisede "Sesimiz" adlı bir dergi çıkarttılar.

Orhan Veli,1932 yılında Ankara Lisesi'ni bitirdi. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi, Felsefe bölümüne yazıldı. 1933'te Edebiyat Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanı oldu.1935 yılında fakülteyi bitirmeden bıraktı. Galatasaray Lisesi'nde öğretmen yardımcılığı yaptı. Daha sonra Ankara'ya giderek PTT Genel Müdürlüğü Telgraf İşleri'nde memur oldu. 1942'ye kadar burada çalıştı ve bu tarihte askerlik görevine başladı. 1945'te teğmen rütbesi ile terhis edildi. Milli Eğitim Bakanlığı tercüme bürosuna girdi ve burada iki yıl çalıştı. Daha sonra bakanlıktan ayrıldı ve Yaprak adlı sanat dergisi çıkarmaya başladı. 10 Kasım 1950 gecesi birkaç günlüğüne geldiği Ankara'da bir belediye çukuruna düştü ve başından yaralandı. Daha sonra İstanbul'a geldi. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği sırasında fenalaştı ve hastaneye kaldırıldı. Aynı gece saat 23:20 de hayatını kaybetti.


Seçme Eserleri

Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.


KİTABE-İ SENGİ MEZAR I

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar;
Hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye


KİTABE-İ SENGİ MEZAR II

Mesele falan değildi öyle,
To be or not to be kendisi için;
Bir akşam uyudu;
Uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler.
Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince...
Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

KİTABE-İ SENGİ MEZAR III

Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matrasında dudaklarının izi;
Öyle bir rüzgar ki,
Kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigar.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
"Ölüm Allah'ın emri,
"Ayrılık olmasaydı.



İstanbul'u Dinliyorum

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhanelerıyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geciyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;
Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.

Eskiler Alıyorum

Eskiler alıyorum
Alıp yıldız yapıyorum
Musiki ruhun gıdasıdır
Musikiye bayılıyorum

Şiir yazıyorum
Şiir yazıp eskiler alıyorum
Eskiler verip musikiler alıyorum

Bir de rakı şişesinde balık olsam

Güzel Havalar
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum.
Eve ekmekle tuz götürmeyi;
Böyle havalarda unuttum.
Şiir yazma hastalığım;
Hep böyle havalarda nüksetti.
Beni bu güzel havalar mahvetti.



 
Şiirde devrimin allahını yapmış, en sevdiğim şair, sürrealizmin babası.Onunla içip konuşabilmeyi çok isterdim.

Güzel kadınları severim.
İşçi kadınları da severim.
Güzel işçi kadınları daha çok severim.

Orhan Veli
 
GARİP
Garibim...
Ne güzel var avutacak gönlümü bu şehirde,
Ne de tanıdık bir çehre...
Bir tren sesi duymaya göreyim,
İki gözüm iki çeşme...


Selam olsun "Garip"lerin ustasına...
 
İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.

Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.

Dalgacı Mahmut ahh ahh.. üniversitedeyken OrhanVeli
gecesi düzenlemiştik ve bu şiir o kadar dilime dolandı ve o kadar güzel ki, okurken bile
tebessüm etmemek mümkün değil..
 
şahsen ben bu adamı pek sevmem tamam kafiyesiz şiiri bende çok severim ve taraftrıyım ama bir elinde cımbız bir elinde ayna umurundamı dünya diye duygusuz şiirde olmazki.....
 
birdenbire

her şey birdenbire oldu.
birdenbire vurdu gün ışığı yere;
gökyüzü birdenbire oldu;
mavi birdenbire.
her şey birdenbire oldu;
birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
yemiş birdenbire oldu.

birdenbire,
birdenbire;
her şey birdenbire oldu.
kız birdenbire, oğlan birdenbire;
yollar, kırlar, kediler, insanlar...
aşk birdenbire oldu,
sevinç birdenbire.
 
hurriyete dogru

gün doğmadan,
deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
içinde bir iş görmenin saadeti,
gideceksin;
gideceksin ırıpların çalkantısında.
balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
sevineceksin.
ağları silkeledikçe
deniz gelecek eline pul pul;
ruhları sustuğu vakit martıların,
kayalıklardaki mezarlarında,
birden,
bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
denizkızları mı dersin, şenlikler cümbüşler mi?
gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı?
heeeey!
ne duruyorsun be, at kendini denize;
geride bekliyenin varmış, aldırma;
görmüyor musun, her yanda hürriyet;
yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
git gidebildiğin yere.
 
mahallemdeki akşamlar için

kımıldanır mahallemin daralan ruhu
basma perdelerimde gün batarken.
atıp saatler süren uykusunu
odama uzanır akasyam pencereden.

kırmızı uzak damlarda bir serinleme,
uyanır gündüz uykusundan evler,
kapılarda işleri ellerinde
kadınlar giyinip kocalarını bekler.

iyi insanların ruhudur yakınlaşır,
takunya sesleri gelir evlerden,
yalnız bu dem rahat bir dünya taşır
bin mihnet dolu kafasında yorgun beden.

her şeyin geliş saatidir akşam
mahallede ömürler akşamüstü başlar;
hepsi burda buluşmaya gelir akşam,
başka dünyalardan ayaklar, başlar...
 
eski karim

nedendir, biliyor musun;
her gece rüyama girişin,
her gece şeytana uyuşum,
bembeyaz çarşafların üstünde;
nedendir, biliyor musun?
seni hâlâ seviyorum, eski karım.

ama ne kadınsın, biliyor musun!
 
zilli şiir

biz memurlar,
saat dokuzda, saat on ikide, saat beşte,
biz bizeyizdir caddelerde.
böyle yazmış yazımızı ulu tanrı;
ya paydos zilini bekleriz,
ya aybaşını.

orhan veli
 
acsam ruzgara

ne hoş, ey güzel tanrım, ne hoş
magillerde sefer etmek!
bir sahilden çözülüp gitmek
düşünceler gibi başıboş.

açsam rüzgara yelkenimi;
dolaşsam ben de deniz
ve bir sabah vakti, kimsesiz
bir limanda bulsam kendimi.

bir limanda, büyük ve beyaza.
mercan adalarda bir limana.
beyaz bulutların ardından
gelse altın ışıklı bir yaz.

doldursa içimi orada
baygın kokusu iğdelerin.
bilmese tadını kederin
bu her alemden uzak ada.

konsa rüya dolu köşkümün
çiçekli dalına serçeler.
renklerle çözülse geceler,
nar bahçelerinde geçse gün.

her gün aheste mavnaların
görsem açıktan geçişini
ve her aksam dizilisini
ufukta mermer adaların.

ne hoş. ey tanrım, ne hoş!
iller, göller, kıtalar asmak.
ne hoş deniz dolaşmak
düşünceler gibi başıboş.

versem kendimi bütün
bir yelkenli olup engine;
kansam bir an güzelliğine
kuşlar gibi serseri ömrün.
 

Geri
Üst