Raporluyorum

olm boyle ofisler, depolar, toplanti odalari, onemli gun kutlamalari falan diyonuz gozumde amerikan dizileri gibi sahneler canlaniyor. Harbi o kafalarda misiniz yoksa 3+1 evin salonunu toplanti odasi diye yutturuyolar mi :wacky:
 
Aslında biz gizli bir tarikatız, haydi söyleyelim beyler... Burada biletli bir tek sen varsın. Buzlu bademler, krem şantiler ohoooo. : )

Geldin gördün kardeşim, maç günü gayet kafasını kurtaran ve takıma destek veren adamlarız yani... Mesai saatlerinde biraz andavallaşabiliyoruz onu da mazur gör. 😀
 
Beyler günaydın..

Bugün şirketin altındaki kafede tost yerken, bizim eksi forum'dan Tribula'ya (Ertan) rastladım. Adamla yıllardır "içelim, sıçalım, alkolün dibine vuralım" diye planlar yaparken tamamen spontane bi karşılaşma oldu, (ki zaten benim hayatımda bu tür karşılaşmalar çokça yaşanmaktadır. Referans için Purgatory nickli arkadaşa sorabilirsiniz😀), vay amk. Ha bu arada konuştuğumuzdan beri hiç face to face görüşmediğimizi de belirtmek isterim.

Neyse işte diyeceğim odur ki; eski kız arkadaşlardan tutunda, 15 yıldır ailevi problemlerden dolayı görüşmediğimiz, yurt dışında yaşayan kuzenimle Türkiye'deki bi tatil beldesinde karşılaşıp ailelerin barışmasını sağlamak gibi bi ton enteresan olaylar yaşadım ve bu tür karşılaşmalar bazen beni de şaşırtıyor.

Spoiler

"Olum Ayhan ibnesi iddaa'dan 8.000 tl tutturmuş lan"
"G*t o ya.."
"Sorma amk. İçip sıçıyordur şimdi ahahaha"
"Çay?"
"İçerim panpa"

Spoiler
 
Dün akşam dönüşte müziğe dalıp evi geçtim, taa sitenin en sonuna kadar gitmişim dünyadan kopuk halde. Sonra headbang yapa yapa geri döndüm anasını satayım haha. Long live diye boşuna demiyoruz.

Heavy Metal'sin bizim canımız
Siyahla siyah akar kanımız...

"O an" şarkısını da paylaşalım:


 
Abi valla bu yeni nesil soft gruplardan Incubus diye bir grup çıkınca bunlar isim değiştirdi, orada biraz karıştı. Benim bildiğim Beyond the Unknown'dan önce Serpent Temptation var (ki o da hayvan bir albüm) Incubus adıyla. Sonra Opprobrium olduklarında da albüm çıkardılar diye biliyorum ama tam emin değilim, daha doğrusu tam hakim değilim oraya.

Bu arada, Sepultura denince benim için 1 numara Beneath the Remains. : ) Hep öyle devam etseler hayatımın en özel gruplarından biri olabilirdi Sepultura.

Güzel çağrışım oluyor bak böyle dimi. Sen de bana Sepultura'yı hatırlattın, bu akşam Beneath the Remains'i atalım komple, dinleyelim kana kana.
 
Biraz da yiyecek-içecek mevzusu açalım...

Daha önce yazdım mı bilmiyorum fakat şu yaz sonlarından beri yeni bir favori biram var: Hoegaarden...

Buğulu görüntüsü olan biraları ben pek tutmuyorum, hani dışarı çıksam tercihim Corona/Tuborg Gold ekseninde oluyor; fakat şu Hoegaarden gerçekten farklı bir bira. İlk içtiğimde hoşuma gitmişti fakat kafam baya iyiydi, ayıkken de bir kaç kere bulup içtim aynı tadı verdi. Diğerlerine göre biraz pahalı diyeceğim ama ucuz bira mı kaldı zaten artık? Bulduğumda 1-2 şişe alıyorum mutlaka, yanılmıyorsam Belçika birası bu.

Kadıköylüler için söyleyeyim hatta; eskiden beri Moda'da MKM tekel işini iyi götürüyordu kendince, eşşolusular ufak esnafı da öldürdüler orada hatta, fakat son zamanlarda ne zaman gitsek refları bomboş ve bira çeşitliliği ölü durumdaydı. Ali Usta'nın sırasından ilerlerken, Kırıntı'nın oraya dönüşte tam köşede Becks tabelalı bir tekel var. Son zamanlarda gördüğüm en geniş bira stoğuna sahip, aslında eskiden de alırdık oradan ama bir zamandır boşlamışız; herifler de bu süre zarfında fena gelişmişler.

Oradaki bira dolabının karşısına bir geçin, şöyle 10 saniye manzarayı izleyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız. : )
 
İstanbul sallandı, aman dikkat etsin herkes. Taksim'de baya baya hissedildi. Milletteki bu telaş hali çok kötü, psikolojiyi bozuyor.
 
Dün buzlanmadan çok çektik... Gümüşsuyu'nda 2 otobüs ve 1 sivil araç yokuşun başlarında birbirine girince (allahtan yokuşun başında oldu kaza, yoksa denize kadar yolları var) bizim otobüsün güzergah iptal oldu. Mecbur Elmadağ üzerinden Osmanbey'e yöneldi, Halaskargazi Caddesi ilerisine kadar da dönüş yok. Yani saate baktım, Elmadağ'dan Holiday Inn Şişli'nin az ilerisine 1 saatten fazla sürdü gitmemiz.

İnsek yürünecek mesafe değil, göz karartıp taksiye bineceğiz desek taksi yok... Müzik çaların da şarjı bitti mk, Mille reyiz "Betra..." diye kaldı, "Betrayer" diyemedi. Pencerelerden de su girmiş, İstanbul bize fena bir şaka yaptı anlayacağınız dün akşam. Ha seviyoruz yine, o ayrı.

İstanbul, şıkşıkşık!

Ayrıca; eski mahalledeyken, okullar kar nedeniyle tatil olduğu bir gün, sıcacık yatağıma dönme şansımın istediğim her saniye elimde olmasının şımarıklığıyla sabah vakti pencereden bakarken, bıkkın adımlarla buzda yürümeye çalışarak işine giden ve içimden, "hehe, ben değilim ki o halde" diye çocuk kafayla dalga geçtiğim abim... Kim olduğunu bilmiyorum; fakat iki sabahtır seni anıyorum, seneler sonra özür dilerim.
 

Geri
Üst