Türkiyede Ithal Olarak Satılan Enstrumanların Kar Marjları Ve Alternatifler Hakkında..

  • Konuyu açan Konuyu açan Funkyou
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Yoo gayet de profluk taslayan arkadaşlar var, asgari ücretin nasıl yazılığını bilmediği halde hem de... Mesela sen, yurtdışından gelen gitara %20 + pul masrafı diyip geçmişsin 🙂




Sen nasıl bağlayamadın onu anlamadım? İthalat ve ihracat faaliyetleri gümrük mevzuatından çok mu alakasız şeyler? Distrübitör firmalar eBay'den getirir gibi mi alıyor sanıyorsun?


Bak şimdi, eğri, oturalım doğru konuşalım, ilk cümlende ne dediğine bak..''İnsanlar kaç yıl uluslararası ticaret okuyor üniversitede, diploma alıyor...

İnsanlar da bu başlıkta böyle ahkam kesiyor ya, komedi...''

Alakasız şeyler değil tabiki fakat gümrük işleri ile uğraşmak için yada bizim bahsettiğimiz gümrük mevzuatını konuşabilmek için, bizimle alay eder bir dille yazdığın, uluslar arası ticaret okumak çok alakasız .. Herhangi bir gümrük işleri ile uğraşan müşavirden yardım alabilirsin..

Asıl bence sen bilmediğin konularda yorumda bulunmamalısın..

Sonuçta bahsettiğimiz şeyler tanım farklı olsada, daha çok avam dilinde yazsakta, birebir tecrübeler ile elde edilmiş bilgiler ve birbirimizle paylaşıyoruz..

Cahilce, yerici eleştiri yerine, varsa deneyimlerinden bahsedebilir, hatalı kullandığımız kelimeler yada tanımlar varsa onları düzeltebilirsin..

Fakat sadece nereden geldiği belirli olmayan bir cesaret ve ben çok biliyorum havaları ile,

Bilmem ne okulunu okumak lazım, bak ben okudum yada halamın kızı bitirdi böyle değil bu işler tarzı, çocukça bir söylem çıkıyor ortaya..

E tabi gülüp geçiliyor..
 
Arkadaş, daha üye olalı bir hafta olmamış, kimsin nesin belli değil, tutmuşsun millete sallıyorsun oranın esnafı buranın bilmemnesi diye. Sana verecek cevabım yok bundan sonra, sıkılmaya değmez.

Hocam bana zaten neden cevap vereceksin ki?
Ben gitarlar ucuz olmalı diyorum.
Bir tablo yaptım. Zuhal, Pera, Senkop ve Dorenin fiyatlarını yazdım. Ortalama olarakta 900$ civarındaki gitarlardı bunlar ve bu dört firma kendi kendine çok farklı fiyatlarla satıyorlar. Bunu mantıklı bulmuyorum. Bana saçma geliyor. Ödedikleri vergi, taşıma ücreti şu bu farklı değilki. Gitarın maliyeti belli. Nasıl oluyor?
Gerçekten gitaristsen sen bunu merak etmezmisin?

Bana Dore ci muamelesi yapıyorlar. Ne alakası var. Çok açık bir şekilde tabloyla gösterdim. Bana karşı olunmasını anlamıyorum. Karşı oluncada art niyet arıyorum.
 
Ben iki üç gündür bu formda, bu konular üzerine yazıyorum. Bir müzik mağzası gümrükte ne kadar vergi verdiği hakkında cevap yazamıyor. Herkes kişisel olarak getirdiği bir iki ürün hakkında bilgi veriyor.

Birisi bizi aydınlatsın.
 
İşte bir esnaf daha.
Hocam hala utanmadan ne yazıyorsunuz ya.

Amerikalı bir insan 900$ alıyor ben 1600$ alıyorum. Kar mış zararmış, hizmetmiş. Nasıl bir hizmet bu ya altı üstü gitar bu. Size nasıl hizmet sunuyorlar merak ettim.

Ne utanacam kardeşim, forum burası efendi gibi fikrimizi yazıyoruz, sen utan tartışma adabını öğrenmemişsin diye...
Bugüne kadar da 20'den fazla gitar aldım sattım, bildiğin tüketiciyim yani. Mağaza fiyatlarını da savunmak için yazmadım, buradan zart zurt atıp tutarak olmaz, beğenmezsen fiyatı almazsın o adam da ona göre aksiyon alır. Bir firma alıcısı varsa ve piyasa şartları uygunsa yüksek marjla satar bu iş hayatının bir numaralı kuralı, sen inşallah mağaza açarsın da vakıf gibi sembolik 5TL marjla satarsın gitarları.
Hizmet derken herhalde mağazaya gittiğimde bana masaj yaptıklarını filan anlamadın umarım - açıklamakla vakit kaybetmeye niyetim yok. Allah allaaaah millet asabi olmuş...
 
Hem Türk lüthierler kendini göstermeli, hemde Türk müzisyenler üretmeli..

Türk lutyelerde maalesef kendini gösterememe veya profesyonel görünememe problemi olduğu kesin.

Elimde çok sevdiğim ve benim için çok özel 15-16 yıllık bir ESP CS gitarım var, hem Amerika'da hem de Japonya'da kaç kere genel bakım, fret tesviyesi, vs. için lutyelere gitti geldi gitar. En son geçen sene sonunda burada İstanbul'da bir lutye arkadaşa verdim, gitarı resmen baştan yarattı ve emin olun ilk aldığım zamankinden bile çok daha iyi oldu; hem çalınabilirliği hem de sesi.. İsmini vermiyorum bu lutye arkadaşın (belki de vermek lazım) ancak kendisine ödediğim paranın karşılığında yurtdışında yanlızca genel setup yapıyorlar.. ve memnun da kalmıyorsunuz. Ancak buradaki lutyeler yurt dışında çalıştıklarımdan kesinlikle en az 3 gömlek üstün, bunu birinci elden tecrübe ettim.

Neyse, konuyu ana ekseninden çıkarmadan söyleyeyim: çok yetenekli gitar lutyeleri var bu ülkede ama değeri mi bilinmiyor yoksa gerçekten gerektiği gibi reklam mı yapılamıyor bilemiyorum. Birçok genç arkadaştan sürekli duyduğum şeyler "benim gitar çok eskidi, değiştireceğim artık".. Ondan sonra da işte gidip yeni gitarlara maalesef dünyanın parası akıtmalar, kazıklanmalar, vs. Halbuki buradaki lutye arkadaşların isimleri cisimleri ne işler yaptıkları biraz daha duyulsa belki kafadan yarı yarıya azalır dükkan fiyatlarından sızlananların sayısı..
 
Valla mastodon abi, içimi okuyorsun 🙂 Söylediklerine katılmamak elde değil, ülkemizde yetenek olarak yurtdışındakileri katlayacak ustalarımız var, fakat bence de tek sorun reklam. İyi reklam olunca gerisi geliyor.
 
Karşılıklı sataşmalardan hiç bir şey anlamadım. Şu herkese sataşan tipler olmasa iyi olacakta, onlar bozuyor işi işte.

Bilinçli olmak lazım alımsatımda. Bazı şeylerin farkında olmak lazım. Ek olarak bu topraklardaki gitar ustalarının değerini bilmek lazım, eğer farkında olunursa piyasa zaten sarsılacaktır.

Merak ettiğim diğer bir husussa şu: Şu sataşan tiplere bir müdahale gelmeyecekmi? Herkes her istediğine istediği ithamlarda bulunabiliyormu? Nasıl iş anlamadım, yönetimedir bu arada yakınmam. İnsanlarla iletişimin nasıl olduğunu bilmeyene, yaptırım uygulanmalı bence. Aksi halde, al sana işte yine aynı tablo; yine kargaşa.
 
Karşılıklı sataşmalardan hiç bir şey anlamadım. Şu herkese sataşan tipler olmasa iyi olacakta, onlar bozuyor işi işte.

Bilinçli olmak lazım alımsatımda. Bazı şeylerin farkında olmak lazım. Ek olarak bu topraklardaki gitar ustalarının değerinin farkında olmak lazım, eğer farkında olunursa piyasa zaten sarsılacaktır.

Merak ettiğim diğer bir husussa şu: Şu sataşan tiplere bir müdahale gelmeyecekmi? Herkes her istediğine istediği ithamlarda bulunabiliyormu? Nasıl iş anlamadım, yönetimedir bu arada yakınmam. İnsanlarla iletişimin nasıl olduğunu bilmeyene, yaptırım uygulanmalı bence. Aksi halde, al sana işte yine aynı tablo; yine kargaşa.


bulunuldu işte adamın üstünü çizdiler.
 
Çok Doğru Katılıyorum . Sadece türkiyede olan bir şeyi söylemek istiyorum . " Pahalı birşey alacaksan söyle yurtdışından gelen arkadaşın varsa o alsın sen parasını verirsin " . Bunu duymaktan bıkmadık mı ? Ne yapmalıyız bilemiyorum açıkcası .
 
Herşeyden önce güzel bir örnek veriyim buna biri cevap versin içim rahatlıcak yurtdışıda ebayda musiczoooda bile satış fiyatı 3400 dolarlarda gezinen bir suhr gitar nasıl oluyoda 5500 dolara satılabiliyor bu ülkede bir Allahın kulu buna cevap versin ?
 
Türk lutyelerde maalesef kendini gösterememe veya profesyonel görünememe problemi olduğu kesin.

Elimde çok sevdiğim ve benim için çok özel 15-16 yıllık bir ESP CS gitarım var, hem Amerika'da hem de Japonya'da kaç kere genel bakım, fret tesviyesi, vs. için lutyelere gitti geldi gitar. En son geçen sene sonunda burada İstanbul'da bir lutye arkadaşa verdim, gitarı resmen baştan yarattı ve emin olun ilk aldığım zamankinden bile çok daha iyi oldu; hem çalınabilirliği hem de sesi.. İsmini vermiyorum bu lutye arkadaşın (belki de vermek lazım) ancak kendisine ödediğim paranın karşılığında yurtdışında yanlızca genel setup yapıyorlar.. ve memnun da kalmıyorsunuz. Ancak buradaki lutyeler yurt dışında çalıştıklarımdan kesinlikle en az 3 gömlek üstün, bunu birinci elden tecrübe ettim.

Neyse, konuyu ana ekseninden çıkarmadan söyleyeyim: çok yetenekli gitar lutyeleri var bu ülkede ama değeri mi bilinmiyor yoksa gerçekten gerektiği gibi reklam mı yapılamıyor bilemiyorum. Birçok genç arkadaştan sürekli duyduğum şeyler "benim gitar çok eskidi, değiştireceğim artık".. Ondan sonra da işte gidip yeni gitarlara maalesef dünyanın parası akıtmalar, kazıklanmalar, vs. Halbuki buradaki lutye arkadaşların isimleri cisimleri ne işler yaptıkları biraz daha duyulsa belki kafadan yarı yarıya azalır dükkan fiyatlarından sızlananların sayısı..


vallaha hacım eğri oturup doğru da konuşmak gerek.Bir ara gibson muhabetti geçti hatırlarsınız gibson supreme'i satıp bizim luthier lere gitar yaptırırmınız o parayla?? 🙂 custom gitarın satışı zor, millet kıymet bilmiyor 2. el fiyatta diye çoğunluk girişmiyor o işlere doğrusu ben de girişemem.Çok param olur, baya gitar geçer elimden artık doymuşumdur ne istediğimi bilirim.Gitar yaptırırım gibson fender jackson ne haltsa hepsinin costum shop undan 2 kat daha kaliteli 2 kat daha ucuz...Ama benim o kıvama gelmem 10 seneyi bulur.Benim gibi kaç tane adam var ki...35-40-45 yaşlara kadar gitar çalacak da bırakmayacak da custom gitar yaptıracak... Acilen markalaşmaya gidilmeli.Carvin yavaş yavaş custom kastım başladı bu işlere keza jackson da öyle

şu resimlere bir bakın 1985 1986 jackson-charvel aile şirketi gibi samimiyet kokan fotoğraflar var katalog sonunda.Şimdi ise 200 dolar altı maliyet ile 2000 dolara gitar kakalayan jackson...

1. http://audiozone.dk/guitargallery/index.php?content/Guitar_catalog_scans/Jackson_Charvel/1985_Charvel_Jackson/

2. http://audiozone.dk/guitargallery/index.php?content/Guitar_catalog_scans/Jackson_Charvel/1986_Jackson_Ontario/

3. http://audiozone.dk/guitargallery/index.php?content/Guitar_catalog_scans/Jackson_Charvel/1986_Jackson_San_Dimas/ sonra...

4.http://audiozone.dk/guitargallery/index.php?content/Guitar_catalog_scans/Jackson_Charvel/2008-9_Jackson_The_Bloodline/ 34564 tane artist; nerede işçiler, nerede o buram buram kokan custom havası teeyyyy.... adamlar yapmış olmuş.Ama başta seri üretim hızında kastım ile gitarları abd ye sonra dünyaya tanıtmışlar.1 luthier 1 luthier olacak iş değil takım gerek.
 
Arkadaşlar, üretim demek ciddi yatırım ve ciddi bir arge demektir. Kopya yapmak demek değildir, oraya yeni birşey çıkmayacak ise, tutup da aynısını üretmenin anlamı yoktur.

Yeni birşey yaptığınızda (iyi yada kötü) bunu insanlara anlatmak, lansman, satacak bayii bulmak vs ciddi işlerdir.

Şu anki yapı, yerlü üreticiye o kadar sıkı şartlar koyuyor ve o kadar sert yükümlülükler ile sıkıştırıp zorluyorki; adam "yahu alırım çinden üçe veririrm beşe ne uğraşçam" diyor. Hak veriyorum adama malesef. Ama yerlisi varken ithaline tamah etmiyorum. Temel 2 kuralı var bunun sebep olarak:

1-yerli üreticiyi desteklemezsen üretim şartları ve kalitesi düşer,
2-yerli üretim pazarda yer buldukça, hem servis ağı hem de yedek parça tedariki çok çok çok daha kolay olur.

Bizim yerli üreticilerimize (ne üretirse üretsin) eleştiri getirmeden önce, neden bu durumda olduğumuza bir bakalım. Pazarda yer bulmak için bazı firmalar şöyle bir sisteme başlamış. Adam ürününü iç piyasaya kabul ettiremiyor, ve fikir arıyor kara kara ve buluyor. Üreticinin ağzından: "Bunun üstesinden gelebilmenin en net yolu: yapıp önce dış pazara, ardaından iç pazara yönelebilmektir. Biz ülke olarak birşey yaptığımızda önce dışarı yollarız, ardından yabancı etikete bürünür ve sonra iç piyasaya kazandırılır. Bu çok ciddi bir handikap. Yapılan iş, gene iç pazara yerli üretici tarafından geliyor, ama insanlar yabancı etiketi tercih ediyor. "

Şimdi adamda kusur yada hata bulamadım, ticaret onu bu şekilde çalışmaya yönlendirmiş malesef. O kişi-kişiler de hayatlarını devam ettirebilmek için -zorunda kaldıkları için- bu yolu seçmişler.

Yukarıda birisi çok güzel bir cümle kullandı, custom gitarın 2. el piyasası yok benzeri birşey söyledi. Evet yok.

Custom gitar demek; kıçına göre pantolon diktirmektir. Senin kıçındaki pantolonun başka bir kıça uymaması kadar doğal bir durum sözkonusu olamaz.

Bizim luthierlerimiz 3 sınıfa ayrılıyor temel olarak.

1- yapımcılar,
2-tamirciler,
3-deneysel çalışanlar.


Bu sınıflarda düzgün iş bulabilmek de mümkün, hayal kırıklığı da mümkün.

Özellikle de birisinin yaptığı işler zamanının ötesinde işler. Ama piyasa bulamıyor. Gitarist ispanyol malı bir klasik gitara, 3000€ verebiliyor; fakat 3000 tl lik, bir el yapımına "oha o ne çok naaptın usta yaaa" diyor. Kalitesini kıyslamıyorum, daha doğrusu kıyaslayamıyorum, çünkü el yapımının nitelikleri ithal olan gitarı terle bir ediyor. Hem ses hem de ağaç kalitesi ve işçilik olarak. Her aşamasını çok iyi bildiğim için, buradan sizlere aktarırken son derece emin konuşabiliyorum. Adam orada köylü kurnazlığına gidiyor, kendisi de eşşek gibi biliyor el yapımı gitardan çıkan sesin ithal olanı yerle bir ettiğini ama, üretici elinin altında ve cebinde parası var ya hani.. o anki koşulu zorlayarak menfaati yönünde el yapımını yeriyor.

Müzisyenlerin, ciddi bir şekilde disipline olmaları ve kendilerine çekidüzen vermeleri gerekir herşeyden önce. Yoksa daha çook verirler 900 lük gitara 1600 ler. Burada iş konsertistlik değil, karakter meselesidir. Benim atolyeme gelen kişi, bana motor tamircisi muamelesi yada muslukçu tamirci muamelesi yapıyorsa, nazikçe kapıyı gösteririm buna sizler de (denk geldiyseniz) şahit olmuşsunuzdur.

Ama malesef kişiler, saygı-emek-iş çerçevesi içinde durumu değerlendirmektense, çakallık-menfaat-adam kandırma çerçevesinde davrandıklarından; bu işler bir yere varamamaktadır.

Atolyeme günde 10-12 kişi geliyor ama malesef bu insanlardan sadece 3ü yada 4 ü düzgün insanlar, aynen bu başlık altında yazan siz değerli dostlar gibi.

Ve geri kalanı da, forumun diğer yazarları yada sahtekarları arasında görebileceğiniz çakallardan oluşuyor.

Sonuç olarak; bu yazımda kimseyi yermek yada övmek için söylemiyorum bunları. Çok ciddi bir üretim gücümüz var Türk yapımcıları olarak. Ama bizleri kıyasladığınız tablolar biraz acımasız.

Cort firması, 1970 lerde kurulmuş ve ibanez gibson dahil bir çok pazar sahibine, seri üretim yapan adamlardır.

Biz 70 lerde birbirimizi öldürmekle asmakla vurmakla hayatta kalma savaşıyla meşguldük. Babalarımız her evden çıktıklarında, helalleşip öyle işe gidiyorlardı.

Akai firması: 1960 larda kuruldu,

Biz o zamanlar darbeden yeni çıkmış bir ülke olarak gene aynı tabloyu yaşıyorduk.

gibson firması 1894 te kurulmuş,

Biz o zamanlar tüm dünyanın parçalamak için can attığı bir konumda bulunuyorduk ve saçma sapan fikirler eşiğindeydik devlet büyükleri italyadan erkek getirip anneler ve kızlarla çiftleştirilsin diyordu.

Konu ile ilgili en basit kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=160763
fender firması: 1920 lerde kuruldu.

Biz o zamanlar 15 yaşındakiler dahil tüm halk olarak savaşın göbeğindeydik.

Arkadaşlar, şimdi basit bir nokta var: "düştüğümüz yere değil, ayağımızın nereye takıldığına bakalım".

Cidden yaşamanın zor, rüzgarların sert estiği bir coğrafyadayız bunu kabullenelim.

Ve herşeyden önemlisi kendimize zaman verelim.

Sonuç olarak yolun başındayız, yarını hiç birimiz net göremiyoruz. Yapılmış çok iyi işlerimiz var -az da olsa var- bunu, bu işin kıymetini bilen insanlar paylaşıyor ve lanse ediyor.

Bizde de tembellik var, hiçbir gelişmeyi takip etmiyoruz, aramıyoruz, araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz, sormuyoruz.

Yani fiyatlarına gelinceye kadar ne parametreler var saymakla bitmez.

Şimdi, eğri oturup doru konuşalım. Doların neden bizim paramızın 1.785.000 katı olduğunu düşünmüyoruz da, enstrumanın fiyatlarına takıyoruz 🙂 Halbuki birbiriyle sonuna kadar bağlantılıdır.

Doları düşürün, gitarlar zaten ucuzlayacaktır 😉

Şimdiki şarkımız de yerli üretici işini bilmiyor diyenlere gelsin :

http://gitarizm-tr.blogspot.com/2012/04/fatih-ylmaz-f-1-incelemesi.html

Ayrıca, Ankara
da 23 mayıs da bir söyleşimiz olacak ona da bekleriz.

ODTÜ Müzik Toplulukları Barış Şahin & Fatih Yılmaz Gitar Üzerine Söyleşi & Atölye Çalışmaları


187974_225445527566002_1752106726_n.jpg




Not: imla hatalarım olabilir, biraz yorgunluk var bu aralar tadilattan dolayı, bi kusurumuz olduysa affola 😉 .
 
Fatih Bey, çok güzel bir yazı olmuş, tebrik ederim.. Çok güzel noktaları yakalamışsınız..

Bir örnek te ben vereyim; Eşim İzmir - Kemalpaşa da özel bir firmada dış ticaret bölümünde çalışıyor, işleri basit köyleri geziyorlar, baharatları toplayıp yurtdışına satıyorlar.. Satışlarının % sel olarak %90 ı yurtdışı, bununda %70 i U.S.A. Mc Cormick midir nedir ( tam adını bilmiyorum..) Ve çok yüksek rakamlar ( Şirket politikalarına duyduğum saygıdan rakam belirtemem..) Şimdi bizde baharat alırken gidiyoruz paketlenmiş olanı alıyoruz, kendi baharatımıza aktardakinin 5 katı para veriyoruz..

Bu sadece müzik aletlerinde değil , her şeyde böyle.. Fransa da şanzelize ( direk avam ağzımla yazıyorum ) caddesinde istediğiniz dükkana girin, elinize alacağınız 10 kıyafetten 9 unda made in Turkey yazar..

Avrupada satılan Lacostelerin üretimlerinin %70 i Türkiyede yapılmaktadır..

Bu liste bitmeyecek kadar uzun..

Bunları değiştirmekse, biz tüketicilerin elinde..

Not: VanHalen Yahu o son resim nedir öyle Jackson daki.. Panpa gitar yapak mı der gibi çıkımışlar.. 🙂
 
Bundan beş - altı yıl önce yaşanan Ant Müzik vs. Zuhal Müzik BOSS pedal distribütörlüğü muharebesi ve sonucunda ortaya çıkan fiyatları benden başka hatırlıyan var mı acaba?
 
vallaha hacım eğri oturup doğru da konuşmak gerek.Bir ara gibson muhabetti geçti hatırlarsınız gibson supreme'i satıp bizim luthier lere gitar yaptırırmınız o parayla?? 🙂 custom gitarın satışı zor, millet kıymet bilmiyor 2. el fiyatta diye çoğunluk girişmiyor o işlere doğrusu ben de girişemem.

Zaten ben de giremiyorum, bu ekonomik şartlarda custom gitar en azından benim için de zor diyeyim 🙂 Benim söylemek istediğim bir Türk lutyeye tamamen kendinize özel bir gitar yaptırtmak değil -yaptırabiliyorsanız ne ala-; bazılarımızın elinde aslında farkında olmasa da gayet iyi ve kaliteli gitarlar mevcut; ancak bunlar bir süre sonra eskidi, şu oldu, fretler eridi, paslandı, vs. denilerek veya maymun iştahı sebebiyle kenara köşeye atılıyor ve/veya satılıyor, vs. Halbuki belli bir kalite çizgisi üzerinde olan fabrika gitarların ne yaptığını bilen bir lutye elinde nelere dönüştüğüne sıklıkla tanık olduğum için önceki mesajımda bunun da altını çizmek istedim.

Örneğin benim çevremdeki birçok gitarist -kaldı ki yanlızca genç, yeni başlamış, amatör demiyorum; aralarında yıllardır profesyonel olarak gitar çalanlar da mevcut- bırakın lutyeleri, daha henüz gitar bakımının nasıl yapıldığını bile tam manasıyla bilmiyor. Ve enstrümanında (ne olursa olsun) bir problem olduğu zaman "artık eskidi bu yenisini almak lazım" deyiveriyor hemen. İster ekonomik rahatlık deyin, ister cahillik, ister bakış açısı.. Gitarı bu işi bilen birine götürmeyi ve adam etmeyi düşünmüyorlar.

Yanlız Fatih ustanın yazdığı mesajda bir yanlışlık var, her ne kadar konu dışında olsa da bunu belirtmeden geçmek istemedim:
Biz o zamanlar tüm dünyanın parçalamak için can attığı bir konumda bulunuyorduk ve saçma sapan fikirler eşiğindeydik devlet büyükleri italyadan erkek getirip anneler ve kızlarla çiftleştirilsin diyordu.
Konu ile ilgili en basit kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=160763

Abdullah Cevdet, çok değerli bir bilim adamı ve aydındı. Zamanında hayat hikayesi ilgimi çektiği için araştırmıştım; zira kendisi T.C.'nin ilk "modern medya" kurbanlarından biridir. Burada referans verilen İtalya olayı daha önce verdiği seküler söylemler üzerine fırsat bekleyen bazı kişiler tarafından islam düşmanı ilan edilmesinden kaynaklanıyor; kendisi yanlızca o dönemler ekonomik çıkmazda olan Almanya ve İtalya'dan T.C.'ye tarım işçisi getirilmesini önermiştir. Ayrıca bizzat Atatürk tarafından milletvekilliği de önerilmiştir kendisine. Ne yazık ki kendisinin cenazesini alan bile olmamıştır öldüğünde; bu sebeple biraz araştırmıştım zamanında, insanın yüreğini sızlatan bir hikayesi var. Ama genel olarak bir kısmımızın ne kadar önyargılı ve kulaktan dolma bilgilere inanmaya meyilli olduğunu gösteren daha iyi bir örnek olamaz, o ayrı konu. Basın yazmış, adam kurban edilmiş.
 
Bu arada Fatih Abi ben bu Kızıl Baron'a mest oldum, kafanın uç kısmı daha bi özgün olursa bi de kafada markası yazarsa direk sürelim bunu piyasaya. 🙂 Fiyat yazmamışlar bi de ya da ben mi görmedim?
 
Arkadaşlar, üretim demek ciddi yatırım ve ciddi bir arge demektir. Kopya yapmak demek değildir, oraya yeni birşey çıkmayacak ise, tutup da aynısını üretmenin anlamı yoktur.

Yeni birşey yaptığınızda (iyi yada kötü) bunu insanlara anlatmak, lansman, satacak bayii bulmak vs ciddi işlerdir.

Şu anki yapı, yerlü üreticiye o kadar sıkı şartlar koyuyor ve o kadar sert yükümlülükler ile sıkıştırıp zorluyorki; adam "yahu alırım çinden üçe veririrm beşe ne uğraşçam" diyor. Hak veriyorum adama malesef. Ama yerlisi varken ithaline tamah etmiyorum. Temel 2 kuralı var bunun sebep olarak:

1-yerli üreticiyi desteklemezsen üretim şartları ve kalitesi düşer,
2-yerli üretim pazarda yer buldukça, hem servis ağı hem de yedek parça tedariki çok çok çok daha kolay olur.

Bizim yerli üreticilerimize (ne üretirse üretsin) eleştiri getirmeden önce, neden bu durumda olduğumuza bir bakalım. Pazarda yer bulmak için bazı firmalar şöyle bir sisteme başlamış. Adam ürününü iç piyasaya kabul ettiremiyor, ve fikir arıyor kara kara ve buluyor. Üreticinin ağzından: "Bunun üstesinden gelebilmenin en net yolu: yapıp önce dış pazara, ardaından iç pazara yönelebilmektir. Biz ülke olarak birşey yaptığımızda önce dışarı yollarız, ardından yabancı etikete bürünür ve sonra iç piyasaya kazandırılır. Bu çok ciddi bir handikap. Yapılan iş, gene iç pazara yerli üretici tarafından geliyor, ama insanlar yabancı etiketi tercih ediyor. "

Şimdi adamda kusur yada hata bulamadım, ticaret onu bu şekilde çalışmaya yönlendirmiş malesef. O kişi-kişiler de hayatlarını devam ettirebilmek için -zorunda kaldıkları için- bu yolu seçmişler.

Yukarıda birisi çok güzel bir cümle kullandı, custom gitarın 2. el piyasası yok benzeri birşey söyledi. Evet yok.

Custom gitar demek; kıçına göre pantolon diktirmektir. Senin kıçındaki pantolonun başka bir kıça uymaması kadar doğal bir durum sözkonusu olamaz.

Bizim luthierlerimiz 3 sınıfa ayrılıyor temel olarak.

1- yapımcılar,
2-tamirciler,
3-deneysel çalışanlar.


Bu sınıflarda düzgün iş bulabilmek de mümkün, hayal kırıklığı da mümkün.

Özellikle de birisinin yaptığı işler zamanının ötesinde işler. Ama piyasa bulamıyor. Gitarist ispanyol malı bir klasik gitara, 3000€ verebiliyor; fakat 3000 tl lik, bir el yapımına "oha o ne çok naaptın usta yaaa" diyor. Kalitesini kıyslamıyorum, daha doğrusu kıyaslayamıyorum, çünkü el yapımının nitelikleri ithal olan gitarı terle bir ediyor. Hem ses hem de ağaç kalitesi ve işçilik olarak. Her aşamasını çok iyi bildiğim için, buradan sizlere aktarırken son derece emin konuşabiliyorum. Adam orada köylü kurnazlığına gidiyor, kendisi de eşşek gibi biliyor el yapımı gitardan çıkan sesin ithal olanı yerle bir ettiğini ama, üretici elinin altında ve cebinde parası var ya hani.. o anki koşulu zorlayarak menfaati yönünde el yapımını yeriyor.

Müzisyenlerin, ciddi bir şekilde disipline olmaları ve kendilerine çekidüzen vermeleri gerekir herşeyden önce. Yoksa daha çook verirler 900 lük gitara 1600 ler. Burada iş konsertistlik değil, karakter meselesidir. Benim atolyeme gelen kişi, bana motor tamircisi muamelesi yada muslukçu tamirci muamelesi yapıyorsa, nazikçe kapıyı gösteririm buna sizler de (denk geldiyseniz) şahit olmuşsunuzdur.

Ama malesef kişiler, saygı-emek-iş çerçevesi içinde durumu değerlendirmektense, çakallık-menfaat-adam kandırma çerçevesinde davrandıklarından; bu işler bir yere varamamaktadır.

Atolyeme günde 10-12 kişi geliyor ama malesef bu insanlardan sadece 3ü yada 4 ü düzgün insanlar, aynen bu başlık altında yazan siz değerli dostlar gibi.

Ve geri kalanı da, forumun diğer yazarları yada sahtekarları arasında görebileceğiniz çakallardan oluşuyor.

Sonuç olarak; bu yazımda kimseyi yermek yada övmek için söylemiyorum bunları. Çok ciddi bir üretim gücümüz var Türk yapımcıları olarak. Ama bizleri kıyasladığınız tablolar biraz acımasız.

Cort firması, 1970 lerde kurulmuş ve ibanez gibson dahil bir çok pazar sahibine, seri üretim yapan adamlardır.

Biz 70 lerde birbirimizi öldürmekle asmakla vurmakla hayatta kalma savaşıyla meşguldük. Babalarımız her evden çıktıklarında, helalleşip öyle işe gidiyorlardı.

Akai firması: 1960 larda kuruldu,

Biz o zamanlar darbeden yeni çıkmış bir ülke olarak gene aynı tabloyu yaşıyorduk.

gibson firması 1894 te kurulmuş,

Biz o zamanlar tüm dünyanın parçalamak için can attığı bir konumda bulunuyorduk ve saçma sapan fikirler eşiğindeydik devlet büyükleri italyadan erkek getirip anneler ve kızlarla çiftleştirilsin diyordu.

Konu ile ilgili en basit kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=160763
fender firması: 1920 lerde kuruldu.

Biz o zamanlar 15 yaşındakiler dahil tüm halk olarak savaşın göbeğindeydik.

Arkadaşlar, şimdi basit bir nokta var: "düştüğümüz yere değil, ayağımızın nereye takıldığına bakalım".

Cidden yaşamanın zor, rüzgarların sert estiği bir coğrafyadayız bunu kabullenelim.

Ve herşeyden önemlisi kendimize zaman verelim.

Sonuç olarak yolun başındayız, yarını hiç birimiz net göremiyoruz. Yapılmış çok iyi işlerimiz var -az da olsa var- bunu, bu işin kıymetini bilen insanlar paylaşıyor ve lanse ediyor.

Bizde de tembellik var, hiçbir gelişmeyi takip etmiyoruz, aramıyoruz, araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz, sormuyoruz.

Yani fiyatlarına gelinceye kadar ne parametreler var saymakla bitmez.

Şimdi, eğri oturup doru konuşalım. Doların neden bizim paramızın 1.785.000 katı olduğunu düşünmüyoruz da, enstrumanın fiyatlarına takıyoruz 🙂 Halbuki birbiriyle sonuna kadar bağlantılıdır.

Doları düşürün, gitarlar zaten ucuzlayacaktır 😉

Şimdiki şarkımız de yerli üretici işini bilmiyor diyenlere gelsin :

http://gitarizm-tr.blogspot.com/2012/04/fatih-ylmaz-f-1-incelemesi.html

Ayrıca, Ankara da 23 mayıs da bir söyleşimiz olacak ona da bekleriz.




187974_225445527566002_1752106726_n.jpg




Not: imla hatalarım olabilir, biraz yorgunluk var bu aralar tadilattan dolayı, bi kusurumuz olduysa affola 😉 .


bence bunun en büyük düşmanı ara eleman sıkıntısı oldu.Senelerce yok imam hatibiydi yok zartıydı yok zurttuydu yöneticiler kendi açtığı okullar önce milletini görderdi sonra onunla savaştı bu savaş sonucunda Türkiye tam 40 yıl ara eleman sıkıntısı çekti.Tornada çalışacak eleman yok, gitara boya attıracan cila çektirecen, adam yok... heritage misal o da aile şirketi-custom havasında çalışır ama mubarek tek kişi yok ki orada.Çok değil 20-25 kişi ile süper yerli custom mantığında yarı-seri üretim gerçekleştirilebilir.Mesela bu kızıl baron çok güzel görünüyor.Yanınızda bellirli işleri yapabilecek eleman olsa ayda atıyorum 30-40 tane sadece bu modelden yaptırılabilir.Bence benim anlattığım tarzda örnek gösterebileceğim en iyi iki firma carvin ve heritage dir.Üretim kalitesi kesinlikle düşmez, ve hiçbir zaman çok kalitesiz gitarlar yapıp yahu alt gelir kısmına da ilk eline gitar alacak liseli ye de gitar yapayım havasında değildirler.Türkiye nin el işçiliğinde çok iyi olduğunu düşünüyorum.Mücevheratta öyleyiz kendim görmesem inanmam.Gitar da bir nevi bir yüzük takı gibi ince iş ayrıntı isteyen bir şey.Bence yeterli işçi yapabilecek kaliteli işçiler için meslek kursları açılması gerek.Mesela böyle bir kursu 3-5 kişilik olarak ve atölyede çalışma garantisi ile verebilirsiniz Fatih Usta.3-5 kişiden ne olacak demeyin, herşey küçük küçük başlar önemli olan karar verebilmek... Emin olun milet bu şekilde yaptığınız masterbuilt tarzı gitarları gördükçe işiniz daha çok açılacaktır.Sonuçta Türkiyede 2000-3000 tl arası gitara para yatırabilecek insanların marka takıntısı olduğunu sanmam.Dahası ki artık sizin yaptığınız gitarlar da "marka" olacaktır bir eksiğiniz yok yani.
 
Valla mastodon abi, içimi okuyorsun 🙂 Söylediklerine katılmamak elde değil, ülkemizde yetenek olarak yurtdışındakileri katlayacak ustalarımız var, fakat bence de tek sorun reklam. İyi reklam olunca gerisi geliyor.
Valla yurtdışına iş yapan adam da çok lakin adamlar yurtiçinde fazla bir iş yapmıyor olduklarından reklam işine girmiyor olabilirler.Bazı atölyeler var sürekli yurtdışına iş yaparken yeni piyasadan ötürü artık ülke içine de iş yapıyor.
 
Arkadaşlar, üretim demek ciddi yatırım ve ciddi bir arge demektir. Kopya yapmak demek değildir, oraya yeni birşey çıkmayacak ise, tutup da aynısını üretmenin anlamı yoktur.

Yeni birşey yaptığınızda (iyi yada kötü) bunu insanlara anlatmak, lansman, satacak bayii bulmak vs ciddi işlerdir.

Şu anki yapı, yerlü üreticiye o kadar sıkı şartlar koyuyor ve o kadar sert yükümlülükler ile sıkıştırıp zorluyorki; adam "yahu alırım çinden üçe veririrm beşe ne uğraşçam" diyor. Hak veriyorum adama malesef. Ama yerlisi varken ithaline tamah etmiyorum. Temel 2 kuralı var bunun sebep olarak:

1-yerli üreticiyi desteklemezsen üretim şartları ve kalitesi düşer,
2-yerli üretim pazarda yer buldukça, hem servis ağı hem de yedek parça tedariki çok çok çok daha kolay olur.

Bizim yerli üreticilerimize (ne üretirse üretsin) eleştiri getirmeden önce, neden bu durumda olduğumuza bir bakalım. Pazarda yer bulmak için bazı firmalar şöyle bir sisteme başlamış. Adam ürününü iç piyasaya kabul ettiremiyor, ve fikir arıyor kara kara ve buluyor. Üreticinin ağzından: "Bunun üstesinden gelebilmenin en net yolu: yapıp önce dış pazara, ardaından iç pazara yönelebilmektir. Biz ülke olarak birşey yaptığımızda önce dışarı yollarız, ardından yabancı etikete bürünür ve sonra iç piyasaya kazandırılır. Bu çok ciddi bir handikap. Yapılan iş, gene iç pazara yerli üretici tarafından geliyor, ama insanlar yabancı etiketi tercih ediyor. "

Şimdi adamda kusur yada hata bulamadım, ticaret onu bu şekilde çalışmaya yönlendirmiş malesef. O kişi-kişiler de hayatlarını devam ettirebilmek için -zorunda kaldıkları için- bu yolu seçmişler.

Yukarıda birisi çok güzel bir cümle kullandı, custom gitarın 2. el piyasası yok benzeri birşey söyledi. Evet yok.

Custom gitar demek; kıçına göre pantolon diktirmektir. Senin kıçındaki pantolonun başka bir kıça uymaması kadar doğal bir durum sözkonusu olamaz.

Bizim luthierlerimiz 3 sınıfa ayrılıyor temel olarak.

1- yapımcılar,
2-tamirciler,
3-deneysel çalışanlar.


Bu sınıflarda düzgün iş bulabilmek de mümkün, hayal kırıklığı da mümkün.

Özellikle de birisinin yaptığı işler zamanının ötesinde işler. Ama piyasa bulamıyor. Gitarist ispanyol malı bir klasik gitara, 3000€ verebiliyor; fakat 3000 tl lik, bir el yapımına "oha o ne çok naaptın usta yaaa" diyor. Kalitesini kıyslamıyorum, daha doğrusu kıyaslayamıyorum, çünkü el yapımının nitelikleri ithal olan gitarı terle bir ediyor. Hem ses hem de ağaç kalitesi ve işçilik olarak. Her aşamasını çok iyi bildiğim için, buradan sizlere aktarırken son derece emin konuşabiliyorum. Adam orada köylü kurnazlığına gidiyor, kendisi de eşşek gibi biliyor el yapımı gitardan çıkan sesin ithal olanı yerle bir ettiğini ama, üretici elinin altında ve cebinde parası var ya hani.. o anki koşulu zorlayarak menfaati yönünde el yapımını yeriyor.

Müzisyenlerin, ciddi bir şekilde disipline olmaları ve kendilerine çekidüzen vermeleri gerekir herşeyden önce. Yoksa daha çook verirler 900 lük gitara 1600 ler. Burada iş konsertistlik değil, karakter meselesidir. Benim atolyeme gelen kişi, bana motor tamircisi muamelesi yada muslukçu tamirci muamelesi yapıyorsa, nazikçe kapıyı gösteririm buna sizler de (denk geldiyseniz) şahit olmuşsunuzdur.

Ama malesef kişiler, saygı-emek-iş çerçevesi içinde durumu değerlendirmektense, çakallık-menfaat-adam kandırma çerçevesinde davrandıklarından; bu işler bir yere varamamaktadır.

Atolyeme günde 10-12 kişi geliyor ama malesef bu insanlardan sadece 3ü yada 4 ü düzgün insanlar, aynen bu başlık altında yazan siz değerli dostlar gibi.

Ve geri kalanı da, forumun diğer yazarları yada sahtekarları arasında görebileceğiniz çakallardan oluşuyor.

Sonuç olarak; bu yazımda kimseyi yermek yada övmek için söylemiyorum bunları. Çok ciddi bir üretim gücümüz var Türk yapımcıları olarak. Ama bizleri kıyasladığınız tablolar biraz acımasız.

Cort firması, 1970 lerde kurulmuş ve ibanez gibson dahil bir çok pazar sahibine, seri üretim yapan adamlardır.

Biz 70 lerde birbirimizi öldürmekle asmakla vurmakla hayatta kalma savaşıyla meşguldük. Babalarımız her evden çıktıklarında, helalleşip öyle işe gidiyorlardı.

Akai firması: 1960 larda kuruldu,

Biz o zamanlar darbeden yeni çıkmış bir ülke olarak gene aynı tabloyu yaşıyorduk.

gibson firması 1894 te kurulmuş,

Biz o zamanlar tüm dünyanın parçalamak için can attığı bir konumda bulunuyorduk ve saçma sapan fikirler eşiğindeydik devlet büyükleri italyadan erkek getirip anneler ve kızlarla çiftleştirilsin diyordu.

Konu ile ilgili en basit kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=160763
fender firması: 1920 lerde kuruldu.

Biz o zamanlar 15 yaşındakiler dahil tüm halk olarak savaşın göbeğindeydik.

Arkadaşlar, şimdi basit bir nokta var: "düştüğümüz yere değil, ayağımızın nereye takıldığına bakalım".

Cidden yaşamanın zor, rüzgarların sert estiği bir coğrafyadayız bunu kabullenelim.

Ve herşeyden önemlisi kendimize zaman verelim.

Sonuç olarak yolun başındayız, yarını hiç birimiz net göremiyoruz. Yapılmış çok iyi işlerimiz var -az da olsa var- bunu, bu işin kıymetini bilen insanlar paylaşıyor ve lanse ediyor.

Bizde de tembellik var, hiçbir gelişmeyi takip etmiyoruz, aramıyoruz, araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz, sormuyoruz.

Yani fiyatlarına gelinceye kadar ne parametreler var saymakla bitmez.

Şimdi, eğri oturup doru konuşalım. Doların neden bizim paramızın 1.785.000 katı olduğunu düşünmüyoruz da, enstrumanın fiyatlarına takıyoruz 🙂 Halbuki birbiriyle sonuna kadar bağlantılıdır.

Doları düşürün, gitarlar zaten ucuzlayacaktır 😉

Şimdiki şarkımız de yerli üretici işini bilmiyor diyenlere gelsin :

http://gitarizm-tr.blogspot.com/2012/04/fatih-ylmaz-f-1-incelemesi.html

Ayrıca, Ankara da 23 mayıs da bir söyleşimiz olacak ona da bekleriz.




187974_225445527566002_1752106726_n.jpg




Not: imla hatalarım olabilir, biraz yorgunluk var bu aralar tadilattan dolayı, bi kusurumuz olduysa affola 😉 .
Abi bu nova custom acayip birşey olmuş bu arada Barış abinin etiketlendiği fotoğrafta gördüm.Alet yanıyor 😀 Ankara'da olursam kesin gelirim söyleşiye 🙂
 
Zaten ben de giremiyorum, bu ekonomik şartlarda custom gitar en azından benim için de zor diyeyim 🙂 Benim söylemek istediğim bir Türk lutyeye tamamen kendinize özel bir gitar yaptırtmak değil -yaptırabiliyorsanız ne ala-; bazılarımızın elinde aslında farkında olmasa da gayet iyi ve kaliteli gitarlar mevcut; ancak bunlar bir süre sonra eskidi, şu oldu, fretler eridi, paslandı, vs. denilerek veya maymun iştahı sebebiyle kenara köşeye atılıyor ve/veya satılıyor, vs. Halbuki belli bir kalite çizgisi üzerinde olan fabrika gitarların ne yaptığını bilen bir lutye elinde nelere dönüştüğüne sıklıkla tanık olduğum için önceki mesajımda bunun da altını çizmek istedim.

Örneğin benim çevremdeki birçok gitarist -kaldı ki yanlızca genç, yeni başlamış, amatör demiyorum; aralarında yıllardır profesyonel olarak gitar çalanlar da mevcut- bırakın lutyeleri, daha henüz gitar bakımının nasıl yapıldığını bile tam manasıyla bilmiyor. Ve enstrümanında (ne olursa olsun) bir problem olduğu zaman "artık eskidi bu yenisini almak lazım" deyiveriyor hemen. İster ekonomik rahatlık deyin, ister cahillik, ister bakış açısı.. Gitarı bu işi bilen birine götürmeyi ve adam etmeyi düşünmüyorlar.

Yanlız Fatih ustanın yazdığı mesajda bir yanlışlık var, her ne kadar konu dışında olsa da bunu belirtmeden geçmek istemedim:


Abdullah Cevdet, çok değerli bir bilim adamı ve aydındı. Zamanında hayat hikayesi ilgimi çektiği için araştırmıştım; zira kendisi T.C.'nin ilk "modern medya" kurbanlarından biridir. Burada referans verilen İtalya olayı daha önce verdiği seküler söylemler üzerine fırsat bekleyen bazı kişiler tarafından islam düşmanı ilan edilmesinden kaynaklanıyor; kendisi yanlızca o dönemler ekonomik çıkmazda olan Almanya ve İtalya'dan T.C.'ye tarım işçisi getirilmesini önermiştir. Ayrıca bizzat Atatürk tarafından milletvekilliği de önerilmiştir kendisine. Ne yazık ki kendisinin cenazesini alan bile olmamıştır öldüğünde; bu sebeple biraz araştırmıştım zamanında, insanın yüreğini sızlatan bir hikayesi var. Ama genel olarak bir kısmımızın ne kadar önyargılı ve kulaktan dolma bilgilere inanmaya meyilli olduğunu gösteren daha iyi bir örnek olamaz, o ayrı konu. Basın yazmış, adam kurban edilmiş.


Ustad, isin arkasinda Ali Kemaller var. Daha nice olay vardir burada paylasamayacagimiz, bunun icin Nutuk' un 4 cildini de net sekilde okumak ve anlamak lazim. Ben kimseye aciyamiyorum. Ayrica yukarida hatirlarsan basit bir kaynak olarak verdim, işin bir de tarihsel-donemsel ve sosyolojik yonleriyle incelemek se lazim. Burada anlatmak istedigim, o donemde ne kadar abuk sabuk seyler yasadigimizdir. Ötesinde birsey degil..

Saygi ve sevgilerimle 🙂
 

Geri
Üst