Türklerin Marka Fetişliği Mi Yabancıların Cimriliği Mi

Merhabalar. Strat-talk, tdpri, mylespaul ve everythingsg gibi forumlarda geziyorum genellikle, bilgi edinme amacıyla. Dikkat ettiğim bir şey var. Birçok kişi, örneğin, mim fender almak yerine sx veya jay turser gibi markalar alıp modifiye etmeyi tercih ediyor/öneriyor. Üstelik fiyat farkının orada daha az lmasına ramen. Bizde ise, bir gitarın fiyatı atıyorum 1000 liranın altındaysa ve üstünde seksi bir marka yazmıyorsa çöp olarak kabul edebiliyoruz. Bu konuda özellikle tecrübeli kişilerin fikrini merak etmekteyim ben.
 
Yedek parcalar bir defa Turkiye'de pek pahali. Jay Turser'in manyetiklerini degistirsen gitardan pahaliya cikar. Ayrica alim satan yapan adamlarin hemen hepsi yatirim amacli alip satmaya mecbur. Cunku bizim insanimizin bir de sapik bir tarafi var. Ben RG 3520(ki sifiri esek yukuyle para) gitarin manyetiklerini degistirip yegene verdim, dedi ki bu ne boyle; orjinal gitar degil, istemem, mecbur IBZ leri geri taktik... Simdi al buradan yak.

Kaldi ki yurtdisinda iyi kotu herseyin fiyati var, burada yok; alan, cizik vuruk ozellikle de modifiyeli gitar almak istemez, satan da gitarin ustunden kamyon gecmis olsa belirli bir fiyatin altina inmez. Bizim gercegimiz bu. Tek istisna belki sahne alan adam olur. Kemanci gibi yerde calip her gece Masterbuilt Fender tasimak istemezsin herhalde, o vakit orta halli gitari modifiye etmek mantikli olabilir. Oyle bile kac kisi vardir bilemiyorum.

Benim ilk gitarim S470 japon Ibanez, 17 sene falan oldu herhalde, hala basucumda durur ve surekli calarim; cop diyenlere selam ederim ( ki kilvicimdan 900 dolara almisti babam saolsun zamaninda). Ote yandan case'inin kapagini bile acmadigim esek yukuyle paraya malolmus gitarlar da var elimde; eziktim aldim baska aciklamasi yok.

Bu is hem algi meselesi, hem de Turkiye'nin baska hicbir yer ile karsilastirilamayacak gercekleri var. Donup dolasip bu noktada kilitleniyoruz. Ayrica baskasi ne derse desin yahu, kimin umrunda? Tavsiye teknik olursa(ve tabi popodan sallama olmayacak) manali, gerisini sallamaya gerek yok, tavsiyede israr eden olursa da sinkafli kufur mu yok, yapistir gitsin. Ben Line6 Spider'i da Soldano amfim kadar seviyorum inanilmaz zevk aliyorum; ben fani oldugum ve benim kulagimin ust frekans siniri belli oldugu icin dijital islenmis sinyaller bile teraygli pilav kadar lezzetli geliyor bana. Kimse de burun bukmek disinda karsi argumanla gelemiyor. Seni sayet alip Jay Turser'i modifye etmek kesiyorsa edersin, baskalarina da cips yemek duser...
 
Şahsen ben ucuz gitar fetişiyim, ucuza gitar görünce çıldırıyorum almak istiyorum, para çıkışmıyor. 😀 Pahalı gitarlarım da var tabi ( kendi boyuma göre pahalı tabii, öyle 8 bin dolarlık gitar ne gezer, yazarken bile heyecanlandırıyor 😀 ), ama 200 liraya aldığım Sx sst57 den de gayet güzel tonlar alabiliyorum, çatır çatır da çalıyorum, sağa sola vurunca "Naptın Ayşe Teyze?!" stresine girmiyorum. 😀 Sahip olduklarımı yazayım, ona göre konuştuğum belli olsun, sonra Suhr/Vigier/Gibson sahibi abiler gelip beni dövmesinler. Schecter Helllraiser C-8, Sx Sst57, Ltd Mh-1000fr, Cort Z22, Jack&Danny 7 telli bir gitar, modeli belli değil 😀, Ibanez S470 vardı yakın zamana kadar, ne idüğü belirsiz kendim sağdan soldan parça-gövde alıp birleştirdiğim strat türevi frankenstein. Ama şu üç unsur var insanların kararlarını etkileyen, ucuz/pahalı (kaliteli demiyorum bilerek) gitarlar arasında bence;

Birincisi malzeme kalitesi. Burada direk "you get what you pay for" deyimi geçerli. Üst seviye işçilik, kaliteli malzeme, sadece gitarda değil her üründe fiyat farkı doğuran şeyler. Misal, Sx stratın "finish"i (boya cila süs püs) ile LTD Deluxe-Schecter Hellraiser'ın aynı değil. Birinde flame maple top, abalone inlay, grover burgu, FR1000 Floyd Rose köprü cart curt giderken, Sx ise işte alder gövde üstüne two-tone sunburst boya, akort burguları filan var, bi köprüsü var işte ne olduğu belli değil 😀. Kozmetik ve aksam sıkıntı yani biraz. 🙂

İkincisi çalım konusunda etki edecek şeyler, LTD ve Schecter ilk geldiği zaman gayet hoş ayarlı, fretler gayet güzel tıraşlı, cızlama cazlama yok, akort kaçırmıyor. Sap profili markadan bağımsız bir konu, keza sap-gövde birleşimi de öyle sayılır. Neck-thru, set-neck işçilik açısından daha çok iş gerektirdiğinden daha çok pahalı gitarlarda oluyor, ama pahalı bolt-on gitar yok değil, var. 🙂 Ama ucuz gitarlar da gerekli işlem-ayardan sonra gayet cillop gibi çalınacak kıvama geliyorlar yani, bu da sıkıntı değil.

Üçüncüsü ton. Aslında hiç konuşmamak en iyisi bunu, potansiyel dayak tehlikesinden dolayı. 😀 Ama olsun. Benim için gitar tonu manyetik ve elektronik ekipman kombinasyonundan ibaret. Ağacın türü, kalınlığı, penanın türü kalınlığı v.s. illa ki etkiliyor tamam, benim çalarkenki ruh halim bile etkiler 😀 . Ama gerekli ekipman varken hiç şöyle birşey yaşamadım: "Laner olsun bu gitara, lanet, neden alder?! Maun olsaydı böyle olmazdı! Alder gibi ağacın ta...". Yok yani olmadı, o gitar maun, bu gitar alder, öbürününki ceviz, bu kavak. Eq ile oynadım, gain aç kapa, reverb-chorus filan, güzel mi? güzel. Belki de sağırımdır bilmiyorum. 😀 Kurcuklaya kurcuklaya illa ki istenen tona yaklaşılır gibi geliyor bana. (Sene 2013 teknoloji gelişti 🙂 ) "Search for tone" ayrı bir olay, gitar çalan herkes bu yolculuğun içindedir illaki. 🙂

Kayıtta filan da ne uygunsa onu kullanırım (sanki çok tecrübem olmuş gibi konuşuyorum ama, ufukta var birşeyler 😀 ), "Ya bunun tonu hoşuma gidiyor, parçaya da çok uygun ama şimdi dandik gitar bu, Sx filan, olmaz, bu şarkıyı Sx ile çalmış dedirtmem." diye düşünen var mı? 🙂

Özet ve sonuç olarak, şu yukardaki boş konuşma kolonunda belirttiğim nedenlerden dolayı, bence; Evet marka takıntısı var. Ama bunun yanında kozmetik güzellik, estetik, "Olm benim gitarım kaç para biliyon mu? Gibson var bende bastım parayı aldım." narsistliği (bende de var, param olsun yapıştıracam Suhr'u Carvin'i 😀 ) de ekstradan etkenler.

Son zamanlarda Ibanez'e bir sırt dönüş var mesela, sebebini ben "Ya ortalık Ibanez doldu şimdi, hem bunlarla ultra brutal progresif sert lordlu kılıçlı metal de yapılmaz diyorlar, yok almayayım." düşüncesine yoruyorum. Yoksa yapan nasıl yapıyor? 😀

Ne konuştum be, kusura bakmayın, çene yere vurmuş, ego tavan yapmış, hep bence hep ben. 😀

Şimdi onlar düşünsün!
 
Genel tabloya baktığımızda, yurt dışında modifiye etme işi buradakinden daha ekonomik. Burada gitar alıp üzerine manyetikti, donanımdı masrafa girince hanidiyse Fender'e, Gibson'a falan yakın maliyetler çıkıyor ortaya. Eee, her şey dışarıdan geliyor, gümrükte vergiler ödeniyor, mal kargo ile teşrif ediyor, artı maliyetlerle fiyatlar katlanıp yurtdışından pahalıya bize giri.. Yani mâl oluyor 😀

Burada pek çok şeyin ikinci eli neredeyse yurtdışı birinci el fiyatına (ağır ekonomik krizler patlamazsa). Niye, keyfimizden mi? Aksine bize maliyeti fazla. Bir de bunların üstüne değecek mi değmeyecek mi endişesi de var tabii ki. Yoksa modifikasyon işleri elbette keyifli.

Bu "çöp olarak görme" fikrine farklı bir yorum getirmek gerek bence. Tecrübesi olan, bazılarının "çöp" olarak gördüğü şeyi nokta atışı olarak görür. Fazla Strat kullanan biri değilim. Son yıllarda biraz haşır neşirim. Ucuz strat ararken sabit köprülü bir Framus Strat buldum. Zaten sabit köprüyü daha çok tercih ettiğim için dert etmeyip, yüz papele aldım. Üzerine de forumdan takımını otuz kağıda aldığım single manyetikleri çaktım. Ton da sustain de canavar. Yolda görsen belki dönüp bakmazsın ama, bundan iyisi ne Squier ne SX, ancak Fender bana sorarsan.

Ha, doğum günümde Gibson veya Jackson aldılar da hayır mı dedim? Haşa! Keşke alaydılar da, nerde bende o şans? 😀 Bütün gitarlarımı, ekipmanımı çalışıp kendim aldım, bunca yılda da ancak bir Gibson Nighthawk, bir Framus Star, bir de Custom Greco LP sahibi oldum. Bunlara gelene dek te modifiye işleriyle dönendim durdum. Durumum oldukça da (ki hem vakit hem de nakitten fazla da olacağını sanmıyorum ancak) ihtiyaçlar doğrultusunda modifiyeye devam.
 
Biz garip milletiz ondandır. Hem "biz neden ucuz gitar alıp modifiye yapmıyoruz" diyoruz hem de "bende bi gitar var abi şunu bunu taktım şimdi tonu 2000 dolarlık japon giarları tokatlar" muhabbetini sevmiyoruz.
Aslında müzik & kayıt & ekipmanla ilgili her türlü muhabbet dönüp hep aynı noktada düğümleniyor: Önemli olan aktarılmak istenen dinleyiciye aktarılmış mı?
Yazılan güzel olduktan sonra kimse hangi kalemle yazıldığına bakmaz...
Bu konu ile ilgili güzel bir örnek: Brian May evde kendi yapığı meşhur kırmızı gitarı için kendi ağzından:
"I lacquered the fingerboard with Rustin's Plastic Coating. The tremolo is interesting in that the arm's made from an old bicycle saddle bag carrier, the knob at the end's off a knitting needle and the springs are valve springs from an old motorbike." 😆
 
İyi gitar = Kaliteli ağaç + Kaliteli manyetik + Kaliteli sap + Kaliteli aksesuar (akort burguları vs.)
İnsanlar kaliteli ağaca ve sapa sahip olan bir gitar alıyorlar manyetik , aksesuar takviyesi yapıp güzel bir gitar çıkarıyorlar ortaya. Türkiyede durum farklı marka ne kadar popülerse o en iyisidir burada. Gibson , Fender tahmin ettiğimizden de fazla satıyor burada. Bizlerde custom kültürü yok eksik bu.
 
6-7 senedir Olp mm1 kullanıyorum. Carvin manyetikler wilkinson köprü planet burgular straplocklar 3 yollu switch bir de dimarzio volume potu var üzerinde. Hala kullanıyorum. Üzerine ltd ec50,epi lp got,jackson dk2,cort evl k6 aldım. Şu an sadece Olp var elimde. Pişman değilim. Bi daha olsun yine yaparım!!!
 
Almak istemediği için almamakla alamadığı için / parasızlıktan alamamak başka şeyler...

Adamın 16 yaşına girdiğinde altına Pontiac Firebird araba çekiyo babası... Kıyafetlerinin fiyatını toplasan bizim işe başlayınca aldığımız ilk arabadan daha pahalı, 15 ay taksitle aldığımız Canon 550Dyle biz profesyonel fotoğrafçı olduk sanıyoruz, onlar bi tarafına sürmüyo makineyi, 7Dden başlıyo makineleri... Böyle bi dünyada biz de yaşasak heralde hayatta en değer verdiğimiz şey üç paralık gitarımız olmazdı.

Devam ediyorum; adam istese bi dükkana girer, en kral Fender'i dener, olmadı alır gitarı evde dener, sense kıyafetin iyi değilse, tipten kaybediyosan Washburn'ün en dandik gitarını denerken başında zebani gibi müşteri temsilcisi dikilir, temsilcinin aklından da muhtemelen "ulan bu eleman gitarı bi düşürse bi tarafını satsa alamaz" diye geçiriyodur. Bu durumda sen o Fenderleri yücelttikçe yüceltirsin, bu denediğim Washburn bile süperse o cam içinde saklanan Fender'in Meksikasını alsam, yok geçtim Meksika'dan, üstünde Fender yazan penasını alsam... Ah bi alsam...

Şimdi bu durum modern ülkelerin başkan / başbakanlarıyla, loser ülkelerin diktatörlerinin durumuna benziyo; Kuzey Kore halkına diktatörün büyük abdestini yapmadığı, yellenmediği anlatılıyomuş, böyle olunca adam yarı-tanrılaştırılıyo haliyle. Başka bi ülkeye bakalım hemen; Amerikan filmleri yalan söylemiyosa orta / büyük ölçekli bi çiftlik sahibini, tarlasını ilaçlamak için hangarından uçağını çıkarırken görüyoruz şekil b.de... Böyle bi çiftçi iki kilo patates için "Obama'nın g*tünün kılıyık" der mi? Ben olsam demem şahsen. Uçağım varsa kralı gelse benim kılımdır. Kimsenin benden daha üstün olduğunu, hiç bi ağacın diğerinden daha üstün olduğunu düşünmem. Amerikan yapımı gitarım olsa çok da büyük bi mesele olmaz benim için, bitti.
 
Elimden jem fp, deluxe strat geçti üst düzey enstruman olarak. Orta segment gitarlarım da oldu. Malzeme kalitesi konusunda 1. sınıf gitarları diğerleriyle kıyaslamam yanlış olur ama benim gibi artık evde kayıt yapanlar için ucuz gitarı modifiye etmek mantıklı gibi. Evde, bu forumdan 400 liraya aldığım endonezya bir squier ve de Cenker Müzik'ten aldığım ucuz bir ibanez var. Squier'e kilitli burgu taktım ve manyetikleri değiştirdim iyi iş görür duruma geldi. İbanez ise sadece bir manyetik modifiyesi ile kurtardı durumu. Bence durum kullanıcının ne istediğini bilmesinde.
 
Ben MIM Fender Mexico (3Single) sahibiyim arkadaşımın gitarı SX marka 300liralık bir gitarı var manyetikleri değiştirip texas special taktı benim mexico fenderimle neredeyse aynı tonları alıyor üstelik daha ucuza sx gitarlarda gerçekten ağaç kalitesi çok iyi.
 
Madem olayı günah çıkarma başlığına döndürdük, ben de yazayım 🙂

Siyah, flat top, üzerinde vuruklar olan bir LTD EC-400 var ya hani, geçenlerde gold hardware takmış birisi. O gitar bendeyken LP Custom yerine onu çalıyordum.

Amber Sunburst renk bir DK2 var ya, geçenlerde 800 liraya kadar düşen üç tane güzel manyetikle. O alet bendeyken üç veya dört tane USA Jackson alıp sattım.

Bir arkadaşımda MDF gövdeli bir Telecaster var ki ne zaman uğrasam elimden düşüremiyorum.

Geçenlerde bir Jackson Dinky Reverse aldık, bende kaldığı sürece ondan başka gitar(Suhr, Jackson Custom, Charvel Custom) çalmadım.


Bu saydığım gitarlar o sırada tercih etmediğim ama çok daha pahalı olan gitarlardan daha iyi değiller. Yakınlarından bile geçmiyorlar hatta. Ama iş görüyorlar ve bazılarını, özellikle o LTD ve son dediğim Jackson'ı çalması çok ama çok zevkli. Neşeli, umursamaz, rahat gitarlar. O bakış açısını tadabilmek için de elden çok sayıda gitar geçmesi gerekiyor.

Elinizden geçmediği zaman ise "Ooooo Gibson, en iyi marka! En iyi gitar Gibson'dır"...
 
Olay ne kadar derinlere inmek istediğimize bağlı. İşe kafayı takan, obsesif derecede araştıran, sürekli alan-satan-deneyen-öğrenen bir insan bir süre sonra çok ufak farkları algılayacak düzeye gelecektir ve bu farklar üzerinden konuşacak ve fikir geliştirecektir. Aynı bir yemek veya şarap gurmesinin olacağı gibi... Ancak çoğumuz için bu üst düzey algıya ve bilgiye erişmiş insanların fikirlerini (forumlarda, vs.) duyup üzerimizde üst düzey marka/model alma baskısı hissetmek kendi düşüncesizliğimizden kaynaklanıyor. Bir kere ne kadar iyi çalabiliyoruz ki? Kimseyi küçümsemek için söylemiyorum, eminim çok güzel çalanlar var ama sadece durup insanın kendisine sorması gereken bir soru.

Kaliforniya'da şarap turuna çıkıp binlerce dolarlık şaraplardan tadan bir arkadaşıma turun sonunda şarap uzmanının söylediği şey şu: En iyi şarap senin beğendiğin şaraptır. Bunun şişesi 3 dolarsa bunu hiç dert etme, çok güzel bir şarap içtiğini hissediyorsan öyledir. Arkadaşım daha sonra kendisine hediye gelen yüzlerce dolarlık bir şarabı gerçekten de 10-15 dolarlık başka bir şaraptan daha tadsız bulduğunu söyledi. Eminim çok pahalı harika şaraplar vardır ama aynı zamanda çok ucuz harika şaraplar da olacak.

Gitarda da benzer bir durum olduğunu düşünüyorum. Geçenlerde biraz araştırmadan sonra Jay Turser aldım. İşçiliği özensiz (ve Cangöz Müzik'in muamalesi rezaletti, forumda bir başlıkta anlattım), ancak tonu acayip hoşuma gitti ve bana nasıl bir ton aradığımla ilgili çok şey öğretti. Çalımı da çok hoş. Daha ne olsun. Ayrıca mod yaparak farklı öğelerin gitarın tonunu nasıl etkilediğini görerek öğrenme şansım var. Diğer gitarım da Squier Vintage Modified, ondan da aşırı memnunum. Endonezya yapımı ve gitar dükkanı olan arkadaşıma Meksika Fender'a geçmem mantıklı mı diye sorduğumda "Hayır, tek farkı 1 sene değil 3 sene kurutulmuş bir ağacı olacak, hardware'ler hemen hemen aynı" dedi. Basım da Endonezya Squier ve acayip memnunum (manyetik modu yapan arkadaş kablolama ve shielding'i daha iyi yapsaymış cızırtısı da daha az olurmuş, onu düzelttiriyorum, bu arada bu meseleyi de öğrenmiş oldum; az kalsın boş yere satacaktım).

Youtube'da izlediğim yüzlerce telecaster demosu arasında en çok hoşuma giden iki demo var. Birisi Squier Classic Vibe, diğeri de SX. Rafport adlı kullanıcıyı aratın ikincisi için.

Logosuna bakıp Fender değilse burun kıvıran insan acaba günlük hayatta düzgün giyinmeyen insanları da kaale almıyor mu? Bir kağıt toplayıcısı bir hayvan gibi mi görüyor mesela. Abartmayayım ama sırf markasına bakarak değerlendirmenin bence fazla bir geçerliliği yok. Olay sen mutlu musun bu gitarla, değil misin?
 
Bu markalar dünyada satarak büyüdüler, Türkiye'de değil. Su anda baktığında Türkiye en küçük pazarlarından biri. Türklerin marka fetisligi var ama bu markası kötü gitarı, iyi yapmaz.
 
Türkiyede modifiye işi çok zor, herşey 75 dolar sınırına takılıyor, Bunun shippingi var iadesi var, ucuz fiyatlı fakat ağacı düzgün alet bulmak zor. Kaldı ki zamanında ibanez sr 505'e abanoz klavye ve USA Bartolini Jazz manyetikleri taktırmıştım, Sattığım fiyatı duysanız forumdan kovarsınız, alan kişiye sorsanız hala o aleti o fiyata aldığına inanamıyor.

Mutlu mesut zibil gibi reno kullananan, sertaç ortaç dinleyen insanlarız, rasyonel kararlar alan insanlar değiliz vesselam.

Ayrıca ucuz gitarlarda da seçici olmak lazım, iş bir noktadan sonra duvara asılı 4-5 gitardan hangisini çalayım, daha da ilerlerse bugün hangisini modifiye etseme dönüyor. Müzikten uzaklaşılıyor.
 
Modifiye ve gitar alım-satım işinin suyunu çıkarmamak lazım ancak bu şekilde çok şey öğreniliyor. Ben hemen hemen her sene ABD'ye gidip geldiğim için modifiye de biraz avantaj kullanabiliyorum. Şu anda da GFS'den manyetik alacağım, 75 doları geçmiyor bir çifti ve çok güzel manyetik, kargo 18 dolar, e o da gayet uygun. Zaten biraz manyetik, bir iki burguydu, köprüydü, eşikti. Ondan sonra istediğim verimi alamazsam bir şeyler öğrenmiş, denemiş olacağım. O saatten sonra da paramı biriktirir gider üst düzey bir şey alırım. Bunlar zevkli işler, kesin bir doğrusu yok. Önemli olan ne amaçladığımız. Ben süper gitar bularak Grammy ödülü almayacağım, hayatta vakit geçiriyorum, bu bir hobi. Alırım, satarım, bozarım, modarım, vs.
 

Geri
Üst