kardeşim siz de hep böyle vurdu-kırdı action, şiddet filmleri izliyonuz, insan biraz sanat filmi izler, derinlikli yorumlar yapar, bu ne böyle yaw 😛 🙂
şaka bi yana cloud atlas denen bu filmi herkes konuşuyor şu anda, ben tam anlamıyla yabancı film cahili bi adam olduğum için hiçbir bilgim yok, yerli filmler bana hep daha cazip gelmiştir, samimi gelmiyor bana yabancı film, odunluk mu? kendi içinde odunluk olabilir elbet 🙂
şu son 3-4 ayda zeki demirkubuz'un filmlerine acaip sarmış durumdayım, izlemediğim bir tek "İtiraf" kaldı, onun da ne cd'sini bulabiliyorum ne de netten online'ını.
mesela bana göre "Masumiyet"i izlemeyen bir adam hayatında sürekli yerli filmlerle taşak geçer durur, bilmez ki Haluk Bilginer, Güven Kıraç'a dünyanın en iyi tiradlarından birini verir, örnekleri eşek yüküyle çoğaltabiliriz.
Tarık Akan'ın jön filmi çekmeyi bırakmasından sonra çektiği politik filmlere biterim, "Çark" mesela mükemmel bir işçi sınıfı filmidir.
Geçen günler Mehmet Ali Alabora, Sibel Kekilli, Savaş Dinçel, Altan Erkekli, Perihan Savaş, Erdal Tosun gibi şahane oyuncuların oynadığı 2006 yapım "Eve Dönüş" filmini izledim ve sonra da bu filmlerin toplum arasında zerre değer görmemesine önceden olduğu gibi yine hayıflandım, kendime de kızdım 2006 yapım bu güzel filmi neden 6 yıl sonra izliyon diye. Film genel olarak 12 Eylül'ü işliyor ve "seni-beni tutuklamıyorlar da neden onları tutukluyorlar" diyen bi fabrika işçisinin başından geçen işkenceleri ve sonra nasıl herkesin darbenin mağduru olabileceğini anlatıyor, günümüze "neden bana değil de onlara biber gazı sıkıyorlar" olarak çevirebiliriz.
yani velhasıl kelam bana bişey anlatmayan film boş filmdir, hiç grafikmiş, görüntüymüş, sesiymiş, 3d'si öyle fenaymış ilgilendirmiyor, bilmiyorum belki sinema böyle yorumlanmaz ama bu tarz bir sinema damarı var bu ülkede hiç görülmek istenmese de.
araya girip sinema muhabbetinize limon sıktıysam affola, öyle içimden geçenleri söyliym dedim 😉