Söylediğim kusma sahnesi nasıl? 😀 Verdikleri uğraş hakikaten takdire şayan.
+ Kusamıyorum
- Kusmak için iğrenç bir şey düşün; babaannenin ..ı
--
Hereafter - Matt Damon oynuyor, eski bir medyum ve artık o işleri bırakma derdinde fakat bu yetenek/lanet onu isteği dışında tüm hayatı boyunca takip edip hayatına yön veriyor. Onunla ilgili yaşananlar, tesadüfler, falanlar filanlar... Notu kıt sıfırcı hocalar gibi olduk ama buna da vasat diyorum.
Apocalypse Now - İki meşhur fakat benim yeni izlediğim filmden ilki. Vietnam savaşı yıllarında askerin tekine verilen gizli görevi anlatıyor. The Departed'da çatıdan aşağıya atılan polis şefi amcanın gençliği, Marlon Brando'nun son demleri. Morpheus'un gençliğini de görebilirsiniz ayrıca. Fakat Marlon Brando filan da yetmemiş (zaten son yarım saatte gözüküyor), bildiğiniz sıkıldım. Çekilen sahneler o tarihler için kalbur üstü olabilir fakat aksiyon nerede patlayacak derken karambol çatışmalar, playboy eğlencesi, eh gizli operasyon desen o da beklediğin gibi değil... Fazla mı felsefe var nedir anlamadım.
The Abyss - Bu da yeni izlediğim ikinci meşhur film. James Cameron filmiymiş. Nükleer bir denizaltı kaza yapıp okyanusun derinliklerine oturuyor ve petrol platformunun çalışanları 3 kişilik askeri bir ekiple birlikte bunları kurtarmakla görevlendiriliyorlar; bu esnada insan olmayan varlıklarla temas, soğuk savaş döneminin Sovyet Rusya/ABD paranoyaları çevresinde dönüyor film. Bu Cameron ileride iyi yönetmen olacak : ) Sürekli bir merak duygusu uyandırmayı başardı film bende; sosyal mesaj da kitlenmiş zaten filmin sonuna, bu tip filmlerde bence en büyük etken merak duygusunu canlı tutabilmesi. Benim üzerimde geçerli oldu bu yüzden fena film değil diyorum. Şu içinde solunum yapılabilen sıvı olayı harbiden enteresan. Truman Show'da küfür ettiğimiz "esas adam" bu filmde başrolde, gayet fedakar.
Perfect Storm - George Clooney, Mark Wahlberg, William Fitchner filan görünce atladım buna; baktım sonra bilindik TV filmlerindenmiş ama yine de seyrettim. Fırtınanın ortasında kalan balıkçılar, katledilen kılıç balıkları. İlla izleyin denmez.
Into the White - Yanlış yazmadım; Wild değil, White. 2. dünya savaşı zamanında Norveç semalarında çatışan Alman ve İngiliz ordularına mensup iki uçak birbirini vurarak düşürüyor ve bölgenin ortasında kar-kıyamet fırtınada sığındıkları kulübede yaşadıklarını anlatıyor film. Bir yandan ego-ordu disiplini-birbirine üstün çıkma gösterileri sergilerken, diğer yandan da zaman geçtikçe hayatta kalmaları için birbirlerine ihtiyaçları olduğunu idrak ediyor ve hayatta kalmaya çalışıyorlar. Esasında yapısı itibariyle 12 Angry Men ve The Man From Earth'e benziyor biraz. Kesinlikle onlar kadar güçlü olduğunu söylemiyorum ama yapısı benziyor. Zamanınız varsa bir göz atın.
Tomorrow When the War Began (Red Dawn çakmasıymış diyorlar), Beyond Borders ve The Book of Eli sırada bekliyor. The Book of Eli berbat diyorlar ama Gary Oldman reyiz var, onun hatrına bakacağız.