Turkrock Sinema Kulübü

Jessica Chastain sen ne güzel bir ablamızsın, "bir filme gitme nedeni mertebesindeki kadınlar" listeme giriş yapmaya en kuvvetli aday.

Dün akşam, tamamen masumane bir aldanmışlık içinde, Jack Wick adlı bir filme gittim. Harcadığım vakte mi yanayım, verdigim paraya mı, bilemedim. Daha kötü bir film olamaz sanırım🙂

John Wick'i mi diyorsun?

İzlemedim ama fragmanı sonrası böyle bir şey olacağını tahmin ediyordum. Hem zaten hamdolsun 15 senedir Keanu "I cant act" Reeves'in oynadığı bir filme bilet parası vermiş değilim.

Aksiyon, silah ustası kahraman işi aranıyorsa Denzel abimizin yeni filmi var. Keanu'nun filmini izleyeceğime, gözüm kapalı onu tercih ederim.
 
hala ntv grubu kanallarna bakan kaldı mı ya?
cnbc-e geçen nisan ayında "yıl sonunda dolar 1.9 olacak "diyordu, 2.34 oldu, şimdi izledim, -doların yükselmesinin sebebi dış etkenler diyor" bir süre sonrada salak gibi diyorki bizimle emsal ülkelerin paralarında yükselmemiş, bunula ilgili grafikler veriyor..
sen şimdi inanmışsın, 2014 ün en iyi filmlerini listelediklerine..
 
hasta mısın birader sen, çok canın sıkıldıysa çık bi dışarı hava mava al, verdiğim bi linkten karakter analizi mi çıkarıyon?
sen daha okuduğunu anlamaktan acizsin gelmişin benim işyerinde sansürden dolayı kısıtlı internet kullanımımdan dolayı sinema başlığına koyduğum linke gider yapıyon. oku bakalım orda bu listeyi kim hazırlamış, kaldı ki bizzat ntv'nin hazırladığı bi haber de olabilirdi ayrıca, burdan benim neye inanıp neye inanmayacağımın tahlilini mi yapıcan? teallahım...!
 
Denzel abinin Equalizer'ı vasat çıktı. Yani izlenmez değil, yine izlenir; ama öyle değişik ve fark yaratıcı bir numarası yok. Geçmişini saklamaya çalışıp aniden deliren "kabiliyetli" bir adamın hikayesi işte.

Son 1-2 haftada yine sağına-soluna bakmadan bir çok film izledim amaçsızca. Şu an hepsini toparlayamayacağım ama bir tanesi ön plana çıktı, ondan bahsedeyim: I Origin. Film hakkında fazla bir şey söylemeyeyim, olayın tadı bozulabilir. Göz üzerine çalışmalar yapan bir bilim insanının hikayesi, yıllar içinde karşılaştığı bir takım olaylar. Güzel bir film bence bu, sonuyla ilgili konuşulabilir/eleştiri yapılabilir ama bence izlemeye değer.

The Guest var, o oğlan yaptıklarını ne amaçla yapıyor anlamadım - gizem, aksiyon gibi. These Final Hours var, apokaliptik film olsun sıradan olsa da olur diyorsanız izlenir. Avustralya yapımı, arada yapıyorlar böyle Tomorrow When the War Began filan. Bir de If I Stay var, August Rush'ı sevdiyseniz boş bir vakitte göz atılabilir. O kadar güzel ve orjinal değil gerçi.

Chloe kızım; allah sahibine bağışlasın güzelsin ve gerçekten yeteneklisin. Gözünü seveyim orana burana estetik yaptırma, şuranı buranı gerdirme. Olduğun gibi kal, sinema dünyası çok yetenekli bir aktris kazansın.
 
"2014'ün gözden kaçan filmleri" başlığı altında şu güzide çalışmayı paylaşalım da başlığımıza biraz olsun hareket gelsin: Gözden Kaçanlar

Son izlediğim filmi de yazarak devam edeyim; PK (2014) - IMDb

Bu aralar süratle popülaritesi arttığından adını çokça duyacaksınız zaten. İki küsür saatlik süresiyle baymayan, sıkmayan baldan tatlı Hint filmi. Dünyadaki tanrı inancı ve farklı dinlere bir uzaylının gözüyle bakan bir hikayesi var. Bu devirde eşine az rastlanır din eleştirileri içeriyor. Bizim kocabaşlar mevzuya uyansa yasaklayabilirler de, yaparlar inanıyorum. Bir korku unsuru olarak aniden şarkı söyleyip dans etmeye başlayan insanlar Hint sinemasında bir standarttır. Bu filmde de geleneği bozmuyorlar ama şarkılar güzel, kıyafetler rengarenk 🙂

Speşıl tenks tu @*companero*, bu şahane filmi bana tavsiye ettiği için.
 
eyvallah başkan, ben de sevindim beğendiğine 😉
PK gerçekten çok orjinal bir film, 2 buçuk saat sürüyor ve ne zaman bittiğini anlamıyorsunuz. Hindistan gibi "din" konusunda bu kadar hassas bir ülkede böyle bir film çekmek gerçekten büyük cesaret işi, filmin başına kendi ülkesinde hiçbirşey gelmediğine göre adamlar hoşgörülüymüş, aynı filmin buranın inancını hedef alacak şekilde çekildiğini düşünemiyorum bile, geçen hafta neler yaşadık hep beraber gördük.
gerçi filmde sadece Hinduizm eleştirisi yok, temel anlamda seyirciye din kavramını sorgulatıyor, dinler arasındaki büyük çelişkileri gözler önüne seriyor ve tüm dinlerin hepsine küçük küçük dokunduruyor, en başta kendi dinleri Hinduizme sallıyor. ve bunu yaparken zerre ciddi bir tavır takınmıyor, işi muziplikle kotarmaya çalışıyor, zaten din kavramını sorgulayan rolu bir uzaylıya vermişler, biraz da "ben demedim o dedi" modu var ama o kadar olacak 🙂

bir diğer önereceğim film ise "The Imitation Game" olacak. Film zaten Oscar'a aday durumda, işlediği konu ve tarihsel gerçekliği bakımından Whiplash haricinde diğer aday filmleri izlemememe rağmen bu filmlerin 1 adım ötesinde bence ve Oscar'a diğerlerinden sanki daha yakın.
konu, kurgu, oyunculuklar, ambiyans gerçekten müthiş. başrolde oynayan agayı gözüm bir yerden ısırıyor demiştim filmi izlerken, adam 12 Yıllık Esaret'te de oynamış, hiç hatırlamıyorum kendisini.
Fim bir kere yaşanmış canlı olaylardan esinlenerek yapılmış, Alan Turing adında 2. dünya savaşı'na nazilerin enigma şifrelerini çözmek için Britanya ordusunun açtığı bir pozisyonda istihdam etmeye başlayan bir matematikçinin savaş öncesi, savaş esnasında ve savaş sonrasındaki hayat hikayesini konu alıyor temel olarak.
Filmin öğretici yanı da epey ağır basıyor, mesela bu enigma denen cihazların şu anda kullandığımız bilgisayarların temeli olduğunu ve Alan Turing'in bilgisayar denen makinelerin icat edilmesinde büyük rolünün olduğunu öğreniyoruz.
başka öğrendiğimiz bir diğer bilgi ise eşcinselliğin Britanya'da 1960'lara kadar (belki daha fazla bilmiyorum) bizzat adli bir suç teşkil etmesi ve cezasının 2 yıl hapis olduğu. Batı'nın özgürlükçülüğü bazı alanlarda insana ilüzyon gibi geliyor hakkatten.
Alan Turing de bir eşcinsel olduğu için ve savaş sırasında üstlendiği görevin çok gizli bir bilgi olmasından kaynaklı savaş sonrasında kimse kendisini tanımadığı için cezaya çarptırılıyor, 2 yıl hapis cezasını reddedip zorla hormon tedavisini kabul ediyor, bu da psikolojisini bozduğu için hayatına intiharla son veriyor. (nazilerin bu gizli şifrelerinin kırıldığını tüm dünya ancak 90'lı yılların sonunda ancak öğrenmiş, enigma şifrelerinin Britanya tarafından kırılması savaşın en az 2 yıl kadar erken bitmesine neden olduğu iddia ediliyor).

*edit: biraz spoiler içerebilir ama genel olarak filmle alakalı değil de filmden öğrendiğim bazı şeyler üstüne yazdıklarım aslında.

velhasıl kelam, müthiş film izleyin 😉
 
yok abi bildiğin evde izledim, film sitelerinde mevcut kendisi, şu anda vizyondan kaldırıldı diye biliyorum zaten.
ben bu filmi Oscar'a aday olduktan sonra öğrendim, önceden ne konusunu ne oyuncularını hiçbirşeyi hakkında en ufak bir bilgim yoktu, ekranın karşısına bomboş oturup dumur olmuş şekilde kalktım ve yemin ediyorum 114 dakka süren filmi bittikten sonra tekrar o anda bir daha izleyesim gelmediyse neyim. filmin tarihselliği ve tamamıyla gerçek yaşanmış hayat hikayeleri üstüne kurulması beni çok cezbetti.

PK filmiyle ilgili bazı yorumlar okuyorum orda burda, sanki başka filmler izlemişiz gibi hissediyorum kendimi bu yorumları yapan izleyicilerle. neymiş efendim film asla din eleştirisi vermiyormuş ta dini araç olarak kullanan insanları eleştiriyormuş.
şuna katılabilirim, evet film tanrı'nın varlığı yokluğu hakkında bir eleştiri getirmiyor, hatta tanrı'ya hitaben birçok şey de söylediği için tanrı'nın varlığına inanan bir bakış açısında, tanrı'yu kabul ediyor ama din konusunda mizah yaparak gayet güzel dokundurmalar yapıp buz gibi din kavramını eleştiriyor, özellikle Hintlilerin kendi inanışlarına büyük göndermeler yapıyor, film belki ateist değil ama deist bir bakış açısıyla işlenmiş buz gibi, ülen adam cesaret edip müthiş bir film çekmiş, bizim burdaki kamiller "yok yok dini eleştirmiyor" noktasında, lan olm filmi siz de beğendiniz kabul edin, niye başka yerlere çekiyonuz? 🙂
 
Yalnız PK'nın başrolündeki Aamir Khan 1965 doğumluymuş. 50 yaşında bir insan ne kadar genç gösterebilir, ne kadar fit olabilir sorularının cevabı herif. Müslüman da bir aileden geliyormuş. Bu filmle müslüman çevrelerden de büyük eleştiri almış.
 
Yalnız PK'nın başrolündeki Aamir Khan 1965 doğumluymuş. 50 yaşında bir insan ne kadar genç gösterebilir, ne kadar fit olabilir sorularının cevabı herif. Müslüman da bir aileden geliyormuş. Bu filmle müslüman çevrelerden de büyük eleştiri almış.

hadi canım, işte buna bi ROK hoaydaaaaaaaa'si çekilir 🙂 bilmesem taş çatlasa 34-35 derdim adama.
o güzel abla kaç yaşındaymış acaba yaw, yeminle çok hoş kadın, filmi izlerken içim gitmedi değil, bir içim su, asla kötü niyetim yok, tamamıyla yüzünün güzelliğine bittim 🙂
 
Onun da adı Anushka Sharma, 88 doğumlu genç daha. Yalnız upuzun sırma saçlarıyla meşhur bir aktrist o da, film için kısa saçlı peruk kullanmışlar. Onu da güzelim hatun anime karakterine dönmüş diye eleştiriyorlar. Arkadaş bu triviaları hep ben mi vereceğim? Film izlerken imdb sayfası diğer tarafta açık durmuyor mu 😀
 
yok abi durmuyor. sinema konusunda hala en büyük eksikliğim izlediğim onca filmin hala daha oyuncularını ve yönetmenlerini bilmemem 🙂
çok ilgimi çeken oyunculuklar gördüğümde araştırıyorum ancak ki bazen onu bile yapmıyorum. mesela the imitation game'in yönetmeninin kim olduğunu hala bilmiyorum, merak ta etmiyorum, benim için süper bir iş çıkarması önemli, ismi önemli değil, böyle bir akım var mı acaba, yoksa hemen gidip tescil ettireyim 😛 🙂

yok şaka bir yana Sharma'ya filmden sonra hemen baktım, o uzun saçlı hallerini gördüm, daha bi içim gitti 🙂 çok güzel hatun gerçekten, bu kadar duru güzellik zor bulunur.
 
Whiplash filmini tavsiye ederim. Filmin insanı geren, terleten bir akışı var. Profesyonel müzik yapanlar filmi aşırı buluyorlar ve yanlış algı yaratabileceğini söylüyorlar. Filmin içinde bazı mantık hataları da mevcut olabilir. Haricinde amatör bir gözle ve kulakla filmden etkilendiğimi söylemek isterim. Davul çalan arkadaşların fikirlerini de alabiliriz : ).
 
Whiplash film olarak gayet orjinal bir film, yer yer rock müziği itin götüne sokan sahneleri olsa da beğendim diyebilirim.
kurgusal olarak gerçekdışı bulduğum kısımları yok değil, hiçbir insan birşeyleri başarmak uğruna kendi canını bu kadar hiçe saymaz, saymamalı, ayrıca öyle hoca da olmaz olsun arkadaş 🙂
 
sırf bu hıyar Oscar jürisine inat, gidicem 3 gece üst üste The Imitation Game'i izlicem.
ayıp yaw vallahi ayıp, en iyi yönetmeni verdin Birdman'ın Innaratu'suna, en iyi filmi The Imitation Game'e vereydiniz bari, yazıklar olsun ya, vallahi kendi filmim gibi üzüldüm 🙂
 
Bari listeyi de verseydin bilader. Du bakalım onu da biz paylaşalım:

EN İYİ FİLM
Birdman (Alejandro González Iñárritu)

EN İYİ YÖNETMEN
Alejandro González Iñárritu (Birdman)

EN İYİ ERKEK OYUNCU
Eddie Redmayne (The Theory of Everything)

EN İYİ KADIN OYUNCU
Julianne Moore (Still Alice)

EN İYİ ÖZGÜN SENARYO
Birdman

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
J.K. Simmons (Whiplash)

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Patricia Arquette (Boyhood)

EN İYİ ORJİNAL FİLM MÜZİĞİ
Glory (Selma)

EN İYİ ORİJİNAL ŞARKI
The Grand Budapest Hotel (Alexandre Desplat)

EN İYİ KOSTÜM TASARIMI
The Grand Budapest Hotel (Milena Canonero)

EN İYİ MAKYAJ VE SAÇ
The Grand Budapest Hotel (Frances Hannon ve Mark Coulier)

EN İYİ KURGU
Whiplash (Tom Cross)

YABANCI DİLDE EN İYİ FİLM
Ida (POLONYA)

EN İYİ ANİMASYON
Big Hero

EN İYİ BELGESEL
CitizenFour

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
Birdman (Emmanuel Lubezki)

EN İYİ KISA FİLM
The Phone Call (Mat Kirkby, James Lucas)

EN İYİ KISA BELGESEL
Crisis Hotline: Veterans Press 1 (Ellen Goosenberg Kent ve Dana Perry)

EN İYİ SES KURGUSU
American Sniper

EN İYİ SES MİKSAJI
Whiplash

EN İYİ UYARLAMA SENARYO
Graham Moore, "The Imitation Game"
 
Son düzenleme:
Ödülleri ben dağıtıyor olsaydım (ya da daha mantıklısı oy kullanacak olsaydım) en iyi film olmasa bile en iyi özgün senaryo ve en iyi görüntü yönetmeni ödülünü Grand Budapest Hotel'e verirdim. Inarritu iyidir ama yönetmen ödülünü Wes Anderson'a verirdim. Diğer filmleri de izlemediğim için burdan daha fazla ahkam kesemiyorum 😀 Canımız cigerimiz Julianne Moore en iyi kadın oyuncu ödülü almış sevindik. Aday oldu mu bilmiyorum ama Julianne Moore almasaydı Rosamund Pike iyiydi be Gone Girl'da.

Bir tek Birdman izledik, onu yorumlayalım. Bir dönem Birdman adlı süperkahraman rolüyle çok popüler olmuş ama artık unutulmuş bir oyuncuyu canlandırıyor Michael Keaton. Bu oyuncu şansını tiyatroda denemek istiyor ve Broadway'de oyun sahnelemek için çalışıyor. Yan rollerde Edward Norton da çok iyi. Yardımcı erkek ödülünü de ona verirdim bak. Michael Keaton'ın oynadığı Batman rolleri, filmde canlandırdığı oyuncunun Birdman rolü ve kostümü, artık eski popülaritesinden uzak olması vs. derken gerçek hayatla epey paralellik kurmuş bir film ayrıca. Tiyatro binalarının içindeki dar koridorlarda uzun süreli tek plan çekimleriyle izleyiciye gerçek tiyatro atmosferi yaşatıyor da denebilir. Akademi sever böyle kafası yüksek filmleri. "Kimsenin anlamadığı filme abanalım da bir bok bilmediğimiz anlaşılmasın" kafası da yaşıyor olabilirler.

Başrol oyuncusu ve rolün gerçek hayata neredeyse paralel olmasıyla Aronofsky'nin yönetip Mickey Rourke'un oynadığı Wrestler'ı hatırlattı bana. İçeriği tamamen farklı ama her yönüyle birbirine benzeyen hikayeler.

JK Simmons Whiplash ile en iyi yardımcı oyuncu ödülü almış. Ödülü kazandığı Whiplash'i izlemedim ama gene yardımcı rolde olduğu müzik odaklı bir film önereyim ve işime bakayım: The Music Never Stopped (2011) - IMDb

edit: illnino kardeşimizi de unutmadık, kendisine buradan selam olsun. keşke gelse de kazananları teker teker boklayıp gönüllerin şampiyonlarını açıklasa 😀
 
Son düzenleme:

Geri
Üst