Reenkarnasyon

;) Reenkarnasonun, cennetin, cehennemin, yok oluşun herhangi birisinin "kesin" kanıtları var mı?! Yok... O zaman neye güvenip de "atlayıp" ölücem? Arkamda bıraktıklarımı üzücem?

"İğrenç Dünya" diye nerede yazmışım ya? Fazla yazmazdım ben onu... Neyse. İğrenç olduğu doğru ama daha iyi olamayacağı da en az onun kadar doğru.. ;)
 
anarchist_hippy demiş ki:
;) Reenkarnasonun, cennetin, cehennemin, yok oluşun herhangi birisinin "kesin" kanıtları var mı?! Yok... O zaman neye güvenip de "atlayıp" ölücem? Arkamda bıraktıklarımı üzücem?

"

o zman nden kesinmiş gibi konusyosunz
bu arada sana bi uyarı bilinçaltınla savsıyosun
 
Bilinç altımla savaştığım doğru. Çünkü küçüklüğümden beri bilinçaltıma işlenmiş bir Tanrı var. Ancak gerçekliğini kanıtlayamıyoum veya yokluğunu...

Kesin de konuşmadım hiç dikkat edersen... Öyle de olabilir, böyle de olabilir diye. Tek kesinlik, ortada "gerçek" gerçekliğin olmaması...
 
biliyorum demiş ki:
o bilinç altındaki tanrı güdüsünü ailenden mi aldın yoksa biri zaten koymus mu sence bence ikinci şık

;) Bu konuya bence kesin cevaplar verme. Çünkü bu psikoloji de önemli bir tartışma konusu hala. Doğuştan bilgimiz var mı? Yoksa herşey sonradan mı öğreniliyor?...

Eğer bana sorarsan ama herşey sonradan öğretiliyordur. Çünkü DNA ile beyin hücreleri de kopyalanmıyor diye biliyorum. Sadece yapısal özellikler kopyalanıyor. Bu da bilgilerin anne-baba'dan çocuğa aktarılması şıkkını eliyor. Ancak bunun yanında din toplumsal bir kurum olduğundan dolayı, çocuk doğduğu andan itibaren de dinsel öğretilerle buluştuğundan bilinç altına bence o zamandan itibaren yerleşiyor. Farkında olarak veya olmadan ama oluyor...

Mesela, çocuk doğar doğmaz, Müslümanlıkta isimi verilirken birçok dinsel pratik uygulanır. Hristiyanlıkta vaftiz. Dünya'da hangi ülkeye gidersen git mutaka dinsel bir pratikle, dinsel bir kurumla karşılaşacağından dolayı da "din" ve "tanrı" kavramları bilinç altında yer eder. Bu da senin düşüncene yol açabilir kanımca. Ancak bence bilinçaltına yerleşmesi "tamamen" toplumsal birşey...
 
sana bazı yerlerde katılıyorum bazen ayrılıyorum
bence hem toplumsal olarak var bu güdü hemde tanrı tarfından verilen
çünkü dini olmayan kabilerede bile bişeye inanma gergi duyuyolar nedne acaba bence insanlr korunma güdüsü ile yaratıl bişyeye sıgınma ihtiycaı var
birinden yardım gelcegini ummak insanı rahatlatıyo ama bu hayat böyle devam edecek bana kimse yardım edemz dediğn anda zatan psikolaojık olark çöküsoyosun
ve bence bilgiler dogusatndır söyle bişey sorcam henüz kimsedn cevp alamdım belki sen cevaplarsın
dünyaya gelen ilk insa (maymun yada insan artık inanısa göre)
acıktıgında yemek yerse o duygunun gececeğini nerden bilyodu yada susadıgında su içerse gececeiğni nerden billıiyordu
bence birileri öğretmişti
 
İlkel insanlar neden inanır? Çünkü korkarlar. Bilmedikleri karşısında, başa çıkamadıkları karşısında korkarlar. Bu korkularını yenmek için de Tanrı gibi "üstün" bir varlığa inanırlar. Bu ilkellerde, ağaçlar, güneş, bulutlar, rüzgâr, nehirler..vb. pek çok doğa cismi oldu. Daha sonra insanlar bunları açıklayıp, onlara hükmettikçe Tanrı kavramı da yüceldi. Şu anda insanoğlu fiziksel, dünyasal çoğu şeye açıklama bulabildiğinden dolayı Tanrı kavramı bu kadar yüce. Çünkü insanoğlu bundan sonrasına gidemiyor artık. Ölümden sonrası göremiyor çünkü. Bu da Tanrı'nın ve Din kurumunun etkisinin azalmasına ancak yok olmamasının nedenidir.

Soruna gelince... Bana göre ilk insanlar o duygularının karşılığını bulana kadar çok çok uğraşmışlardır. Susamanın susama olduğunu bulana kadar emin çok kişi helak olmuştur, susuzluktan ölmüştür yani.
 
biliyorum demiş ki:
benim anlamdıgım bişey var bu olayda şimdi ilk baslarda insanalr az dı onların ruhları nasıl cogaldıda 5 milyar oldu yani ruhlar parcalanabilem özeliğne de mi sahip yoksa ve eger parcalnıyosa insanlr tek kişin ruhlarıdır aslında ve o tek kişi kim adem mi ademse onu kim yarattı onu yaratn bi tane yaratıda artık üşendi de mi daha fazla yaratmadı komik yani "yav ben cok yoruldum bi tane yeter ruhlar parcalnsın" demiş olmaz öyle değil mii??????

hala bu sorularım gecerli gercekten merak ediyorum

ve o iç güdüleri kim koydu madem bize bende aborjinlerle ilgili bir sey okudum ve gercektende iç güdülerle birlikte yasıyolar ama kim koydu onu öyle dğilmiiii
 
Hindistan daki kas sistemi sonucu oluşan batıl bir din. Kast sistemine göre eğer baban konuduracı ise senin çocuğun onun çocuğu tüm neslin kunduracı olmak zorunda Ve insan Kast Atlayamayacaklarını bildiklerinde ruh değiştirerek kast atlayacaklarını köle iken güzel bire hayat yaşarsa eğer ölüp yüksek bir kastta yeni doğan bir bebeğin ruhu olacağına inanmasını sağlıyor bu sosyal durum. Böyle böyle tüm hayatlarını güzel yaşayıp sonunca en yüksek seviyede nirvanada(böylemi deniyodu unuttum alakasız bişey yazdıysam özrür saat 2:30) sonsuza kadar yaşayacaklarına inanıyorlar.

Aslında çok aptalşca birşey mantıksız Ama batıdaki uzak doğu özentileri böyle batıl inançları seçebiliyor.
Neden mantıksız Eğer bu inanç doğru olsaydı nirvanaya eren her ruh kaybolacağından insan nüfusu azalmalıydı artmalı değil.Ama sürekli artıyor. Ama bu inanca göre ruh hayvana ya da taşa filan da girebiliyorsa o ayrı. Yada ruh sayısının sabit olması lazım bu inanca göre Aman inanan inansın banane
 
Perfectionist demiş ki:
anarchist_hippy demiş ki:
Bana göre ilk insanlar o duygularının karşılığını bulana kadar çok çok uğraşmışlardır. Susamanın susama olduğunu bulana kadar emin çok kişi helak olmuştur, susuzluktan ölmüştür yani.

İçgüdüler vardı eskiden, bilinç arttıkça içgüdü etkisini kaybetti dikkat ederseniz aborjinler içgüdüsel olarak doğa ile tam bir uyum içerisinde yaşamaktadırlar...

Bu savına katılmıyorum o yüzden susuzluktan helak olmaları mantıksız olur; ama tanrı hakkındaki yorumların doğru "korku" çok önemli bir kavram... Hala önemli...

Peki içgüdülerimiz bizlere direk olarak "su" içmemizi mi söyler, yoksa "susuzluğumuzu gidermemizi" mi söylerler?

Bana göre ikincisi, bunun için de "çok kişi helak olmuştur" diye yazdım. Çünkü susuzluğun suyla giderilmesini bulmak kolay olmamıştır susuz bir yerde yaşayan bir insan için değil mi?!
 
Susuz ortamdan kastım çöl değil. İç anadolu'da kurak bir yerdir. Bahsettiğim olayları için de yakın tarihi ve evrimleşmiş insanları değil, ilk insanları düşünün lütfen. İçgüdü dediklerimiz aktarım yoluyla bizlere gelen şeyler, yani evrimle. Tanrı vergisi şeyler olduğunu düşünmüyorum açıkcası.

İşte böyle bir evrim çizgisi dahilinde, ilk insanları düşündüğünüzde, ilk insanların nasıl susuzluktan telef olduklarını anlayabiliriz sanırım.

Şunu unutmayalım; Doğduğumuz anda nasıl toprağın içindeki demiri bilmiyorsak, ilk insanlar da suyun su olduğunu ve susuzluğu giderdiğini bilmiyorlardı.
 
turke01 demiş ki:
İnsan nasıl çiftleşmenin nasıl yapıldığını doğuştan gelen içgüdüyle biliyorsa, susuzluğunu suyla gidermesi gerektiğini de biliyor.
anarchist_hippy demiş ki:
Peki bunu nasıl bu kadar "kesin" söyleyebiliyorsun?


ben söyleyeyim hiç bir hayvana çiftleşmesi için gereken seyler öğretilmemiştr ama o nedense öğrenmiş gibi yapar hepsini
iç güdü işte yani bska adı varmı ben bilmiyorum :D
ilk insanında nerden ögerndiği burdan geliyor işte yada maymunun her ne ise inanca göre maymundan gelmiş olsan bile bu dünyanın tesadüf olamycak kadar mükemmel oldugunun umarım farkına varbilmişsindir
 
biliyorum demiş ki:
turke01 demiş ki:
İnsan nasıl çiftleşmenin nasıl yapıldığını doğuştan gelen içgüdüyle biliyorsa, susuzluğunu suyla gidermesi gerektiğini de biliyor.
anarchist_hippy demiş ki:
Peki bunu nasıl bu kadar "kesin" söyleyebiliyorsun?


ben söyleyeyim hiç bir hayvana çiftleşmesi için gereken seyler öğretilmemiştr ama o nedense öğrenmiş gibi yapar hepsini
iç güdü işte yani bska adı varmı ben bilmiyorum :D
ilk insanında nerden ögerndiği burdan geliyor işte yada maymunun her ne ise inanca göre maymundan gelmiş olsan bile bu dünyanın tesadüf olamycak kadar mükemmel oldugunun umarım farkına varbilmişsindir

Ben de diyorum ki işte, o "içgüdü" denilen şey de, geçmişten birikimlerin aktarımları ile olmuştur. Yani içgüdü, insanların veya hayvanların içindeki, soydan aktarılan bilgiler bütünüdür diyebiliriz... Nasıl ki evrimde maymundan şartlara uyum sağlyarak insan biçimine döndüysek, bilinçaltımızda bu evrim sürecinde bazı temel ve tekrarlanan olaylar, durumlar yer etmiş, bizlerde bunu "içgüdü" olarak tanımlıyoruz... Aslında bilinçaltındaki bilgiler bütünü sadece...
 
Geri
Üst