İnceleme Gibson Nighthawk Special (orijinal Seri) Incelemesi

Yaklaşık bir yıldır kullandığım Gibson Nighthawk Special hakkında da, hem 90’lı yıllara ait orijinal üretim olması hem de ortalarda fazla görünmeyen bir gitar olması sebebi ile inceleme yazısı yazmaya karar verdim. Yazıda elimdeki gitarın incelemesi ile beraber, diğer iki alt başlıkta, bilgi arşivleme amaçlı Nighthawk Serisinin kısaca tarihi ve serinin diğer modelleri hakkında da genel bilgi bulabilirsiniz.

Gibson Nighthawk Special İncelemesi:

Nighthawk serisi aslında Gibson’un geleneksel çizgilerine aykırı üretimleri arasında. Öncelikle, serideki tüm modellerin skalası 24,75 inç değil, 25,50 inç. Custom ve standart modelleri, humbuckerları coil tap ile single gibi kullanılabilen HSH düzeninde ve eski üretimlerin hemen hemen tümünün köprü humbuckerleri “slant” tabir edilen eğri şekilde. (Bu durumu yeni üretimlerde büyük oranda farklı) Tüm modeller set neck. Üç ana modelde de ince, düz maple kaplama var.

Special serisinin düzeni ise custom ve standart seriden farklı. Köprüde eğik bir humbucker, sapta ise mini humbucker mevcut. LP modellerinde alıştığımız iki ses iki ton potansı yerine birer tane ses ve ton potansı, gövdenin üst kısmında bulunan üç yollu manyetik seçici yerine de potansların olduğu tarafta, strat tarzı beş yollu bir manyetik seçici bulunmakta. Köprüsü yine sabit ama saddleları ile beraber Fender tarzı. Bazı Nighthawk modellerinde Floyd Rose sistemi de mevcut. Tunerler ise Kluson tipi. Tüm hardware donanım altın renkli. Gövde LP şeklinde ve tek parça olmakla beraber, üst kısmındaki maple kaplama daha ince ve düz. Dolayısıyla tipik bir LP gövdesinden ince ve gitar da bir LP’den bayağı hafif. Bu incelik sayesinde LP'lerde on yedinci perde sonrasında ortaya çıkabilen çalımda zorlanma durumu bu gitar için söz konusu olmuyor. Rahatça yirmi ikinci perdede bent yapabiliyorsunuz. Sustain sorunu ise sıfır.

Special, sap yapısı 60’lar tarzı olarak anılan ince, tek parça, dolgun C şekilli ve benim de favorim olan sap modeli. Parmaklarınız benimki gibi kısa ise, bu klavye yapısı bence gayet ideal. Parmaklarınızı zorlamıyor ama avucunuzu da dolduruyor. Bu sayede klavyeye kolayca hakim olabiliyorsunuz. İnce gövde, hafiflik, sap profili sebebi ile çalımı son derece konforlu. Tuşesi yine Brezilya gül ağacı.

Ekonomik bir model ama gövde ve sap nitro boyalı. Custom ve standart modellerde, gövdede ve sapta binding varken, bu modelde sadece gövdenin ön kısmında binding mevcut. Arka kısım ve sapta binding yok. Inlayler de bu modelde nokta şeklinde.

İnce gövdeli, 60'lar tarz klavyeli, hafif bir gitar olmasına rağmen, basları hiç de cılız değil ve tokluk sorunu da yok. Elbette bir LP yoğunluğunda değil. Netlik açısından da skalasından dolayı olsa gerek çok iyi bir gitar.

Elimdeki Nighthawk budur:

DSCF7732_zpsc6fc0cdd.jpg

DSCF7286_zps17eb0b2b.jpg


Daha temizleri de böyle görünüyorlar:

url_zps12940900.jpg

gibson-nighthawk-special-607039_zpse64bf91a.jpg

gibson-nighthawk-special-107296_zps89604488.jpg

cknryivpvhmnlts97p34_zps60ea511c.jpg

Elimdeki Nighthawk, seri numarasına göre 1995 üretimi. Yakın bir arkadaşıma ait idi. Bildiğim, sevdiğim bir gitardı. Arada satıldı, içim yandı sonra geri geldi ve takasla ben aldım. Aktif olarak sahne ve stüdyoda kullanılmış, görmüş geçirmiş bir gitar. Alabilmek için uzun zaman fırsat kolladım. Potans düğmeleri dışında değişmiş bir parçası yok ki onu da ben değiştirdim keyfime göre.

Beş yollu sviçi ile pozisyonlara göre:

1- Köprü single
2- Köprü humbucker
3- Hem köprü hem de sap single
4- Sap single
5- Sap humbucker

olarak kullanılabiliyor. Ancak anlaşılacağı üzere, iki manyetiği aynı anda humbucker şeklinde kullanamıyorsunuz ki bence tele rekabeti uğruna arada gözden kaçmış önemli bir açık.

Evet, Special, single modda Telecaster tonu vermesi için tasarlanmış aslında. Fakat ben telecaster kullanıcısı olmadığım için gitarın bu yönü ile ilgili iddialı bir şekilde detaya girmeyi doğru bulmuyorum. Dolayısı ile bu konudaki görüşüm yüzeysel bir gözlem olarak kabul edilebilir. Daha sonra ekleyeceğim kayıtlarla telecaster tonu yorumunu işi bilenlere bırakacağım.

Gördüğüm kadarı ile, köprü manyetiğini single moda çektiğinizde, ton tizleşiyor. Bunu düşününce, sapı ve gövdesi maun bir gitardan tele tonu alma hadisesi sanki manyetik marifeti ile sağlanmış gibi geldi bana. Gerçi ben, tele tonu teleden, strat tonu strattan, LP tonu LP'den çıkar tarz bir kafadayım. “Hepsi bir arada gitarlar" meselesi de bana yapay geliyor. Hoş, sahnede nadiren telecaster tarzı veya single manyetikli bir gitara ihtiyaç duyulabilecek durumlarda kurtarıcı olabilir.

Gelelim bence asıl nokta olan manyetiklerin humbucker olarak kullanıldığında karşıma çıkan tabloya.

Special, Telecasterlar ile rekabet etme açısından amacına ulaşıp ulaşmadığı tartışılacak bir konu iken, çok yönlülük açısından yine de amacına ulaşmış. En azından sadece humbucker modda dahi eski tarz bluesy rocktan metale pek çok tarzı icra etmek aslında mümkün. Tabii gitarın mid merkezcil olması sizi rahatsız etmezse. Zira midleri önde olan manyetiklerin, vintage tarz çalmayı sevenleri rahatsız ettiğini görmüşlüğüm var.

Köprüyü humbucker olarak kullandığınızda, LP’lerden farklı, daha koyuca, tizleri geride biraz da o düzgün SG'leri andırır bir tonu var. Çıkış gücü 14 - 14.5 kohm. Köprü manyetiği Alnico V mıknatıslı. Midleri de düzgün şekilde önde olan bir manyetik bu. Ekolayzır dengesi açısından ince gövdede bana Epiphone SG'de kullandığım 498T’den iyi geldi. 498T'deki o çoğu zaman önüne geçilemeyen, rahatsız edici high mid ve tiz sorunu bunda yok. Rahatça Black Sabbath tarzı tonlarda ve hissiyatta çalabiliyorum. Tabii karanlık sound derken, amfide tiz, presence ve varsa brightı açtığınızda daha parlak, LP'ün o ısırıcı tizler barındıran tonlarına daha az tok olmakla beraber yaklaşıyorsunuz. İlle de koyu sularda yüzer diye bir şart yok. Gerçi bu durum "teleleştirme" kısmında bahsettiğim gibi stok manyetiğin sarımından da kaynaklı sanırım. Zira köprüye yakın kısım tize yatkınken, iç taraftaki kısım koyuluk ve mid dengesini sağlıyor gördüğüm kadarı ile. Burada bir hibritlik durumu olsa gerek. Manyetik konusunda derin ahkam kesecek detaylı bilgiye sahip olmadığım için yorumu bilenlere bırakacağım.

Amfinin sesini açıp lambaları kırdıkça, tonunuz sertleştikçe midler iyice belirgin bir hal almaya başlıyor. Ama tizleşme gibi bir sorunu olmadığı için ton dağılmıyor. Skala farkından olsa gerek, netlik de kaybolmuyor. Bu hali köprü manyetiğini metal tarzlarında da rahatça kullanmanızı sağlıyor.

Sap manyetiği ise, 7-7.5 kohm çıkışlı. Alıştığımın tersine hem single hem de humbucker olarak bana biraz parlak geliyor. Dr. Barlo'nun ifade ettiği üzere, Firebird tarzı bir mini humbucker bu. Yüksek distortionlu tonlarda dahi boğulmaması, netliğini kaybetmemesi, çamurlaşmaması da mühim bir avantaj. Gibson’un daha önce kullandığım sap manyetiği 490R de güzeldi ama Epiphone SG gitarımda zaman zaman netliğini az çok kaybedebilen, bu yüzden arada bir de olsa değiştirmeyi düşündüğüm bir manyetik idi. Fakat bu manyetik bana bazen parlak gelse bile, netliğinden dolayı kendini sevdirdi. Daha da koyulaştırmak gerekirse bir ton potansımız emrimize amade.

Akort kaçırma sorununu az yaşıyorum. Bunda burguların yaşının etkisi de olabilir. Eskiden Klusonlar'dan korkardım ama bu gitarla Kluson önyargımı da aştım. Ne yazık ki sol telinin mandalı zamanında kazaya kurban gitmiş. Onarmak, müdahale etmek te mümkün olmayınca, Kadıköy’den luthier İsmail Dalgın sağ olsun, elindeki fazlalık gümüş rengi mandallardan birini ücretsiz verdi de durumu idare ediyoruz.

Gitarı Ceriatone ile kullandığımda son derece gövdeli midlere sahip, net bir overdrive sound alıyorum. Tizler parlak ama biraz geride, baslar yeterli ve net. İngiliz tonları eşliğinde hard rock, heavy metal yolcuğu bu gitarla mümkün. İsterseniz agresif, isterseniz duygusal sololar. Her türlü tempoda riffler emrinize amade. Tabii Ceriatone'daki o üç aşamalı bright seçeneği sayesinde olay kolayca karanlık Black Sabbath sularına da dönebiliyor. Ek olarak yapacağım kayıtlar aynı zamanda Ceriatone hakkında da bilgi verir umarım. Eski manyetik modlu Epiphone ile tepkilerini karşılaştırırsak, bu gitar ondan tok. Epiphone ile çalarken tizleri en iyi ihtimal 10 üzerinden 7'ye, presenceyi ise sonuna dek kısmam gerekiyordu. Bu gitar bana Ceriatone'da tizleri ve presenceyi kullanma özgürlüğünü tanıdı.

Dinakord ise zaten biraz karanlık karakterli vintage bir amfi sağ olsun. Kırılma seviyesi biraz düşük olan Vibrato kanalında progressive rock, blues rock, hatta biraz pedal desteği ile hard rock rahatça çalabiliyorum. Ancak normal kanalında EF84 sayesinde işler daha agresifleşiyor. Gürül gürül bir distortion gelmiyor belki ama, köprü manyetiği yine de sert bir 70'ler tonuna doğru lambaları zorluyor. TS tabanlı bir pedalı clean boost şeklinde kullanarak 70'ler Black Sabbath çizgisine çıkmak mümkünken, Analogman DS1 ile yine clean boost ile tonu bu anlamda daha da modernleştirmek mümkün olabiliyor.

Epiphone 498T ikilisi bu amfide de tizleri Ceriatone kadar olmasa da biraz kıstırırdı. Ama bu gitardaki köprü manyetiği treble potunu kullanma özgürlüğünü bahşetti sağ olsun.

Her iki amfide de aldığım tepki tam olarak bir LP değil. Bu yüzden SG ile karşılaştırmak bana doğru geliyor. Greco ile de mukayese edecek olursam; Greco daha düşük çıkışlı manyetiklerine (köprü 7,5 kohm, sap 7 kohm) rağmen ağacının verdiği hacmi sonuna kadar dışa vuruyor. Daha sert olmasa da tonda bir yoğunluk söz konusu. Fakat Nighthawk, midlerinin daha ön planda olması nedeniyle ortaya düzgün SG'lere benzer bir karakter koyarak oyundan düşmüyor.

Toparlamak gerekirse, iyi yönlerini şöyle sıralayayım. Her ne kadar serinin içinde zamanının düşük bütçeli modeli olsa da, ton açısından hem üst düzey derecede tatmin edici hem de net bir gitar. Dış görünüşü; en azından binding, inlay şekli gibi olayları pek önemsemiyorsanız, biraz koyuca, midleri önde ve dengeli bir sound elde etmek istiyorsanız iyi bir seçim.

Gitarın eksiklerine gelince. Manyetikleri single modda çalıştırmayı çok ta benimseyemedim. Coil taplı gitarlarda olduğu gibi bunda da single moda geçince seste hissedilir bir azalma oluyor. Beş yollu seçicinin ilk pozisyonunun humbuckeri single çalıştırması HH gitar kullanmaya alışık bendeniz için biraz dezavantaj. İlk pozisyon ile ikinci pozisyon yer değiştirse daha iyi, daha pratik olurmuş sanki. Ben onu manyetik seçicisinin dip kısmına koyduğum bir parça ile aşmayı tercih ettim. Tabii hemen her Gibson’da olduğu, gibi bunda da sapın ense kısmındaki o kalın çıkıntılı yapı yine ihmal edildiği için, headstock kırılmaya meyilli. Başka markalar ondan görüp yaptığı halde, Gibson neden bu ense desteğini çoğu modelinde yapmamakta ısrar ediyor, anlaşılır gibi değil.

Yazının sonunda bu seri ile ilgili uyarılarımı da dile getirmem gerek. Nighthawk serisinin hiçbir gitarı, elimdeki de dâhil tam anlamı ile bir LP değil. Yukarıda belirttiğim gibi, skala farklı ve gövde daha ince. Bu durum da tonu etkiliyor. LP'ü andırıyor olabilir, ama değil. Special'da midler LP'lere göre çok ön planda. Bu yüzden bana göre ton olarak düzgün üretilmiş SG'lere daha yakın duran bir gitar. Bana biraz zamanında Tony Iommi'nin -bir ihtimal- deneysel maksatla yaptırdığı ama kullanmadığı ince gövdeli LP'ü de hatırlatıyor.

iommi-old-lp_zps2b9802c6.jpg


Bu tip sebeplerden ötürü Nighthawk Special serinin diğer iki ana modeli gibi nevi şahsına münhasır bir model. Bu seriden bir gitarı “ucuzundan ve hafif bir LP’üm olsun” ya da “hem bir LP’üm olsun, hem de versatil bir gitarım olsun” düşüncesi ile, denemeden alanların çoğu pişman oluyorlar ve sonra da satmaya bakıyorlar. Bu yüzden “LP tonu istiyorum, Nighthawk mı Studio mu?” gibisinden soru ile karşılaşırsam cevabım tereddütsüz: “Studio” olur.

Bilmeyenler için buradan sonra serinin kısadan bir hikâyesine ve farklı modellerine değineceğim. "Bana bu kadar bilgi yeter" diyenler, burada durabilirler :)

Nighthawk Serisinin Kısaca Tarihi (Veya Gibson'dan Bir Strateji Hatası Dersi)

1993 yılında piyasaya sürülen Nighthawk serisi başlangıçta -Custom, Standart ve Special- üç model olarak üretilmiş. Fakat göze batar bir ticari başarı yakalayamadığı için seri 1998’de üretimden kaldırılmış. Ayrıca piyasaya 1996 yılında sürülen ve daha uzun soluklu var olan Little Lucille ve Blueshawk modelleri de var.

Peki, yukarıda bahsettiğim değişik skala, manyetik konfigürasyonları hatta Fender tarzı saddlelar gibi ilginçliklerin, yeniliklerin sebebi ne idi? Gibson neden durduk yere böyle ilginç bir seri üretivermişti?

Cevabı düz mantıkla bile kolayca bulunabilecek bir soru bu. Seriye sonradan katılan Little Lucille ve Blueshawk haricinde amaç, Fender Strat ve Telecasterlar ile rekabet edecek, çok yönlü, çeşitli ton varyasyonlarına bürünebilen bir seri ortaya çıkarmaktı. Hatırlarsınız, geçmişte "Fender'in üç manyetiği var sonuçta, elbette ki ton zenginliği Gibson'dan üstündür" tartışmaları yaşanırdı. Sanki bu geyik Gibson yetkililerinde kompleks yapmış gibi, aniden HSH şeklinde üç manyetikli, beş yol sviçli, ama coil tapping hadisesi sayesinde SSS şeklinde de kullanılabilen, Fender tarzı saddlelara veya floyd rose sistemine sahip bu seri ortaya çıkıverdi. Gibson sanki işi gücü bırakmış, bu "Üç manyetik" geyiğinin üstesinden nasıl geleceğine kafa yormuş, Fender'i nasıl korkutacağını düşünüp böyle bir yol bulmuştu.

Bence temelinde büyük bir mantık hatası taşıyan bu gereksiz rekabet duygusu ile Nighthawk serisi, Gibson’a ticari bir başarı getirmedi ve üç ana modeli 1998’de üretimden kaldırıldı. Oysa o yılların en düşük LP modeli olan Studio bile iyi bir satış grafiği çizerken, Nighthawk serisi farklı bir maksat, değişik bir bakış açısı ve reklam stratejisi eşliğinde üretilseydi, temel amaç ürin yarışı değil de yenilikçilik olsa idi, belki ticari başarı yakalanabilir, Gibson kendi çapında Ar-Ge eşliğinde geliştirilmeye de müsait bir superstrat serisine sahip olabilirdi. Sonuçta bugün LP görünümlü ama tonu LP'den farklı ve ticari başarısı da ortada olan, sevilen bir ESP Eclipse gerçeği var karşımızda.

Bu yüzden sakın HSH standart, custom ya da HH Special vb. bir Nighthawk modelini de “Fender tonu veren Gibson” zannı ile almaya kalkışmayın. Kim ne derse desin, kazın ayağı öyle değil. Eğer bir yerde görürseniz, ister ilk beş yıllık seriden olsun ister yeni serilerinden, muhtemelen karşınıza beğenebileceğiniz, takdir edeceğiniz versatil, net tonlara sahip bir gitar çıkacaktır. Hatta bu gitarı çalım rahatlığı sebebi ile, uygun manyetik takviyesi eşliğinde, kendinize özgü LP görünümlü bir superstrata falan dönüştürmeyi bile düşünebilirsiniz. Ama bakılırsa Fender tonu veren bir Gibson veya tersi, işin içine dijital teknoloji girmeden yapılamayacaktır. Çeşitli forumlardaki tecrübeli tüm Nighthawk kullanıcılarının görüşü de hemen hemen bu yönde.

Biraz da resim. Nighthawk Custom:

custom_zps1ffddca3.jpg

custom2_zpsb32b3fb8.jpg


Standart:

standard-3-80924_zpsc04735c9.jpg


2010 Standart:


standard2010_zps562861bc.jpg


Nighthawk Yeniden Üretimleri ve Yirmici Yıl Serisi:

Nighthawk serisinin üretimden kaldırıldıktan dokuz yıl sonra, Gibson firması, üç Nighthawk modelini belki de riske girmemek maksatlı mütevazi sayılarda yeniden üretti ve sanırım bu kez amacı doğrultusunda az çok ticari bir başarı yakaladı. Gerçi yurtdışındaki forumlardan gördüğüm kadarı ile orijinal seri kullanıcılarına göre, yeni üretimler ya çok farklı, ya eski kalitesinden uzak, ya gereksiz ya da üçü birden. Bu yüzden ellerindeki eski Nighthawkından memnun olanlar, gitarlarına daha sıkı sarılmış durumdalar. Gerçi ben bu fikirlere mesafeli yaklaşmak taraftarıyım. Ayrıca 90’lı yıllarda Nighthawk serisinin Epiphone versiyonları yok iken, yeni üretim furyasında Nighthawk serisinin Epiphoneları da çıktı.

Buraya yukarıdaki bir ayrıntıya katılmadığımı not düşmek istiyorum. Malum, kirpi yavrusunu "pamuğum" diye sever, kargaya yavrusu şahin görünür. Malını kıymetli görme ve gösterme eğiliminin, en azından bazı konularda evrensel olduğunu bu yeniden üretim Nighthawk furyasında anladım. Tamam, eski Nighthawklar Güney Amerika ağaçlarından yapılma, zamanının ilkleri, öncüleri falan. Ama Gibson da bu kadar aptalca bir yatırım yapacak değil. Doğrusu yeni üretim Nighthawk gitarların sağda solda gördüğüm videolarından içlerinde "Kötü, bu olmamış, tutmamış" diyebileceğim bir gitar çıkmadı. Farklar olabilir ama bu ille de "kötü olmuş, Gibson bu işi becerememiş" anlamına gelmemeli bence.

Nighthawk serisinden Epiphone Nighthawk Custom Reissue, Nighthawk Studio, 20. Yıl Nighthawk Standard ve 20 Yıl Nancy Wilson Nighthawk Standard, 2014 yılına dek aktif olarak üretimde idiler. Evet, yeri gelmişken belirteyim, yakın zamanda Facebook'taki Nighthawk Fan sayfasından aldığım habere göre de, üretimler artık iyice limitede döndürülmüş. Önceden zaten sınırlı sayıda üretilmiş Nighthawk 2009, Nighthawk Standard 2010 ve Nighthawk 2011, limitli bir üretimin ardından, üretim bandından zaten kaldırılmışlardı.

Nancy Wilson Nighthawk:

nancy-wilson_zps3d340e30.jpg

nancy-wilson2_zps628d20b6.jpg


Tabii bunlar reklam kokan işler. Nancy Wilsonlar bana sorarsanız elimdeki Special'ın daha iyi çalışılmışı gibi duruyorlar sadece.

Yeni üretimlerin içinde manyetik konfigürasyonlarında farklılıklar da görülüyor. Hatta bazılarında Burstbucker kullanılmakta. Ayrıca köprü humbuckerları artık genelde eğik değil, düz. Bazılarında sapta P 90 kullanıdığına da şahit oldum.

Yeni üretimler ile beraber gelen yeni modellerden Landmark, her biri rengine göre Amerika’nın bir parkına veya anıtına adamış, köprü ve sapta mini humbuckerlı bir model. Hawk, Special gibi ekonomik modeller de piyasaya sürüldü. Ancak sağda solda bu modellerden nedense pek bahsedilmiyor.



Nighthawk'ın Başarılı Ama Kıymeti Bilinmeyen Üvey Çocukları: Little Lucille ve Blueshawk

Arada blues sevenleri habersiz bırakmamak adına, Blueshawk ve Little Lucille modellerinin özet te olsa üstünde durmam gerek. Dediğim gibi serinin Fender takıntısından bağımsız ve daha uzun soluklu üretilmiş mühim iki modeli. Özellikle Blueshawk’ı kullananlar içinde bağımlısı çok.

Blueshawk modeli, adına yakışır blues tabanlı bir gitar. Gövdesi kavak ağacı, üstünde maple kapak. Semi hollow body. Denilene göre Fender manyetiklerdeki gibi noise canceling sistemli P 90 manyetikleri olan bir model. Telelerdeki gibi through-body stringing köprü hadisesine sahip. ES345 modellerindeki gibi bir mid cut devresi var. Beğeneni, takdir edeni çok. Hatta üretimden kaldırılması tepki de aldı ama, Gibson nedense bu tepkileri kavle almadı. Blues tutkunu bir gitarist iseniz, karşınıza çıkarsa, bu gitarı bir denemeye bakın. Sanırım bağımlılık yapmasının hayli geçerli bir nedeni olması gerek.

Little Lucille de Blueshawk’a çok benzeyen ve 98’den sonra üretimi devam etmiş bir diğer model. Hatırladığım kadarı ile BB King bu modelin endorseri idi. Gibson BB King Lucille’in değişiği, daha ufağı diyebiliriz. Modifiyeli P90 manyetikli, gürültü kesici bir sisteme sahip. Blueshawktaki mid cut devresi bunda da var. Bu da kavak ağacı gövdeye sahip. Üstünde maple kapak var yine ve tabii ki semi hollow body. Fakat bunda tune o matic köprü ve TP6 tailpiece mevcut. Nedense sağda solda kullananına, övenine bir türlü denk gelmedim. Ama Blueshawk kadar üretimde kalmasının da bir sebebi olsa gerektir.

Bu iki modelden özellikle Blueshawk, bayağı sevilmelerine ve diğer üç modelden daha uzun ömürlü olmalarına rağmen nedense, Nighthawk'ın yeni üretimleri piyasaya çıkarıldıktan iki yıl sonra, 2006’da üretimden kaldırıldılar. Blueshawk kullanıcıları bu duruma anlam veremediler, hatta biraz kızgınlar. Bakarsınız, bir on yıl sonra diğer Nighthawklar gibi tekrar üretim bandında arz-ı endam ederler, kim bilir?

Blueshawk:

gibson_Blueshawk2_zpse101781a.jpg


gibson_Blueshawk98_zps1cef9464.jpg


gibson_Blueshawk_zps07c39c10.jpg


Little Lucille:


Gibson_Little_Lucille_zps398919fb.jpg



Gibson_Little_Lucille4_zps0f7e49e7.jpg


Gibson_Little_Lucille2_zpsa0e2e36a.jpg
 
Son düzenleme:
Yok yok, @hackeiommi üstadı kaybettik, yakında teleyle bluegrass a verir kendini...Teey teeyy getti yiğitlerin yiğidi...:whistle:

Bak bak bak, araya dereye karışmış kısımlar varmış!? Buraya Blackstar'lı bir kayıt asmak farz oldu. Hele tutar da 0.12 tellerle iyiden iyiye bülü bülü, viiik viiik,ciyuv ciyuv uçmayı başarmak yerine parmakları kaybedersem kötü sorarım bu gaza getirmenin hesabını :D
 
Yeni ekipman iyi gaz oluyor. Jet City'nin Crunch tarafı yine ve standartlara uysun diye de TS eşliğinde bir adet daha uydur uydur çal amatör işi. TS 01.39 gibi devreye giriyor, 05.00 gibi de devreden çıkıyor. Bu kez preamp kısmı saat üç yönünde:

 
Yaklaşık bir yıldır kullandığım Gibson Nighthawk Special hakkında da, hem 90’lı yıllara ait orijinal üretim olması hem de ortalarda fazla görünmeyen bir gitar olması sebebi ile inceleme yazısı yazmaya karar verdim. Yazıda elimdeki gitarın incelemesi ile beraber, diğer iki alt başlıkta, bilgi arşivleme amaçlı Nighthawk Serisinin kısaca tarihi ve serinin diğer modelleri hakkında da genel bilgi bulabilirsiniz.

Gibson Nighthawk Special İncelemesi:

Nighthawk serisi aslında Gibson’un geleneksel çizgilerine aykırı üretimleri arasında. Öncelikle, serideki tüm modellerin skalası 24,75 inç değil, 25,50 inç. Custom ve standart modelleri, humbuckerları coil tap ile single gibi kullanılabilen HSH düzeninde ve eski üretimlerin hemen hemen tümünün köprü humbuckerleri “slant” tabir edilen eğri şekilde. (Bu durumu yeni üretimlerde büyük oranda farklı) Tüm modeller set neck. Üç ana modelde de ince, düz maple kaplama var.

Special serisinin düzeni ise custom ve standart seriden farklı. Köprüde eğik bir humbucker, sapta ise mini humbucker mevcut. LP modellerinde alıştığımız iki ses iki ton potansı yerine birer tane ses ve ton potansı, gövdenin üst kısmında bulunan üç yollu manyetik seçici yerine de potansların olduğu tarafta, strat tarzı beş yollu bir manyetik seçici bulunmakta. Köprüsü yine sabit ama saddleları ile beraber Fender tarzı. Bazı Nighthawk modellerinde Floyd Rose sistemi de mevcut. Tunerler ise Kluson tipi. Tüm hardware donanım altın renkli. Gövde LP şeklinde ve tek parça olmakla beraber, üst kısmındaki maple kaplama daha ince ve düz. Dolayısıyla tipik bir LP gövdesinden ince ve gitar da bir LP’den bayağı hafif. Bu incelik sayesinde LP'lerde on yedinci perde sonrasında ortaya çıkabilen çalımda zorlanma durumu bu gitar için söz konusu olmuyor. Rahatça yirmi ikinci perdede bent yapabiliyorsunuz. Sustain sorunu ise sıfır.

Special, sap yapısı 60’lar tarzı olarak anılan ince, tek parça, dolgun C şekilli ve benim de favorim olan sap modeli. Parmaklarınız benimki gibi kısa ise, bu klavye yapısı bence gayet ideal. Parmaklarınızı zorlamıyor ama avucunuzu da dolduruyor. Bu sayede klavyeye kolayca hakim olabiliyorsunuz. İnce gövde, hafiflik, sap profili sebebi ile çalımı son derece konforlu. Tuşesi yine Brezilya gül ağacı.

Ekonomik bir model ama gövde ve sap nitro boyalı. Custom ve standart modellerde, gövdede ve sapta binding varken, bu modelde sadece gövdenin ön kısmında binding mevcut. Arka kısım ve sapta binding yok. Inlayler de bu modelde nokta şeklinde.

İnce gövdeli, 60'lar tarz klavyeli, hafif bir gitar olmasına rağmen, basları pek de cılız değil. Elbette bir LP tokluğunda ve yoğunluğunda da değil. Netlik açısından da skalasından dolayı olsa gerek çok iyi bir gitar.

Elimdeki Nighthawk budur:

DSCF7732_zpsc6fc0cdd.jpg

DSCF7286_zps17eb0b2b.jpg


Daha temizleri de böyle görünüyorlar:

url_zps12940900.jpg

gibson-nighthawk-special-607039_zpse64bf91a.jpg

gibson-nighthawk-special-107296_zps89604488.jpg

cknryivpvhmnlts97p34_zps60ea511c.jpg

Elimdeki Nighthawk, seri numarasına göre 1995 üretimi. Yakın bir arkadaşıma ait idi. Bildiğim, sevdiğim bir gitardı. Arada satıldı, içim yandı sonra geri geldi ve takasla ben aldım. Aktif olarak sahne ve stüdyoda kullanılmış, görmüş geçirmiş bir gitar. Alabilmek için uzun zaman fırsat kolladım. Potans düğmeleri dışında değişmiş bir parçası yok ki onu da ben değiştirdim keyfime göre.

Beş yollu sviçi ile pozisyonlara göre:

1- Köprü single
2- Köprü humbucker
3- Hem köprü hem de sap single
4- Sap single
5- Sap humbucker

olarak kullanılabiliyor. Ancak anlaşılacağı üzere, iki manyetiği aynı anda humbucker şeklinde kullanamıyorsunuz ki bence tele rekabeti uğruna arada gözden kaçmış önemli bir açık.

Evet, Special, single modda Telecaster tonu vermesi için tasarlanmış aslında. Fakat ben telecaster kullanıcısı olmadığım için gitarın bu yönü ile ilgili iddialı bir şekilde detaya girmeyi doğru bulmuyorum. Dolayısı ile bu konudaki görüşüm yüzeysel bir gözlem olarak kabul edilebilir. Daha sonra ekleyeceğim kayıtlarla telecaster tonu yorumunu işi bilenlere bırakacağım.

Gördüğüm kadarı ile, köprü manyetiğini single moda çektiğinizde, ton tizleşiyor. Bunu düşününce, sapı ve gövdesi maun bir gitardan tele tonu alma hadisesi sanki manyetik marifeti ile sağlanmış gibi geldi bana. Gerçi ben, tele tonu teleden, strat tonu strattan, LP tonu LP'den çıkar tarz bir kafadayım. “Hepsi bir arada gitarlar" meselesi de bana yapay geliyor. Hoş, sahnede nadiren telecaster tarzı veya single manyetikli bir gitara ihtiyaç duyulabilecek durumlarda kurtarıcı olabilir.

Gelelim bence asıl nokta olan manyetiklerin humbucker olarak kullanıldığında karşıma çıkan tabloya.

Special, Telecasterlar ile rekabet etme açısından amacına ulaşıp ulaşmadığı tartışılacak bir konu iken, çok yönlülük açısından yine de amacına ulaşmış. En azından sadece humbucker modda dahi eski tarz bluesy rocktan metale pek çok tarzı icra etmek aslında mümkün. Tabii gitarın mid merkezcil olması sizi rahatsız etmezse. Zira midleri önde olan manyetiklerin, vintage tarz çalmayı sevenleri rahatsız ettiğini görmüşlüğüm var.

Köprüyü humbucker olarak kullandığınızda, LP’lerden farklı, daha koyuca, tizleri geride biraz da o düzgün SG'leri andırır bir tonu var. Çıkış gücü 14 - 14.5 kohm. Köprü manyetiği Alnico V mıknatıslı. Midleri de düzgün şekilde önde olan bir manyetik bu. Ekolayzır dengesi açısından ince gövdede bana Epiphone SG'de kullandığım 498T’den iyi geldi. 498T'deki o çoğu zaman önüne geçilemeyen, rahatsız edici high mid ve tiz sorunu bunda yok. Rahatça Black Sabbath tarzı tonlarda ve hissiyatta çalabiliyorum. Tabii karanlık sound derken, amfide tiz, presence ve varsa brightı açtığınızda daha parlak, LP'ün o ısırıcı tizler barındıran tonlarına daha az tok olmakla beraber yaklaşıyorsunuz. İlle de koyu sularda yüzer diye bir şart yok. Gerçi bu durum "teleleştirme" kısmında bahsettiğim gibi stok manyetiğin sarımından da kaynaklı sanırım. Zira köprüye yakın kısım tize yatkınken, iç taraftaki kısım koyuluk ve mid dengesini sağlıyor gördüğüm kadarı ile. Burada bir hibritlik durumu olsa gerek. Manyetik konusunda derin ahkam kesecek detaylı bilgiye sahip olmadığım için yorumu bilenlere bırakacağım.

Amfinin sesini açıp lambaları kırdıkça, tonunuz sertleştikçe midler iyice belirgin bir hal almaya başlıyor. Ama tizleşme gibi bir sorunu olmadığı için ton dağılmıyor. Skala farkından olsa gerek, netlik de kaybolmuyor. Bu hali köprü manyetiğini metal tarzlarında da rahatça kullanmanızı sağlıyor.

Sap manyetiği ise, 7-7.5 kohm çıkışlı. Alıştığımın tersine hem single hem de humbucker olarak bana biraz parlak geliyor. Dr. Barlo'nun ifade ettiği üzere, Firebird tarzı bir mini humbucker bu. Yüksek distortionlu tonlarda dahi boğulmaması, netliğini kaybetmemesi, çamurlaşmaması da mühim bir avantaj. Gibson’un daha önce kullandığım sap manyetiği 490R de güzeldi ama Epiphone SG gitarımda zaman zaman netliğini az çok kaybedebilen, bu yüzden arada bir de olsa değiştirmeyi düşündüğüm bir manyetik idi. Fakat bu manyetik bana bazen parlak gelse bile, netliğinden dolayı kendini sevdirdi. Daha da koyulaştırmak gerekirse bir ton potansımız emrimize amade.

Akort kaçırma sorununu az yaşıyorum. Bunda burguların yaşının etkisi de olabilir. Eskiden Klusonlar'dan korkardım ama bu gitarla Kluson önyargımı da aştım. Ne yazık ki sol telinin mandalı zamanında kazaya kurban gitmiş. Onarmak, müdahale etmek te mümkün olmayınca, Kadıköy’den luthier İsmail Dalgın sağ olsun, elindeki fazlalık gümüş rengi mandallardan birini ücretsiz verdi de durumu idare ediyoruz.

Gitarı Ceriatone ile kullandığımda son derece gövdeli midlere sahip, net bir overdrive sound alıyorum. Tizler parlak ama biraz geride, baslar yeterli ve net. İngiliz tonları eşliğinde hard rock, heavy metal yolcuğu bu gitarla mümkün. İsterseniz agresif, isterseniz duygusal sololar. Her türlü tempoda riffler emrinize amade. Tabii Ceriatone'daki o üç aşamalı bright seçeneği sayesinde olay kolayca karanlık Black Sabbath sularına da dönebiliyor. Ek olarak yapacağım kayıtlar aynı zamanda Ceriatone hakkında da bilgi verir umarım. Eski manyetik modlu Epiphone ile tepkilerini karşılaştırırsak, bu gitar ondan tok. Epiphone ile çalarken tizleri en iyi ihtimal 10 üzerinden 7'ye, presenceyi ise sonuna dek kısmam gerekiyordu. Bu gitar bana Ceriatone'da tizleri ve presenceyi kullanma özgürlüğünü tanıdı.

Dinakord ise zaten biraz karanlık karakterli vintage bir amfi sağ olsun. Kırılma seviyesi biraz düşük olan Vibrato kanalında progressive rock, blues rock, hatta biraz pedal desteği ile hard rock rahatça çalabiliyorum. Ancak normal kanalında EF84 sayesinde işler daha agresifleşiyor. Gürül gürül bir distortion gelmiyor belki ama, köprü manyetiği yine de sert bir 70'ler tonuna doğru lambaları zorluyor. TS tabanlı bir pedalı clean boost şeklinde kullanarak 70'ler Black Sabbath çizgisine çıkmak mümkünken, Analogman DS1 ile yine clean boost ile tonu bu anlamda daha da modernleştirmek mümkün olabiliyor.

Epiphone 498T ikilisi bu amfide de tizleri Ceriatone kadar olmasa da biraz kıstırırdı. Ama bu gitardaki köprü manyetiği treble potunu kullanma özgürlüğünü bahşetti sağ olsun.

Her iki amfide de aldığım tepki tam olarak bir LP değil. Bu yüzden SG ile karşılaştırmak bana doğru geliyor. Greco ile de mukayese edecek olursam; Greco daha düşük çıkışlı manyetiklerine (köprü 7,5 kohm, sap 7 kohm) rağmen ağacının verdiği hacmi sonuna kadar dışa vuruyor. Daha sert olmasa da tonda bir yoğunluk söz konusu. Fakat Nighthawk, midlerinin daha ön planda olması nedeniyle ortaya düzgün SG'lere benzer bir karakter koyarak oyundan düşmüyor.

Toparlamak gerekirse, iyi yönlerini şöyle sıralayayım. Her ne kadar serinin içinde zamanının düşük bütçeli modeli olsa da, ton açısından hem üst düzey derecede tatmin edici hem de net bir gitar. Dış görünüşü; en azından binding, inlay şekli gibi olayları pek önemsemiyorsanız, biraz koyuca, midleri önde ve dengeli bir sound elde etmek istiyorsanız iyi bir seçim.

Gitarın eksiklerine gelince. Manyetikleri single modda çalıştırmayı çok ta benimseyemedim. Coil taplı gitarlarda olduğu gibi bunda da single moda geçince seste hissedilir bir azalma oluyor. Beş yollu seçicinin ilk pozisyonunun humbuckeri single çalıştırması HH gitar kullanmaya alışık bendeniz için biraz dezavantaj. İlk pozisyon ile ikinci pozisyon yer değiştirse daha iyi, daha pratik olurmuş sanki. Ben onu manyetik seçicisinin dip kısmına koyduğum bir parça ile aşmayı tercih ettim. Tabii hemen her Gibson’da olduğu, gibi bunda da sapın ense kısmındaki o kalın çıkıntılı yapı yine ihmal edildiği için, headstock kırılmaya meyilli. Başka markalar ondan görüp yaptığı halde, Gibson neden bu ense desteğini çoğu modelinde yapmamakta ısrar ediyor, anlaşılır gibi değil.

Yazının sonunda bu seri ile ilgili uyarılarımı da dile getirmem gerek. Nighthawk serisinin hiçbir gitarı, elimdeki de dâhil tam anlamı ile bir LP değil. Yukarıda belirttiğim gibi, skala farklı ve gövde daha ince. Bu durum da tonu etkiliyor. LP'ü andırıyor olabilir, ama değil. Special'da midler LP'lere göre çok ön planda. Bu yüzden bana göre ton olarak düzgün üretilmiş SG'lere daha yakın duran bir gitar. Bana biraz zamanında Tony Iommi'nin -bir ihtimal- deneysel maksatla yaptırdığı ama kullanmadığı ince gövdeli LP'ü de hatırlatıyor.

iommi-old-lp_zps2b9802c6.jpg


Bu tip sebeplerden ötürü Nighthawk Special serinin diğer iki ana modeli gibi nevi şahsına münhasır bir model. Bu seriden bir gitarı “ucuzundan ve hafif bir LP’üm olsun” ya da “hem bir LP’üm olsun, hem de versatil bir gitarım olsun” düşüncesi ile, denemeden alanların çoğu pişman oluyorlar ve sonra da satmaya bakıyorlar. Bu yüzden “LP tonu istiyorum, Nighthawk mı Studio mu?” gibisinden soru ile karşılaşırsam cevabım tereddütsüz: “Studio” olur.

Bilmeyenler için buradan sonra serinin kısadan bir hikâyesine ve farklı modellerine değineceğim. "Bana bu kadar bilgi yeter" diyenler, burada durabilirler :)

Nighthawk Serisinin Kısaca Tarihi (Veya Gibson'dan Bir Strateji Hatası Dersi)

1993 yılında piyasaya sürülen Nighthawk serisi başlangıçta -Custom, Standart ve Special- üç model olarak üretilmiş. Fakat göze batar bir ticari başarı yakalayamadığı için seri 1998’de üretimden kaldırılmış. Ayrıca piyasaya 1996 yılında sürülen ve daha uzun soluklu var olan Little Lucille ve Blueshawk modelleri de var.

Peki, yukarıda bahsettiğim değişik skala, manyetik konfigürasyonları hatta Fender tarzı saddlelar gibi ilginçliklerin, yeniliklerin sebebi ne idi? Gibson neden durduk yere böyle ilginç bir seri üretivermişti?

Cevabı düz mantıkla bile kolayca bulunabilecek bir soru bu. Seriye sonradan katılan Little Lucille ve Blueshawk haricinde amaç, Fender Strat ve Telecasterlar ile rekabet edecek, çok yönlü, çeşitli ton varyasyonlarına bürünebilen bir seri ortaya çıkarmaktı. Hatırlarsınız, geçmişte "Fender'in üç manyetiği var sonuçta, elbette ki ton zenginliği Gibson'dan üstündür" tartışmaları yaşanırdı. Sanki bu geyik Gibson yetkililerinde kompleks yapmış gibi, aniden HSH şeklinde üç manyetikli, beş yol sviçli, ama coil tapping hadisesi sayesinde SSS şeklinde de kullanılabilen, Fender tarzı saddlelara veya floyd rose sistemine sahip bu seri ortaya çıkıverdi. Gibson sanki işi gücü bırakmış, bu "Üç manyetik" geyiğinin üstesinden nasıl geleceğine kafa yormuş, Fender'i nasıl korkutacağını düşünüp böyle bir yol bulmuştu.

Bence temelinde büyük bir mantık hatası taşıyan bu gereksiz rekabet duygusu ile Nighthawk serisi, Gibson’a ticari bir başarı getirmedi ve üç ana modeli 1998’de üretimden kaldırıldı. Oysa o yılların en düşük LP modeli olan Studio bile iyi bir satış grafiği çizerken, Nighthawk serisi farklı bir maksat, değişik bir bakış açısı ve reklam stratejisi eşliğinde üretilseydi, temel amaç ürin yarışı değil de yenilikçilik olsa idi, belki ticari başarı yakalanabilir, Gibson kendi çapında Ar-Ge eşliğinde geliştirilmeye de müsait bir superstrat serisine sahip olabilirdi. Sonuçta bugün LP görünümlü ama tonu LP'den farklı ve ticari başarısı da ortada olan, sevilen bir ESP Eclipse gerçeği var karşımızda.

Bu yüzden sakın HSH standart, custom ya da HH Special vb. bir Nighthawk modelini de “Fender tonu veren Gibson” zannı ile almaya kalkışmayın. Kim ne derse desin, kazın ayağı öyle değil. Eğer bir yerde görürseniz, ister ilk beş yıllık seriden olsun ister yeni serilerinden, muhtemelen karşınıza beğenebileceğiniz, takdir edeceğiniz versatil, net tonlara sahip bir gitar çıkacaktır. Hatta bu gitarı çalım rahatlığı sebebi ile, uygun manyetik takviyesi eşliğinde, kendinize özgü LP görünümlü bir superstrata falan dönüştürmeyi bile düşünebilirsiniz. Ama bakılırsa Fender tonu veren bir Gibson veya tersi, işin içine dijital teknoloji girmeden yapılamayacaktır. Çeşitli forumlardaki tecrübeli tüm Nighthawk kullanıcılarının görüşü de hemen hemen bu yönde.

Biraz da resim. Nighthawk Custom:

custom_zps1ffddca3.jpg

custom2_zpsb32b3fb8.jpg


Standart:

standard-3-80924_zpsc04735c9.jpg


2010 Standart:


standard2010_zps562861bc.jpg


Nighthawk Yeniden Üretimleri ve Yirmici Yıl Serisi:

Nighthawk serisinin üretimden kaldırıldıktan dokuz yıl sonra, Gibson firması, üç Nighthawk modelini belki de riske girmemek maksatlı mütevazi sayılarda yeniden üretti ve sanırım bu kez amacı doğrultusunda az çok ticari bir başarı yakaladı. Gerçi yurtdışındaki forumlardan gördüğüm kadarı ile orijinal seri kullanıcılarına göre, yeni üretimler ya çok farklı, ya eski kalitesinden uzak, ya gereksiz ya da üçü birden. Bu yüzden ellerindeki eski Nighthawkından memnun olanlar, gitarlarına daha sıkı sarılmış durumdalar. Gerçi ben bu fikirlere mesafeli yaklaşmak taraftarıyım. Ayrıca 90’lı yıllarda Nighthawk serisinin Epiphone versiyonları yok iken, yeni üretim furyasında Nighthawk serisinin Epiphoneları da çıktı.

Buraya yukarıdaki bir ayrıntıya katılmadığımı not düşmek istiyorum. Malum, kirpi yavrusunu "pamuğum" diye sever, kargaya yavrusu şahin görünür. Malını kıymetli görme ve gösterme eğiliminin, en azından bazı konularda evrensel olduğunu bu yeniden üretim Nighthawk furyasında anladım. Tamam, eski Nighthawklar Güney Amerika ağaçlarından yapılma, zamanının ilkleri, öncüleri falan. Ama Gibson da bu kadar aptalca bir yatırım yapacak değil. Doğrusu yeni üretim Nighthawk gitarların sağda solda gördüğüm videolarından içlerinde "Kötü, bu olmamış, tutmamış" diyebileceğim bir gitar çıkmadı. Farklar olabilir ama bu ille de "kötü olmuş, Gibson bu işi becerememiş" anlamına gelmemeli bence.

Nighthawk serisinden Epiphone Nighthawk Custom Reissue, Nighthawk Studio, 20. Yıl Nighthawk Standard ve 20 Yıl Nancy Wilson Nighthawk Standard, 2014 yılına dek aktif olarak üretimde idiler. Evet, yeri gelmişken belirteyim, yakın zamanda Facebook'taki Nighthawk Fan sayfasından aldığım habere göre de, üretimler artık iyice limitede döndürülmüş. Önceden zaten sınırlı sayıda üretilmiş Nighthawk 2009, Nighthawk Standard 2010 ve Nighthawk 2011, limitli bir üretimin ardından, üretim bandından zaten kaldırılmışlardı.

Nancy Wilson Nighthawk:

nancy-wilson_zps3d340e30.jpg

nancy-wilson2_zps628d20b6.jpg


Tabii bunlar reklam kokan işler. Nancy Wilsonlar bana sorarsanız elimdeki Special'ın daha iyi çalışılmışı gibi duruyorlar sadece.

Yeni üretimlerin içinde manyetik konfigürasyonlarında farklılıklar da görülüyor. Hatta bazılarında Burstbucker kullanılmakta. Ayrıca köprü humbuckerları artık genelde eğik değil, düz. Bazılarında sapta P 90 kullanıdığına da şahit oldum.

Yeni üretimler ile beraber gelen yeni modellerden Landmark, her biri rengine göre Amerika’nın bir parkına veya anıtına adamış, köprü ve sapta mini humbuckerlı bir model. Hawk, Special gibi ekonomik modeller de piyasaya sürüldü. Ancak sağda solda bu modellerden nedense pek bahsedilmiyor.



Nighthawk'ın Başarılı Ama Kıymeti Bilinmeyen Üvey Çocukları: Little Lucille ve Blueshawk

Arada blues sevenleri habersiz bırakmamak adına, Blueshawk ve Little Lucille modellerinin özet te olsa üstünde durmam gerek. Dediğim gibi serinin Fender takıntısından bağımsız ve daha uzun soluklu üretilmiş mühim iki modeli. Özellikle Blueshawk’ı kullananlar içinde bağımlısı çok.

Blueshawk modeli, adına yakışır blues tabanlı bir gitar. Gövdesi kavak ağacı, üstünde maple kapak. Semi hollow body. Denilene göre Fender manyetiklerdeki gibi noise canceling sistemli P 90 manyetikleri olan bir model. Telelerdeki gibi through-body stringing köprü hadisesine sahip. ES345 modellerindeki gibi bir mid cut devresi var. Beğeneni, takdir edeni çok. Hatta üretimden kaldırılması tepki de aldı ama, Gibson nedense bu tepkileri kavle almadı. Blues tutkunu bir gitarist iseniz, karşınıza çıkarsa, bu gitarı bir denemeye bakın. Sanırım bağımlılık yapmasının hayli geçerli bir nedeni olması gerek.

Little Lucille de Blueshawk’a çok benzeyen ve 98’den sonra üretimi devam etmiş bir diğer model. Hatırladığım kadarı ile BB King bu modelin endorseri idi. Gibson BB King Lucille’in değişiği, daha ufağı diyebiliriz. Modifiyeli P90 manyetikli, gürültü kesici bir sisteme sahip. Blueshawktaki mid cut devresi bunda da var. Bu da kavak ağacı gövdeye sahip. Üstünde maple kapak var yine ve tabii ki semi hollow body. Fakat bunda tune o matic köprü ve TP6 tailpiece mevcut. Nedense sağda solda kullananına, övenine bir türlü denk gelmedim. Ama Blueshawk kadar üretimde kalmasının da bir sebebi olsa gerektir.

Bu iki modelden özellikle Blueshawk, bayağı sevilmelerine ve diğer üç modelden daha uzun ömürlü olmalarına rağmen nedense, Nighthawk'ın yeni üretimleri piyasaya çıkarıldıktan iki yıl sonra, 2006’da üretimden kaldırıldılar. Blueshawk kullanıcıları bu duruma anlam veremediler, hatta biraz kızgınlar. Bakarsınız, bir on yıl sonra diğer Nighthawklar gibi tekrar üretim bandında arz-ı endam ederler, kim bilir?

Blueshawk:

gibson_Blueshawk2_zpse101781a.jpg


gibson_Blueshawk98_zps1cef9464.jpg


gibson_Blueshawk_zps07c39c10.jpg


Little Lucille:


Gibson_Little_Lucille_zps398919fb.jpg



Gibson_Little_Lucille4_zps0f7e49e7.jpg


Gibson_Little_Lucille2_zpsa0e2e36a.jpg

Nancy wilson gençken aşırı güzel kadındı.Ablası daha güzeldi ama sonra kilo aldı bayaa.nancy tekme falan da atıyodu sahnede o formunu korudu.annie daha oturaklı hanım kadındı.1977 barracuda,dreamboat annie dönemleri
 
Abi ben nancy wilson annie wilson incelemesi yaptım.anlamam gibson'dan falan.zaten elektro gitar çalmıyorum daha.çok günümde olursam akustik gitar incelemesi yaparım ama şuan öyle bşy düşünmüyorum
 
Yeni ekipman iyi gaz oluyor. Jet City'nin Crunch tarafı yine ve standartlara uysun diye de TS eşliğinde bir adet daha uydur uydur çal amatör işi. TS 01.39 gibi devreye giriyor, 05.00 gibi de devreden çıkıyor. Bu kez preamp kısmı saat üç yönünde:


Abi gibson + soldano turevi bir amfiyle biraz gumbur gumbur ritim calmani da beklerdim bu biraz hafif geldi ocakbasinda ac bitap bekledigim durumun icinden et
cikmadi gibi oldu...Oyle yani, bilesin ki bir kayit daha alsan arkandan tespih cekerim tuza okurum hatta muska yaparim...
 
Abi gibson + soldano turevi bir amfiyle biraz gumbur gumbur ritim calmani da beklerdim bu biraz hafif geldi ocakbasinda ac bitap bekledigim durumun icinden et
cikmadi gibi oldu...Oyle yani, bilesin ki bir kayit daha alsan arkandan tespih cekerim tuza okurum hatta muska yaparim...

İyi de ritimi hangi davulcu ve bassçı ile çalam? Hangi stüdyoda kaydedem? Crunch kanalı ile yaptım kaydı demişim, onu da telefon ile yapabiliyorum.

Ölem yere girem ben oy oy :D:D
 
Geri
Üst