evet arkadaşlar filmin tarihsel film bazında değil fantastik film bazında bakılması gerektiğinin en büyük örneğini aktüel dergisi yazarı mehmet ail kılıçbay'ın yazısında görebilirsiniz.film fantastik bir filmdir ve tarihle alakası sadece böyle bir savaşın olmasından ileri geliyor.filmde anlatılanların tarihle uzaktan yakından alakası yoktur.
''Frank Miller, 1957 doğumlu Amerikalı bir çizgi roman desinatörü ve senaristi. İlk ününü Daredevil adlı çizgi romanla yaptı, sonra Batman'i ve Robocop'u yarattı. Lanse ettiği sayısız süper kahraman arasında Elektra ile Kaptan Amerika'nın da yeri var. Sin City adlı romanı ve çizgi kahramanları sinemada çok iş yaptı.
Frank Miller, 1998'de 300 adlı, beş bölümlü bir dizi çizgi roman oluşturmaya başladı. Dizinin tümü 1999'da tek cilt halinde yayımlanarak tamamlandı. Miller, bu beş bölüme, Şeref, Ödev, Şan, Çarpışma ve Zafer adlarını vermişti. Bu çizgi roman, yönetmen Zack Snyder tarafından, gerçek oyuncular ve sanal sahnelerle bir sinema filmi haline getirildi ve bizim basın her zaman olduğu gibi sapla samanı karıştırdı, hiçbir araştırma yapmadan konuştu.
300 adlı film, Cumartesi Hürriyet'te "İlk demokrasi deneyinin hikâyesi" başlığıyla "tanıtılıyor". "Haber"de şunlar okunuyor: "MÖ 480 yılında Kral Leonidas önderliğinde 300 Spartalının 1 milyon Persli ile yaptığı Termopil savaşı tüm Yunanistan'ın Perslere karşı birlik olmasını sağlar(Bu savaş) dünyada ilk demokrasinin kuruluşuna da yardımcı olacaktır".
Aynı cümlenin içinde hem Pers hem de Persli denmesini fazla alışık olduğumuz bir Türk medyası tavrı olduğu için bir kenara bırakıyorum. Burada söylenenlerin hepsi yanlış, hem de tamamen yanlış. Zaten aynı yazıda filmin yönetmeninden aktarılarak verildiği gibi, "Frank, mitolojik bir olayı alıp onu gerçek bir olaya dönüştürmedi, gerçek bir olayı alıp onu mitolojiye dönüştürdü". Nitekim Frank Miller'in çizgi romanlarına ve senaryolarına bakıldığında, onun her zaman süper bir kahraman yaratmanın peşinde olduğu görülecektir.
Basınımızda bu filmle ilgili çok yazı çıktı. Emre Aköz'le olan tartışmasında kendini "duayen" ilân eden Hıncal Uluç ise şunları söyledi: "300 Spartalı, tarih kitaplarında okuduğumuz Termofil (yazım Hıncal Uluç'a ait) savaşının çizgi romanı. Tarihe tıpatıp paralel bir belgesel sanki. Bir yanda istilacı yüz binler. Öte yanda, öleceklerini bile bile eşleri, çocukları, vatanları uğruna yola düşen 300 kahraman. Bizim entele göre faşist bu 300 vatansever. İstilacı imparator değil."
Med Savaşları adı verilen Yunan-İran savaşları, MÖ 480'de meydana gelen kesitlerinden biri olan Thermopylai çarpışmasında, Leonidas'ın ordusunda 10 bin kişi vardır. Ancak Leonidas ihanete uğrayıp arkadan kuşatılınca, Yunan ordusunun kurtulması için 1000 kişiyle, çok dar bir geçit olan Thermopylai'yi tutar. Burası adını civardaki sıcak su kaynaklarından almakta ve "Sıcak Kapılar" anlamına gelmektedir. Eğer Hıncal Uluç'un yaptığı gibi yazılırsa, "sıcak seven" anlamına gelir.
Leonidas'ın, genişliği yer yer dört metreye düşen bu geçidi savunması aslında abartıldığı kadar büyük bir iş değildir. Pers ordusu burada sıkışmış ve ölülerle geçit daha da aşılamaz hale gelmiştir. Ayrıca Leonidas geçidi 300 kişiyle değil, 1000 kişiyle savunmuştur. Bunun 300'ü hippeis denilen kralın özel muhafızları, 700'ü de Thespiai kent devletinden gelen savaşçılardır.
İran ordusuna gelince, modern hesaplamalar bu ordunun savaşçı mevcudunun 150 bini geçemeyeceğini ortaya koymaktadır. Ve sıkı durun, bunun en az 50 bini İyonyalı, Trakyalı ve diğer Yunan sitelerinden müttefiklerdir. Yani bu savaşta "tüm Yunanistan İran'a karşı tek cephe" filan değildir. Nitekim Sparta'nın Peloponez'deki en büyük rakibi Argos sitesi bile, İran imparatoru Khshayaisha (bizimkiler bu adın Yunancalaşmış hali olan Xerxes'i veya onun okunuşu olan Kserkses'i kullansalar da adamın asıl adı böyle, daha sonra Farsça'da Keyhüsrev haline gelecek) ile anlaşıp, onun müttefiki olmuştur. Ayrıca filme bakıldığında, Sparta'nın diğer kralının (evet Sparta'da iki kral vardır) üzerinden İran altını çıktığı görülür.
Leonidas'ın karşısına İran ordusunun elitleri olan 10 bin kadar "ölümsüz" ile 20 bin kadar diğer asker çıkmıştır. Pers güçleri 20 binden fazla kayıp vermiş, Spartalılar'ın tamamı ölmüştür.
Sparta'nın "dünyanın ilk demokrasisini kurduğu"nu söyleyebilmek için geniş, hem de çok geniş bir hayal gücü gerekir. Sparta'da insanlar kastlara bölünmüş durumdaydı. Bu kent devletin nüfusunun çok küçük bir bölümünü meydana getiren homoioi (eşdeğerliler), astoi (kenttaş) adıyla anılan ve tüm siyasal ve ekonomik hakları elinde tutan egemen kasttır. MÖ 480'de Kral Demarates bunların sayısını 8 bin olarak veriyor. Bu sayı MÖ 5. yüzyıl boyunca süreli azalmış, MÖ 371 Leuches çarpışmasında 1200'e düşmüş, bunların 400'ü de burada ölmüştür.''