Arkadaşlar,
Genelde bu forumlarda sadece alım satım bölümüne takılırım. Aslında bu başlığa yazma niyetim de yoktu. Türkrock bölümüne çok girmemiştim. Geçen gün karıştırırken Cem Köksal başlığı da dikkatimi çekti. Başından sonuna inceledim ve yazılıp çizilenler beni ta 20 yıl öncesine götürdü. 1987'den beri gitar çalmaktayım. Bu arada yaşım 38 ve 1994 senesinde TEARS adlı grubumla Winds of Dreamland adlı bir albümü Hades Records etiketi ile yayınlamıştık. Albümü de çok yakın dostum şehit Ümit Yılbar'a adamıştık. Neyse konumuz bu değil.
Cem Köksal ve Koray Alarslan ile şahsi tanışıklığım yoktur. Ancak yine aynı ekipteki Alpay Şalt ve Çağatay Ateş ile çok iyi diyaloğum vardır. 15 yıldır tanışırız kendileri ile.
Yazımın ilk paragrafında belirttiğim 20 yıl öncesi ne demek ? 1980'li yılların başlarında Van Halen, Iron Maiden, Kiss, Motorhead gibi grupları dinlerdik arkadaş çevremizle. Tabii bizim ortaokul-lise yıllarımızda öyle albüm falan edinmek maden bulmakla eşdeğerdi. Ne zaman ki Üsküdar Paşakapısı cezaevinin karşısında değerli ağabeyim Tünay Akdeniz'le tanıştık, o sayede değişik Rock türleri hakkında bilgi sahibi olmaya başladık. Yine Tünay ağabey sayesinde Pentagram grubundan davulcu Cenk ve gitarist Hakan ile güzel dostluklar kurduk. Hala da harika arkadaşlığımız var.
Bir gün Tünay ağabey, bir plak gösterdi. " Bu adamı alın, dehşet bir şey, farklı" diyerek bize baskı yapıyordu. Tahmin edeceğiniz üzere bu albüm Yngwie Malmsteen'in ilk solo albümü idi. Hiç dikkate almamıştım. Öyle ya, Iron Maiden ve Van Halen'den başka bu işi kim iyi yapabilir ki ?
Klasik bir 15 yaş tribi.
Bir gün Polis radyosunda bu albümün tamamı verildiğinde beynim ve kalbimden vurulmuştum. "Budur ulan benim aradığım" dediğimi daha dün gibi hatırlıyorum. Müptelası oldum Yngwie'nin.
Tabii bir yandan da aktif müzik yaşantımızı türlü maddi zorluklar altında devam ettiriyorduk. O zamanlar da, grupların birbirlerine yönelik kırıcı davranışlarının yanı sıra, konser dinleyicilerinin de acımasız saldırılarına hedef olan arkadaşlarımız mevcuttu.
Cem Köksal'ın ilk albümünü bir tesadüf eseri Bakırköy Carousel'deki Megavizyon'dan satın almıştım. Ama türü bilerek değil. Tamamen yerli bir Rock sanatçısına maddi destek olma güdüsü ile. Hatta kapağındaki fotoya baktığımda kendi gitarımın aynısını görünce, bir de siyah beyaz kapağın beni baba bir blues gitaristi ile tanıştıracağı hissine kapıldım. Ancak kaseti arabada takınca şoke oldum. Karşımda Yngwie tarzı bir müzik vardı. Tabii çok uzun yıllar Yngwie'nin bütün albümlerini saniyesine kadar hatmettiğim için müzikal beğenime hitap eden bir armoni yapısı olmasına rağmen çok ta sarmadı. Ama gitarist usta biri. Ona kesinlikle laf yok.
Yine bu forumda da takip ettiğim üzere Cem kardeşime millet saldırmaya başladı. Kısacası orijinal olmadığını, Yngwie'yi taklit ettiğini belirten yaklaşımlar sergilediler. Gerçi o da bu eleştirilere çanak tutacak davranışlar sergilemedi değil. Ancak ben sıradan "kopya işte" söyleminden ziyade başka bir noktaya temas etmek istiyorum. Bir de "hep aynı şeyleri yapıyor canım" söylemi vardır ya. Bir an için düşünün. Kendini tekrar etmeyen bir müzisyen, bir gitarist kaç tane vardır ? Steve Vai da aynı şeyleri çalıyor, Joe Satriani de, Iron Maiden da. Iron Maiden'ın Dm - Bb - C yürüyüşü ile bir ton şarkısı mevcut. Ama kimseden bu yönde bir eleştiri duymazsınız. Ama herkes Yngwie'ye saldırır. Niye ? Çünkü melodik yürüyüşler daha çok akılda kaldığı için daha çabuk kanıksanır. Diğerleri pentatonik, kromatik ve jazz yürüyüşlerini tercih ederler, ağzınızla " nay nay" şeklinde söyleyemediğimiz için bize sanki hep farklı bir şey yapıyormuş gibi gelir.
Bir de bizim genç gitarist arkadaşlarımızda şöyle bir hırs vardır. Uluorta yerde " Yngwie Malmsteen boktan be abi, hep aynı şeyleri çalıyor, ruhsuz, o ne ya öyle tırrr,brrr" gibi konuşurlar. Ama gizliden gizliye bir Black Star için günlerini gecelerini deliler gibi harcarlar. Başardıklarını düşündükleri anda da ortada kasım kasım kasılarak gösteri yapmaya çalışırlar. E hani Yngwie boktandı...
Bizdeki durum budur dostlar. Cem Köksal da, öyle sanıyorum ki bu tarz saldırılardan yılmış olacak ki, Yngwie kopyası eleştirilerinden kurtulmak için ekipmanlarında ufak tefek değişikliklere gitti web sitesinde inceleyebildiğim kadar. Şahsi görüşüm buna hiç gerek olmadığı yönünde. Kendisinin ne çalmaktan hoşlanıyorsa o yolda devam etmesini tercih ederdim.
Sevgili dostlar,
Ben bir müzik gurusu ya da otoritesi değilim. Yazdıklarımdan lütfen kimse alınmasın. Ama maalesef ülkemizdeki gerçekler bunlar. Bir müzisyenin vakit ve para olarak harcadıklarının ne nitelikte olduğunu yaşamış biri olarak biliyorum. Alpay Şalt ve Çağatay Ateş ile olan eski dostluğumun dışında ne Cem Köksal'ı, ne de bu foruma yazma ihtiyacı hisseden Koray Alarslan'ı tanımam. Ancak bu ekibin bir şeyler yapmaya yönelik çabalarını taktir etmek gerekir diye düşünüyorum. Ben de zaten öyle yapıyorum.
Düşünsenize, Cem Köksal müzikal kariyerinde dünyanın önde gelen solistlerinden biri ile çalışıyor. Dünya müzik piyasasında kaç tane Rock müzisyenimiz var böyle. Bu çalışmalarını daha da ileriye taşımak kendi ellerinde tabii. Umarım başarılı olurlar.
Yeni albüme gelince...Ben de gidip satın aldım. 3-4 kez dinledim. Müzikal açıdan benim beğenime hitap eden bir tür olmasına rağmen tansiyonu düşük buldum. Sanırım bunda bayan vokalin etkisi var. Açıkçası beni pek sarmadı. Ama bu durum kesinlikle bana bu müzisyen arkadaşlara acımasızca saldırma hakkı vermiyor. Zaten böyle bir tutum da kimseye bir şey kazandırmaz. Eleştirileri saygı sınırları çerçevesinde yapmak daha medeni bir davranış olur. Eğer albüm size hitap etmiyorsa "beni sarmadı" der geçersiniz.
Bazı eleştiri kokan yazılara verilen cevaplar da eleştiriler kadar ilginç. "Laf atacağına, sen de git onun gibi bir şey yap" söylemi de bana göre yanlış. Müzik dinleyen herkes enstrüman çalmak zorunda değil. Eleştirmek için de müzisyen olunması gerekmiyor.
Neyse dostlar, vaktinizi fazla almak istemem. Uzun lafın kısası, ortada bir çaba, bir emek var. Ortada bir eser var. Beğenen var, beğenmeyen var. Eğer bu ülkede Rock müziğin bir yerlere gitmesini istiyorsak yıkıcı olmamalıyız. Unutmayın ki, bir müzisyenin albümü onun bebeğidir. Alın teri vardır, gözyaşı vardır, uykusuzluk vardır, hastalık vardır. Vardır da vardır.
Şunu tekrar etmekte fayda görüyorum. Ben kimsenin avukatı değilim. Ne Cem Köksal'ı tanırım, ne Koray kardeşimi. Zaten onların da benim avukatlığıma ihtiyaçları yok. Bu yüzden de lütfen bana da saldırmayın.
En büyük dileğim bu tarz müzisyenlerin sayılarının artması, uluslararası arenada da başarılar kazanmasıdır. Bugünkü gençlerimizin sahip oldukları teknolojik imkanlar da bu hedefi mümkün kılmaktadır.
Hepinize kucak dolusu sevgiler,
Özgür Öztürk