Cem Köksal

berbay demiş ki:
iyi bir gitarist olabilir belki ama anladımki o gün ki hareketleri ile en iyi'yi hak etmemiş bu adam...çok şişirmemek lazım bence artık bu adamı...bakalım korsan olmasında kaç tane sonradan yeni insan tanıyacak kendisini türkiyede..belki daha yumuşak olabilirdi ama gereğinden fazla abarttı...gerçekten çok antipatikti o gün ve bence eleştirilmeyi hakediyor... tama bir gerçek var ve bunu kendiside bildiğinden çok konuştu onu..ben en iyisiyim..istediğim gibi konuşurum olayına girdi..keşke öyle yapmasaydın be cem köksal....ayrıca bu ülkede bir akın eldes cem köksal kadar değer görmüyor ya ben ona yanarım...

aha! yorum diye buna derim ben. kardeş seni alnından öpecem!
 
Merhaba arkadaşlar,

Öncelikle bu forumda yeniyim, aslında bu tip tartışma platformlarının yabancısıyım ve başka bir şey ararken tesadüfen kendimi burada buldum. Öncelikle bu kadar kapsamlı bir siteyle karşılaşmak beni şaşırttığı derecede sevindirdi de. Ve samimi olarak söylüyorum; hayatımda ilk defa bir foruma düşüncelerimi yazmaktayım, o yüzden ilk adımda kendimi tanıtayım izninizle.

Ben Koray Alarslan. Müzisyenim, tuşlu çalgılarla ilgileniyorum uzun zamandır, çalmaya çalışıyorum başka bir deyişle. Son 10 yıldır da farklı tarzlarda, çeşitli grup ve müzisyenlerle müzik yapma gayretindeyim. Bu topic'in konusunu oluşturan gitarist Cem Köksal’da bunlardan biri…

Aslında buraya yazmamın sebebi sadece, insanın gerçekten iyi tanıyıp, bildiği birine karşı yapılan biraz dikkatsizce eleştirilere ve haksız ithamlara tepkisiz kalma direncinin kırılması olarak özetlenebilir. Üzüldüm gerçekten, bu iş dışarıdan böyle mi görünüyor diye..

Biraz daha öncesine gitmek gerekirse, Cem’le eski menajeri Aykan İlkan aracılığıyla tanışmamız 2003 yılı sonlarına denk geliyor. O günlerde eski grubum faaliyetlerine son verdiğinden dolayı, ben de kendi bestelerimi icra edebileceğim bir ekip toplama uğraşındaydım.
Bana Aykan tarafından Cem Köksal ile çalışma teklifi sunulduğunda açıkçası bu iki ismi de tanımıyordum. Bu nedenle evet demeyi düşünmedim ilk etapta, kendim bir grup kurma amacında olduğum için pratikte böyle bir teklife olumlu yanıt vermem akıllıca olmazdı. Ama ‘Set Me Free’ albümü bana ulaştırıldığında fikrimin değiştini söylemeliyim. Aslında müzikal anlamda benim beğenilerime çok da yakın bir çalışma değildi bu albüm. Ama duyduğum ‘şey’ güzeldi, ne kadar emek harcandığı belliydi ve en önemlisi bu ülkede iyi işler yapmaya çalışan insanların hala var olduğunun bir kanıtıydı benim için. İnanın, bunlar ‘şablon’ sözler değil, çoğunuz da bana hak vereceksiniz, inanıyorum, eğer aynanın diğer tarafından bakmaya gayret edersek, bir an için.

Cem, Çağatay (Ateş) ve Alpay (Şalt)’la çalışmaya başladıktan sonra, zamanla hepimiz müzikteki ortak noktalarımızı keşfetmeye başladık. Bu da artık bir grup olma yolunda ilerlediğimiz anlamına geliyordu ve bunu bizlere hissettiren de Cem’in kendisiydi. Kendi örneğiniyle; Bon Jovi gibiydik, yani bir üyesinin adını taşıyan bir topluluktuk. (Bunu söylemek bana düşmez ama bu da nedense yalnız müziği değil biraz da yapılan haddini aşan yorumlarla kişiliği de eleştirilen Cem’in karakteri hakkında O’nu tanımayıp, merak edenler için önemli bir ipucu olur umarım..)

Neyse uzatmayayım, çalıştık, prova yaptık, sahneye çıktık, Murat İlkan, Joe Lynn Turner ve en son Şenay Lambaoğlu gibi birbirinden değerli solistlerle. Önce JLT yadırgandı Murat’tan sonra, eleştirildi, ama zamanla benimsendi, sevildi. Şimdi Şenay Lambaoğlu için de tarih tekerrür ediyor gibi…

Siyah Beyaz Masallar, bir ‘Cem Köksal Band’ olarak çıkan ilk albüm. İnanın kolay değil bir şeyler ‘meydana getirmek’. Yukarıda yazılanları görünce küçük çaplı bir şok geçirdiğimi itiraf etmeliyim. Bu kadar basit olmamalı her şey. İnsanlar bir eser meydana getirmeye çalıştıkları için bu kadar zehirli sözlere maruz kalmamalılar… Bilgenin dediği gibi; ne kadar şey bilirsek bilelim söylediklerimiz karşımızdakinin anladığı kadar galiba. Bunun en önemli örneği olarak ben kendimi görüyorum. Çünkü yıllar önce dinleyip de, artık ne cüretse, kendimce pek kıymet vermediğim eserlere şimdi, bir parça daha gelişmiş müzik kulağım, bilgim ve yekünde -hayat görüşümle- kulak verdiğimde, o zamanlar neler kaçırdığımı fark edip cahilliğime gülüyorum. İnanın iyi, güzel bir şeyler yapıp sizlere sunmaya çalıştık ama bilmeden ayıp ettik herhalde. Bu albüm bir Dünya harikası olarak sunulmadı sizlere. Asla her şeyin dört dörtlük olmasını bekleyemeyiz, bizim de kafamızı kurcalayan noktalar oldu tabi ki. Bunları da (inşallah) bir dahaki çalışmaya yansıtmamak için aklımıza not ettik. Beğenin, beğenmeyin, gene de sağolun. Ama lütfen bunun baştan savma bir albüm olduğunu söylemeyin. Çünkü öyle olmadığını, gerçekten çaba sarf ettiğimizi biliyoruz. Bu albüm için maddi, manevi nelerin verildiği, insanların hayatlarında nelerden feragat ettikleri (ki maalesef bunların başında sevdikleri geliyor) konusunda en ufak bir fikri ya da en azından tahmini olan arkadaşların, düşüncelerini, en azından dile getirmeden önce bir kez daha gözden geçirmelerini dilerim.

Dediklerim yanlış anlaşılmasın, tabii ki burada negatif eleştirileri kastetmiyorum, mutlaka olumlu şeyler söyleyin demiyorum, bu çok saçma olur zaten. Ama ‘kötü’ bir şeyler yazmadan önce lütfen bir kez daha düşünün; buna insanların ve daha da önemlisi kendinizin ihtiyacı var mı?

Benim nacizane görüşüm, (ki bu insanlara zararı olmayan her şey için geçerlidir) beğenmediğim birşeyle ilgilenmemem gerektiğidir. Bu kadar basit. Ne bileyim, hiçbir zaman bir İsmail YK forumuna girip bir şeyler yazma ihtiyacı hissetmedim. Çünkü bana hitap etmiyor, ilgilenmiyorum, bu kadar…

Son bir şey, bu da biraz benimle ilgili sanırım ve bu yazacaklarım bir yanlış anlamayı giderme amaçlı sadece, kesinlikle bir cevap niteliği taşımıyor.
Gylena nick’li arkadaşım programda söylediklerimi biraz farklı algılamış ya da ben derdimi anlatmakta aciz kalmışım. Ağzımdan çıkanları gayet iyi hatırlıyorum, orada son birkaç yılda Dream Theater ile başlayan progressive rock/metal dünyasındaki yükselişin zamanla kısırlığa dönüştüğünü, eserlerin gittikçe ‘samimiyetsizleştiğini’ dile getirmeye çalışmıştım. Bu bir olumsuz eleştiridir ve bundan da tahmin edilebileceği üzere bu müzik türüyle ilgilendiğimin bir göstergesidir. Belki burada söylememin pek gereği yok ama düşüncelerimin daha iyi anlaşılması için belirtmem gerekirse, 15 yıldan bu yana Dream Theater grubunu severek dinlemekte ve takip etmekteyim, bunun yanında ELP, Rush, Marillion, Queensryche, Yes, Ekseption hayranıyım. Sieges Even, Ayreon, Fates Warning, Asia, Mahavishnu Orchestra, Enchant, Chroma Key, Magellan, Shadow Gallery, LTE, Renaissance gibi birçok isim de en sevdiklerim arasındadır. Hatta Ayreon’u 1996 yılında ilk kez ikinci albümüyle tanıyıp, ilk albümü kataloglarda bulup sipariş etmek için günlerini harcamış bir insanım. Ayrıca rock klavyecilerinden beni en çok etkileyenler de progressive rock müziğini yaratıp, gruplarıyla başta DT olmak üzere bugünkü birçok büyük ismi etkileyen Keith Emerson ve Rick Wakeman’dır. Buna ilaveten, bundan önce çalıştığım gruplardan biri de bugüne kadar 2 albüm yayınlamış ve sanırım artık faal olmayan prog.metal grubu Comma’dır. Şu anda da prog.power metal tarzında müzik yapan Northern Lights grubuyla ilk albüm çalışmalarını bitirmek üzereyiz. Yani özetle prog. rock/metal’e karşı değilim, tam tersine çok sevdiğim, ilgilendiğim bir müzik türü olduğu için bugün içinde bulunan durumdan biraz şikayetçiyim.
Ayrıca biraz kişisel olacak ama, 27 yaşındayım ve hayatımda beni ‘kendini beğenmiş’ olarak gören ilk insan da Gylena arkadaşım oldu. Üzülmedim desem yalan…

Uzun oldu, kusura bakmayın. Umarım derdimi bir nebze olsun sizlere anlatabilmiş ve sizlerin hayatlarından birkaç dakikayı (kendi hayatımdan da yaklaşık yarım saati) çalmamışımdır.

Okuma zahmetine katlanan herkese teşekkürler, tüm müzisyen arkadaşlara çalışmalarında başarılar.

Görüşmek üzere.
 
iyi niyetli hazırlanmış olabilir tabi, ama yine de dinlendiğinde baştan savma izlenimi veriyor ne yazık ki. Eski cem köksal havası kaybolmuş. Umarım bu eleştirime kırılmazsınız. Ben düşündüğümü söylüyorum yalnızca.

yanıt için de teşekkürler...
 
bu güzel yazıya cevap vermek haddimize düşmez ama ben bir iki fikrimi belirtmek istiyorum.

hepiniz muhakkak iyi insanlarsınızdır ve büyük emek,para,zaman harcadığınızıda tahmin etmek güç değil.kişisel olarak söylemek gerekirse ben iki albümüde dinledim (comma'yı dinleyemedim şu bar önünde çekilmiş posterini edinmiştim bir ara).ve ankara JLT'yle geldiğiniz ankara konserine de gelmiştim.ve bu müzik tarzınıda elimden geldiğince takip ediyorum.o yüzden yanlış olduğunu düşündüğüm,kötü olduğunu düşündüğüm şeyleri de söylemek zorunluluğu hissediyorum.
basın bültenlerinde "virtüöz " ibaresi görünce sinirleniyorum."joe lynn turner'la çalıştık biz hobarey" denildiğini duyunca saklıkentteki bomboş konser geliyor aklıma.topu topu 25 kişinin izlediği konserde turner adına ben utanmıştım.daha ilk albümde imzalı pena dağıtılınca köpürüyorum.eğer birileri dandik egolarını tatmin çabasındaysalar ben buna sadece tepki duyabiliyorum.ha insanlar iyidir ki böyle saçmalıklar yapan insanlar bence fazla fazla iyidir.
hepsi bu.harbiden de ilk albümü tutanların bu albümü seveceklerini de pek sanmıyorum ölü doğduğunu düşünüyorum.herkes doğru bildiğini yapsın millette eleştirsin bi zahmet müzisyenlerde pek takmasın.
şunu da eklemek istiyorum alpay şalt'ın ankara saklıkent konser sonrası bageti seyirciye atıp atmamak için gitaristten onay istemesi benim gururumu baya kırmıştı.hatta baget seyirciden sahneye sekti rodimidir nedir onlardan biri sahneye atlayan bebeye vermedi falan.abuk subuk işler.manowar olayı zaten bambaşkaydı.onu da basından izledik.birde konserde az ama öz seyirci en iyisidir muhabbeti yapıp dvd'de zerre yer vermediniz.


onun haricinde mp3 olayı,bakalım rapid'e kaç kere download edilmiş albüm.ki albümün mp3'ünü bulmakta imkansız gibi.kimsenin sitesine koyduğu falanda yok.üç beş tane meraklı metal dinleyicisi paylaşıma açıyor sadece.

daha bir sürü şey.
 
Kimsin kardeşim sen atıp tutuyorsun. kim adına konuşuyorsun çoğu insan diye. sen kimsin ki senin saçmalıklarını dünya çapında bir virtüöz eleştiri olarak alsın. ne yaptın bu güne kadar trik trak gibi bir nick alıp orada burada ahkam kesmekten başka. adın ne sanın ne. yazar mısın, eleştirmen misin? kendini düzelt kardeşim sen önce. delirtmeyin müzik seven insanları, zehirlemeyin milleti yalanlarınızla.
 
Arkadaşlar,

Genelde bu forumlarda sadece alım satım bölümüne takılırım. Aslında bu başlığa yazma niyetim de yoktu. Türkrock bölümüne çok girmemiştim. Geçen gün karıştırırken Cem Köksal başlığı da dikkatimi çekti. Başından sonuna inceledim ve yazılıp çizilenler beni ta 20 yıl öncesine götürdü. 1987'den beri gitar çalmaktayım. Bu arada yaşım 38 ve 1994 senesinde TEARS adlı grubumla Winds of Dreamland adlı bir albümü Hades Records etiketi ile yayınlamıştık. Albümü de çok yakın dostum şehit Ümit Yılbar'a adamıştık. Neyse konumuz bu değil.

Cem Köksal ve Koray Alarslan ile şahsi tanışıklığım yoktur. Ancak yine aynı ekipteki Alpay Şalt ve Çağatay Ateş ile çok iyi diyaloğum vardır. 15 yıldır tanışırız kendileri ile.

Yazımın ilk paragrafında belirttiğim 20 yıl öncesi ne demek ? 1980'li yılların başlarında Van Halen, Iron Maiden, Kiss, Motorhead gibi grupları dinlerdik arkadaş çevremizle. Tabii bizim ortaokul-lise yıllarımızda öyle albüm falan edinmek maden bulmakla eşdeğerdi. Ne zaman ki Üsküdar Paşakapısı cezaevinin karşısında değerli ağabeyim Tünay Akdeniz'le tanıştık, o sayede değişik Rock türleri hakkında bilgi sahibi olmaya başladık. Yine Tünay ağabey sayesinde Pentagram grubundan davulcu Cenk ve gitarist Hakan ile güzel dostluklar kurduk. Hala da harika arkadaşlığımız var.

Bir gün Tünay ağabey, bir plak gösterdi. " Bu adamı alın, dehşet bir şey, farklı" diyerek bize baskı yapıyordu. Tahmin edeceğiniz üzere bu albüm Yngwie Malmsteen'in ilk solo albümü idi. Hiç dikkate almamıştım. Öyle ya, Iron Maiden ve Van Halen'den başka bu işi kim iyi yapabilir ki ? :LOL: Klasik bir 15 yaş tribi.

Bir gün Polis radyosunda bu albümün tamamı verildiğinde beynim ve kalbimden vurulmuştum. "Budur ulan benim aradığım" dediğimi daha dün gibi hatırlıyorum. Müptelası oldum Yngwie'nin.

Tabii bir yandan da aktif müzik yaşantımızı türlü maddi zorluklar altında devam ettiriyorduk. O zamanlar da, grupların birbirlerine yönelik kırıcı davranışlarının yanı sıra, konser dinleyicilerinin de acımasız saldırılarına hedef olan arkadaşlarımız mevcuttu.

Cem Köksal'ın ilk albümünü bir tesadüf eseri Bakırköy Carousel'deki Megavizyon'dan satın almıştım. Ama türü bilerek değil. Tamamen yerli bir Rock sanatçısına maddi destek olma güdüsü ile. Hatta kapağındaki fotoya baktığımda kendi gitarımın aynısını görünce, bir de siyah beyaz kapağın beni baba bir blues gitaristi ile tanıştıracağı hissine kapıldım. Ancak kaseti arabada takınca şoke oldum. Karşımda Yngwie tarzı bir müzik vardı. Tabii çok uzun yıllar Yngwie'nin bütün albümlerini saniyesine kadar hatmettiğim için müzikal beğenime hitap eden bir armoni yapısı olmasına rağmen çok ta sarmadı. Ama gitarist usta biri. Ona kesinlikle laf yok.

Yine bu forumda da takip ettiğim üzere Cem kardeşime millet saldırmaya başladı. Kısacası orijinal olmadığını, Yngwie'yi taklit ettiğini belirten yaklaşımlar sergilediler. Gerçi o da bu eleştirilere çanak tutacak davranışlar sergilemedi değil. Ancak ben sıradan "kopya işte" söyleminden ziyade başka bir noktaya temas etmek istiyorum. Bir de "hep aynı şeyleri yapıyor canım" söylemi vardır ya. Bir an için düşünün. Kendini tekrar etmeyen bir müzisyen, bir gitarist kaç tane vardır ? Steve Vai da aynı şeyleri çalıyor, Joe Satriani de, Iron Maiden da. Iron Maiden'ın Dm - Bb - C yürüyüşü ile bir ton şarkısı mevcut. Ama kimseden bu yönde bir eleştiri duymazsınız. Ama herkes Yngwie'ye saldırır. Niye ? Çünkü melodik yürüyüşler daha çok akılda kaldığı için daha çabuk kanıksanır. Diğerleri pentatonik, kromatik ve jazz yürüyüşlerini tercih ederler, ağzınızla " nay nay" şeklinde söyleyemediğimiz için bize sanki hep farklı bir şey yapıyormuş gibi gelir.

Bir de bizim genç gitarist arkadaşlarımızda şöyle bir hırs vardır. Uluorta yerde " Yngwie Malmsteen boktan be abi, hep aynı şeyleri çalıyor, ruhsuz, o ne ya öyle tırrr,brrr" gibi konuşurlar. Ama gizliden gizliye bir Black Star için günlerini gecelerini deliler gibi harcarlar. Başardıklarını düşündükleri anda da ortada kasım kasım kasılarak gösteri yapmaya çalışırlar. E hani Yngwie boktandı... :LOL:

Bizdeki durum budur dostlar. Cem Köksal da, öyle sanıyorum ki bu tarz saldırılardan yılmış olacak ki, Yngwie kopyası eleştirilerinden kurtulmak için ekipmanlarında ufak tefek değişikliklere gitti web sitesinde inceleyebildiğim kadar. Şahsi görüşüm buna hiç gerek olmadığı yönünde. Kendisinin ne çalmaktan hoşlanıyorsa o yolda devam etmesini tercih ederdim.

Sevgili dostlar,

Ben bir müzik gurusu ya da otoritesi değilim. Yazdıklarımdan lütfen kimse alınmasın. Ama maalesef ülkemizdeki gerçekler bunlar. Bir müzisyenin vakit ve para olarak harcadıklarının ne nitelikte olduğunu yaşamış biri olarak biliyorum. Alpay Şalt ve Çağatay Ateş ile olan eski dostluğumun dışında ne Cem Köksal'ı, ne de bu foruma yazma ihtiyacı hisseden Koray Alarslan'ı tanımam. Ancak bu ekibin bir şeyler yapmaya yönelik çabalarını taktir etmek gerekir diye düşünüyorum. Ben de zaten öyle yapıyorum.

Düşünsenize, Cem Köksal müzikal kariyerinde dünyanın önde gelen solistlerinden biri ile çalışıyor. Dünya müzik piyasasında kaç tane Rock müzisyenimiz var böyle. Bu çalışmalarını daha da ileriye taşımak kendi ellerinde tabii. Umarım başarılı olurlar.

Yeni albüme gelince...Ben de gidip satın aldım. 3-4 kez dinledim. Müzikal açıdan benim beğenime hitap eden bir tür olmasına rağmen tansiyonu düşük buldum. Sanırım bunda bayan vokalin etkisi var. Açıkçası beni pek sarmadı. Ama bu durum kesinlikle bana bu müzisyen arkadaşlara acımasızca saldırma hakkı vermiyor. Zaten böyle bir tutum da kimseye bir şey kazandırmaz. Eleştirileri saygı sınırları çerçevesinde yapmak daha medeni bir davranış olur. Eğer albüm size hitap etmiyorsa "beni sarmadı" der geçersiniz.

Bazı eleştiri kokan yazılara verilen cevaplar da eleştiriler kadar ilginç. "Laf atacağına, sen de git onun gibi bir şey yap" söylemi de bana göre yanlış. Müzik dinleyen herkes enstrüman çalmak zorunda değil. Eleştirmek için de müzisyen olunması gerekmiyor.

Neyse dostlar, vaktinizi fazla almak istemem. Uzun lafın kısası, ortada bir çaba, bir emek var. Ortada bir eser var. Beğenen var, beğenmeyen var. Eğer bu ülkede Rock müziğin bir yerlere gitmesini istiyorsak yıkıcı olmamalıyız. Unutmayın ki, bir müzisyenin albümü onun bebeğidir. Alın teri vardır, gözyaşı vardır, uykusuzluk vardır, hastalık vardır. Vardır da vardır.

Şunu tekrar etmekte fayda görüyorum. Ben kimsenin avukatı değilim. Ne Cem Köksal'ı tanırım, ne Koray kardeşimi. Zaten onların da benim avukatlığıma ihtiyaçları yok. Bu yüzden de lütfen bana da saldırmayın.

En büyük dileğim bu tarz müzisyenlerin sayılarının artması, uluslararası arenada da başarılar kazanmasıdır. Bugünkü gençlerimizin sahip oldukları teknolojik imkanlar da bu hedefi mümkün kılmaktadır.

Hepinize kucak dolusu sevgiler, ;)

Özgür Öztürk
 
rashid demiş ki:
Kimsin kardeşim sen atıp tutuyorsun. kim adına konuşuyorsun çoğu insan diye. sen kimsin ki senin saçmalıklarını dünya çapında bir virtüöz eleştiri olarak alsın. ne yaptın bu güne kadar trik trak gibi bir nick alıp orada burada ahkam kesmekten başka. adın ne sanın ne. yazar mısın, eleştirmen misin? kendini düzelt kardeşim sen önce. delirtmeyin müzik seven insanları, zehirlemeyin milleti yalanlarınızla.

neden kızıyorsun anlamadım. sadece beğenmediğimi yazdım... bunda kızacak ne var ki?
 
panik_431 demiş ki:
berbay demiş ki:
iyi bir gitarist olabilir belki ama anladımki o gün ki hareketleri ile en iyi'yi hak etmemiş bu adam...çok şişirmemek lazım bence artık bu adamı...bakalım korsan olmasında kaç tane sonradan yeni insan tanıyacak kendisini türkiyede..belki daha yumuşak olabilirdi ama gereğinden fazla abarttı...gerçekten çok antipatikti o gün ve bence eleştirilmeyi hakediyor... tama bir gerçek var ve bunu kendiside bildiğinden çok konuştu onu..ben en iyisiyim..istediğim gibi konuşurum olayına girdi..keşke öyle yapmasaydın be cem köksal....ayrıca bu ülkede bir akın eldes cem köksal kadar değer görmüyor ya ben ona yanarım...

aha! yorum diye buna derim ben. kardeş seni alnından öpecem!

sen önce insanların fikirlerine saygı duy...bunu başarabildiğinde alnımdan öpebilirsin.
 
cem köksal'ın ilk albüme parayı basıp aldığım gibi bu albümü de (orjinal, download değil) alıp dinlemiş bulunuyorum...

ayrıca kendisini arka arkaya 2 sene coca cola sound wave tunesinde hem JLT ile hem de murat ilkanla canlı dineleme fırsatım olmuştur.

ayrıca kendisiyle ve murat ilkan'la ilk sene sahne arkasında tanışma ve çok kısa bir sohbet yapma şansım da oldu.

öncelikle bu albümün set me free'den çok farklı olduğu gerçek.Set me free tadındaki albümleri beğenen ve 2. albümdede o albümün "upgrade"li halini bekleyenler için doğal olarak bu albüm bir hayal kırıklığı olabilir.
Genel olarak kadın sesinin metal müzikte pek yeri yokmuş gibi bir düşünce var, özellikle Murat İlkan gibi bir isim ile çalıştıktan sonra böyle bir tercih büyük cesaret gerektiriyor gibi.
Her şeyden önce şunu belirtmek isterim, yeni albüm bir heavy metal albümü değil. Kadın vokalle ilgili ise, bu müziği ne için yaptığınızla ilgili bir olay. Ben müziği kendim için yapıyorum, bunun cesaretle bir ilgisi yok, beğenen beğenir, beğenmeyen beğenmez. Kafamda hiçbir zaman "kaç satarım, bunu beğenirler mi" gibi bir düşünce olmadı. Eğer olsaydı zaten Set Me Free gibi bir albüm ortaya çıkmazdı. Zaten böyle bir düşünceye sahipseniz başka bir şey olursunuz. Ama bu duruşu da korumanın kolay bir şey olmadığını belirteyim. Özellikle ikinci albümünüzde çok daha zor bir şey. Çünkü artık bazı kaygılarım var, müzikten başka bir iş yapmıyorum ama gene de bu albümde ekip olarak kendi istediğimiz müziği yaptık. Fakat aynı suda da iki kez yıkanılmaz. Bunun için yeni albüm de Set Me Free'den oldukça farklı. Zaten aynı şeyi tekrarlama gibi bir düşüncem yok. Ayrıca Şenay'ın da Türkiye'nin en önemli kadın vokallerinden biri olacağına inanıyorum. Çok kuvvetli bir sesi, çok da iyi bir eğitimi var.

kendisi yukarıda da "gabbak" gibi belirtmiş ,bu albüm heavy metal bir albüm değil,illa da bir taz belrtmek mi lazım sizce? genel çizgisiyle rock işte.. ;)

kendisini canlı dinlemiş ve albümlerine para vermiş biri olsam da bir cem köksal fanı değilim.ben ,özellikle de tükçce albümlere paramı veren ve denemek için bile alabilen birisiyim...

ve tüm bunların ışığına bu albümün çok başarılı olmadığını söylüyorum...
evet. bu albüm heavy metal değil.fakat bu albümü başarılı bulmamamın sebebi heavy metal olmaması değil.akşamları kitaro dinleyip uyumayı severim ve erol evgin dinlemeyi de severim,dream theater'a biletimi aldım ve in flames de çok sağlam grup ;) söylemek istediğim anlaşılmıştır umarım....

beğenmememin başlıca sebebi, bu albümün kayıt kalitesinin ilk albüm kadar iyi olmaması.nerde o ilk albümün soundu dedim açıkcası..daha soluk...bildiğim kadarıyla 2 albüm de cem köksal'ın kendi stüdyosunda kaydedildi, buna rağmen bu farklılık neden anlamadım...ayrıca albümün tamamında bir hüzün hakim, yani insan griden başka renkler de hissetmek istiyor.ne bileyim,aklıma hep doğan canku- sonsuza dek- geldi albümü dinlerken, hep o tadı aldım..

bayan vokalin sesi çok güzel, bu albümdekilerden çok daha faklı işler yapabileceğini belli ediyor."bu sözleri bir bayan söylese daha iyi olur" düşüncesi hakim olmuş olabilir şenay lambaoğlunu seçerken.

favorim ev ;)

kişisel görüşüm vasat bir albüm, cem köksal (önceki farklı tarzda olmasına rağmen) daha kalitelisini daha önce yapmıştı diyorum...(şu an 3. defa dönüyor playlistimde :) )
 
Koray_Alarslan demiş ki:
Merhaba arkadaşlar,

Öncelikle bu forumda yeniyim, aslında bu tip tartışma platformlarının yabancısıyım ve başka bir şey ararken tesadüfen kendimi burada buldum. Öncelikle bu kadar kapsamlı bir siteyle karşılaşmak beni şaşırttığı derecede sevindirdi de. Ve samimi olarak söylüyorum; hayatımda ilk defa bir foruma düşüncelerimi yazmaktayım, o yüzden ilk adımda kendimi tanıtayım izninizle.

Ben Koray Alarslan. Müzisyenim, tuşlu çalgılarla ilgileniyorum uzun zamandır, çalmaya çalışıyorum başka bir deyişle. Son 10 yıldır da farklı tarzlarda, çeşitli grup ve müzisyenlerle müzik yapma gayretindeyim. Bu topic'in konusunu oluşturan gitarist Cem Köksal’da bunlardan biri…

Aslında buraya yazmamın sebebi sadece, insanın gerçekten iyi tanıyıp, bildiği birine karşı yapılan biraz dikkatsizce eleştirilere ve haksız ithamlara tepkisiz kalma direncinin kırılması olarak özetlenebilir. Üzüldüm gerçekten, bu iş dışarıdan böyle mi görünüyor diye..

Biraz daha öncesine gitmek gerekirse, Cem’le eski menajeri Aykan İlkan aracılığıyla tanışmamız 2003 yılı sonlarına denk geliyor. O günlerde eski grubum faaliyetlerine son verdiğinden dolayı, ben de kendi bestelerimi icra edebileceğim bir ekip toplama uğraşındaydım.
Bana Aykan tarafından Cem Köksal ile çalışma teklifi sunulduğunda açıkçası bu iki ismi de tanımıyordum. Bu nedenle evet demeyi düşünmedim ilk etapta, kendim bir grup kurma amacında olduğum için pratikte böyle bir teklife olumlu yanıt vermem akıllıca olmazdı. Ama ‘Set Me Free’ albümü bana ulaştırıldığında fikrimin değiştini söylemeliyim. Aslında müzikal anlamda benim beğenilerime çok da yakın bir çalışma değildi bu albüm. Ama duyduğum ‘şey’ güzeldi, ne kadar emek harcandığı belliydi ve en önemlisi bu ülkede iyi işler yapmaya çalışan insanların hala var olduğunun bir kanıtıydı benim için. İnanın, bunlar ‘şablon’ sözler değil, çoğunuz da bana hak vereceksiniz, inanıyorum, eğer aynanın diğer tarafından bakmaya gayret edersek, bir an için.

Cem, Çağatay (Ateş) ve Alpay (Şalt)’la çalışmaya başladıktan sonra, zamanla hepimiz müzikteki ortak noktalarımızı keşfetmeye başladık. Bu da artık bir grup olma yolunda ilerlediğimiz anlamına geliyordu ve bunu bizlere hissettiren de Cem’in kendisiydi. Kendi örneğiniyle; Bon Jovi gibiydik, yani bir üyesinin adını taşıyan bir topluluktuk. (Bunu söylemek bana düşmez ama bu da nedense yalnız müziği değil biraz da yapılan haddini aşan yorumlarla kişiliği de eleştirilen Cem’in karakteri hakkında O’nu tanımayıp, merak edenler için önemli bir ipucu olur umarım..)

Neyse uzatmayayım, çalıştık, prova yaptık, sahneye çıktık, Murat İlkan, Joe Lynn Turner ve en son Şenay Lambaoğlu gibi birbirinden değerli solistlerle. Önce JLT yadırgandı Murat’tan sonra, eleştirildi, ama zamanla benimsendi, sevildi. Şimdi Şenay Lambaoğlu için de tarih tekerrür ediyor gibi…

Siyah Beyaz Masallar, bir ‘Cem Köksal Band’ olarak çıkan ilk albüm. İnanın kolay değil bir şeyler ‘meydana getirmek’. Yukarıda yazılanları görünce küçük çaplı bir şok geçirdiğimi itiraf etmeliyim. Bu kadar basit olmamalı her şey. İnsanlar bir eser meydana getirmeye çalıştıkları için bu kadar zehirli sözlere maruz kalmamalılar… Bilgenin dediği gibi; ne kadar şey bilirsek bilelim söylediklerimiz karşımızdakinin anladığı kadar galiba. Bunun en önemli örneği olarak ben kendimi görüyorum. Çünkü yıllar önce dinleyip de, artık ne cüretse, kendimce pek kıymet vermediğim eserlere şimdi, bir parça daha gelişmiş müzik kulağım, bilgim ve yekünde -hayat görüşümle- kulak verdiğimde, o zamanlar neler kaçırdığımı fark edip cahilliğime gülüyorum. İnanın iyi, güzel bir şeyler yapıp sizlere sunmaya çalıştık ama bilmeden ayıp ettik herhalde. Bu albüm bir Dünya harikası olarak sunulmadı sizlere. Asla her şeyin dört dörtlük olmasını bekleyemeyiz, bizim de kafamızı kurcalayan noktalar oldu tabi ki. Bunları da (inşallah) bir dahaki çalışmaya yansıtmamak için aklımıza not ettik. Beğenin, beğenmeyin, gene de sağolun. Ama lütfen bunun baştan savma bir albüm olduğunu söylemeyin. Çünkü öyle olmadığını, gerçekten çaba sarf ettiğimizi biliyoruz. Bu albüm için maddi, manevi nelerin verildiği, insanların hayatlarında nelerden feragat ettikleri (ki maalesef bunların başında sevdikleri geliyor) konusunda en ufak bir fikri ya da en azından tahmini olan arkadaşların, düşüncelerini, en azından dile getirmeden önce bir kez daha gözden geçirmelerini dilerim.

Dediklerim yanlış anlaşılmasın, tabii ki burada negatif eleştirileri kastetmiyorum, mutlaka olumlu şeyler söyleyin demiyorum, bu çok saçma olur zaten. Ama ‘kötü’ bir şeyler yazmadan önce lütfen bir kez daha düşünün; buna insanların ve daha da önemlisi kendinizin ihtiyacı var mı?

Benim nacizane görüşüm, (ki bu insanlara zararı olmayan her şey için geçerlidir) beğenmediğim birşeyle ilgilenmemem gerektiğidir. Bu kadar basit. Ne bileyim, hiçbir zaman bir İsmail YK forumuna girip bir şeyler yazma ihtiyacı hissetmedim. Çünkü bana hitap etmiyor, ilgilenmiyorum, bu kadar…

Son bir şey, bu da biraz benimle ilgili sanırım ve bu yazacaklarım bir yanlış anlamayı giderme amaçlı sadece, kesinlikle bir cevap niteliği taşımıyor.
Gylena nick’li arkadaşım programda söylediklerimi biraz farklı algılamış ya da ben derdimi anlatmakta aciz kalmışım. Ağzımdan çıkanları gayet iyi hatırlıyorum, orada son birkaç yılda Dream Theater ile başlayan progressive rock/metal dünyasındaki yükselişin zamanla kısırlığa dönüştüğünü, eserlerin gittikçe ‘samimiyetsizleştiğini’ dile getirmeye çalışmıştım. Bu bir olumsuz eleştiridir ve bundan da tahmin edilebileceği üzere bu müzik türüyle ilgilendiğimin bir göstergesidir. Belki burada söylememin pek gereği yok ama düşüncelerimin daha iyi anlaşılması için belirtmem gerekirse, 15 yıldan bu yana Dream Theater grubunu severek dinlemekte ve takip etmekteyim, bunun yanında ELP, Rush, Marillion, Queensryche, Yes, Ekseption hayranıyım. Sieges Even, Ayreon, Fates Warning, Asia, Mahavishnu Orchestra, Enchant, Chroma Key, Magellan, Shadow Gallery, LTE, Renaissance gibi birçok isim de en sevdiklerim arasındadır. Hatta Ayreon’u 1996 yılında ilk kez ikinci albümüyle tanıyıp, ilk albümü kataloglarda bulup sipariş etmek için günlerini harcamış bir insanım. Ayrıca rock klavyecilerinden beni en çok etkileyenler de progressive rock müziğini yaratıp, gruplarıyla başta DT olmak üzere bugünkü birçok büyük ismi etkileyen Keith Emerson ve Rick Wakeman’dır. Buna ilaveten, bundan önce çalıştığım gruplardan biri de bugüne kadar 2 albüm yayınlamış ve sanırım artık faal olmayan prog.metal grubu Comma’dır. Şu anda da prog.power metal tarzında müzik yapan Northern Lights grubuyla ilk albüm çalışmalarını bitirmek üzereyiz. Yani özetle prog. rock/metal’e karşı değilim, tam tersine çok sevdiğim, ilgilendiğim bir müzik türü olduğu için bugün içinde bulunan durumdan biraz şikayetçiyim.
Ayrıca biraz kişisel olacak ama, 27 yaşındayım ve hayatımda beni ‘kendini beğenmiş’ olarak gören ilk insan da Gylena arkadaşım oldu. Üzülmedim desem yalan…

Uzun oldu, kusura bakmayın. Umarım derdimi bir nebze olsun sizlere anlatabilmiş ve sizlerin hayatlarından birkaç dakikayı (kendi hayatımdan da yaklaşık yarım saati) çalmamışımdır.

Okuma zahmetine katlanan herkese teşekkürler, tüm müzisyen arkadaşlara çalışmalarında başarılar.

Görüşmek üzere.
SANA MİLYONLARCA KERE DE BEN TEŞEKKÜR EDİYORUM!!!
cem in ona en yakın fanlarından biriyim ve live dvd için,siyah beyaz masallar albümü için (set me free ye yetişememiştim :) ) ne kadar uzun zaman ve ne kadar fazla emek sarfettiğinize,dünde 1-2 saat uyku uyuyarak gece gündüz demeden çalıştığınıza,(sizinle tanışmak nasip olmadı ama)cem in tahminlerimce yemek yemeğe bile çok fazla zaman ayıramadığından (sizin de öle olduğunuza eminim) epey zayıfladığına birebir şahit oldum.
bu başlıkta yazan yorumların tamamen bilinçsizlik sonucu yazıldığını varsayıyor ve bir çoğunu kaale bile almıyorum.çünkü cem köksal ın ne kadar büyük olduğunu bilenler çok ii biliyor ve onu takdir ediyorlar... gerisi hikaye...
bu arada alpay :) masal klibi çok dehşet olmuş.ÖYLESİ Bİ KLİP YAPILDI MI ACABA BU GÜNE KADAR?
ekip olarak hepinizi we play dahil olmak üzere çok ii biliyorum ve takdir ediyorum ÇOK İYİSİNİZ VE GÜNDEN GÜNE DAHA DA İYİ OLUYORSUNUZ! :) hepinizi çok seviyorum iyi çalışmalar :)
(cem in kolyecisi zeynep)
 
cem köksalın siyah beyaz masallar albümünün küçük bir duyurusu vardı güneş gazetesinde adamlar cem köksal yerine murat ilkanın resmini koymuşlar :) :)..ne çabuk değişmiş dedim adam :) bu arada albüme çekilecek klipler bayaa güzel olucak gibi.1 tanesi şu an yayınlanıyor sanırım.
 
merhaba arkadaşlar uzun zamandır foruma girmiyorum.Sevgili cem köksal ve demir demirkan'ın albümlerinin çıkmasıyla beraber tepkileri öğrenmek üzere forumu tekrardan ziyaret etmek istedim.Koray abinin yazısını da sonuna kadar okuyup,bi süre de üzerinde düşündüm ve değerlendirma yaptım.Cem abiyi yakınen tanıyan biri olarak da içimden 'az bile yazmış' dediğim anlar oldu.
Aslında burada mevzu,eleştiri değil de yerden yere vurma eyleminde bulunmak.Arkadaş aslında ne istediğini,buraya ne yazması gerektiğini seçememiş.Kanımca olayın özü bu.
Evet 'siyah-beyaz masallar' çok büyük fedaakarlıklarla çıkarılmış,son aylardaki en sıkı albümdür ancak 'set me free' albümü ile ayrıldıı noktalar yüzünden forumdaki arkadaşın verdiği gibi tepkilere maruz kalmaktadır.Çünkü 'set me free' heavy metal bir albümdür. Evet yeni albüm bu kadar sert değil ama bunun albümün diplere indirilmesi ile hiç bir ilgisi yoktur.
Uykusuz gecelerin vs'lerin iki kelime ile hiçe sayılmasını burada ne biz ne de cem abi sallıcaktır.
O bir ustad,artık onun ve benzerlerinin de çok az sayıda olduu bu ülkede lütfen kıymet bilelim ya olmaz mı?
 
öyle bir grup kuruldumu bilmiyorum ama cem köksal+demirdemirkan+gür akad 7 temmuzda konser verecek
ayrıca

20 Haziran Carsamba, Kemanci' da ''Siyah Beyaz Masallar'' Lansman Gecesi..


Cem Köksal Canli Performans + Live!! DVD Gosterimi



Giris Ucrestsizdir. Tum muzik severler davetlidir.


alıntıdır
 
Geri
Üst