Gitaristin Çalış Tekniği

Hepimiz birşekilde gitar dünyasının içindeyiz kimilerimiz yeni başladı, kimilerimiz yıllarını verdi, kimilerimiz yolun ortasında..

Ben 14 yılımı verdikten sonra geri dönüp baktığımda şu an çaldığım müzik türüne neyin baskın geldiğini görmeye çalıştım.

Sorum şu : bazılarımız ritm, bazılarımız ritm-solo, bazılarımız solo çalmayı seviyor. Tüm bu kategorilerde beğendiğimiz müzisyenleri dinleyip etkileniyoruz ve onların parçalarını yeri geldiğinde cover ede ede yıllar içinde kendi stilimizi ortaya çıkarıyoruz. (Tabii bu konuda herkes aynı şansa sahip olmayabilir.)

Sizce bir gitaristin çaldığı parçalar ve o parçada kullandığı gitar teknikleri, çalan gitaristin o an çalabildiği sınırlarda olduğu içinmidir yoksa gerçekten o tarzı sevdiği içinmi o stilde çalmaktadır. Örnek : Bol legato ve tapping isteyen bir parçayı steve vai gibi çalabilmeniz için yıllardır günde ortalama en az 6 saat gitar çalan biri olmanız lazım. (o tekniklerle çalmanızı kastetmiştim.)

Peki bir gitarist steve vai gibi birinin çalış stilini çok seviyor diyelim ve onun gibi çalmaya gönlü var ama hiçbir zaman günde 1 saatten fazla gitar çalamıyor. Şimdi bu gitarist ne yapacak. Peki ne çalacak o zaman.

İşte uzun uzun anlattığım kısırdöngü burda. Şimdi bu arkadaş çalış tekniği daha kolay bir ünlü gitaristin stiline yönelecek. Solosu az parçalara yönelecek falan filannn.. Ve bir bakacaksınız yıllar sonra bu gitarist arkadaş diyecekki zaten ben steve vai hiç sevmem. Müziğin tınısını yok ediyor ne varsa 68-80 arası müzikte var. Niye çünkü o dönemin parçalarını çalmaya gücü yetiyor.

68-80 dönemi müziği aşağılamıyorum dikkat edin. Ben o dönemin hastasıyım. Hala Steve Vai n bir parçasındansa Stair Way To Heaven solosunun çalmayı tercih ederim ama ikisinide çalmaya çalışırım kendi yeteneklerim dahilinde.

Gitaristin ne çalacağının tercihini sizce yetenekleri ve gitara ayırdığı zamanmı belirliyor.?

Bu soruya ben çoğunlukla Türkiye'de evet gitarisitn o anki yetenekleri ve gitardaki çalış teknik sınırları onun yapacağı müzik tarzını belirliyor diyorum. Bunun örneklerini çevremdeki arkadaşlarımda hatta kendimde çok gördüm. Ancak hakikaten ben şu müziği yapacağım deyip müzik yapan insanlarda var ama sayıca az bence. Bu forumda inanıyorumki hem speed solo hemde eric clapton gibi yavaş ama armonik ve zor stilleri aynı anda çalıp içlerinden eric clapton tarzı sevdiği için o tarz çalmayı seçmiş değerli arkadaşlarımız var.

Siz ne düşünüyorsunuz?

Not : Mesaj uzun olduğu için özür dilerim ama konu yeni gitara başlamış veya 4-5 sene geçirmiş arkadaşlara yeni bir bakış açısı getirmesi açısından kanaatimce çok faydalı olabilir... Umarım konu başlığınıda doğru yere açmışımdır.
 
Bence birşeyi çalamamak ya da başaramamak değil mevzu. Yani müziği kendi sınırlarını ölçmek için yapmak benim düşünceme göre yanlış, Mesela benim için dream theater - eurotomania nın solosu metallica - my friend of misery solosunun yanında çok anlamsız bir solodur. Herkesin tarzı ve çalmaktan üretmekten zevk aldığı şeyler var. Bana sorarsanız 10 tane virtüoz sayamam, ya da herhangi bir virtüözün 5 tane şarkısının ismini bilmem. Fakat şunu biliyorum ki benim yaptığım şeyler de bana özel. Kimsenin etkisinde kalmıyorum çünkü. Legatolar, sweepler değişik teknikler kullanmıyorum belki ama en azından üretiyorum birşeyler ve kurallarımı kulağımla koyuyorum. Hoşuma giden şey güzeldir mantığıyla bakıyorum olaya. Aslında sorduğun sorular güzel fakat dediğin gibi günde 5-6 saat çalışma fırsatı olmayan insan ne çalacak sorusuna bir soru ile cevap vereyim istedim. Çalışmadan emek sarfetmeden karşılık alınabilecek birşey söylesene bana? Eğer herhangi bir gitaristin stiline benzemek gibi bir amaç varsa ki bana göre yanlış ama genele göre doğrudur, mesela steve vai tarzı gitar çalmak diyoruz, çalışmassan olmaz bu bu kadar basit. Bence herkes içinden geleni yapmalı, İşin tekniğini öğrenmek, bilgisini almak elbette gerekli ve hoş fakat gitarı kucağına alınca ilk aklına gelen teknik değil içinden gelenleri gitara söyletmek olmalı. Konu ilerledikçe yazarım yine

Saygılar
 
Aslında tabiki konu steve vai falan değil. Biraz daha açmak gerekirse bir veya bir kaç gitarisi kendinize referans almadan bir yere varmak zor. Satriani veya malmsten gibi insanlarda Jimi Hendrix veya Eric Claptona özenerek çalmış ve günlük gitar çalma sürelerinin çok fazla olması sebebiyle kendi tekniklerini geliştirmişlerdir. Çoğu insan şaşırabilir ama ben hala satrianin çaldığı bazı parçalarda Eric Clapton dan veya Jimi Hendrixten bir şeyleri çok net duyabiliyorum. Ancak öyle teknik unsurlar arkasına gizlenmişki bir dinleyişte anlamak zor olabiliyor.

Sonuç itibarıyla steve vai vs bir kenara koyarsak ve düzeltmek gerekirse hızlı ve tekniği çok stilde çalmaya veya daha az hızda ve daha az teknikte sololar çalmaya karar verdirten gitaristi nedir? O anki yetenekleri ve gitara ayırdığı zamanmı? Ben şunu düşünüyorum : kişi sadece kendisine özel olduğunu düşündüğü için iyi gitarist olamayabilir. Zira müzik genelinde sosyaldir, yani görecelidir zevkler. Ama daha derininde enstrüman çalmak fizikidir ve kuralları açıktır bir şeyi yanlış yapıyorsan diğer müzisyenler bunu formulasyonal olarak ispat edebilirler.

Bu anlamda ben böyle çalıyorum güzeldir demek sadece müziği kendi zevkiniz için evinizde yaptığınız sürece % 100 doğrudur kanaatimce. Ama piyasaya çıkacak olursanız yani büyük veya küçük herhangi bir kitleye çalıyorsanız bu kitle içerisinde bulunabilecek müzisyenler hatalarınızı veya teknik eksiklikleriniz varsa hemen tanımlayabilecektir. Yoksa sorun yoktur zaten...

SiLeNoZ, çok çalışmak konusunda sana kesinlikle katılıyorum. Eğer gitarı eline aldığında onun dört bir köşesini avucun içi gibi iyi bilecek kadar iyi bir gitaristsen işte o zaman içinden gelenleri gitarına yansıtırsın. Aksi takdirde kısıtlı bir kabiliyetle içinden gelenleri gitara yansıtmak yeterli olmayacaktır.
 
Yanliz bu yazdiklarinda soyle bir problem var:

65-80 arasi yapilan seyler sanki legatoculuk yapmaktan daha kolaymis gibi bir izlenimin var. Bu yanlis, cok farkli hadiseler. Legato'da gitara sert basmak istemezsin, ama Johnny Winter, Duane Allman, Clapton, Page, Gibbons, Gallagher, Hendrix, .... gibi adamlar tersine cok saglam basarlar ve isleri gucleri bendlerdir ki bunu bildiginiz gibi standard bir legatocu hic bir sekilde yapmaz.

Ayrica teknik teknik diye sol ele konsantre olmak gayet yanlis, cunku sag en az onun kadar onemli. Sag el'in duzgunlugu legato'da (sweep picking mesela) cok az durumlarda onemli olsa da, daha classic rock yapacak insanda cok cok onemlidir. Mesela Clapton'nin o meshur "kolay" wonderful tonight'i vardir ya, adam onu acik G de bol parmak ve bol slide ile calmakta.

Neyse ney, yani kafanizda o sekilde bu zor oteki degil, "ruh var teknik yok" gibi bos nosyonlar olusmasin, zira dogru degil. Mesela G3de evlere senlik bir sarki vardi Clapton usulu "Crossroads" calmaya calistilar, ama hic mi hic basaramadilar. Rezil rusva bir sey cikti meydana, bir tek olayi goturen Eric Johnson denen adamdi orada ki gayet te normal.

B
 
Sevgili DrB,

Asla 65-80 arası müziklerin çalınması daha kolay gibi bir inanca sahip değilim. Zaten ilk mesajımda da dikkat ederseniz ;

"Bu forumda inanıyorumki hem speed solo hemde eric clapton gibi yavaş ama armonik ve zor stilleri aynı anda çalıp içlerinden eric clapton tarzı sevdiği için o tarz çalmayı seçmiş değerli arkadaşlarımız var. "

Dedim.

Özellikle yani eric clapton tarzı yavaş ama armonik ve zor stilleri diye bu yüzden üzerine bastırarak söyledim zor olduğunu. Yani dediğin doğru kesinlikle bu üstalarda kolay çalınabilecek bir şey bulmak zor. Hepsi yıllar ve emek isteyen çalışmayla olabilir.

Tabiki müzik tarzları ve çalış stilleri ne ise müzisyenlerde o tarzlarını daha iyi icra ediyorlar. Elbette G3 turnesinde satriani dediğin parçayı güzel çalamamış olabilir ama tabiki Eric Clapton da bir satriani parçası çalmaya kalksa eminim onda da çok komik sonuçlar ortaya çıkardı. Bu adamlar kendi müzikleriyle yoğrulmuşlar ne kadar iyi icracı olsalarda elbette en iyi kendi stillerinde çalabilecekler..

Benim demeye çalıştığım şu : Ben gitara başladığım ilk bir kaç sene ne kadar uğraşsamda iyi yada kötü çalsamda 68 - 80 li yıllar arası müzikleri yapmak daha kolay geliyordu bana. Tabi çalıyordum ama senin dediğin gibi o kadar kolay olmayan bu dönemin müziklerini ne kadar başarılı çalıyordum acaba. 🙂) Şimdi hatırlayınca o günlerime çok gülüyorum Ama oluyordu benziyordu işte.🙂) Ya da benzediğine inanıyordum. İnanıyorumki 10 sene sonrada bugunkü halime sempatiyle güleceğim.

Benim üzerinde durduğum özellikle yeni başlayanların veya biraz yol almışların yeteneklerine uygun parçalara yönelip o yönde uzmanlaşmaktan kaçınmaları. Tüm gitaristleri dinlemeli ve kendine hedef belirleyerek yol almalı. Aksi takdirde yıllar sonra yaptığınız işten memnun kalmıyabilirsiniz.

Tanıdığım bir blues gitaristinin (Yaklaşık 10 senedir gitar çalıyor) şu ifadelerini aktarmak istiyorum :

Kendisi diyorki : Aslında şu legatolar, hızlı pickingler, tappingler falan inan içimde ukte kaldı ama yıllar geçti bu saatten sonra hiç uğraşamam onları çalmak için egzersiz vs yapmaya.

Yani yaptığı işten memnun değil. Gitarda geldiği yerden memnun değil. Eğer memnun olsaydı hiç sorun yoktu. Blues gibi dünyaya damgasını vurmuş bir müziği gayetde güzel icra ediyor halbuki. Ama olmuş bir kere ve geri dönüp yeniden başlamaya cesareti yok.

İşte yeni başlayanlar buna dikkat etsinler ileride pişman olmasınlar ne istediklerine dikkat etsinler. Kolay müzik yok.. Blues, rock vs. hepsi kendi içinde uzmanlık ve çalışma isteyen alanlar.

Selamlar...
 
Uzun zaman ritim çaldım.Bi ara hardcore çaldım.2 sene ara verdikten sonra tekrar başladım ama bu sefer solo üstüne çalışmaya başladım.Ritim çalarken elimin kendiliğinden aldığı şekil solo çalışmalarında yanlış şeyler yapmama neden oldu.Bende doğru basış tekniklerini tekrar çalıştım.Tabi sucuk parmaklı bir insan olarak ince perdelerde hala zorlanıyorum zaten doğru basış teknikleri 12. pereden sonra pek işime yaramıyor.

Gelmek istediğim yer alışkanlıklar gitar çalışında baya farklılıklar yaratıyor sonuçta kimi taklit ederseniz edin anatomik yapı farkınız yüzünden ustaların yaptıklarıyla sizin yaptıklarınız benzeşiyor ama tarzınız kendi tarzınız oluyor her zaman.Şu an elimi hızlandırma aşamasındayım.Örnek aldığın usta malmsteen çünkü parmakları tombul bir insan.

Bu arada kilolu değilimdir.Hentbol oynadım diye elim kocaman oldu.
 
AllexStone içimizden gelen müziği yapmak için bir çok tekniğin bilinmesi gerektiğini söylüyor sanırım ve bence haklı.bazıları diyecek ki teknik müzikte duyguyu öldürür.bu sanırım tembellik yapanların ya da egzersiz için vakit ayıramayanların savunması.

bence bir gitarist işe gitar çalmak amaçlı başlamalı.başka bir gitaristi örnek alarak başlarsa üretim alanı daralır.o yüzden pratiğini yapmalı ve en az onun kadar önemli olan müzik teorisini öğrenmeli.bunun dışında farklı tarz müziklerden coverlar yapmalı ki ufku genişlesin.ne kadar çok farklı yoldan ilerlerse ufku o kadar genişler, bu da üretimini o kadar arttırır.üretebilmek için çalabilmek gerekir.çalabilmek için de başta da yazdığım gibi çalışmak gerekir.
 
Eyvallah, ayni seyden bahsediyoruz. Insan sanirim 67-80 arasindaki classic rockdaki ince nuanslari icine girdikce daha iyi anliyor. Basta yaptim diye dusunurken sonradan baktiginda hic mi hic olmadigini goruyorsun.

Ben hep o yillarin muziklerini sevdim acikcasi. Gitara dire straits sarkilarini calmaya calisarak basladim, ve calabildigimi zannettim 15 sene once. Ama su anda soyluyorum ki calamiyorum! 😆 Yani o zaman hic gormedigim cok ince detaylari su anda goruyorum ve onlari o adam gibi yapamiyorum, kendime gore yapiyorum (ozellikle sol el vibrasyonu aklimdaki bunlari soylerken). Ve bu iste isin en guzel tarafi, zira bir gitarist olarak benim sadece kendime ait bir seyim var. Yani o benim calis cinsim ve inandigim (ve bana gecmiste cok soylenen sey) dinlediklerimin hepsini yogurup kendime gore bir sey cikarmis oldugum. Bu cok guzel bir iltifat bence. Yani Clapton mesela lethal weapon film muziginde nasil bir tek ufacik bir bend ile (el vibratosu sayesinde zaten bosuna ona slowhand denilmiyor yavas sol el vibratosundan dolayi) ben Claptonum diyorsa, benim de gitar acisindan butun hedefim o cins bir noktaya ucundan da olsa yaklasabilmek.

Insan ne seviyorsa onun ustune gitmeli bence. Ondandir 10 sene once legato antremanlarini biraktim ve de geri de donmedim, cunku haz almiyorum acik konusmak gerekirse. Onun yerine country muzigine sardim, ve iki hafta once elimize (bir arkadasim sayesinde) brent mason denen adamin detayli antremanlari gecti. Artik bu beni siki bir sekilde calismak uzere en az 8 9 ay idare eder, tabi standard blues based orck isini aksatmadan.

Bir de unutmamak gereken bir sey bir gitaristin oyle yada boyle bir muzisyen oldugu. Bazen insanlar sanirim bu noktayi unutuyorlar.

Sevgi saygi.

B
 
müzikte tekniğin ve armoni bilgin ve bunu uygulayabilme yeteneğin kadar konuşursun.

zaten bu legato,sweep işlerine girenler( ben de dahil )malmsteen steve vai satriani,gilbert gibi adamların öncelikle yaptıkları müziğe hayran insanlarız.yoksa bak adamın parmaklar ne kadar hızlı yok sağ el motor gibi deyipde bende onun gibi olucam diyen azdır..

bence teknik sonderece gerekli çünkü benim müzik anlayışım hızlı ve yavaş partisyonların dengeli olması.açıkcası baştan sona sadece yavaş yada sadece hızlı bir parça bayar.yani bu iki olgu birarada çok daha keyifli sonuçlar veriyor.

mesela erotomanianın solosunu çıkaran arkadaşlar(tabdan)o solonun orjinal hızında çalınmadan bi boka benzemeyeceğini çok iyi bilirler.veya fatal tragedy solosu.veya malmsteenin iniş çıkışlarını
3 de 1 hızla çaldığını düşünün.bu kandırmacamı.bence kesinlikle değil.yani hızlı çalarak dandik melodileri kamufule mi etmiş oluyor hiç alakası yok.o notalar o hızda ruh buluyor.ben bunu yemek pişirmeye benzetiyorum.pirzola çiğken lezzetsizdir ama iyi piştimi parmaklarınızı yersiniz.bu adamlarında yapmış olduğu bu.bu adamlarda yemeği pişirecek o ateş var.sende yoksa ya çiğ et yersin yada başka şey daha lezzetsiz şeyler sebze falan(bu arada bidaha bu yazıyı okursam bişey anlıyacakmıyım çok merak ediyorum)

yani benim gibi malmsteenden ilham alarak tekniğini geliştiren biri eric claptona dönermi.imkansız.çünkü adamın müziği sınırlı.bu adamda malmsteenden daha fazla ruh var derseniz inanmam çünkü adam teknik imkanları dahilinde solo atıyor.ama malmsteen sınırsız bir özgürlüğe sahip.ruhda ancak bu şekilde yansıtılabilir
 
Sevgili bobb belirli noktalarda sana katılıyorum.

Ancak sevgili DrB nin dediği bir şeye de canı gönülden katılıyorum. Örnek verecek olursak. Ben gitar hayatımın 4 veya 5. senesinde o zamana kadar günde 7-8 saat abartısız gitar egzersizi yaptığım için malmsten i çalabilir hale geldim. Artık benden mutlusu yoktu. Çevremdekilerde bir tezahurat bir tezahurat değme gitsin. Mütevazi olmaya çalışıyordum ama içimden bir seste artık herşeyi çalabileceğimi haykırıyordu kendime güven duyuyordum.

Ancaaak ne zamanki Eric Clapton ın 24 nights albumunun 2. cd sindeki edge of darkness parçasını dinledim yuhhhhhhhh artık dedim. (senfoni orkestrasının Eric Clapton a eşlik ettiği parça. Leathel Weapon Soundtrack i aynı zamanda)

Hemen edge of darkness in notalarını buldum birebir çalacağım dedim oturup çalmayı denedim pek zor olmasa gerek diye düşündüm. Amaaaa işin aslı pek ama pek bir zordu.

Neden?

Sorun şuydu : Modern Heavy Metal müzik sololarında bir standart vardır. Belirli bir nota dizesinde basamak iner çıkar gibi legato vs yapar bu legatoların sonunu da ezgi vermesi için bend veya bendlerle ve artificial harmonics lerle süslersiniz. Burada işin kolayı şu. Zamanla kalıplar aklına kazınır ve iyi teknik geliştirdiyseniz süratle gözü kapalı kalıpları iner çıkarsınız. Aslında inanılmaz zor bir iş bakmayın kolay gibi anlattığıma..Ama işin özü bu. Hızlı solo stilinde.

Gelelim Eric Clapton ın o parçasına. Arkadaş notaları bir aldım elime, adam o daracık skalada resmen dar alanda ne kısa paslaşmalar yapmış. Her 3-4 notada bir yarım bendler, full bendler vs. iner gibi yapmış yukarı çıkmış yukarı çıkar gibi yapmış aşağı zıplamış. Bir o teli ittiriyor bir o teli release ediyor. Kafayı yedim. Herşeyden öte parçanın çalışını aklıma bir türlü oturtamadım yani öncelikle hafızam zorlandı.

İşin özü her tarzda zorluklar var. Ama çalmayı hedeflediğiniz müziği iyi yapar hale gelmişseniz ne Eric Clapton ne de Steve Vai.. Artık siz kendinizi aşmak için uğraşmalısınız. DrB gibi yıllarını gitara vermiş bir insanın oturup egzersiz yapıyorum demesi aslında 4 senelik bir gitaristin 10 sene sonra kimbilir nasıl birşey olurum böbürlenmesine en iyi cevap. Yani 10 sene sonra bir ..k olmuyor maalesef insan. Yine egzersiz yine çalışma yine tatminsizlik. Bu insanı ileriye götüren en doğru gitar gelişim şekli bence. Ben ağırlıklı legato vs çalarım elden geldiğince kendi kapasitemde en hızlıyı çalmaya çalışırım. 10 senem legato vs. çalışmakla geçti ama dün akşam sabah 05.00 e kadar kendi başıma legato egzersizi yaptığımı hatırlayınca hem içinde bulunduğum aciziyete güldüm hemde bunun doğru bir yol olması sebebiyle neşe ve ümit dolu oldum.

Selamlar...
 
Sevgili SiLeNoZ,

Aslında solo çalmak çok önemli değil ,

ancak solo; ismi üzerinde başlıbaşına bir icra sanatı. Ritm ise müziğe eşlik eden ve onu zenginleştiren bir yapı. Bu anlamda kimisi tabi ritm gitarı çok daha fazla sever kimiside hani levent kırcanın bir parodisi vardı ya. Ülennn yıllardır şu korodayım bir kez olsun solo söyleyemedim deyip ortalığı dağıtıyor du ya 🙂 İşte o şekilde solo isteyebilir. Ama zaten yıllarca solo çalan birinin iyi ritm çalamaması da sadece ihmal varsa mümkün olabilir. Yani ritm ve solo, bir gitaristin bütününde ayrışmadan durabilir.
 
Dediğin doğru haklısın. Ama ben oldum olası sololardan hoşlanmadım. Sahnelerde konserlerde çaldım da bir çok sefer ama hoşlaşmadım. Grup bütünlüğünü bozan birşey gibi geliyor bana neden bilmiyorum ama
 
DrB, güzel takdir dolu sözlerin için gerçekten teşekkür ederim. Ben bu forumda senin yazılarını gördüğüm anda senin müzikaliteni ve müzikadamı sıfatında tamamen uç noktalarda olduğunu anladım ve hakikaten senin gibi insanların artmasına bu ülkenin ihtiyacı var...

Selamlar...
 
Öncelikle teşekkür etmek istiyorum çok güzel bir konu başlığı. Benim hep hakkında konuşmak istediğim konu buymuş, yukarıdaki şu bir kaç postu okuyunca bunu anladım 🙂

İlk olarak benim belirtmek istediğim şey, herkesin çalışının, stilinin, yaptklarını belirleyen şeyin ne olduğunun bir çıkış noktasının olduğu, o da "kişinin isteği" Kişinin ne yapmayı amaçladığı. Bunu ne kadar yapabildiği ise tartışılabilir 🙂 Bunda da çok önemli bir nokta var, eğer gitarist insan "iyi bir müzisyen nasıl olunur, iyi bir müzisyen nedir" konusunda bilinçsizse eğer, o zaman çok fazla bir şansı yok bana sorarsanız 🙂 Buna sonra tekrar dönüp bir şeyler eklicem...

Ben, hem hızlı, hem teknik ,enstrümanına hakim ya da argo dilde hayvan gitarist hem de iyi müzisyen nasıl olunur ile ilgili görüşlerimi belirtmeye çalışıcam daha çok...

Bence bilinç en önemli nokta, çünkü bizi bu konuda yönlendiren tek şey bilinçtir. Hani bazen olur ya, müzikle ilk uğraşmaya başladığımızda, ya da gitarla, dinlediğimiz bir gitaristi çok sevip çok saygı gösteririz, ama biraz zaman geçip kendimize göre bir zevk, kendimize göre bir anlayış/bilinç
oluşturduğumuzda o kişinin aslında bizim kriterlerimizde çok da iyi bir müzisyen olmadığını anlarız 🙂 İşte aynı şey kendimiz için de en az aynı seviyede geçerlidir. Eğer yeterince bilinçliysek ürettiklerimizin kalitesini daha iyi ölçüp tartarız. Her yaptığımız şeyde, ben bunu neden yaptım, ne gibi bir özelliği/artısı var diye kendimize sormalıyız bence... Bunu mutlaka ilk aşamada sıkı tutmak lazım eğer çaldıklarımızı başka bir şeyin yönlendirmesini istemiyorsak, hedef iyi müzisyen olmaksa...

Tabii ki bunları söyledikten sonra akla gelen ilk şey, bilinçli olmak ne demektir? sorusu olacaktır 🙂 Bunun da kendime göre bir tanımı var bende 🙂 Ki bu diğer konular kadar çok fazla göreceli bir konuda değil bana sorarsanız 🙂
İlk olarak çalmaktan hoşlandığımız her şeyin kaliteli ve yaratcı bir şey olduğu izlenimine kapılmamanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse , artificial harmonic kullanmayı çok severim, çaldığım bütün notaları öyle yapmak istediğim zamanlar olur, ve bunu yaparken çok zevk alırım ama aynı şeyi başka birisinden dinlesem eminim adamın aşırıya kaçtığını düşünürüm. Teknik kapasitenin yaratıcılığın önüne geçmesinin, çaldıklarımızı yönlendirmesinin en büyük sebebi budur bence. Sonuç olarak ortada çok iyi yaptığımız bir şey vardır ve bunu yapmaktan zevk almamız kadar doğal bir şey olamaz 🙂 Bu da bizi oraya yönlendirir...
Bu foruma 100lerce kere yazdığım bir laf var, müzikal anlamda en üst noktada olduğunu düşündüğüm, müzikal bilincinin doruk noktada olduğuna inandığım insan Marty Friedman'ın bir lafı;
"Teknik ve yaratıcılık çok farklı şeylerdir, teknik bir banka hesabı gibidir, yaratıcı olmamız gerektiği zaman ihtiyacımız olduğu kadar ordan çekeriz" (anahtar kelime ihtiyaç kelimesidir bence bundan da sonra tekrar bahsedicem)
Bir gitarist bunun farkına vardığı zaman, yaratıcılığın kaliteli müzik yapmaya giden yol olduğunu anladığı ve ne istediğini iyi bildiği zaman yeterli bilinçtedir bence...

Bu nokrada da "daha bilinçli olmak için ne yapılabilir?" gibi bir soru doğuyor insanın aklına 🙂 Bu da en tehlikeli noktadır bence. Sonuç olarak bildiğimiz şeyler içerisinde zaten maksimum bilince sahibiz demektir. Yapılması gereken ilk şey daha bilinçli olmamızın gerekli ve mümkün olup olmadığını düşünüp buna karar vermek 🙂
Aristo demiş ki, "yapmak için bilmek zorunda olduklarımızı yaparak öğreniriz." Bilinçlenmek için bilmemiz gerekenleri bilinçlenerek öğrenemeyeceğimize göre, bu iş cidden önemli ve insanın kendi kendine karar vermesinin zor olduğu bir noktadır. Eğer ben "sıfır bilince sahipsem" çaldığım her şey mükemmel olacaktır benim için, ve bu da beni daha iyi şeyler yapmak uğraşısından bile alı koyacaktır, kaldı ki böyle bir durumda daha bilinçli olmayı düşünemem bile 😀

İnsanın ufkunun genişlemesi diye bir şey vardır ya, bence peşinden koşulması gereken budur, sadece bu bizi daha fazla bilinçlenmeye itecektir. Hiç görmediğimiz kadar iyi bir müzisyeni sahnede izledikten sonra doğan müziği bırakma isteği, bilinçsizliğimizin, yetersizliğimizin farkına varışımızdan kaynaklanır. Ve bu gibi şeyleri kazasız belasız atlattıktan kısa bir süre sonra kendimizi çok daha yetkin hissederiz 🙂 En azından bende öyle oluyor 🙂

Ufuk açıklığı konusunda ise örnek vermek gerekirse, bence insanın Petrucci'yi örnek almasıyla, Marty Friedman'ı örnek alması arasında çok fazla fark vardır, şahsen Marty'yiu örnek alan birisinden çok daha fazla şey beklerim 🙂 ( onu Marty'ye iten müzikal bilinci değil, sadece ve sadece temel müzik zevki de olabilir, benim bahsettiğim ise kafa yapısı, gitara müziğe yaklaşımıdır ) Petrucci'yi örnek alan birinden ise teknik kapasitesinin, yaratıcı olma gereksiniminin önüne geçmesini beklerim. Petrucci bu konuda bir ibret-i alemdir bence. Çok iyi sololar yazabiliyor olmasına rağmen, bir çok zaman da teknik olup, yaratıcılıktan kaliteden uzak , değersiz şeyler yazan birisidir bana kalırsa 🙂 Bunun tam tersini düşünelim. Marty'ye en zor Megadeth solonuz hangisiydi diye sorulduğunda "hepsinin aynı seviyede olduğunu ve kolay olduklarını" söylemiş, belki biraz ukalaca bir laf ama, gerçekten baktığımız zaman bir çok solosu Cacophony ve solo albümü olan Dragon's Kiss'teki seviyesinin altındadır. "Cacophony için bize 50 dakikalık tape veriyorlardı, kafamıza göre sololarla dolduruyorduk, zilyon tane solo vardı, Megadeth'te ise milyonlara çalıyorsun ve yapman gereken şey o milyonların hepsine taviz vermeden ulaşmak için "kaliteli, yaratıcı" müzik yapmaktır" gibi bir açıklama yapıp tekniği ikindi planda tuttuğunu, tutabildiğini göstermiştir. Ve bu kadar ünlü olmasının sebebi de Megadeth'teki muhteşem başarsıdır bana sorarsanız 🙂 Her seferinde yaratıcı olmayı, farklı bir şeyler yapmayı hedeflemesi onu başarıya ulaştırmış...

yukarıda bilinçten çok bahsettim, şimdi şöyle bir soru sormak istiyorum, bir gitarist çalabildiği en zor seviyedeki parmak hareketlerine/nota kombinasyonlarına ne kadar hakimdir? bu seviyenin bir altına ne kadr hakimdir? Eğer bahsettiğimiz en yüksek seviyeye tamamen hakim olsaydı, o zaman zaten bir üst seviyeye geçmiş olucaktı, yani bilinçli olmak, geniş bir perdpektifte düşünebilmek için teknik olarak çok zorlanmadan çaldığımız şeylerin üzerinde durmak kesinlikle en gerekli şey, yaratıcılığa açılan anahtardır bence.
Yukarıda Marty'nin sözünde geçen "ihtiyaç" kelimesine dönmek istiyorum, tekniğe ne zaman ne kadar ihtiyacımız vardır, teknik bankadan çekilip kullanılabilen bir şeyse, yaratıcılığa ne gibi bir katkısı vardır 🙂 Bunu sorgulamak lazım. Kabul etmemiz gereken bir şey var ki, ne kadar teknik isek, olaya bakış açımız o kadar fazladır, sonuç olarak, bizden daha az teknik gitaristlerin yapamadıkları, çok fazla alakalarının olmadığı şeylerle uğraşıyoruz, o seviyede şeyler ortaya koyabiliyorz demektir. Teknik olan bir şeyin yaratıcı olduğu anlamına gelmese de bu, gayet tabii ki, düşük teknik seviyesinde yaratıcı olduğumuz kadar, yüksek teknik seviyesinde de yaratıcı olabileceğimiz de bir gerçektir. Kaldı ki, çok teknik kullanarak yapacağımız bir şeyin "etkileyicilik" potansiyeli düşük teknik seviyesinde yazdığımız bir şeyden çok daha yüksektir bence 🙂 Bahsettiğimiz şey daha fazla kombinasyon yapmak ve orijinal olmak ise. ( Burda eklemek istediğim bir şey var, saniyede 25 nota basan, 2 tane tapping yapmayı bilen, vibrato kolunun varlığından haberdar ve onu çekip itmeye yeticek kadar beyne sahip olan, majör - minör 2 tane sweep'i evirip çevirip çalan gitaristlere teknik gitarist demenin çok da doğru olacağını zannetmiyorum,onlar sadece tekniklerin farkında olan ve 100 gramdan fazlasını yapamayan kişiler bence 🙂 yukarıda geçen 68-80ler olayına yakın bir şekilde 80lerdeki glam gitaristlerinin teknik açıdan şimdiki power-progressive gitaristlerinden 10 kafa üstün olduklarını düşünüyorum 🙂 )

Eğer teknik olmak farklı olmayı getiriyorsa o zaman gerektiği yerde, gerekli duyguyu verecek olan şey neyse onu yapmalıyız bence. Atıyorum "x" solosundaki aşmış teknik bir yerin, teknik oluşundan önce çok yaratıcı ve şarkının ruhunu doruk notkaya çıkartan bir olgu olduğunu düşünüyorsak eğer, o zaman o şeyi "yaratabilecek" teknik seviyesinde olmayan bir insanın o şeyi yaratabilecek teknik seviyedeki bir insandan 1 adım geri de olduğunu da düşünebiliriz...


Konunun özüne dönecek olursak, çaldıklarımızı yönlendiren şey, isteğimiz,bilincimiz ve teknik kapasitemizin bir birleşimidir bence, ve bunu ne ölçüde dengeleyeceğimiz ve bu 3 olguyu ne yönde gelişştireceğimiz konusunda verdiğimiz karar ise "stilimizi" ortaya çıkartır...


Son olarak en başta söylediğim bilinçsiz olan birinin başarılı olma ihtimalinin düşük oluşuna dönmek istiyorum. Burda 5 milyon yıl da tartışsak sonuca varamayacağımız bir nokta var ki o da yetenek. Bazı insanlar var, gerçekten fazla bilinçli değiller, müzikal anlayışları, birikimleri sınırlı, ama muhteşem işler ortaya çıkartabiliyorlar...
Bunun canlı bir örneğine ben şahidim, umarım beni yanlış anlamaz kendisi. Forumdaki Jeff_Loomis biraderimiz ile müzikal bir konuda konuştuğumuz zaman, genelde olaya yeteri kadar bilinçli bakmadığını düşünüyorum. Açıkçası o konuda da ortalamanın gayet üzerinde ama yaratıcılığı onun seviyesinde olan birisinden biraz daha bilinçli olmasını beklerim sadece... Benim kriterlerimde olaya yeteri kadar bilinçli yaklaşmıyor olmasına rağmen, hatta bazı konularda çok zıt düşüyor olmamıza rağmen, adam oturup bişeyler çaldığı zaman adama saygı duyuyorum. Yine beni yanlış anlamasın ama çaldığı iyi şeyleri kafasından çok yeteneğiyle yaptığına inandığım bir insan. Hiç düşünmeden yaptığı bir doğaçlamada harikalar yaratabiliyor 🙂 Eğer insanda böyle bir yetenek varsa, bilinç, bakış açısı falan bir kenara dursun diyorum.

Tabii yetenek sahibi birinin teknik seviyesnin üst seviyede oluşuyla neler ortaya çıkartabileceğini siz düşünün artık. Bunun örneği de Jason Becker'dır bence... En üst seviyede teknik ve yaratıcılığın birleşimi 🙂 Yaratıcılık konusunda benim için 1 numara değildir ama es üstlerde bir yerdedir...

Biraz uzun oldu galiba, okuyan herkese teşekkür ediyorum 🙂
 
Gerçekten güzel bir başlık hoş sohbetler geçmiş...


Bence bir gitaristin yada gitarist adayının kendini bulduğu an,ccover ve tarzı tekniklerden kurtulduğu andır.gerisi zaten çorap söküğü gibi gelir,ozaman tamamen kendisi olur!

Günümüzde 60-70-80 li yılların müziğini bugünlerde icra eden insanların azlığı hiç dikkatinizi çektimi?O zmanlarda ensturmancılık denen bir olay vardı herşey layık oldugu şekilde yapılıyordu ..Teknik açıdan kanıtlanabilir bir olgudur zaten o dönemin müziğinin gerçekten zor ve farklı teknikler içerdiği.

Günümüzdeki Metal ve tarzı müzik icra edenlere bakın,hep aynı kısır döngü içerisindeler.Tabi mesela bir Metallıca için bunu söyleyemeyiz.Hep aynı teknikler benzer saundlar ve duygudan tamamen uzaklar.Kötülemek istemiyorum yanlış anlaşılmasın,bende severek dinliyorum ama bir Gary Moore den zevk aldığım kadar Satriani den zevk alamıyorum.

Çalış teknikleri gitaristin müzikal kimliğini ,müzikal benliğini oluşturan en önemli husutur.Tabi buda Gelişim zekasıyla alakalı ayrı bir psikoloji ve zeka konusudr.Bu günkü ünlü gitaristlerin hepsi gelişim çağlarında coverlar yapmışlardır,çünkü insan ister istyemez bu coverlara kendinden bir şeyler katmış oluyor kendini geliştirmişte oluyor ve önemlisi kendini bulmaya başlıyor.
 
katilinek demiş ki:
Uzun zaman ritim çaldım.Bi ara hardcore çaldım.2 sene ara verdikten sonra tekrar başladım ama bu sefer solo üstüne çalışmaya başladım.Ritim çalarken elimin kendiliğinden aldığı şekil solo çalışmalarında yanlış şeyler yapmama neden oldu.Bende doğru basış tekniklerini tekrar çalıştım.Tabi sucuk parmaklı bir insan olarak ince perdelerde hala zorlanıyorum zaten doğru basış teknikleri 12. pereden sonra pek işime yaramıyor.

Gelmek istediğim yer alışkanlıklar gitar çalışında baya farklılıklar yaratıyor sonuçta kimi taklit ederseniz edin anatomik yapı farkınız yüzünden ustaların yaptıklarıyla sizin yaptıklarınız benzeşiyor ama tarzınız kendi tarzınız oluyor her zaman.Şu an elimi hızlandırma aşamasındayım.Örnek aldığın usta malmsteen çünkü parmakları tombul bir insan.

Bu arada kilolu değilimdir.Hentbol oynadım diye elim kocaman oldu.

ben de aynı dertten muzdaripim. ne yapıcam ben bu yamuk sol el serçe parmağını yav? resmen çapraz basıyorum tellere yamuk parmak yüzünden.benim de parmaklar kalın, voleyboldan. yuh be bu kadar ortak yön çıkar mı bi insanla? evlenelim seninle katilinek! 😛
 

Geri
Üst