İrade Özgür Mü?

  • Konuyu açan Konuyu açan kursatotcu
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

Evt mümkün. Doğa yerine doğa ötesine bakıp anlamı orada bulan uygarlığın Şizofren Uygarlığı olduğunu öne sürebilirim. Çünkü bu hastalığın tanımı gerçek olmayan hayallere inanma ve etkilenme durumudur. Ve bunun çoğunlukta olması gerçek olmadığının kanıtı değildir. Kaldı ki Spinoza tanrıyı kişiselleştirmez evrenin tüm öğeleriyle birlikte bir yaratıcı olduğunu öne sürer ancak onun zamanında Tanrının varlığını inkar etmek büyük bir cezayı gerektirdiğinden anlamak kolay değildir geometrisini bugüne dek pek analiz eden çıkmamıştır. Descartes ise Ruha yönelik olarak bazı söylemlerde bulunmuş ancak o da ruhun bedeni nasıl hareket ettirdiğine bir açıklama bulamamıştır. Hepsinin ötesinde bahsedilen bu kişiler en azından 300-400 yıl öncesinin insanlarıdır ve o zamanki evrenin de üst üste kürelerden olduğunu düşünen kiliseye göre bu kişiler dinsiz kafirlerdi. (Spinoza aforoz edilmiştir bunu bilir misin?) Sonuç? Yine aynı bir yanda tekilciler, bir yanda bilim. Kazanan bilim olacak ama konuşan ve hiç bir açıklamayı yeterli bulmayıp sadece kendini sürense her zamanki gibi tekilciler olacaktır. Onlar anlayana kadar ise Dünya çok şey kaybedecek.
Aton
 
dünyanın kaybettiği bir şey yok madem ki senin düşüncende tanrı yoktur ve ölünce her şey biter ben o zaman yaşamayı umursamayan bir adam olurum ve yaşamam da gerekmez yaşamı ciddiye almam da gerekmez madem ki ölünce herşey biter eh o zaman ben boşuna doğmuşum bir sürü anlamsızlıklar içinde yıllarca kıvranıp ölmüşüm...
ne mucize !
 
Büyük - baskın ideolojilerin hala var olduğu bir dünyada özgür irade diye birşey söz konusu olamaz. Özellikle de medyanın bu kadar yaygın olduğu, reklam sektörünün iliklerimize kadar işlediği bir dünyada bırakın özgür iradeyi, özgürlük bile imkansızdır. Özellikle yaygınlaşan küreselleşme fikri ile daha da imkansızlaşır bu...

Özgür irade, özgür birey, özgürlük... Bunlar liberal düşüncenin ve kapitalist ekonominin el ele verip, insanları oyuncak ettiği düşüncelerdir. Devlet var olduğu sürece toplumsal - ekonomik sistemin adı her ne olursa olsun insan özgür olamayacaktır... Ne düşüncesi ve vücudu...
 
anarchist_hippy demiş ki:
Büyük - baskın ideolojilerin hala var olduğu bir dünyada özgür irade diye birşey söz konusu olamaz. Özellikle de medyanın bu kadar yaygın olduğu, reklam sektörünün iliklerimize kadar işlediği bir dünyada bırakın özgür iradeyi, özgürlük bile imkansızdır. Özellikle yaygınlaşan küreselleşme fikri ile daha da imkansızlaşır bu...

Özgür irade, özgür birey, özgürlük... Bunlar liberal düşüncenin ve kapitalist ekonominin el ele verip, insanları oyuncak ettiği düşüncelerdir. Devlet var olduğu sürece toplumsal - ekonomik sistemin adı her ne olursa olsun insan özgür olamayacaktır... Ne düşüncesi ve vücudu...

Bana özgürlüğü tanımla.
İnsan ne olunca özgür oluyor.
 
Zavallı! İşte yavaş yavaş anlaşılıyor gerçek duygularınız. Çilekeş bir keşiş gibi yakınıyor, tapınaklar etrafında dönüp diş gıcırdatmanın size mutluluk bahşedeceğini sanıyorsunuz demek. Evet bu dünyadaki yaşamın kısa ve tadını çıkarman için süren çok kısıtlı. Öleceksin ölümlü! Ve geriye hiç bir şey kalmayacak senden varlığın tamamen sona erecek. Sen artık yoksun bunu kabullenmeyen yaşayamamıştır da. Sonsuza dek varolma düşüncesi insanın acizliğinin bir ruhsal yansımasıdır o kadar.

Boşuna doğduğunu düşünüyorsan zaten pek de inançlı sayılmazsın ne kadar inançlı olduğunu söylesen de. Görmek için kutsanmaya mı ihtiyacın var? Eğer bir kutsayıcın yoksa hiç heyecan duymuyor musun bütün bu yıldızlardan ve sonsuz evrenin titreşiminden?
Sadece kendini mi arıyorsun Tanrı diye diye kayıp ruh? Öyleyse onu bulamayacaksın. Çünkü sen öldüğünde senden geriye hiç bir şey kalmayacak her şey toz ve hava olacak yeniden. Ama görmüyor musun her şeyin birbirinin parçası olduğunu öyleyse ne bu karamsarlık? Ruh arayanda hiç ruh yoktur diye boşuna söylenmemiş. Sen belki de tanrıyı değil kendini arıyorsun sadece sonsuzlukta. Oysa sen sadece olduğun kadarsın asla ne ezeliysin ne de ebedi olabileceksin. İşte mucize de bu! Aslında kitaplarında da bunlar yazar alçakgönüllü olun diye ama hayır. Siz sonsuzluğu kendiniz için istiyorsunuz onun ne olduğu ile ilgilenmiyorsunuz. Kimbilir belki de Tanrı varolsaydı onu da sadece kendiniz için isteyecektiniz. Bunun ise ne inanç ile ne de düşünce ile ilgisi var. Bu sadece yaşama arzusunu kaybetmiş bir canlının haykırışı o kadar. Ve o sadece düşlerinde yaşayabiliyor artık kendi sonunu göreceği güne kadar.
Belki de o yüzden tüm insanlık kendi kıyametine doğru ilerliyor kimbilir.
Aton
 
evet zavallıyım ben ve eğer ölünce her şey bitecekse sen de bu kısa hayatın sonuna kadar insanların zavallılığıyla dalga geçersin sonunda eline ne geçer koskoca bir hiçlik öyle mi toprağa karıştığında bu zavallıydı ben zavallı olmadım olleey diye bağıramazsın da...

sonsuzluk ona inananın hakkıdır...
bu mucize dünyadan geriye hiçbir şey kalmayacak diyorsun bunu biliyorsun da kendine şunu neden sormuyorsun... "o halde bu var olup yok olma arasındaki yaşam neyi sembolize eder bu yaşamın ne anlamı vardır" bir anlamı olması gerekmez dersin bak hayvanlar bir anlam arıyorlar mı da dersin peki anlamsızlığın içindeki anlamlar nerden çıktı...
koskoca bir anlamsızlık bu anlamları nasıl doğurdu ve benden örnek isteyebilirsin işte sevgi bir anlamdır ahlak bir anlamdır dedenin yanında saygılı durmak bir anlamdır...ve bu anlamlar hiç bir şey olmamış gibi sonsuz bir hiçliğe doğru gidecekse neden var oldular ki...
ahlak insanın bir tarafa geçmesi değil midir sevmek insanı değiştirmez mi hislerinin hiç mi önemi yok ki kendine böyle haksızlık ediyorsun, ben biliyorum senin yaptığını ben de yapabilirim tanrı yoktur demek dünyanın en kolay şeyidir kanıt yoktur ve tanrı da yoktur bu kolaya kaçmaktan başka hiçbir şey değil başkadır demene inanmam görmüyorsam yoktur demek kolaya kaçmaktır zaten insan gördüğünü bilir görmediği şeyi de gördüğü şeyle kıyaslar hep böyle devam eder sen de hep böyle devam et senin varlığına hiç de şaşmıyorum herkes inansaydı bu anlamsız olurdu zaten....istediğini yap arkadaşım özgürsün.....
bu da sana son cevabım artık yazmıyorum.....
 
İspatını aradığın şey senden daima kaçacak! Hele ki sevgi olaki onu ele geçirmeye kalkarsan sonsuza dek kaybedeceksin.! Hem sevgini hem de sevgilini ele geçirmeye kalkışırsan hepsini o an kaybedecerksin. Kendini özel hissedip kutsal saydığında dışlanacaksın doğadan. İnanmak tek bir düşünceyi barındırır gerisini yok eder bu yüzden onun aslı doğaya ve kendine inançsızlıktır. Kolay değil anlamak ve boşlukta kendi yörüngeni çizme zorunluluğu. Kolay olan benimki mi diyorsun hiç de değil asıl sen kolay yolu seçmişsin. Aradığın anlamları eğer dış zorunluluklardan yakaladıysan hiç bir şey anlamamışsın bu hayattan. Ne sevgin gerçek ne inancın ne de dene saygın hepsi kaygı ve korku o kadar. Kaçan sensin sığınak arayan da kurtarıcı kutsayıcı arayan da. Dev bir meme gibi düşleyip evreni sonuna kadar emmek istiyorsun. Ahlak a ihtiyacım yok benim çünkü ahlaksızlığın yaratıcısının ahlak olduğunu biliyor ve dürtülerimden korkmuyorum. Taraf olmanın en büyük acımasızlık olduğunu da karşı tarafa. Anlamın doğanın ve duyumlarımın içinde olduğunu da o yüzden hiç demiyorum bütün bu varoluşa hiç olsa olsa insanın bu sahte erdemleri olabilir ancak. Maskesi düştüğünde kendini ele veren bir yakınma çünkü sadece.

Doğanın tek bir kesinleşmiş kuralı var ve tüm yaşayan gezegenlerde geçerli bu.
Kendi istisnasını asla kabullenmez çünkü her şeyi aşacak kadar cüretkardır. Tanrı mı? İnanç mı? Ahlak mı? İnsan mı?
Hiç biri. Yaşamın kendisi sadece gerçek olan hayaleti ya da kurgusu değil. İnsanlar ve onların Tanrıları hiç değil.
Aton
 
cesareborgia demiş ki:
anarchist_hippy demiş ki:
Büyük - baskın ideolojilerin hala var olduğu bir dünyada özgür irade diye birşey söz konusu olamaz. Özellikle de medyanın bu kadar yaygın olduğu, reklam sektörünün iliklerimize kadar işlediği bir dünyada bırakın özgür iradeyi, özgürlük bile imkansızdır. Özellikle yaygınlaşan küreselleşme fikri ile daha da imkansızlaşır bu...

Özgür irade, özgür birey, özgürlük... Bunlar liberal düşüncenin ve kapitalist ekonominin el ele verip, insanları oyuncak ettiği düşüncelerdir. Devlet var olduğu sürece toplumsal - ekonomik sistemin adı her ne olursa olsun insan özgür olamayacaktır... Ne düşüncesi ve vücudu...

Bana özgürlüğü tanımla.
İnsan ne olunca özgür oluyor.

Özgürlük, kişiye gizli veya doğrudan dikte edilen bir fikrin olmadığı, hayatını ona sağlanan (veya kendi sağladığı) kişisel alanda değil, istediği yerde yaşayabildiği zaman mümkündür. Özgürlük, insan beynine o farkında varmadan fikir enjekte edilmediğinde, içgüdüleri hunharca ve o farkına vardana sömürülmediğinde özgürlüktür. Özgürlük, bireyin istenilen değil istediği şekilde yaşadığı zaman mümkündür. Dolayısıyla özgürlük ne kadar istenilen bir durumdur tartışılır...

İnsan ne zaman, ne olunca özgür oluyor? İnsan eğer kendisini herhangi bir şeye mecbur hissetmezse özgürdür. Gündelik hayatta en basitinden para kazanmak için işe gitmek zorundasın. Herhangi bir tüketim maddesini elde edeilmek için paran olmalı, paranın olması için de bir şekilde çalışma eylemi yapman gerekir (hırsızlık dahil). Bunun dışında yine barınma ihtiyacın için para kazanman gerekir. Rahatsan ve küçük bir evde olsan bile sistem sana büyük evin daha rahat olduğunu söyler, bunun için çalışırsın, kendine bir amaç edinirsin her zaman. İşte o amacın eğer sisteme bağlıysa özgür değilsindir. Eğer sistemden bağımsız bir amaç elde edebiliyorsan o zaman gerçekten özgürsündür ve özgür iradeye sahipsindir.

Ne zaman insanoğlu devlet kavramını, yönetim kavramını yıkar, ne zaman kendisini ideolojilerden soyutlar o zaman özgürdür. Çünkü o zaman onlara göre değil, kendi özgür iradesine göre yaşar... Özgür bir birey ne kadar istenen bir durumdur bu noktada gelişim için?... Tartışılır...
 
impala demiş ki:
mutecasir demiş ki:
Yine burada bana hikaye anlattığımı söyleyen, hikayelerle doğru yola varılmaz diyen -ibret verici hikayeler de sizi etkilemiyor demek- insanlardan (bu insanlar da impala vb türden insanlar oluyor) farklı olduğumu düşündüğüm için kendimle tekrar gurur duyuyorum. hikaye anlatmıyorum, gerçeğin ta kendisini anlatıyorum! inanmıyorsan susarsın, olur biter!
mışmış da mışmış.. gerçekmiş..Hacım asıl sen sus!..Birşeylere inanmak sana konuşma yetkisi veriyorsa sana zıt bir fikrin susması yetkisini verdirtmez..

peki, bana sus diyorsunuz, amenna, susmayı da biliriz. zaten inanmayanlara inanmıyorlar diye kızmıyorum. sadece biraz mantıklı düşünsünler, o kadar! bazı kavramların ne olduğunu bilip öyle konuşsunlar...

ben zaten irade özgür mü konusundaki görüşlerimi belirttim. sen niye görüşlerini belirtmiyorsun da benimle uğraşıyorsun?
 
bir düşünce ve bir fikir:

eğer insanı doğa kendiliğinden var ettiyse, diğer tüm canlıları var ettiği şekilde insanları var ettiyse insanın düşüncesini de insana doğa vermiş anlamı çıkar...
buna göre insanın tanrıyı düşünme fikrini insana doğa verdiyse ve tanrı yoksa doğa insanlarla dalga geçiyor demektir...
ben ise tam tersi insanın doğayla dalga geçtiğini düşünüyorum...
ve herşeyin ötesinde düşünemeyen bir nesne düşünme yetkisini canlıya nasıl verir ve onu kendine bağlar duyduğuma göre dünya düşünmezmiş konuşmazmış dönmeyi bilirmiş sadece hep dönermiş...
ama bakın şimdi mükemmel bir sistem yaratmış kendisi için, ve o halde doğa düşünüyor demektir...
o halde dünya insanla dalga geçiyor bu tanrı fikrini insana vererek...
ve o zaman ben dünyayı öldürmeye çalışan insanlığı gördüğümde şunu soruyorum: bu mükemmel düzeni kendisi için yaratmış olan doğa kendine zarar verecek bir canlıya neden bilinç verdi...
yani anlamsızlık içinde anlam aranır mı diyorum insanı doğadan çıkartırsan hayvanlar ve bitkilerle beraber doğa çok daha kardeşçe uyuşma içinde yaşardı...
inananların bu noktada söylemek istediği bir şey var ve burda işaret edilen bir nokta var kitapta:
melekler: "Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler..."

doğanın iradesi nereye kadar insana müdahale edebilir ve insanlar anlamı olmayan bir hayatta neden anlam aramaya çalışırlar, bu aramayı doğa mı yönlendiriyor yoksa tanrı mı, eğer doğaysa ben doğanın bilinçli olduğunu düşünürüm ve bizi bilinçli yaşatarak ne yapmaya çalıştığını sorarım doğaya, bana cevap veremez mi evet cevap veremez taş yığınıdır insanı yaratmayı bilir ama cevap veremez eh ben de o halde bana cevap veremeyen doğaya inanmam...
beni doğa yarattıysa benim bilincimin kaynağı doğadır demek en mantıklı olandır ve doğa beni bilinçlendirip ne amaçladığını bana söylemezse ben ona inanmam yalan söylüyorsun derim hatta yalan bile değil sen konuşmuyorsun sen bir şeyi seslendiriyorsun bu sonsuzluğu seslendiriyorsun tanrıyı seslendiriyorsun ve aslında hep susuyorsun...

(fikir fırtınası oturumumuzdan bir parça)
 
anarchist_hippy demiş ki:
cesareborgia demiş ki:
anarchist_hippy demiş ki:
Büyük - baskın ideolojilerin hala var olduğu bir dünyada özgür irade diye birşey söz konusu olamaz. Özellikle de medyanın bu kadar yaygın olduğu, reklam sektörünün iliklerimize kadar işlediği bir dünyada bırakın özgür iradeyi, özgürlük bile imkansızdır. Özellikle yaygınlaşan küreselleşme fikri ile daha da imkansızlaşır bu...

Özgür irade, özgür birey, özgürlük... Bunlar liberal düşüncenin ve kapitalist ekonominin el ele verip, insanları oyuncak ettiği düşüncelerdir. Devlet var olduğu sürece toplumsal - ekonomik sistemin adı her ne olursa olsun insan özgür olamayacaktır... Ne düşüncesi ve vücudu...

Bana özgürlüğü tanımla.
İnsan ne olunca özgür oluyor.

Özgürlük, kişiye gizli veya doğrudan dikte edilen bir fikrin olmadığı, hayatını ona sağlanan (veya kendi sağladığı) kişisel alanda değil, istediği yerde yaşayabildiği zaman mümkündür. Özgürlük, insan beynine o farkında varmadan fikir enjekte edilmediğinde, içgüdüleri hunharca ve o farkına vardana sömürülmediğinde özgürlüktür. Özgürlük, bireyin istenilen değil istediği şekilde yaşadığı zaman mümkündür. Dolayısıyla özgürlük ne kadar istenilen bir durumdur tartışılır...

İnsan ne zaman, ne olunca özgür oluyor? İnsan eğer kendisini herhangi bir şeye mecbur hissetmezse özgürdür. Gündelik hayatta en basitinden para kazanmak için işe gitmek zorundasın. Herhangi bir tüketim maddesini elde edeilmek için paran olmalı, paranın olması için de bir şekilde çalışma eylemi yapman gerekir (hırsızlık dahil). Bunun dışında yine barınma ihtiyacın için para kazanman gerekir. Rahatsan ve küçük bir evde olsan bile sistem sana büyük evin daha rahat olduğunu söyler, bunun için çalışırsın, kendine bir amaç edinirsin her zaman. İşte o amacın eğer sisteme bağlıysa özgür değilsindir. Eğer sistemden bağımsız bir amaç elde edebiliyorsan o zaman gerçekten özgürsündür ve özgür iradeye sahipsindir.

Ne zaman insanoğlu devlet kavramını, yönetim kavramını yıkar, ne zaman kendisini ideolojilerden soyutlar o zaman özgürdür. Çünkü o zaman onlara göre değil, kendi özgür iradesine göre yaşar... Özgür bir birey ne kadar istenen bir durumdur bu noktada gelişim için?... Tartışılır...
tşk anarchist.


"Eğer sistemden bağımsız bir amaç elde edebiliyorsan o zaman gerçekten özgürsündür ve özgür iradeye sahipsindir. "

Burdan ben şöyle bir sonuç çıkartabilirim.
Özgürlük insan için ütopyadan başka bir şey değildir.
Çünkü insanı sosyolojik sistemlerin bağlarından kurtarabilseniz ki bu da mümkün değildir kanımca;fizyolojik yaşamını sürdürme zorunluluğu,insanı doğaya bağımlı kılar.
Eğer özgürlük,insanın kendisini sınırlayan sistemlerden kopmaksa,sosyolojik veya fizyolojik anlamda,bu durumda insan özgürlüğünün ütopik olduğunu söyleyebiliriz.
 
geissler demiş ki:
bir düşünce ve bir fikir:

eğer insanı doğa kendiliğinden var ettiyse, diğer tüm canlıları var ettiği şekilde insanları var ettiyse insanın düşüncesini de insana doğa vermiş anlamı çıkar...
buna göre insanın tanrıyı düşünme fikrini insana doğa verdiyse ve tanrı yoksa doğa insanlarla dalga geçiyor demektir...
ben ise tam tersi insanın doğayla dalga geçtiğini düşünüyorum...
ve herşeyin ötesinde düşünemeyen bir nesne düşünme yetkisini canlıya nasıl verir ve onu kendine bağlar duyduğuma göre dünya düşünmezmiş konuşmazmış dönmeyi bilirmiş sadece hep dönermiş...
ama bakın şimdi mükemmel bir sistem yaratmış kendisi için, ve o halde doğa düşünüyor demektir...
o halde dünya insanla dalga geçiyor bu tanrı fikrini insana vererek...
ve o zaman ben dünyayı öldürmeye çalışan insanlığı gördüğümde şunu soruyorum: bu mükemmel düzeni kendisi için yaratmış olan doğa kendine zarar verecek bir canlıya neden bilinç verdi...
yani anlamsızlık içinde anlam aranır mı diyorum insanı doğadan çıkartırsan hayvanlar ve bitkilerle beraber doğa çok daha kardeşçe uyuşma içinde yaşardı...
inananların bu noktada söylemek istediği bir şey var ve burda işaret edilen bir nokta var kitapta:
melekler: "Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler..."

doğanın iradesi nereye kadar insana müdahale edebilir ve insanlar anlamı olmayan bir hayatta neden anlam aramaya çalışırlar, bu aramayı doğa mı yönlendiriyor yoksa tanrı mı, eğer doğaysa ben doğanın bilinçli olduğunu düşünürüm ve bizi bilinçli yaşatarak ne yapmaya çalıştığını sorarım doğaya, bana cevap veremez mi evet cevap veremez taş yığınıdır insanı yaratmayı bilir ama cevap veremez eh ben de o halde bana cevap veremeyen doğaya inanmam...
beni doğa yarattıysa benim bilincimin kaynağı doğadır demek en mantıklı olandır ve doğa beni bilinçlendirip ne amaçladığını bana söylemezse ben ona inanmam yalan söylüyorsun derim hatta yalan bile değil sen konuşmuyorsun sen bir şeyi seslendiriyorsun bu sonsuzluğu seslendiriyorsun tanrıyı seslendiriyorsun ve aslında hep susuyorsun...

(fikir fırtınası oturumumuzdan bir parça)


Burada ne anlattın sen yine? Fikir fırtınası düşünce kasırgası diye sürekli abartıyosun ama hep aynı şeyler. Neden anlamak istemiyorsun? Seni doğa yaratmadı sen doğasın. Bir biçimlendirici yok sen biçimsin. Yalan söylüyorsun üçkağıtçı ve yalancısın. Neden mi? Sana cevap vermeyen doğaya inanmıyorsan ki bunu doğayı önemsiz kılmak için söylüyorsun; o halde inandığını söylediğin Allah a da inanmıyorsun çünkü o hiç seninle konuşmadı. Bana tanrıyı göster madem ki doğa senle konuşmadığı için inanmamayı seçebiliyorsun ona hemen. Üzerine alınma sözlerim sert çünkü yalancı olan sadece sen değilsin hepimiz yalancıyız görelim artık yaptığımız rezalati! Herhangi bir şekilde onun olduğuna dair bir örnek göster. Gösteremezsin. Ama ben sana doğanın parçası olduğuna dair milyonlarca örnek gösterebilirim kanındaki moleküllerden saçının rengine kadar. Taş yığını dediğin bu mu? Demek bir taş yığını doğa?Seninle sürekli iletişimde o taş yığını oysa ya da sen o taş yığınıyla. Sen sadece yalan söylüyorsun bu düşünce ya da felsefe değil. Ben kanmam buna. Sen sonsuzluğu ve tanrıyı seslendiriyorsun ve sen sonsuzluğunu istiyor sonsuza dek varolmayı arzuluyorsun sen saplantılı bir hayat bencilisin öyleyse ne diye bunlarla insanların vaktini öldürüyor onları aldatıyorsun sözde iyilik yaparcasına? Sadece sen değilsin tabi bunu yapan sana kızmıyorum tüm insanlığa ve kendime de kızıyorum ben. Ben de ve tüm insanlar dahep bunu yapıyor hepimiz umursamaz egoist ve benciliz boşa idealize etmeyin ne kendinizi,ne sözde tanrıları ne hayatı. Hepimiz sonsuza dek varolma düşü kuruyoruz mutlu ya da mutsuz. Hepimiz benciliz. İnsan olmak yeryüzündeki en acizce ve aşağılıkça şey kesinlikle. Her şeyi yok ettik ve şimdi de hala sonsuzluğu ve tanrıları düşlüyoruz egomuzun dur durak bilmeyen hırsıyla. Sen neden bahsediyorsun ki? Saçmalık anlattıkların beni tiksindiriyor bu kibirliliği insanın. Ben tiksiniyorum bu erdemlerden ve uygarlığın sözde yüksek bilinç dediği duygusuzluğundan. Hala daha anlatıyorsunuz bir sürü masal. Bu erdemlerinizle yok ettiniz koca gezegeni. Öte dünyalardan getirip yere göğe sığdıramadığınız bu erdemlerle yarattınız cehennemleri. Sakın kimse masumu oynamasın artık bütün bunların neden kaynaklandığını ve neye hizmet ettiğini görebiliyorum. Ama siz görmeyin sakın yoksa yaşamak çok ağır gelebilir, ama görmeseniz de mecburen yaşayacaksınız bunu. Doğa hakkında konuşup onu kirletmeyin. Artık onu anlayamazsınız. Anlayamayız. Omuzlarınızdaki kamburlara bakın rahatça ağaca bile çıkamazsınız bu zeki olmaktan değil kıpırtısızlığa gömülüp katılaşmaktan. Onu terkettik çünkü. Yani kendi doğamızı ve gerçeklerimizi. Artık her şeyi kirletiyoruz. Tanrılarımızın hepsi aslında aç gözlü şeytanlardan başka bir şey değil. Her şeyi kendine isteyen zorba egomuz binlerce yıllık Tanrılarımız da. Her şeyi yok ettik ve başarısız olduk üstelik hala daha bu aptallığımızda ısrar edip adına da inanç ve ahlak diyor, hala daha hiç çekinmeden kan dökmeyi ve kirletmeyi sürdürüyoruz bu aptalca değerler adına. Müslüman mısın? Hayır çünkü Muhammedin hiç bir söylediğine uymuyor, söylediklerini yerine getirmiyorsun okumuyorsun bile. Hıristiyan mısın? Hayır çünkü İsa nın yolunu izleyip çarmıhı sırtına almıyor sadece kendini kurtarmaya çalışıyorsun. Musevi misin? Hayır çünkü Musa nın 10 emrine bile uymuyor o kadarcık şeyi bile yerine getiremiyorsun ve yeni kutsal putlar edinip önlerinde eğilmeyi biliyorsun sadece. Budist misin? Hayır Buddha nın kendi bile budistler kadar çilekeş olmayı öğütlemiş olsa 150-200 kiloluk bir adam görüntüsünde olmazdı onu da yanlış anlatmışlar. Tanrıya mı inanıyorsun? Hayır çünkü azıcık inancı olsaydı insanlığın, tanrının nerede oturduğundan önce hadi doğayı yarattı diyelim; onu koruyup güzelleştirmekle uğraşır, her gün mucizevi bir güne uyandığını düşünüp mutlu olurdu. Tam tersine bir cehennemi cennete dönüştürebilirdi cenneti cehenneme dönüştürmezdi yakarak hep yaptığı gibi. Ama hayır fani diyerek aşağıladığı bu gezegeni bir an önce yok edip tanrının kontenjanından faydalanmak için dua ile ona dalkavukluk yaparak ölüm sonrasından yer almaya çabalıyor tanrısını bile aptal bir enayi yerine koyarak insan.
Akıl mı? Hah hah hah. İnsanda biraz akıl olsa yaşamak için çaba gösterir bir karınca kadar, dört duvar arasında kambur bir gönüllü köle olmaktansa. Maymun, fare, köpek... bence hepsinin yaşama bilinci insandan kat kat daha yukarıda artık. İnsan bilincini yitirdi ve artık sadece izliyor bir film gibi hayatı. Kader diyor tüm hayatına artık hiç bir harekete cesareti kalmadı çünkü ne olursa başına ne gelirse kabulü. Gerisi toz ve hava.

Bu gezegende aciz olan tek bir canlı türü var.
O kendini açık göz sanıyor
Gizil gerçeği gördüğünü iddia ediyor,
Ama kulaklar sağır gözleri kör onun artık
Ve yok ediyor her şeyi.
Unuttu yorumlamayı rüzgarı ve yıldızları,
Tanrısından bekliyor kötü bir haber
Çünkü farkında aldattığının yaşamı bir yandan da.
.....................

Büyük Rahipler sınır duvarlarını yükselttiğinde,
Yüksek kulelerden haykıran yalancı önderler doğdu,

Halklar yeni tapınaklarının etrafında diş gıcırdatarak dönerken
Ölümün ötesine erteledi tüm arzularını

Seçilmiş kişilerdi ide’ler ve onların yanındaydı Tanrılar.
Bin bir hedef göstererek yükseldiler halk’ların elleri üstünde,

Zamanla yıkılsa da bir bir tapınaklar ve putlar,
Darpların zorbalığından korkarak ide’lere teslim etti kaderini halk’lar.
İşte böyle başladı cenneti cehenneme dönüştüren yıkım

Nefretle yoğrulmuş kalabalıkların eziyet sever zayıf ruhlara dönüştüğü o günlerde,
Kan ve acının şehvetinde sürünürken doğmuştu darp’lar kurban törenleriyle.

İde’lerin hâkimiyeti için Tanrılara sunulacak kurbanlar bulunduğunda,
Zevkle tecavüz ettiler diğer halklara, günahkârlıkla suçlayarak.

Yanlarında ganimet olarak getirdikleri esaret zincirleri sayesinde,
Kahraman ilan edildi Darp’lar, İde’lere tapınan Halk’lar tarafından.

Böyle başladı,
Bin yıllar sürecek savaş.

Susmadı acı haykırışlardan yükselen tapınakların çan sesleri
Ve bitmedi hiç Halk’ların cehennem kâbusları.
Bin bir yalanın peşinde sürüklendiklerinden yedi bin yıl.

Yinelenen yol hiç değişmedi gökyüzünden kurtarıcı bekleyenler için
Ve ateş uygarlıkları her kızıl çağ da kendi kıyametini yarattı.
Halk’lar gerçeği unutup rahiplere ve kölelere dönüştüğü gün,
Var olan tek cennetleri cehenneme dönüştü.

Unutulmuşlar geri dönünceye dek,
Ölümle ödüllendirildi binlerce yıl,
İde’lere fikir Darp’lara kılıç olan Halk’lar.

Aton
 
bana doğanın algıları var diyebilir misin..
hayır diyemezsin doğa dediğin duymaz görmez konuşmaz ama insan ve hayvanlar bunları kendilerine has biçimde yaparlar...
ve eğer dünyanın algısı yoksa, insana algıyı vermeyi nasıl başarmış ve burdan benim yolumda gelmeni istiyorum yolun kenarından yürüyorsun yola çık beraber yürüyelim ve ne dediğimizi anlayalım. ben senin söylediklerini çok iyi anlayabiliyorum ama sen empati yapmayı hiç denemiyorsun ve bunlaa masal demeye devam ediyorsun ben sana masal değil düşünce ve mantıktan bahsediyorum soruyorum ki dünyanın konuşma özelliği yoksa duyma özelliği yoksa algısı yoksa insana bu değerleri nasıl vermiş olabilir dünya denilen yosunaşmış toprak parçasının canlılar için bir taşıyıcı olduğu apaçık ortada sen doğayla iletişime geçmek istersen dolaylı olarak seni yaratan tanrınla iletişime geçmek istersin ve sen yoktan var olduğunu bilirsen ve doğduğunda annenin yerinde kocaman dünyadan başka bir şey görmediysen tanrını tanımaman onu bilmemen mantıklıdır, ve bu gördüğün doğaya tanrı dersin ve bu bir parça doğrudur da işte bak benim dediğime göre bu sonsuzluğun adı tanrıdır ve insan nasıl duyup görürse tanrı da aynılarını çok daha başka boyutta üst bir şekilde yapar tanrı doğadır bir parça ama doğanın ve evrenin tüm sınırsızlığıyla beraber...
burada anlaşılmayacak hiçbir şey yok sen annenin doğa olduğunu düşünüyorsan biri sana asıl annen dünya değil de sınırsız evrendir dünya senin taşıyıcındır süt annendir derse her şey ortadadır zaten ve insan yanlış yerden baktığı için tanrıyı görmediğini sanar aynı şeyi söylüyorum işte bu evrenin sınırsızlığını bir parça da olsa görüyoruz ve tanrımızı da bir parça da olsa görüyoruz, beni tanrı değil de doğa yarattı demek bu düşünceyle çelişmez ki neden çeliştiğini düşünüyorsun evrenin çocuğu olmakla tanrının çocuğu olmak arasında bi fark yok ki...
şiirinin söz dizimi çok güzel tebrikler...
 
Şiirimin söz dizimi senin gibi düşünenlerin gezegeni ve insan yaşamını ne hale getirdiği üzerinedir. Sen de İde liğe soyunmuş bir peygamber sözü hırsızısın. Ama tabi başarısız bir İde özentisi olmanın dışında pek seni dinleyen olmayacak bu hayatta. Bu daha iyi bir insan olduğunu acımasız olmadığını gösterir üzülme sakın. Hoşuna gitmesi beni üzdü çünkü anlamadığın bir şey hakkında olumlu fikir yürütmenin bana bir faydası olmayacağını biliyorum. Ve hala savunmadasın. Egon var sadece ve adını tanrı koymuşsun. Sonsuzluktaki zihni yansıman o senin ve o kadar zavallı görünüyorsun ki hala bir benzer arıyorsun kendine bu koca sonsuzluğun içindeki yerini göremeyip. Teşhis basit sen ana saplantılı sıradan bir nevroz vakasısın düşüncelerinde bu sınırlar içinde o nedenle.
Çünkü soyunu dayandırdığın bir Tanrının çocuğu olduğunu düşünmek ile, doğanın bir üyesi olduğunu düşünmek arasındaki fark; bir aslan ile hazır programlanmış bir robot kadardır. Aslanın tanrısı yoktur o kendi doğasını yaratır. Ama robotun hep bir komuta ihtiyacı vardır ve komut edilmezse çalışamaz. İşte fark bu kadar açık. Özgürlük ile uyruk olmak kadar açık bir fark. Karşılıksız ve dolaysız sevmeyi bilmeyecek kadar duygusuz olmaya mahkum edecek bir farklılık. Her zaman bir yalvaracak elleri açıp merhamet dilenecek kadar farklı bir duyusal durum bu. Bu bence sorumluluğunu gökyüzüne atıp rahat takılma düşüncesinden başka bir şey değil o kadar farklı.
 

Benzer Konular

Geri
Üst