geissler demiş ki:
bir düşünce ve bir fikir:
eğer insanı doğa kendiliğinden var ettiyse, diğer tüm canlıları var ettiği şekilde insanları var ettiyse insanın düşüncesini de insana doğa vermiş anlamı çıkar...
buna göre insanın tanrıyı düşünme fikrini insana doğa verdiyse ve tanrı yoksa doğa insanlarla dalga geçiyor demektir...
ben ise tam tersi insanın doğayla dalga geçtiğini düşünüyorum...
ve herşeyin ötesinde düşünemeyen bir nesne düşünme yetkisini canlıya nasıl verir ve onu kendine bağlar duyduğuma göre dünya düşünmezmiş konuşmazmış dönmeyi bilirmiş sadece hep dönermiş...
ama bakın şimdi mükemmel bir sistem yaratmış kendisi için, ve o halde doğa düşünüyor demektir...
o halde dünya insanla dalga geçiyor bu tanrı fikrini insana vererek...
ve o zaman ben dünyayı öldürmeye çalışan insanlığı gördüğümde şunu soruyorum: bu mükemmel düzeni kendisi için yaratmış olan doğa kendine zarar verecek bir canlıya neden bilinç verdi...
yani anlamsızlık içinde anlam aranır mı diyorum insanı doğadan çıkartırsan hayvanlar ve bitkilerle beraber doğa çok daha kardeşçe uyuşma içinde yaşardı...
inananların bu noktada söylemek istediği bir şey var ve burda işaret edilen bir nokta var kitapta:
melekler: "Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler..."
doğanın iradesi nereye kadar insana müdahale edebilir ve insanlar anlamı olmayan bir hayatta neden anlam aramaya çalışırlar, bu aramayı doğa mı yönlendiriyor yoksa tanrı mı, eğer doğaysa ben doğanın bilinçli olduğunu düşünürüm ve bizi bilinçli yaşatarak ne yapmaya çalıştığını sorarım doğaya, bana cevap veremez mi evet cevap veremez taş yığınıdır insanı yaratmayı bilir ama cevap veremez eh ben de o halde bana cevap veremeyen doğaya inanmam...
beni doğa yarattıysa benim bilincimin kaynağı doğadır demek en mantıklı olandır ve doğa beni bilinçlendirip ne amaçladığını bana söylemezse ben ona inanmam yalan söylüyorsun derim hatta yalan bile değil sen konuşmuyorsun sen bir şeyi seslendiriyorsun bu sonsuzluğu seslendiriyorsun tanrıyı seslendiriyorsun ve aslında hep susuyorsun...
(fikir fırtınası oturumumuzdan bir parça)
Burada ne anlattın sen yine? Fikir fırtınası düşünce kasırgası diye sürekli abartıyosun ama hep aynı şeyler. Neden anlamak istemiyorsun? Seni doğa yaratmadı sen doğasın. Bir biçimlendirici yok sen biçimsin. Yalan söylüyorsun üçkağıtçı ve yalancısın. Neden mi? Sana cevap vermeyen doğaya inanmıyorsan ki bunu doğayı önemsiz kılmak için söylüyorsun; o halde inandığını söylediğin Allah a da inanmıyorsun çünkü o hiç seninle konuşmadı. Bana tanrıyı göster madem ki doğa senle konuşmadığı için inanmamayı seçebiliyorsun ona hemen. Üzerine alınma sözlerim sert çünkü yalancı olan sadece sen değilsin hepimiz yalancıyız görelim artık yaptığımız rezalati! Herhangi bir şekilde onun olduğuna dair bir örnek göster. Gösteremezsin. Ama ben sana doğanın parçası olduğuna dair milyonlarca örnek gösterebilirim kanındaki moleküllerden saçının rengine kadar. Taş yığını dediğin bu mu? Demek bir taş yığını doğa?Seninle sürekli iletişimde o taş yığını oysa ya da sen o taş yığınıyla. Sen sadece yalan söylüyorsun bu düşünce ya da felsefe değil. Ben kanmam buna. Sen sonsuzluğu ve tanrıyı seslendiriyorsun ve sen sonsuzluğunu istiyor sonsuza dek varolmayı arzuluyorsun sen saplantılı bir hayat bencilisin öyleyse ne diye bunlarla insanların vaktini öldürüyor onları aldatıyorsun sözde iyilik yaparcasına? Sadece sen değilsin tabi bunu yapan sana kızmıyorum tüm insanlığa ve kendime de kızıyorum ben. Ben de ve tüm insanlar dahep bunu yapıyor hepimiz umursamaz egoist ve benciliz boşa idealize etmeyin ne kendinizi,ne sözde tanrıları ne hayatı. Hepimiz sonsuza dek varolma düşü kuruyoruz mutlu ya da mutsuz. Hepimiz benciliz. İnsan olmak yeryüzündeki en acizce ve aşağılıkça şey kesinlikle. Her şeyi yok ettik ve şimdi de hala sonsuzluğu ve tanrıları düşlüyoruz egomuzun dur durak bilmeyen hırsıyla. Sen neden bahsediyorsun ki? Saçmalık anlattıkların beni tiksindiriyor bu kibirliliği insanın. Ben tiksiniyorum bu erdemlerden ve uygarlığın sözde yüksek bilinç dediği duygusuzluğundan. Hala daha anlatıyorsunuz bir sürü masal. Bu erdemlerinizle yok ettiniz koca gezegeni. Öte dünyalardan getirip yere göğe sığdıramadığınız bu erdemlerle yarattınız cehennemleri. Sakın kimse masumu oynamasın artık bütün bunların neden kaynaklandığını ve neye hizmet ettiğini görebiliyorum. Ama siz görmeyin sakın yoksa yaşamak çok ağır gelebilir, ama görmeseniz de mecburen yaşayacaksınız bunu. Doğa hakkında konuşup onu kirletmeyin. Artık onu anlayamazsınız. Anlayamayız. Omuzlarınızdaki kamburlara bakın rahatça ağaca bile çıkamazsınız bu zeki olmaktan değil kıpırtısızlığa gömülüp katılaşmaktan. Onu terkettik çünkü. Yani kendi doğamızı ve gerçeklerimizi. Artık her şeyi kirletiyoruz. Tanrılarımızın hepsi aslında aç gözlü şeytanlardan başka bir şey değil. Her şeyi kendine isteyen zorba egomuz binlerce yıllık Tanrılarımız da. Her şeyi yok ettik ve başarısız olduk üstelik hala daha bu aptallığımızda ısrar edip adına da inanç ve ahlak diyor, hala daha hiç çekinmeden kan dökmeyi ve kirletmeyi sürdürüyoruz bu aptalca değerler adına. Müslüman mısın? Hayır çünkü Muhammedin hiç bir söylediğine uymuyor, söylediklerini yerine getirmiyorsun okumuyorsun bile. Hıristiyan mısın? Hayır çünkü İsa nın yolunu izleyip çarmıhı sırtına almıyor sadece kendini kurtarmaya çalışıyorsun. Musevi misin? Hayır çünkü Musa nın 10 emrine bile uymuyor o kadarcık şeyi bile yerine getiremiyorsun ve yeni kutsal putlar edinip önlerinde eğilmeyi biliyorsun sadece. Budist misin? Hayır Buddha nın kendi bile budistler kadar çilekeş olmayı öğütlemiş olsa 150-200 kiloluk bir adam görüntüsünde olmazdı onu da yanlış anlatmışlar. Tanrıya mı inanıyorsun? Hayır çünkü azıcık inancı olsaydı insanlığın, tanrının nerede oturduğundan önce hadi doğayı yarattı diyelim; onu koruyup güzelleştirmekle uğraşır, her gün mucizevi bir güne uyandığını düşünüp mutlu olurdu. Tam tersine bir cehennemi cennete dönüştürebilirdi cenneti cehenneme dönüştürmezdi yakarak hep yaptığı gibi. Ama hayır fani diyerek aşağıladığı bu gezegeni bir an önce yok edip tanrının kontenjanından faydalanmak için dua ile ona dalkavukluk yaparak ölüm sonrasından yer almaya çabalıyor tanrısını bile aptal bir enayi yerine koyarak insan.
Akıl mı? Hah hah hah. İnsanda biraz akıl olsa yaşamak için çaba gösterir bir karınca kadar, dört duvar arasında kambur bir gönüllü köle olmaktansa. Maymun, fare, köpek... bence hepsinin yaşama bilinci insandan kat kat daha yukarıda artık. İnsan bilincini yitirdi ve artık sadece izliyor bir film gibi hayatı. Kader diyor tüm hayatına artık hiç bir harekete cesareti kalmadı çünkü ne olursa başına ne gelirse kabulü. Gerisi toz ve hava.
Bu gezegende aciz olan tek bir canlı türü var.
O kendini açık göz sanıyor
Gizil gerçeği gördüğünü iddia ediyor,
Ama kulaklar sağır gözleri kör onun artık
Ve yok ediyor her şeyi.
Unuttu yorumlamayı rüzgarı ve yıldızları,
Tanrısından bekliyor kötü bir haber
Çünkü farkında aldattığının yaşamı bir yandan da.
.....................
Büyük Rahipler sınır duvarlarını yükselttiğinde,
Yüksek kulelerden haykıran yalancı önderler doğdu,
Halklar yeni tapınaklarının etrafında diş gıcırdatarak dönerken
Ölümün ötesine erteledi tüm arzularını
Seçilmiş kişilerdi ide’ler ve onların yanındaydı Tanrılar.
Bin bir hedef göstererek yükseldiler halk’ların elleri üstünde,
Zamanla yıkılsa da bir bir tapınaklar ve putlar,
Darpların zorbalığından korkarak ide’lere teslim etti kaderini halk’lar.
İşte böyle başladı cenneti cehenneme dönüştüren yıkım
Nefretle yoğrulmuş kalabalıkların eziyet sever zayıf ruhlara dönüştüğü o günlerde,
Kan ve acının şehvetinde sürünürken doğmuştu darp’lar kurban törenleriyle.
İde’lerin hâkimiyeti için Tanrılara sunulacak kurbanlar bulunduğunda,
Zevkle tecavüz ettiler diğer halklara, günahkârlıkla suçlayarak.
Yanlarında ganimet olarak getirdikleri esaret zincirleri sayesinde,
Kahraman ilan edildi Darp’lar, İde’lere tapınan Halk’lar tarafından.
Böyle başladı,
Bin yıllar sürecek savaş.
Susmadı acı haykırışlardan yükselen tapınakların çan sesleri
Ve bitmedi hiç Halk’ların cehennem kâbusları.
Bin bir yalanın peşinde sürüklendiklerinden yedi bin yıl.
Yinelenen yol hiç değişmedi gökyüzünden kurtarıcı bekleyenler için
Ve ateş uygarlıkları her kızıl çağ da kendi kıyametini yarattı.
Halk’lar gerçeği unutup rahiplere ve kölelere dönüştüğü gün,
Var olan tek cennetleri cehenneme dönüştü.
Unutulmuşlar geri dönünceye dek,
Ölümle ödüllendirildi binlerce yıl,
İde’lere fikir Darp’lara kılıç olan Halk’lar.
Aton