Anarşizm...
nazicik demiş ki:
peki anarchist_hippy sana bikaç soru. ama üzerinde tekrar düşünerek cevap ver.1anarşizm gerçekleştirilebilir mi?2sosyalizm mi anarşizm mi?3 gerçeğe daha yakın olanı hangisi(sadece bunlar diil, hepsi dahil)?
not:tabii ki herşeye rağmen anarşizm o başka.
not2:nickim sadece bi geyikte ortaya çıkmıştır. gerçekle alakası yoktur.
not3:evettir.
Ben bu soruyu üzerime alınarak azcık ayrıntılı bir cevap veriyorum, iyi okumalar :
Sosyalizm özgürlükçü olmalıdır .
Sosyalizm ve komünizm kavramları genelde rusyadaki katil bolşevik diktatörlüğü ve onların tüm dünyadaki destekçileri ile kullanılmıştır. Bu devletçi sosyalistler her ne kadar özgür ve eşit bir komünist toplum kuracaklarını söylemiş olsalar da onların otoriter metodlarıyla ancak beklenenin tam tersinin, yani totaliter bir kabusun ortaya çıkabileceği anlaşılmış oldu. Anarşistler de komünist bir toplum düşlüyorlar. Ama bize göre özgürlüğün temel bir rolü olmalı, ama sadece gelecekte vaad edilen toplumda değil, onun için ortaya koyduğumuz yöntemde de. İşte bu yüzden biz komünizmden bahsederken liberter komünizm diyoruz.
Kısaca, liberter komünizm herkesin kendini etkileyecek kararlarda eşit söz hakkına sahip olması ve herkesin toplumun çıkarlarında eşit rol oynamasıdır. Eski bir deyişle özetlemek gerekirse “herkesten yeteneği kadar, herkese ihtiyacı kadar” ...
Sosyalizm olmadan özgürlük ?
Bir insanın, yaşam içerisinde özgürlüğe emeksel bir katılımı olmadığı zaman, o özgürlüğün getirileri çok aşikardır. Eğer hayatın her alanında özgürlüğe bir katılımın ve onu değerlendirebilirliğin yoksa, o sadece isimde olan özgürlüğün, hiçbir anlamı yoktur. İşte sosyalizm herkesin sadece varlıklı değil özgür de olmalarını garanti eder.
Ozgürlük olmadan sosyalizm ?
Bakunin, merkezi devlet sosyalizmi hakkındaki öngörüsü üzerinden “özgürlükçü olmayan sosyalizm saldırganlık ve köleliktir.” demişti ki; özellikle, sosyal bilimlerden biri olan marksizmin en etkileyici kehaneti, totaliter bir toplum ile sonuçlanacağıdır.
Bireylerin özgür gelişimlerini desteklemeyen bir toplum, uğurunda savaşılmaya değmez.
Anarşist Sosyalizm
Anarşistler, sosyalizmin, işçilerin üretimi ellerine almalarının hemen ardından kurulması gerektiğini düşünürler. Devrimden sonra da, hali hazırda süregelmiş ücretli sistemi devam ettirmenin hiçbir anlamı yoktur. Bütün ürünlerin toplumsal olduğu gibi – kimse yalıtılmışlık içerisinde üretemez – ürünlerin kendileri de toplumsallaştırılmalıdırlar. Bireylerin sarfettikleri işgüçlerinin toplumsal yararları bakımından sağlıklı tahkiklerinin yapılması imkansızdır, ve zaten, bunun için verilecek eforun da bir anlamı yoktur. Sonuçta herkesin katkısı değerlidir; mesela, hijyenik bir çalışma ortamı sağlayacak temizlikçelirimiz olmadığında ,varolan cerrahlar işe yaramayacaklardır; yani, aslında, her ikisi de topluma hizmet etmektedirler. Gelecekteki tasavvur ettiğimiz toplumda, birini ayrıcalıklı kılmad neden ?.. Bu sadece toplumun sınıf kavramına hizmet edecektir.
Biz, “herkese ihtiyacına göre” sistemine hemen ulaşmalıyız. Muhtemelen bu oranlamayı da kapsıyacaktır, ama bu zaten paranın da her halükarda, adaletsizce yaptığı şey. Tabii ki bütün bunların, işçi sınıfının insiyatifiyle olması gerekmektedir.
İşçi sınıfı, özgürlükçü sosyalizmi kendilerin(d)e uygulamalıdırlar. Eğer, sosyalizm, bir devlet veya birkaç hayırsever tarafından tepeden inme bir şekilde empoze edilmeye çalışılırsa, bu sadece, sovyetler birliğinde olmuş olan gibi bir faciyaya yol açacaktır, ve sosyalizm hiçbir şekilde sonuçlanamayacaktır.
Doğrudan Eyleme Karşı Güç
Eğer biz, azınlık bir kesimin geri kalan üzerinde güce sahip olduğu bir toplum oluşturursak, insan doğasında belirgin bir eğilim olan güce duyulan açlık, kendine köklenerek gelişebileceği bir alan bulacaktır. Ve bunun, güce sahip olan kesimi zengin veya parti liderlerinin oluşturup oluşturmadığıyla alakası olmayacaktır. İşte bu yüzden, anarşistler, doğrudan eylemi bu denli önemsiyor ve destekliyorlar. Bu eylemlilikteki özgürlükçü bir prensiptir. Doğrudan eylem, bazı yeşillerin kendilerini Dail geçitlerine yarım saatliğine zincirleyerek göründüğü gibi, halkı kendi tarafına çekmek için dizayn edilmiş düşsel bir şov değildir. Bu kendi tarafındakilere hoş görünmeye çalışmadan, doğrudan eylemekle alakalı bir şey. Bu gerçek ve doğrudan demokrasinin temelini oluşturur. Konulardaki tartışma ve karar alımlarına her doğrudan katıldığında aslında doğrudan eyliyorsundur (tartışmak ve karar almak politik eylemliliğin biçimidir).
Kendimiz için her eylediğimiz zaman, gelecek için, varolanı etkileyebilmek kadar işlevsel dersler alırız. Eğer sosyalizm oluşturulacaksa, bireylerin, halkı ayaklandırabilirliklerine güven duymaya ihtiyaçları olacaktır. Mevcut olan içerisinde işlevsel bir şeyler organize edebildiğimiz zaman, kendilerimizi geleceğe hazırlıyoruzdur. Anarşizm kişisel özgürlükle alakalıdır : özgür bir birey olabilmek için, kararlar alabilmeli ve kendin için eyleyebilmelisindir. Doğrudan eylediğin zaman, açıkça, hiçbir lidere veya kumandana itaat etmiyorsundur. Belki birilerinin argümanlarından diğerlerininkilere nazaran daha fazla etkileneceğine şüphe yoktur, ama, yolunu çizmekte ve eylemekte özgürsündür. Kimse sana ne yapman gerektiğini söyleyemez.
Temsili demokrasinin mi, diktatörlüğün mü olduğu farketmeden, devletçi bir sistemde liderlerin sana ne yapman gerektiğini söyleme otoriteleri vardır; ve karşı geldiğinde de bu suç teşkil eder ve cezai yaptırımına maruz kalırsın. Eylemliliğini kontrol eden üst bir güç olduğu andan ihtibaren doğrudan eylemeye muktedir değilsindir.
Kollektif Eylem
Doğrudan eylem kollektif eylem ve birlikteliğe bir engel teşkil etmez. Aslında, bu tam zıt bir durum. Anarşistler kollektif eyleme duyulan ihtiyacı önemserler. Bu basit haliyle, sadece daha etkin olduğundan değil, ki bu çok açık bir gerçektir; bizlerin, özgürlükleri arkadaş ve yoldaşlarla beraber olmakla inkar edilemeyecek sosyal yaratıklar olmamızdandır da, ki zaten bu gönüllü bir eylem olduğunda oldukça gelişmiş bir duruştur.
Ancak birlikte olmaya zorlandığımız zaman özgürlüğümüz inkar edilmiş olur. Burada liberal bir mit var, veya aslında, (toplumun üzerinde onu kontrol eden varlığa (devlete) yaradığı için olan) insanların yalıtılmış bireyler olarak kendi aralarında savaşım halinde yaşadıkları, oldukça statist bir mit var. Gerçekte, biz, yoldaş yaradılışlarımızla ortak eyleyerek, "kendimizin" farkına varmış, güçlü sosyal türleriz.
İnsanın sosyal varlıklar olarak tanımlanışı, anarşizmin örgütlenmeye olan bakışına denk düşmektedir. Örgütlenme elzemdir.
Çoğunlukla, bütün insan çabası örgütlenmeye bir dereceye kadar bağlıdır; ve anarşistler, "reclaim the streets" gibi resmi olmayan, veya
"trade UNI0Ns" ya da "community campaigns" gibi daha formal yapıları olan (ki bu önemli değil), çeşitli örgütlerde yer almışlardır. Anarşist bir toplum, oldukça kapsamlı ve geniş ama hiyerarşik olmayan bir şekilde örgütlü olacaktır. Biz, otonomların ve endustrilerin, kendi eylemliliklerini koordine eden bir federasyon halinde olacaklarını tasavvur ediyoruz. Sosyalist bir düzende, rekabet için hiçbir neden olmayacaktır. Gönüllü ortak çalışma ile, merkezi bir otoriteye asla ihtiyaç duyulmayacaktır. DUYULMAMALIDIR !
Ve son olarak da bir alıntı yaparak yazımı bitirmek istiyorum :
“ İktidar; ne bunu yapacak hakka, ne bilgeliğe, ne de erdeme sahip yaratıklar tarafından gözaltında tutulmak, casus gibi izlenmek, idare edilmek, yasalara bağımlı kılınmak, sayılmak, kaydedilmek, fikir aşılanmak, vaaz verilmek, denetlenmek, hesaplanmak, değer biçilmek, sansür edilmek ve emredilmektir. İktidar her türlü işlemle, her türlü hareketle not edilmek, kayda geçirilmek, sıraya alınmak, değeri belirlenmek, lisans verilmek, yetki verilmek, nasihat edilmek, yasak koyulmak, reformdan geçirilmek, düzeltilmek ve cezalandırılmaktır. İktidar kamu yararı gerekçesiyle ve genel çıkarlar adına yükümlülüğe bağlanmak, yetiştirilmek, soyulmak, sömürülmek, tekellere bağımlı kalmak, zorbalığa maruz kalmak, köşeye sıkıştırılmak, gizemlerle büyülenmek ve yağmalanmaktır; en ufak bir direniş, ya da yakınma sözcüğü karşısında baskıya uğramak, ceza görmek, azarlanmak, taciz edilmek, takip edilmek, istismara uğramak, sopayla dövülmek, silahsız bırakılmak, hapse atılmak, yargılanmak, mahkum edilmek, kurşuna dizilmek, sürgüne gönderilmek, feda edilmek, satılmak, ihanete uğramaktır; alay edilmek, gülünç düşürülmek, öfkelendirilmek, onursuz bırakılmaktır.
İktidar budur, onun adaleti budur, onun ahlakı budur ! ”
P. J. Proudhon