Fevkalede üzücü ve tatsız bir yorum olmuş...Daha hayatı anlamak için yaşın genç, belli ki...Anlayabileceğini hiç ummayarak Tolstoy dan bir parça paylaşıyorum;
''Şunu keşfettim ki benim muhitimdeki insanlar için içinde bulunduğum korkunç durumdan kurtulmanın dört yolu vardı.
Yollardan ilki cehaletti. Bu, yaşamın kötülük ve saçmalıktan ibaret olduğunu bilmemek ve anlamamaktan oluşuyor. Bu tür insanlar -çoğunlukla kadınlar ya da çok genç ve kalın kafalı insanlar Schopenhauer'in, Süleyman'ın ve Buda'nın karşı karşıya kaldıkları var oluş sorununun ne olduğunu henüz anlamamışlardır. Onlar kendilerini bekleyen ejderhayı ve asılı oldukları çalıyı kemiren fareleri görmemekte ve bal damlalarını yalamaktadırlar. Ancak o bal damlalarını yalnızca bir süre yalarlar; bir şey dikkatlerini ejderhaya ve farelere çekecek ve bal yalamaları son bulacaktır. Onlardan öğrenebileceğim hiçbir şey yoktu. İnsan iyi bildiği bir şeyi asla unutmaz.
İkinci çıkış yolu Epikürcülüktü. Bu, yaşamın çaresizliği bilindiği halde insanın sahip olduğu olanaklardan en iyi şekilde yararlanarak ejderhaya ve farelere gözünü kapaması ve balı en iyi şekilde yalaması demektir, özellikle de uzanabileceği yerde bal çoksa. Süleyman bu çıkış yolunu şöyle ifade eder: "Sonra mutluluğu övdüm, çünkü insanoğlunun yeryüzünde yapabileceği en iyi şey yemek, içmek ve mutlu olmaktır. Ve bunlar ona yaşadığı günler boyunca eşlik etmelidir, Tanrının yeryüzünde ona verdiği yaşamı boyunca."
"Bu yüzden ekmeğinizi mutlulukla yeyin ve şarabınızı neşeli bir yürekle için... Sevgili karınızla fani hayatınızın bütün günlerini mutlu yaşayın çünkü bu, hayattan ve yeryüzündeki yapıp ettiklerinizden payınıza düşendir. Eliniz yapmak için hangi işi bulursa, onu var gücünüzle yapın, çünkü gidecek olduğunuz mezarda ne bir iş, ne bir araç, ne bilgi, ne de bilgelik vardır."
Bizim çevremizdeki insanların çoğunluğu işte bu şekilde hayatı kendileri için yaşanılır kılmaktadır. Onların içinde bulundukları şartlar onlara sıkıntıdan çok refah getirmekte ve ahlaki yönden kalın kafalı oluşları da kendilerine üstün konumlarının rastlantısal olduğunu, herkesin Süleyman gibi bin tane karısının ve saraylarının olamayacağını, bin karısı olan her bir kişi için bir tane karısı olmayan bin kişi olduğunu, her bir saray için onu alınlarından terler damlayarak inşa etmek zorunda olan bin kişi olduğunu ve beni bugün Süleyman yapan talihin yarın Süleyman'ın kölesi yapabileceğini unutturabilmektedir. Bu insanların hayal güçlerinin kıtlığı onların Buda'yı sürekli huzursuz eden o şeyleri bugün ya da yarın, bütün zevkleri yok edecek olan hastalığın, yaşlılığın ve ölümün kaçınılmazlığını- unutabilmelerini sağlamaktadır.
Günümüz insanının çoğunluğunu ve yaşam biçimlerimizi bir düşünelim. Bu insanların bazılarının düşüncelerinin ve hayal güçlerinin darlığının pozitif düşünce dedikleri bir felsefe olduğunu söyleseler de bu, onları benim gözümde, o soruyu görmezden gelmek için balı yalayanların mertebesinden başka bir yere koymaz. Ben bu insanlar gibi davranamazdım, onların hayal güçlerinin kıtlığı bende olmadığı için böyle bir darlığı kendimde yapay olarak oluşturamazdım. Gözlerimi ejderhadan ve farelerden başka bir yana çeviremezdim, kaldı ki yaşama bağlı hiçbir kimse de bir kez onları gördükten sonra gözlerini başka bir yana çeviremezdi.
Üçüncü kaçış güç ve enerji yoluyladır. Bu, insanın hayatın kötü ve saçma olduğunu anlamasıyla birlikte onu yok etmesi demektir. Olağan dışı bir şekilde güçlü ve tutarlı olan insanlar böyle hareket ederler. Kendilerine aptalca bir şaka oynandığını, ölmenin yaşamaktan daha iyi olduğunu ve hiç var olmamanın en iyisi olduğunu anlayan bu insanlar gereği neyse onu yapar ve derhal bu aptal şakaya bir son verir. Bunun için yollar da vardır: Boynun etrafına geçirilen bir ip, su, kalbe saplanan bir bıçak ya da raylardan geçmekte olan bir tren. Bizim çevremizden bu şekilde hareket edenlerin sayısı gitgide artmakta ve bu insanlar bunu çoğunlukla zekalarının en kıvrak olduğu ve aklı zayıflatan bazı alışkanlıkların henüz edinilmediği, hayatlarının o en güzel döneminde yapmaktadırlar. En saygın kaçış yolunun bu olduğunu anladım ve bu yolu seçmek istedim.
Dördüncü yol ise zayıfların yoluydu. Hakikati görmek ama yaşamdan bir şey çıkamayacağını önceden bile bile, gene de hayata sarılmaktı bu yol. Bu tür insanlar ölümün yaşamaktan daha iyi olduğunu bilirler, ama akılcı hareket edebilecek gücü - aldatmacaya bir an önce son verip kendilerini öldürme gücünü - kendilerinde bulamadıkları için bir şeyleri bekler gibi bir halleri vardır. Bu, zayıflara özgü bir kaçıştır, çünkü eğer neyin en iyi olduğunu biliyorsam ve de bu şeyin benim gücüm dahilinde olduğunu biliyorsam, o halde o en iyi olana neden teslim olmayayım?. Kendimin bu kategori içinde olduğunu anladım. ''
'' Tolstoy İtiraflarım VII ... ''
Sevgiler ve saygılar...