Aynen. Seçim konusunda içimde bir pişmanlık olsa da gerçekten kendimi bu adaylar noktasında çok çaresiz hissettim. Küfür etseniz verecek cevabım yok, başımı öne eğerim ama taklit yapamam: Hayatımda ilk defa sandığa gitmek gelmedi içimden.
Neyse, biraz da eğlenceli bir şeyler karalayalım. Hep düşün hep düşün, nereye kadar?
Aklımda kaldığı kadarıyla, madde madde İzmir günlükleri:
* Pek tabii ki yine ilk gündem maddem kokoreç ve kumru... Arkadaş yani adamlar yapmış, ülke genelindeki bu yeni macera arama hevesi nedendir? Stairway to Heaven solosu yazılmış bir kere, bırak lanet olsun kendi yorumunu katma gerek yok, çal aynen o zaten yeterince kusursuz. İstanbul'da şu işleri bu şekilde yapan bir yer veya yerler nasıl açılmaz, 15 milyonun içinden bir müteşebbis nasıl buna yeltenmez anlamıyorum ya. Yok abi yer tavsiye etmeyin yok yani İstanbul'da... Şu işlerden biraz anlasak da biz açsak.
* Gitmeden aldığım tavsiye Asım üzerineydi fakat 9 Eylül rektörlüğünün karşısındaki İsmet'e gittik; 2,5 günde 6 porsiyon kokoreç, 2 porsiyon söğüş ve Bostanlı Şevki'de olmak üzere 3 tane kumru yedim. Bu kısa kaçamaktan kilo alarak dönüyorum ama sonuna kadar değdi... Son gün arkadaş bir gece önce gözlüğünü orada unuttuğu için gittiğimizde adamlar beni görünce yine mi sen demediler ya, onu da İzmir esnafının güler yüzlülüğüne verelim.
* Asım, İsmet derken yanlış olmasın sırtlan gibi pusuda bekleyen köftehorlar sizi. Mekan isimleri genelde insan isimleri üzerinden: Çorbacı İsmet, Kokoreççi Asım, Kumrucu Şevki... Enteresan tınıları var. Şevki'de ekmek ve peynir muazzam fark yaratıyor. Tek sorun mekandaki kara sinek bolluğu, dikkat etmezseniz bir iki tane yutabilirsiniz bile.
* Kaldığım ev 7. kattaydı, balkondan aşağı bakınca yükseklik korkumun baya ilerlediğini fark ettim. Bu Beylikdüzü'nde 24. katta filan nasıl oturuyor yahu bu insanlar? Şirinyer-Buca yolu hiç değişmemiş ama Çevik Bir'in ilerisinde inşaatlar almış başını gitmiş: 12 katlı eski binaların çevreleri 3-4 katlı modern yapılarla dolmuş.
* Pazartesi dedik ki Karşıyaka'ya geçelim. Meğer Karşıyaka diye Bostanlı'ya geçmişiz. Hani olum diyorum burada heykellerin arasından çarşı girişi yok muydu? Meğer baya mesafe varmış ve saat 15.00 civarı biz 3 manyak o yolu yürüdük, Karşıyaka çarşısına gelene kadar adam başı 3 şişe su, birer soğuk nescafe, birer ice tea ve birer Uludağ gazoz bitirdik. Abicim Alsancak çok ferah, püfür püfür esiyor ama Bostanlı'da Regis'in oralarda nefes alamadık ya, net 5 derece fark var. Ayrıca niye Niğde gazozu yok semtinizde? : )
* İzmir'e gelince bizim hızlı İstanbul yürüyüşü değişiyor tabii. 18 boy fark atmamak için ben kendimi insanlara uyduruyorum, deplasmandayız sonuçta. Öyle olunca tahmin ediyorum ki kısa pit-stoplar ile birlikte sahilden 1 saatten biraz fazla bir sürede yürüdük Bostanlı-Karşıyaka arasını. Çarşı'ya geldiğimizde, üzerimdeki düz siyah tişörtte terden oluşan beyaz tuz tabakasıyla Büyük Altay yazıyordu, o derece. Ben de anlam veremedim.
* I Love Karşıyaka yazısı kıyak. Hemen amele gibi çektim tabii ki fotoğrafını, durur muyum. Karşısında da spor salonu varmış, taşındığımda : ) salon aramayız. Evet lan hakikaten yaşanacak yer. Bostanlı'da ufaktan bir Florya havası sezdim, Karşıyaka'da ise biraz daha (güzel anlamda) salaşlık var.
* Klişe gibi olacak ama aslında değil; kızlar gerçekten çok güzel. Neredeyse her birinde bir endam, bir stil, bir hava var. Öyle abaza bir adam değilim, yol yordam bilirim. Ama bu, 2,5 günde 27 kere aşık olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Allahın bildiğini kuldan mı saklayayım? Her yerdeler yahu, her yerde.
* Son gideli baya uzun zaman olan Güzelyalı'ya geçmek istedim akabinde. Fakat afedersiniz dengesiz beslenmeden dolayı Karşıyaka sahilinde hepimizin bağırsaklar alarm verdi ve kahveci/latteci gibi bir yere acil giriş yaptık. Haceti giderdikten sonra da klima altında yavşadık, saat hayvan gibi geçmiş. Gidemedim Güzelyalı'ya o yüzden, üzüldüm. Sonra baktım ki Karşıyaka'da da Yalı diye yer var. Öğrenmiştim ama yine şaşırdım o an... Haa dedim bu stadı "Yalı'ya yapalım, Yalı iyidir" muhabbeti vardı evet. Lan oğlum delirtmeyin adamı.
* Maşallah Alsancak'ta barların olduğu sokakta fiyatların İstanbul'dan farkı yok. Adını duyduğum Del Mundo ile yan yana olduğunu giderayak fark ettiğim Drunken Duck'ta oturduk genelde, ki 3 sene önce geldiğimde de orada oturmuştuk hep; güzel şekli var bizim arkadaşların şatlar matlar deli gibi geliyor, Clint Eastwood'a döndük... Neyse, mekanda Guinness 17.5 lira. Şu hesapla, Beşiktaş United'da yeni 18 lira olan fiyattan pahalıymış, 16 lirayı yeni 18 yaptı çünkü United. Ver dedim ordan bir kamyoncu birası, Guinness neymiş... Yok la yok 1 tane içtik. Kaos'ta daha ucuzmuş sanırım.
* Hayatımda hiç yapmadığım, yapacağıma da ihtimal vermediğim bir şeyi yaptım ve karaokede sahneye çıktım. Şanlı Heavy Metal piyasamızda daha ilk günlerde öğrenilen ilk şarkılardan olan Trooper'ı, yarısını sallayarak söyledim, o dereceydim. Becks şişesiyle air guitar yapan kişiyi gördüyseniz, o bendim işte. O noktada kendime laf ettirmem, bira şişesiyle vibrato yapıyorum diyorum daha ne olacak?
* Nereye otursak masaya hıyar turşusu koyuyorlar. 2005 kışında bir Ankara aspavasında soslu patatesler üzerinden düştüğüm tufaya düşmedim, çekinmeden yedim, hatta acılısı varsa ondan da koy karşim dedim.
* Boyoz konusunda da bir paragrafım var elbet. Buca/Çevik Bir'in oradaki fırından aldım. Sonra deniz öncesinde bir yerde daha yedik; ilkinde yumurtayı unutmuşum, yumurta istedim, "lan yumurtayı istedik ama şimdi kim uğraşacak onu soymasıyla" diye düşünürken herifler hem soymuş hem de dilimlemiş olarak getirdi önüme koydu. Vay dedim Buca'ya bak be, adeta bir Notting Hill.
* Herkes "Çeşme çok bozdu, lanet olası 34 plakalar" havasında konuşunca biraz gönülsüzdüm deniz konusunda; ama arkadaşlar sağolsun sesimi duymuş gibi Seferihisar planı yapmışlar. Daha önce gitmemiştim, gayet beğendim. Deniz sevdiğim üzere soğuk, yumuşak malzemeli bir iskelesi ve azıcık açığında da ufak bir salı var, şezlongun zam gelmiş hali 10 lira... Sipariş 45 dakikada geldi onu bile kafaya takmadım, o derece. Ama en garibi şu ki, denizin ortasında yürüyerek gidilebilen bir ada var lan. Komodo ejder adası gibi duruyor resmen.
Dedim babalar bu ada beni çok çekiyor, kesin gitmem lazım. Yani öyle bir duruşu var ki, sanırsın öte tarafında daha önce keşfedilmemiş bir medeniyet, Lost'un The Others'ı yaşıyor. Yok dedim yani gideceğim, elleri arkada kavuşturup yaşlı dayılar gibi öyle bir dolanacağım. Taştan/kayadan doğal bir yol var denizde, ufak bir yerinde yüzüyorsun sadece, %90'ı yürüyüş. Ufak ufak kestaneler de var bazı yerlerde. Parçalanan sandaletine rağmen devam eden cefakar ve vefakar dostum ile gittik geldik. Biskm yokmuş ama olsun, değişikti be. Bir ara The Beach'te kıyıdan adaya yüzerlerken yolun yarısında "oha göründüğünden daha uzakmış, git git bitmedi" tribine giren Di Caprio ve arkadaşları gibi olduk ama geri yapmadık.
* Abi dönüp dolaşıp hatunlara geliyorum... Bu sabah işe gelirken gördüğüm ilk kız güruhuna, İzmir'deki hemcinslerinize bakın da azcık utanın lağğn diye bağırarak saldırdım, o derece. Alsancak Deniz Atı filan 10 numara bir geçiş töreni kıvamında. Arkadaşların eşleri de o kadar güzel ki, mutlu oldum böyle güzel insanlarla evli olduklarına; hani ben o kadar güzel olsam havamdan geçilmez ama kızlarla her türlü sohbeti yapabiliyorsun. Bundan sonra ecnebileri yüceltip bizimkileri yererken, "İzmir hariç" diyelim bir zahmet.
* Gel dediler, mutlu yaşarsın... Yönetimle olan sorunlarınızdan faydalan ve kop dediler (ibneler araştırmış). Dedim gelsem ne iş yaparım? Nasıl yaşarım? Semt isimleri bile güzel bu şehrin eyvallah; ama nasıl olur da olur arkadaş... Zihnimi bulandırdı puştlar. 3+1 eve 550 lira kira ödüyor anasını satayım şaka gibi ya, Hatay tarafında yeni ev ayarlamış dubleks, 750 lira... Ali Sami!
* Taksiyle giderken bir ara, trafik var az dediler, tepkimiz rüğühehahaha şeklinde oldu. Burayı kısa geçiyorum.
* Şimdi ben, o kadar gacılı ortamdan sonra, patronuna sayıp sövüp işi bırakan fakat yeni iş bulamadığı için hiç bir şey olmamış gibi ertesi gün tekrar işe giden Costanza havasında, Ramazan başlangıcında sözleşmeyi karşılıklı fesh ettiğim kişiyi arayacağım sanırım. Napayım lan İzmir'e mi taşınayım şimdi, bu kadar çabuk? Foursquare açıyorum kızlar, ayık olun.
Kim, ben? Aşkitom yok yaaa ne ayrılması, bi şaka yaptık ciddiye aldın