Raporluyorum

Şarkı çok orjinal olmasa da Danimarka bence iyiydi. En çok İtalya'yı beğendim. Gerisi traş, yazlıkçı şarkıları cıstak cıstak. Hele bir Arnavutluk vardı ki "çay çaaay" diye bağıra bağıra derece de yaptı üstüne kadın. Gerçekten hak edenlerin puanını yedi sinir oldum lan. İsveç'ten kim yarışırsa yarışsın büyük stres, büyük baskı. Götünü de yırtsan bir ABBA olmak kolay mı be? Aha puan rekorunu kırdı kızcağız, üç ay sonra sor bakalım kaç kişi hatırlıyor şarkıyı. ABBA öyle mi lan? Gimme gimme gimme olm.
 
Bak Azeri abla da çok iyiydi bence. Sam Brown gibi okudu resmen. Aslında şu yarışmanın ne kadar tırt olduğu ordan da belli. En kral şarkısı bile özgün değil, daha önce yapılanların kopyası. Ve hatta şarkıyla türküyle kimsenin işi de yok aslında. Sanatsal değil ticari bir organizasyon. Bir tür fuar gibi bişey bu. Ülkeye turistik gelir, tanıtım gibi katkıları oluyor. Azerbaycan deyince "Türki cumhuriyet" diyoruz ya, hafif küçümseme tavrı gizli o kelimelerin içinde. Hala Rusya'dan ayrılan kıytırık ülke onlar mesela gözümüzde. Ama bu akşamki görüntüleri izleyip beğenmeyen var mı? Gidip gezesim var oraları şu an. O yüzdendir ki reklama pek ihtiyacı olmayan tuzu kuru ülkeler pek önem vermez, nadiren iddialı şarkıcı yollar. İrlanda'nın dallama ikizlerine bak, bir de o ülkeden çıkmış efsane grupları düşün.
 
Bu sefer ben de seyrettim anasını satayım. Toplanıp kurduk sofrayı, trende uyduk. Makedonya'ya harbi büyük yanlış yapılmıştır, bunu bilir bunu söylerim. Ses olsun, şarkı olsun gayet iyiydi bence. İsveç'le Marmara Kazım'ın yürüyüşü gibi hareket ediyor diye dalga geçtik, hatun aldı götürdü. Size de ayıp lan Makedonya'yı biriniz yazmamış. Şarkılar genelde çok kötüydü ama... Yıl olmuş 2012 adam halen slow şarkıyla Eurovision'a katılıyor.
 
Hayatımda ilk defa Eurovision birincisi tahmin edebildim🙂 Daha doğrusu, ilk defa en beğendiğim şarkı birinci oldu. Şarkıyı herşeyden önce kompozisyonel olarak beğendim; melodik yapı tam 80'lerden gelmeydi. Hatta nakaratı ilk duyduğumda Laura Branigan'dan "Gloria"'yı anımsatır gibi oldu, zaten kelimeler benziyor ("Euphoria" - "Gloria"). Donna Summer henüz ölmüşken disko ruhunda melodileri olan bir dans parçasının birinci olması da ayrıca güzel oldu. Zaten besteclerden birinin de (Thomas Gustafsonn veya bilinen adı ile Thomas G:son) aynı zamanda İsveçli bir hard rock grubunda gitarist olduğunu öğrenince pek de şaşırmadım🙂

Laureen'in dans figürleri hakikaten enteresandı ve bence şarkının başarısında payı var. Özellikle şarkının "u-u-u-u-up" kısmı ile uyumlu hareket ettiği yerlerin koreografisi çok hoştu. Parça aslında doğrudan piyasaya sürülüp hit olabilecek nitelikte bir şarkı ve yarışmaya girmekle büyük risk almışlar, çünkü bu tutarsız oylama sürecinde sonuncu da olabilirsin...

İngltere'nin bütünüyle klasman dışında kalan muhteşem parçasına yazık oldu. Gerek kompozisyon, gerek düzenleme (sadece akustik gitar ve yaylılar var şarkıda), gerekse Humperdinck'in eski ekol hacimli vokal yorumu bambaşka bir dönemin şarkıcısı olduğunu ispatlıyordu bence. Ama adamlar neredeyse sonuncu oldu. Rusya'nın ikinciliği de bir taraftan ne kadar da tutarsız bir soytarılık olabildiğini ispat etti bu yarışmanın ki, İsveç'İn kazanması o açıdan şaşırıtıcı idi bence.

Besteciler ile ilgili ilginç bir kaç not ekleyeyim: Thomas G:son ve Peter Boström birinci olan şarkıyı beraber yazmışlar. G:son aynı zamanda İspanya'nın da şarkısına katkıda bulunmuş. Boström ise aynı zamanda Norveç'in şarkısını da yazmış ve Norveç sonuncu oldu. Oysa o da benzer tarzda bir şarkı idi ve kesinlikle sonuncu olmayı haletmiyordu.

Bunun dışında,üzerinde distortion soundlu gitar eklense resmen senfonik metal parçası olabilecek olan İzlanda (6/8'lik parça yapmışlar adamlar, bir kaç yerdeki vuruşlar-senkoplar gerçekten enteresandı ve tabi ki keman solo....) gerçekten hoş bir parça yapmıştı bence. İsveç'in parçasınn defalarca dinledim zaten, ama İzlanda'ya da haksızlık oldu. Merak edene aşağıdaki linkte dinlemesini öneririm.
http://www.eurovision.tv/page/history/year/participant-profile/?song=27653

Purgatory'nin aksine, ben gerçekten beğendim bu sene yarışmayı. Uzun süredir bu kadara çok eli yüzü düzgün pop parçası olan bir Eurovision dinlememiştim. Litvanya (tam bir 80ler parçasıydı...), Estonya, Sırbistan gayet iyi şarkılar yapmışlar. Daha yeni usul tekno pop olarak ise Fransa, Norveç filan da hiç fena değildi.

Türkiye'nin şarkısına gelince...Çok sıradan (hatta alenen kötü) bir ses ve telaffuz, ama idare eder bir nakarat vardı elimizde. Dans ve performans ile günü kurtardık. İzlanda'nınki gibi bir parça 46 puan aldı, biz 112. Daha ne istiyoruz🙂
 
O halde Eurovision gecesi masasında uzlaşalım, sıkıntı yok...

Kültür şok
26052012135jpg2.webp

Kültür şok
 
Her yeni iş gününe "bu sefer yarım kalan işleri kesin toparlıyorum" diye başlayıp günün sonunda eskisinden daha dağınık bir hale geldiğini görmek kadar moral bozucu bir şey yok arkadaş.
 
Bu iptal olan 4. konserimiz. Bugünkü konserimizde kendimiz iptal ettik "bu şartlarda çıkmıyoruz " dedik. Bahar şenliğinin son grubu bizdik.Batı karadenizdeki yoğun yağmur yağışı nedeni ile açık havada yapmayı planladığımız konserleri mecburiyetten koskoca üniversitede hiç bir yer kalmadığından ötürü spor salonunda yapmamızı uygun görmüş okulumuzun sks yönetimi.Sound checkte bir türlü salonun akustiğini yenip temiz ses elde edemedik.Grupca birşeyler çaldığımızda da tribünlere sadece uğultu gidiyordu.Bizden önce 2 grup çıktı ezbere çalıp birçok hata yaparak indiler. Biz ise bir şarkı çalıp "yok abi bu ses ile anca kendimizi rezil ederiz" diyip pılımızı pırtımızı toplayıp gittik.

Söyleyin bakalım agalar iyi mi yaptık kötü mü yaptık. Yoksa evrenden bize bir mesaj mı bu iptal edilen konserler dizisi ?
 
Kürtaj tartışmalarına -yıllardan beri kenarda duran ama yeni yeni kullanmaya başladığım twitter hesabımı kullanarak- attığım yeni bir tvitle girmiş bulunuyorum. Söz konusu tvitin içeriği ise şu;
 
Bugün sınavda sheldon cooper ı gördüm. süpermen tişörtü,caprisi,boy uzunluğu,kafa şekli,saç şekli ve yüz ifadesiyle resmen karşımdaydı. haykırarak gülesim geldi "ulan bu zekayla açık öğr. mi düştün!" diye. ama onun yerine içime atıp,kafamı öne eğip yüzümü elimle kapayarak düşünceli adam moduna yattım sinirlerim bozulmasın diye.
 
Bugün sheldon cooper la yine aynı sınıfta sınava girdim. herif içeri girer girmez göz göze geldik,bu sefer hiç kasmadan sırıttım mal mal. devam filmi çekilirde bu kadar erken de olmaz ki.
 
Sabah sabah önüme gelen twitlerle yarıldım kendi kendime sevgili günlük. Yazan arkadaş hem ekşide, hem twitterda futbol yazılarını ve tespitlerini keyifle takip ettiğim biri. Bu sefer de tavla bilmeyen biri olarak hislerime tercüman 😀

Aşağıdan yukarı doğru okuyunuz, adını sansürledim ki telif melif istemesin 😀

adsız.webp
 
* Bu kadınlar yılda kaç kez diyet yapıyor? Diğer geyiklerini geçtim, bu iki günde bir çevirdikleri diyet muhabbetinden gına geldi yemin ediyorum. 1 haftadan uzun sürdürenini de göremedik hani...

* Günde 1 fincan şekersiz ve sade kahve içme alışkanlığım var, sabahları içiyorum. Hafta içleri kahvaltı yapma alışkanlığım yok; daha doğrusu eğer kahvaltı edeceksem bir yere yetişme telaşım olmayacak ve kurulan sofraya hep birlikte oturacağız, öyle hakkını veririm anca... Bu nedenle sabah kahvelerini aç karnına içmiş oluyorum, içmeden de ayılamam pek, etrafımda olana-bitene dikkat kesilemem. Geçtiğimiz çarşamba sabahı işe yürürken durağın yanından geçiyordum, durakta bir otobüs durdu, bakıyorum ve önünde yazan yazıyı "Taksim-Bienvenu" diye okuyorum. Durup kafamı başka tarafa çevirdim, sonra tekrar baktım, ulan yine aynısı... 3. bakışımda anladım ki, "Taksim-Binevler" yazıyormuş... Halimiz vahim gibi.

* En sonunda güneş gözlüğü alabildim kendime. Çok güzel bir duyguymuş. Bu haklı gurur hepimizin.
 
Ben yaz gelince üzülüyorum lan. Bi' ağırlık falan çöküyor üstüme. Bundan 3-4 sene önce çok mutlu, bol alkollü, güzel müzikli yazlar geçirirdik. Biz büyüdük ve pahalandı alkol, bozuldu müzik falan galiba ne bileyim.
 
Final dönemindeyiz yine. Geçen finallerden sonra kendime söz vermiştim. "İkinci dönem hiç bi dersten kalmak yok!" İkinci dönemde ders bırakırsam direk uzatıyorum zira. Ama yapacak birşey yok.

Okulu uzattık galiba.
 
Az önce evimin önünde kaza oldu. Araba takla attı, 4 kişi vardı arabada. Birisi malesef öldü ve ben ona yardım etmek isterken göz göze geldim. Kötü oldum, Allah herkese yardım etsin. Bunu okuyan herkesten bir dua bekliyorum. Çok mu istedim.
 
Çok değil 4-5 ay önce bir benzerini yaşadım, gerçekten kötü durum. Bir cumartesi sabahı durakta otobüs beklerken o kahrolası hız isteğine yenik düşmüş iki genç kaya kaya önümden sürüklenen arabada spin atarak elektrik direğine iskele tarafından bindirdiler. Hava yağmurlu ve yollar kaygandı ama o hız hepsinden öte birinci nedendi... Önde oturan eleman hemen çıktı ama şöför o kadar şanslı değildi, baygın olarak duruyordu koltukta, arkadaşı ezilen kapıyı çekiştirmeye çalışıp feryat figan halinde bağırıyordu bomboş sokakta... Ulan aksi gibi de kimse geçmez mi? Benden başka 1 kişi daha vardı kaldırımın yan tarafında, koştuk hemen ve manzara gerçekten kötüydü, göz göze gelmedim ama nasıl hissettiğini anlıyorum, acili aradığımda bulunduğumuz yeri tarif etmekte zorlanmıştım. Ölenin mekanı cennet olsun, geride kalanlara da sabır dileyelim...

Yapmayın lan hız, vallahi yapmayın ya. Ben, Antalya-Kemer arasını yeni satın alınan yarış motoruyla 8 dakikada gidebildiği konusunda övünen öz kuzenimi bu merete kurban verdim; şunu unutmayın ki sandığınız kadar iyi şöför değilsiniz hiç biriniz! Siz dünyanın en iyi şöförü olsanız bile bu çift yönlü bir şey, karşıdan gelenin ne mal olduğunu bilemezsiniz.
 

Geri
Üst