Her şeyi birbirine karıştırılmış yine. Libido yazımda da bu konuya biraz değinmiştim ama Freud hakkındaki önyargılar ve yanlış anlamalar çok yaygın olduğu için bazı ekler yapmak gerekiyor.
İlk olarak Freud un şu halk ağzında sakız olan 'her şeyi cinselliğe bağlamak' noktasını bir açalım.
Hemen şunu söylememiz gerekir ki bundan daha doğal bir şey yoktur ve kanıtını bulmak da çok kolaydır. Eğer cinsellik olmazsa doğal koşıullarda üreme yani yaşam da var olmaz. Demek ki cinselliğin önemli olması hayatın da yaratıcısı olduğuna göre pek tuhaf bir görüngü değildir bunu öne sürenler genellikle katı ahlakçılar ya da onların yaftalarından etkilenen utangaç cinselliği savunan tumturaklı ve tutuk kişilerdir ve geneşlde cinsel hayatları düzensiz ve sorunludur. Freud un eleştirilecek noktası bu değildir.
İkinci olarak Freud libido nun yaşamın ana öğesi olduğunu söylemiştir. Ancak genel Halk ın anlamamakta direndiği bir hastalıklı bakış açısı mevcutttur ve bu durum anlamayı güçleştirir.
Cinsel arzu, sapıkça diye nitelenen saplantılı saldırganlık ile aynı şey değildir. Bastırılmış erişkin arzular, doğal cinsel saldırganlığın (yani edilgen olmayan özgüvenli ve etkin cinsel eylemin) yerini alarak onun daha zayıf hali olan eziyetsever saldırganlığa dönüşür. Bu ise insanların cinsellikten tiksinmesine de neden olan nihai hedefe yönelik cinsel eylem ve pornografidir. Oysa doğal cinsel duyum bilinçdışı gelişir ve cinsel eylemin 3. aşamasında da bilincin yitirilmesiyle tüm vücudun kontrolden çıkarak istemdışı kasılmalarla orgazma ulaşıp son bulan doğal bir refleks dir. Bu ise ergenlik döneminden sonraki aşamada ancak orgazm ve üremeye yönelecek kadar gelişir. (tabi bu sürece kadar birey sağlıklı bir psikoloji ile bastırılmadan gelebildiyse) Çocuk cinselliği herkesin çok iyi bilip sakladığı (veya galiba düşünemediği) bir doğal dürtüdür. Normal koşullarda bilinç açıldığı andan itibaren isteğimiz dışında karşı cinse olan ilgimiz hemcinslerimize olandan daha fazladır. Ancak sapkın ebeveynler kendi bastırılmışlıklarının yarattığı doğa dışı cinsel fantazilerinin neden olduğu suçluluk duygularıyla çocukların cinsel merakına şüphe ile yaklaşarak en baştan hastalıklarını kendi yavrularına bulaştırırlar. Çocukların karşı cinslerine sarılma arzusunda olması gereken doğal cinsel sevgi ilişkilerinde de olduğu gibi bir art niyet, yani bir an evvel boşalmak için karşı cinsi araç olarak kullanma saplantısı mevcut değildir. Bu daha çok ebeveynlerdeki bir saplantıdır ve o yüzden tüm hayatları boyu yarım sevişip orgazmın aktüel magazin ya da moda dergilerinde yazıldığı gibi olduğunu zannederek hayal kırıklıkları ve mutsuzluklarıyla etraflarındaki gençlere ve ergenlere de hayatı zindan ederler.
İşte Sigmund Freud un bahsettiği uygar hastalık budur. Bastırılmış tüm dürtüler bilinçaltında hatırlanmayabn bir anı olarak saklanırken,bu hafıza yitimi belirgin bir otomatik davranış yaratır. Örneğin küçükken hafif ya da ağır tacize uğramış kızlarda cazibesini kullanıp ilişki kurmak gündeme gelince kaçmak olarak kısaca özetlenebilecek isterik davranışlar gelişir. Bu kadınlar cinsel eylem esnasında kendilerini dürtülerine bırakmak yerine bu dürtülerle savaşırlar. Çünkü dişi saldırganlığı cinsel tiksintiyle birleşip bir nevi erkek tiksintisine, dolayısıyla cinsel iğrenmeye yani işin aslı en derinliğinde kendinden iğrenmeye dönüşmüştür ve bu iğrenmeyi yaratan anı sürekli zihinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır.
Freud un rüyalar vasıtasıyla ortaya çıkardığı bu gibi bastırmalar isterik kadınların ileri vakalarda felç olmasına bile neden olmaktadır. Slında kişi felç değildir ancak bu savunmayı yapmazsa hatırlayacağı anı onda çok daha fazla acı yaratmaktadır. Bu duyumu hatırlatacak olan kasık bölgesindeki kan akımını durdurabilir. Artık hiç hareket edemeyeceği kadar.
Dr. Breuer in hipnoz da yürüttüğü bir felçliyi gördükten sonra bilinçaltının gerçekliğini bulan Freud, bu tür vakaları iyileştirmenin de yolunu yine bu sayede bulabilmiştir. Ancak orgazm ın işlevini ve doğal biçimini tam olarak bulamadığından bazı ruh hastalarının cinsel işlev bozukluğu çekmediğini sanmış, (boşalabildikleri için) bu nedenle de işlev bozukluğunun tanımındaki bu hata onu eros ve thatanos çelişkisine sürüklemiştir. Öğrencilerinin bir bir kendisini terk etmedsine neden olan bu çelişki aslında Freud un çok iyi bildiği bir çelişkiyi görmezden gelmekteki inadı olmuştur biraz da.
Uygarlığın bu bastırma gelenekleri yüzünden ruh hastası olduğunu ilk tespit eden kişi olan freud aşırı makinacı bir mantıkla aynı anda bunun doğal olduğunu da düşünebilmiştir. Bu nedenle Reich in şiddetli eleştirilerine rağmen ruh hastalıklarını yaratan toplumsal sebebleri açıklamakta yan çizmiş, kurumunun yalıtılmış güvenliğinde bulgularının tıkandığı noktalarda entellektüel çaba ve araştırmalarla vakit kaybetmiştir. Freud un bir olumsuz etkisi de bulgularını açıklamaktaki yetersizliği olmuştur. Örneğin ataerkil yapıdan kaynaklanan erkekteki iğdiş edilme korkusunun yansıması olan kadındaki cinsel eksiklik duygusunu açıklama biçimi çok biçimseldir. Buna göre kız çocukları sanki erkeklik organları yok diye böyle bir komoplekse giriyorlarmış gibi açıklanır bu durum. Oysa bu tamamen kültüreldir. Ancak Freud kültür ile çatışmaktan inatla kaçındığı için sonunda çene kanserine yenik düşmüştür.
Freud un bu boşluklarını dolduran ve Libidoyu somut hale getirip pozitif bilime dönüştüren eski baş asistanı Wilhelm Reich ise önce Freud un kurumundan sonra bütün ülkelerden atılıp en sonunda kodeste canı alınmıştır. Böylece Freud, tıbbi nedenlerle bir Doktor sorumluluk ve bilinci ile de olsa uygarlıkla mücadele edilemeyeceği noktasında haklı çıkmıştır.
Bugün Freud veya Reich gibi işin derinine inen ve kesin tedaviyi bulan ya da öneren, yeni açılımlar yapabilecek bilim adamları psikolojide pek tercih edilmezler. Psikiyatri ve ilaç tekeli bu alanı tamamıyla hakimiyeti altına almış durumdadır. Bunun önemli bir nedeni, çalışma koşulları ve sosyal koşulların da kültürün cinsel sorunlarda etkili olması gibi bireyi iyice kıstırması ve bu nedenle sorunlu olan bu kişilerin tam anlamıyla uykuya yatırılmalarının uygun olduğu genel inancıdır. Avrupa ve Amerikada cinsel özgürlüklere rağmen aynı şekildeki ataerkil cinselliği küçümseyici anlayış da aynen sürdüğünden, hastalıklı ve ilaç bağımlısı bir gençlik yaratılmıştır. Bütün tahammül sınırı yıkılmış insanlara majör depresyon denen ne olduğu psikiyatristler arasında da tartışma konusu olan teşhis konularak yıllarca beyinlerini uyuşturmalarını ve bir şey hissetmemelerini sağlayacak kimyasallar verilir. Bu kişiler en çok da Freud u eleştirirler çünkü Freud ekolü bazı eksiklerine va çatırdamalarına rağmen olgulara makinasal değil işlevsel yaklaşır. Reich in libidodan geliştirdiği orgonomie bilimi ise yakın gelecekte insanlık gözünü gizemlerden ve tıbbi ticaretten bilime ve doğaya çevirmeyi başarırsa kanıtlamış olduğu bir çok somut bulgu ile birlikte gelişimini sürdürüp ölümcül birçok hastalıklara çare olabilecektir. Ayrıca orgonomie
insanı doğal enerji seviyesine ve dengesine şarlatanca yöntemlere prim tanımadan uzaylı veya reiki mistik ejderhacılarının aksine yeni inanç uydurup zorla aşılamadan da ulaştırabilecektir. Ancak henüz kolu kanadı ABD hurafeleri ve faşizmince kırılmış 70 yıllık yeni bir bilimdir. (Yine de birleşik devletlerin başını fırtınalarla fena halde belaya sokmayı başarmıştır hastalıklı gizemcilerin ve tarikatların eline düşen hayaletiyle bile)
Bu noktada Oidipus Komplex e de değinecek olursak bu erkeğin annesine olan bağlılığının cinsel imlemidir ve aynı durum kızlarda babalarına karşı Elektra komplex diye geçer.(Elektra da Kral Oidipus un başına gelenin başına geldiği, başka bir mitolojik kadın karakterdi sanırım.) Bu durum sapıklık değil insanın ondan ayrılmaz bir varlığı olan cinsel yanıdır. Her ne kadar akıl dışı bazı gelenekler kadının cinselliğini yok sayacak hatta cinsel varlığıyla birlikte canını iğdiş edecek kadar ileri gitseler de, bu doğal özellik doğuştan itibaren vardır ve bilinç ve bedenle aynı biçimde gelişimini sürdürür ergenlikten sonra birden ortaya çıkmaz. Tabi uygar baskı bireyi ne kadar sıkıştırır ve kapatırsa o kadar geri dönüş yaşanması da kaçınılmazdır. Örneğin bir çocuk başka hiç bir karşı cinsle ilişkiye sokulmadan eve kapatılır,ergenlikte de bunun üzerine daha büyük bir cinsel baskı uygulanırsa o kişinin ane ya da baba saplantılı olarak kalması normaldir. Hatta bu genişletilebilir ve karşı cinsten kardeşler arasındaki uzlaşmaz gerginliğin de ve bunun yanındaki saplantılı ve meraklı özel hayata ilginin de genellikle bu çatışkıdan kaynaklandığını söyleyebiliriz.
O nedenle sapıklığın zayıflayıp saptırılmış doğa olduğunu bildiğimize göre çocukların anne veya babalarına çocukça bir aşk ile bağlanmalarını da sapıklık olarak adlandırmak, 'asıl gerçek sapıklık bu sözdedir işte' diye tanımlanabilir.
tatiana demiş ki:
Freud karakter oluşumunun psikoseksüel gelişim üzerine kurulu olduğunu düşünür ve bu yüzden psikoseksüel gelişimi 5 farklı etapta ele almıştır.eğer herhangi bir seviyede ihtiyaçlarımız yeterince karşılanmazsa kişilik bozukluklarının ortaya çıktığını ileri sürmüştür.
1.etap😱ral staddır. Doğuştan başlayarak, 12-18 aylık bir donemde yaşanır. ağız bebeğin yaşam kaynağı ve zevk aldığı organdır. bu stad da yeterince tatmin olmayan insanlar, ilerideki dönemlerde ne bulursa yutmak, çok yemek, sigara içmek veya oral seksi tercih etmektedir.
2.etap: anal staddır. 12-18 aydan 3 yasa kadar sürer. çocuk dışkısıyla oynamaktan zevk alır. bu stadda ailenin fazla titiz olması çocuğu aşırı titiz (obsesyonel-kompulsif) yapabilir yada tam tersi çocuk pis hatta sadist bile olabilir.
3.etap:falik (cinsel organ) staddir. 3 yaşından 6 yaşına kadar sürebilir. çocuk jenital bölgeyle oynamaktan zevk alır. ilk mastürbasyon deneyimi direk veya indirek olarak bu donemde yaşanır.
4.etap 6 yaşından erginliğe kadar sürer. seksüel açıdan bir sakinleşme söz konusudur. çocuklar karşı cinsi itici bulur ve hemcinsleriyle gruplaşırlar. bu donemde kalan insanlar eşcinsel olma eğilimi gösterir veya aşırı mastürbasyon yaparlar.
5.etap: jenital staddır .erginlikten sonra baslar. bu etapda amaç bağ olmayan ve karşı cinsten bireylerle cinsel ilişki yaşamaktır.oral seksin veya anal seksin daha çok tercih edilmesi, aşırı mastürbasyon, ensest veya homoseksüel ilişki kuruluyorsa, diğer dört etapta birey kendini ya aşırı tatmin etmiştir yada yeterince tatmin etmemiştir.
Aslında önemli olan bu sapmaları yok saymak ya da etiketlemek yerine tespit edip neyin yerine konuldupğunu çözebilmektir. Bu başarılabilirse istisnasız tamamı aslının yerine konmuş zayıflatılmış ilintiler olan sapıklık denen olguların hiç birisi ile karşılaşılmayacaktır. Bu dikkatle üzerinde durularak gelecek olan nesillerde daha sağlıklı oldukça normal zannedilen bir çok hastalık ortaya çıkacak,uygarlık maskesine lüzum kalmayacaktır toplumsal güven ve huzurlu ilişkiler için. Çünkü insanın doğası da hayvanınkiler kadar masumdur. Üstelik insan hafızası ve aklı sayesinde paniğe kapılma ve korkuyla tepki gösterme durumundan kurtulduğu için en rahat yaşayan organizmadır doğasında. Fakat bastırdığı dürtüler nasıl ki bir insanın çocukluğunun eziyetçi erken bir dönemine (anal evre) geri döndürüp orada saplanıp kalması gibi, insan uygarlığı da sadece ölüm durumundayken bu kadar acımasızlaşabilen akılsız bir hayvan haline geri evrim geçirmektedir bu korkuyla. Oysa gerçekte ne ergenlik öncesi çatışkı ve ergenlik bunalımı, ne yine kapatılıp bastırılmaktan kaynaklanan eziyetçi anal evre, ne de bilinçaltı doğamızda vardır. Bu evreler ve düzenekler Freud un bahsettiği uygarlığımızın yan etkileridir. İlkel insanlarda bu tür eziyetçi güdüler ve yukarıda geçen keskin gelişim evreleri yoktur. Tecavüz,hırsızlık,katil gibi kelimeler de dillerinde mevcut değildir. Örneğin her türlü cindsel saldırganlık enerjisini bastırılmış dolayısıyla kasılmış üreme organları bölgesi tutukluğundan ve onun yarattığı anal saplantıdan alır. Oysa normal yani 3 yaşına kadarki bu dönem çocuk için doğal iken sonradan bu döneme geri dönüş suça eğilim yaratmaktadır. Oral saplantılı kişilerde acımasızdırlar. Doğal durumda bu evreler esnek geçişlidir ve anal evre mevcut değildir onu uygarlığın dört duvarı ve göstermelik saplantılı temizlik hastalığı yaratmıştır. Çocuklar da hayvanlar gibi tuvaletlerini nasıl yapmaları gerektiğini kendiliğinden öğrenebilecekleri halde ebeveynler sırf başkalarına gösteriş olsun diye veya rezil olma korkusundan bunun üzerine eğilirler. Kent toplumlarında daha yaygın olan bu evre sadist veya mazoşist eşcinsel eğilimler yaratır. Bu ise yine kültürel kaynaklıdır ancak diğerlerinde olduğu gibi içselleşmiştir yani salt eğitimle davranışların ve önyargıların değişmeme nedeni de budur. Doğadışı geliştirdiği savunma mekanizmaları.
Artık insanlığın o doğal olan döneme geri dönemeyeceği ortadadır. Ancak bu durum insanlığın bu gerçeklerini yok sayıp neyin eksildiğini ve saptığını öğrenmekten de bizi alıkoyamaz. İlkel insan bunu bilmiyordu ve olumsuz koşullara düşünce değişti. Bugüne dek sağlıklı kalmayı başaranları bile aynı durumda aynı aşamaları yaşayacaklardır. Ama biz artık biliyoruz ve bütün bunları kullanabiliriz. Belki de bunca tantananın kalıcı tek faydası bu olacaktır geleceğin insanlığına. Yapmamız gereken tek şey bu. Gözlerimizi açmak ve dürtülerimizden korkmamak. Bunu ilk bulan Freud un kendisi dahi bundan korkarak bulgusuna ihanet etmesinin neden olduğu olumsuzlukları görmek olmalı ondan çıkaracağımız ders, Freud un bulgularını ezbere eleştirip, bilmediğimiz ve neler yaşadığını tahmin edemeyeceğimiz kişiliğiyle alay edip, hakkını ruh hastalığı tüccarları lehine yemek olmamalı. Çünkü insan ruhunun en büyük düşmanı kimyasal ilaçlar, en büyük dostu özgüvenle gerçekleştireceği kendini tanıma ve sınama, korkmadan korkularının üzerine gidebilme tecrübesidir. Modern psikoloji ve psikiyatrinin bir çok yeni ekolü bundan kaçmayı öğretir tek düze bir örnek moda insan modeli yaratabilmek için. Freud ise ticareti en üste koymamıştır hiç bir zaman egosuna en çok yenildiği kötü günlerinde bile amacı insan doğasının bir gizini aydınlatabilme arzusuydu. O yüzden iyi okunup doğru anlaşılması gerekiyor. Kulaktan dolma bilgilerin amacına ulaşamaması şart. Her gericilikte olduğu gibi buna da tepki gösterilmeli artık.
Psychedelic