Turkrock Sinema Kulübü

tumblr_mwzyvcUrDC1sjo30ko1_500.webp


the perks of being a wallflower;

ergen filmi sanıyordum ama iyi oyuncular var. 80 lerin gençlik-dram filmleri tadını yakalamış. john hughes filmleri gibi. belki biraz daha dram yönü var. emma Watson çok şeker.aşık olunmayacak gibi değil. olimpos şimşek hırsızın da ki çocukta büyümüş,fena aktör olmamış.

1367592070_the_broken_circle_breakdown.jpg


the broken circle breakdown;

son dönemde ekşide başlığına rastlıyordum. ismi hep metalcore grubuymuş gibi geliyordu. geçenlerde bizim cd ci de "abi çok iyi film" diye önerdiydi. country müzik ve dövme kültürüyle iç içe geçmiş bir Belçika yapımı drama filmi. film festival canavarı ama ağır dram. zaten kendi hayatımda yaşadığım için bana ağır geldi belki de. alternatif film istiyorsanız izleyin. bazı replikler ve tabii ki müzikler nefis.
 
Hobbit: The Desolation of Smaug'dan geldim şimdi; serinin en kısa filmi olmuş, gitmeden önce dakikasına filan hiç bakmamıştım, 4-5 arası anca geliriz diyordum ki film diğerlerinden baya kısa çıktı. Ama yine çok beğendim, gayet iyiydi. Fenalar fenası bir yerde bitti.

Yine de siz kitapları okumuş olan birilerinin lafına daha fazla itimat edin. Hele ki kitapları okumuş olanlar.
 
Bu kitap uyarlamalarında o kadar çok farklı yorum geliyor ki ben şahsen kitabı ayrı filmi ayrı düşünüyorum zaten. Adı üstünde film işte, ne yaparsan yap kitapta 5 sayfada anlatılan bir bölümü 30 saniyelik bir sahneyle geçebiliyor yönetmen. O yüzden serinin okuyucularının genelde olumsuz olan yorumlarına pek de takılmamak lazım bence. Güzel film diyorsan güzeldir, kitabı daha çok seven gene kitabı okusun.
 
Bu yeni filmde elf kızı Tauriel rolünde Evangeline Lily varmış ya lan. Hiç söylemiyorsun Purgatory.

p2UsxStJklPl.webp


Yalnız kitaplarda böyle bir karakter yok, tamamen film için uydurmuşlar bu rolü. Al sana kitap fanatikleri için bir polemik konusu daha.
 
MV5BMTg5MDY5NjgwM15BMl5BanBnXkFtZTYwNjg3Nzk4._V1_SX640_SY720_.jpg

Philadelphia Başrollerde Tom Hanks ve Denzel Washington.
Filmin Konusu: Eşçinsel ve AIDS'li Başarılı bir avukatın yaşadığı ayrımcılığı Toplumsal önyargıların başarılı bir şekilde işlendiği lezzetli bir Dram diyeyim. Film içeriğini süslü püslü anlatmayı becerememişimdir hep Ama izleyin pişman olmazsınız.
93 yapımı Dram severlere tavsiye edilir. Hatta Drum severlerede diyerek iğrençleşiyim biraz 🙂
 
Son düzenleme:
Evet Lilly'i unuttum, zaten onu görünce her an ağaçların arasından sıfatına s.çtığım Jack çıkıp da Kate we have to go back diyecek diye korktum anasını satayım.

Filmin haricinde biraz kişisel rahatsızlıklardan devam edeyim. Okursanız amma da mızmızlandın diyebilirsiniz ama yapacak bir şey yok, adı üstünde rahatsızlık.

Yok ben bu 3D olayına alışamadım ve alışamayacağım da... 4 ya da 5. tecrübemdi, yine bunaldım arkadaş.

Hani tüplü dalışı hayatınızda ilk kez yaparken o ağızlığı ağzınıza taktıklarında nefes almakta bir zorlanırsınız, boğulacakmış gibi hissedersiniz ya, ben hep öyle hissediyorum işte salonda 3D olduğu zaman. Zaten hayatımda ilk kez 3D izlemeyi isteyerek bir filme gittiğimde (Gravity) salon 3D değildi (benim mallığım elbette), oradan da bir sinir hali var.

Ya o arı marı sana geliyormuş gibi oluyor iyi güzel de ben onlara vauuuvv çekerken başka şeyleri kaçırıyorum arada. Gözlükler zaten palyaço gözlüğü gibi, fena daraltıyor beni, bir türlü yerleştiremiyorum gözüme (güneş gözlüğü beğenemedik olum 30 senedir, ne tıridi'si allasen). E zaten takınca perdeyi daha da karanlık görmeye başlıyorsun... Şu filmin güzel bir ripi çıktığında, tekrar seyrederken çok daha fazla keyif alacağıma eminim.

Lan zaten kardeşimin kelebek fobisi var, çok ciddi boyutta bir fobi bu öyle makara filan değil, Bilbo ağacın üzerindeyken o kelebekler çıkıp üzerimize gelir gibi olduğunda bizimkisi çığlığı bir bastı, bir yandan utancımdan nereye gireceğimi şaşırdım bir yandan da gülme krizi geldi... Bacıma yanlış yok ulen başlarım kelebekli 3D'nize. : )

Neyse uzun lafın kısası yok abi ben bu işi sevmiyorum.

Ama daha sinir bozucu olan bir şey var, o da laptop ekranı kadar ekranı olan o öküz gibi cep telefonundan sabahın 02.45'inde sinema salonunda feysbukunu kontrol eden insan modeli. Oğlum ruh hastası mısın, o saatte niye böyle bir şey yapıyorsun. Hayır çükün mü düşer bakmasan? Telefondan öyle bir ışık geldi ki, sanki salona güneş doğdu ya. Hay sosyal medyanız batsın arkadaş ne biçim müptela olmuşsunuz. Bu vesileyle siz sevgili forumdaşlarıma seslenmiş olayım, yapmayın şöyle öküzlükler. Yaptınız demiyorum bak! :mal:

Kitabı okumuş olmak/okumamış olmak bağlamındaki diyaloglara giremiyorum daha önce de söylediğim gibi... Karakterler eklenmiş iyi mi olmuş kötü mü olmuş bilmiyorum artık. Ben bu kitabı okuma/okumama hususundaki puştluk kontenjanımı Game of Thrones'da dolduruyorum. : ) Yalnız o ejderha çok caz yaptı onun bir aklını almak lazım. Ne çene varmış susmadı pezevenk.

Daha sanırım 300 Rise of an Empire'a kadar sinemaya gitmem, ayrıca gece matinesine hiç gitmem; ulan salona bir girdik ki bütün çalışanlar gitmiş ve salonu o bombok haliyle deplasman otobüslerinden pis bir şekilde bırakmışlar. Koltuklar boydan boya tuzdu anasını satayım.
 
Bu arada Philadelphia kendi dalında hoş bir film fakat aynı senenin mahsulü In the Name of the Father'daki rolüyle Daniel Day Lewis'in Oscar'ına bence haksız şekilde taş koymuştur, o yönüyle de unutulmazdır.

Captain Phillips'i izledim bu akşam, film fena değil gerçekten. ABD'li keskin nişancılar her eve lazım.

Korsanları oynayan herifler enteresan, hani adamlar gerçek korsan gibi, o Muse rolündeki arkadaş filan filmden 1 ay öncesine kadar şöförlük yapıyormuş, aktörlükle pek bir alakaları yokmuş öncesinde.

Peki hazır flarım da boynumdayken, paltomu giyip rüzgara karşı pipomu da yakarak soruyorum: Tom Hanks'de bir tutukluk mu var ne?
 
philedelphia denince aklıma family guy da ki "öncesi filmi" aklıma geliyor. 😀

tom hanks konusunda oynadığı filmlerin kalitesi konusu ise katılabilirim. mesela 2007-8 yapımı "Charlie wilson's war" filmi (ki aaron sorkin abimiz yazmıştır) iyidir. bunun dışına coenlerin en kötü filmi lady killers ve dan Brown filmlerinde oynaması, hatta larry crowne falan hayal kırıklığı. ben onun en çok 80 ler de ki biraz komedi ağırlıklı ilk dönemini severim. neyse konu tom hanks değil.
 
Ben zaten o salonun leş gibi halini beraber gördüğümüz Batman filminden beri gitmiyorum sinemaya, gitmeye de niyetim yok. Korsan morsan ama indiriyorum kaliteli ripi evimde seyrediyorum. Arada daral geliyor kalkıp kahve koyuyorum gezip dolaşıp tekrar filme dönüyorum. Bu rahatlığı bırakıp ne gideyim lan o berbat salonlara.

Bu arada o güzelim Evangeline Lily orta karede Deniz Akkaya'ya benzemiş be vay vay.
 
Yok abi orası kesinlikle öyle. Ben kardeşimin yüzünden 4-5 filme gittim geldiğimden beri, daha da gitmem. Hani gerçekten iğrendim o koltuklar yüzünden... 4-5 sene öncesinde haftada net 3 filme giden insandım ama artık yemezler. İnterneti değiştirdim, hızlandırdım; film masrafımı zaten bu rakamın içinde hesap ettiğim için verdiğim rakama katlanıyorum.
 
1375775378-anh2.jpg


Elysium;

Öncelikle şunu belirtelim. bunu izleyecekler ikiye ayrılır. district 9 sevenler ve sevmeyenler. sevmeyenler hiç bulaşmayıp kenara çekilsin. gelelim sevenler için; Hollanda kökenli neill blomkamp ın en önemli başarısı bilimkurguya varoşları,fakirliği ve insani kaygıları en gerçekçi biçimde yansıtması oldu. daha önceleri bu durumlar hep cyberpunk kafasında olurdu. ikinci filmde de bunu başarmış. çok etkili efektlerle geleceğe dair önemli mesajlarda veren bir film. öyle şaheser değil tabii ki ama gayet iyi. ekşici piçlerin bi ski beğenmeyen yorumlarına aldanmayın.


si21oO54.jpg


Adore;

my friend's hot mom film olmuş. 🙂 İstanbul film festivaline gelecekken sessiz sedasız gelemeyenlerden. bir kitap uyarlaması olan ilginç bir Avustralya filmi. naomi watts ve robin Wright milf ablalarımızın ergen-yetişkin oğulları var. birbirlerine çok yakınlar. yakışıklı sörfçü çocukların birbirlerinin anasıyla aralarında ilginç şeyler oluyor. tabii bu kadar basit değil film. afişin başında yazdığı gibi. izlemesi güzel "fantastik" bir film.
 
District 9'a ayıldık bayıldık fakat Elysium'u beğenmedik. Biz hangi sınıfa girecez kardeş 😀

Yalan değil sevmedim, sevemedim. Bu kötü bir film olduğu anlamına gelmez, kişisel görüş ama mis gibi fikir bulup heba etmişler bence. Adanalı bir arkadaşımın yorumu var hatta "dostum 2150 Los Angeles demişsin ama bu Adana 2013" diye hahhah.
 
hacı ne çok film izliyonuz yaa, hepinizden birer film eleştirmeni çıkar allahıma, kıskanıyom sizi 😛 🙂

bana uygun birşey var mı stoklarda, muhalif başkan'ı izlediğim günden beri film izleyemiyorum, altüst etti beni o film :S

Kenan aga senin filmi buldum izlicem en kısa zamanda, geri bildirimlerimi yaparım 😉
 
Kardeşim Malcolm X'i izledin mi sen? Onu izle izlemediysen. The Hurricane ve The Great Debaters'ı da sevebileceğini düşünüyorum. Hatta arada İrlanda/IRA hikayesi babında The Wind That Shakes the Barley'i de hatırlatmış olalım sana. Mandela amcamızın güzel ruhu için de sporla karışık Invictus var izlemediysen.

--

Adore'yi izliyorum da şimdi, bir sorum olacaktı, bunlar tam olarak ne zaman sevişmeye başlıyorlar kardeş?

Haha şaka len şaka, Tinker Tailor Soldier Spy izliyorum, filmde müthiş bir kadro var ama yemin ediyorum Gary Oldman'ın dinginliği ve sakinliği içimi dağladı. Bunaldım, kapatıyorum başka bir gün bitiririm ben bunu. Zorlamayın devam edemem.

Adore'yi izlemiştim, gerçekten baya ters bir konuyu ele alan bir film. Robin Wright yalnız hakikaten gençlere nazire yaparcasına hoş bir hatun bu yaşında, kendisi Forrest Gump'ın Jenny'sidir ayrıca.

Brad Pitt'in Killing Them Softly'sini izlememiştim onu izlerim bir kaç güne, hiç bir şey olmasa Killing Me Softly şarkısının hatrına izleyeyim, hep onu getiriyor aklıma.

Bir de afişini çokça gördüğüm The Place Beyond the Pines var onu da merak ediyorum.

Ayrıca Brad abiden bahsetmişken şu Moneyball'a hiç elim gitmedi ya, 1 seneden fazla oldu ama izlemedim bir türlü. Yetti anasını satayım beyzbol ve Amerikan futbolu hikayeleri... Efsanevi futbol hikayelerini konu alan filmler izleyebilmemiz için illa bu Amerikanyalıların futbolu sevmesi mi gerek? İngilizler yaptı ama o da 2-3 tane...
 
moneyball'a hiç bulaşma Amerikalı bir beyzbol sever değilsen. The Place Beyond the Pines izlenecekler arasında üst sıraya koydum cd yığınında. şaka maka şubattan beri -izleme fırsatım olmadı malum durumlarımdan dolayı....- nerdeyse 100 tane film birikti amk. gerçi bir bölümü daha önce izlediğim,sonra arşiv olsun diye aldığım filmler. benim bu kpss kursu için beşiktaşa gitmem fena oldu film konusunda. daha çok takas yapıp sipariş veriyom. 🙂
 

Geri
Üst