Turkrock Sinema Kulübü

aslında bazı dvdscr denen sürümler bile gayet DVD kalitesinde. örn:dallas buyers club. (daha izlemedim ama kontrol ettiğimde normal DVD görüntü ve sesi vardı)
 
sen "erken izlemişsiniz" diyorsun da bana bu filmi öneren arkadaş 1 ay önce önermişti 🙂 valla izlediğim yerin görüntüsü gayet iyiydi ki ben görüntü kalitesinin çok önemli unsur olmadığı filmleri izlediğim için sorun yok, bu filmde görüntü kaliteli olsa nolur olmasa nolur abi, tamamıyla hislere hitap eden bir film 😉

ben çoğu filmi, film hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmadan izliyorum ve bu aralar farkında olmadan hep bomba filmler izliyormuşum, Mavi En Sıcak Renktir'i izlerken kafamda kıyıda köşede kalmış bir film imajı vardı ki filmin avrupa'daki imajı hiç öyle değilmiş, cannes'da bin tane ödül almış, fransa'yı sallamış bir film.
bir de benim yabancı oyuncu bilgim yerin dibinde olduğu için, izlediğim filmlerden sonra oyuncuların çok ünlü olduklarını anlayınca da şaşırıyorum 🙂
Mesela filmdeki Emma hayvan gibi ünlü biriymiş Fransa'da ve kadını ne hale getirmişler film için. kadının nette fotoğraflarına bakıyorum, gayet hoş bir hatun, filmde kaç kere kendi kendime Adele için "ülen bu genç yaşında kendinden büyük hemcinsin bir kadına aşık oldun, bari eli yüzü düzgün birine aşık olsaydın" dedim 🙂

gelelim Adele mevzusuna, Emrah birader utanmıyonmu yengen hakkında ileri geri konuşmaya 😛 🙂
ilk ben gördüm, mahallede herkese demişim bir kere "Adele benimdir" diye, Pardon filmindeki Asuman hesabı 😀
şaka bir yana ben Adele'in duru güzelliğinin ve oyunculuğunun hala etkisindeyim, yeminle çevremde yaşayan bir kız olsa direkt aşık olurdum herhalde, bu nasıl bir masum güzellik, canım benim ya 🙂
bu arada Adele'in baba tarafının Yunan olduğunu biliyormuydun Emrah efendi, kendisi 93 doğumlu Fransız-Yunan melezi bi Fransa vatandaşı, biz sevdiğimiz kızı böyle araştırırız işte 🙂
"soyadından da anlaşılıyor zaten ne var ki bunu bilmekte" der dediğini duyar gibiyim 🙂
bir extra ayrıntı daha, filmin başındaki Adele'in erkek arkadaşı gerçek hayattaki erkek arkadaşıymış, bunu okuyunca yıkıldım a.q.
 
Son düzenleme:
Jeremiah_Johnsonposter.webp


Öncelikle izlediğim en özgün Western filmi budur. Klasik western filmlerden kilometrelerce uzakta. Bir askerin daha sıradan, mütevazi bir yaşamı seçmesi ve çetin koşullar altında yaşamaya çalışmasını, dramı dibine kadar yaşamasını anlatıyor. Filmde çok fazla diyalog yok. Onun yerine mimikler devreye giriyor. Robert Redford çok sevdiğim bir oyuncudur. Bu filmde de gözümde devleşmiş durumda. Müzikler de çok iyi. Keza oyuncu seçimleride öyle. Bu film nasıl oscar almadı hayret ettim.
 
Wolf of Wall Street'i izledim; fazla uzatmayayım ama bence yine Di Caprio'nun oynadığı ve yine bir gerçek hikaye uyarlaması olan Catch Me If You Can çok daha iyi bir film...
 
The Man With The Iron Fist denilen Tarantino yapımı filmi izledim ve hayal gücüm yine çok acayip bir tecavüze maruz kaldı. Baştan bilseydim Tarantino filmi olduğunu ayık kafayla izlemezdim. Sözün öz, yine her halt abartılmış, film'de kim baş rol kim yan rol belli değil. Fena değil ama çok da tavsiye etmiyorum
 
The Man With The Iron Fist denilen Tarantino yapımı filmi izledim ve hayal gücüm yine çok acayip bir tecavüze maruz kaldı. Baştan bilseydim Tarantino filmi olduğunu ayık kafayla izlemezdim. Sözün öz, yine her halt abartılmış, film'de kim baş rol kim yan rol belli değil. Fena değil ama çok da tavsiye etmiyorum

dediğin filmde tarantino yapımcı bile değil.other crew yani dıdının dıdısında ismi geçiyor. tarantino filmi diye izlediysen yanlış olmuş. rapçi rza filmi.
http://www.imdb.com/title/tt1258972/fullcredits?ref_=tt_ov_wr#writers
 
162343.25786638.jpg


enough said:

James gandolfini'nin son filmi olma özelliğini taşıyor. orta yaşlı,çocuklu, boşanmış karakterlerin ilişki çabasını anlatan, ilginç tesadüflerin olduğu,ince esprili bir film. gandolfini soprano rolünü üstünden atmış. ama hatun hala elaine gibi karakterlerde oynuyor.oscar adaylık bir tarafını göremedim ama izlenebilir.

2-days-in-paris-movie-poster-2007-1020403526.webp


2 days in paris:

işte buna çok güldüm.fransız julie delpy ablamızın yazıp yönettiği,farklı kültürden bir çiftin hikayesi. Fransız hatunla Amerikalı adam,kızın ailesiyle pariste 2 gün geçirmesiyle başlayan ilginç keşifler. 😀 hani son dönemde mavi en sıcak renktir vasıtasıyla Fransızların cinselliğe bakış açısını konuşmuştuk ya. işte bu böyle bir şey. Amerikalıya bile ters gelen şeyler var. bu konuda çok rahat bir kültür frenkler. izlemeyene öneririm. birde chris rock lı "2 days in new york" çıkmış. onu da izlemek lazım.

447x550.webp

mavi en sıcak renktir:

3 saat lan bu film! iki kuku görecez diye çektiğimiz eziyete bak! 😀 malum sahneleri uzun uzadıya ayrıntılı çekmiş abdüllatif abi.bu açıdan tatmin edici. ama film olarak o sahneleri çıkarınca pek matah bir şey de yok. çok daha iyi Fransız filmleri var tartışmasız.sadece merak edene...

002895706.jpg


the crew:

Liverpool da geçen İngiliz gangster filmi. beklentimin çok altında çıktı.sonra baktım puanı da düşükmüş zaten. boardwalk empire da ki al capone ile game of thrones un hound'u oynuyor. bulaşmayın.
 
dediğin filmde tarantino yapımcı bile değil.other crew yani dıdının dıdısında ismi geçiyor. tarantino filmi diye izlediysen yanlış olmuş. rapçi rza filmi.
http://www.imdb.com/title/tt1258972/fullcredits?ref_=tt_ov_wr#writers

yok zaten tarantino ismini de film başlayınca gördüm, baştan tarantino filmi gibi bir izlenimim olsaydı hiç izlemezdim 😀 heralde internetten deliler gibi "Bunu indiriyim, bunu da indiriyim, hepsini indiriyim" modundayken bulduğum bir film. Ne ara indirdim, niye indirdim diye kendime soruyorum, cevap veremiyorum :hungover:
 
yine şans eseri denk geldiğim ve bu zamana kadar nasıl gözümden kaçtığına hala anlam veremediğim 2004 yapımı bir Uğur Yücel filmi izledim: Yazı Tura.

Oyuncu kadrosu inanılmaz geniş, o dönemde yeni popüler olmuş isimler fakat şu anda böyle bir film çeksen 3 ay konuşulur bu oyuncu kadrosuyla, hemen birkaç isim veriym, Kenan İmirzalıoğlu, Olgun Şimşek, Engin Günaydın, Ahmet Mümtaz Taylan, Erkan Can, Settar Tanrıöğen, Haldun Boysan, Seda Akman, v.s.

Açıkçası bu kadar geniş ve iyi oyuncu kadrosuyla daha iyi bir film çıkarılamazmıydı diye düşünmedim değil filmi izledikten sonra. Filme kürt sorununa, rum sorununa, eşcinsellik sorununa, alkole uyuşturucuya herşeye değinilmeye çalışılmış.
Mahsun Kırmızıgül'ün "Güneşi Gördüm" filmini çekmesinde büyük esin kaynağı olduğunu da düşündüm, aynı film diyemem ama Mahsun bayağa etkilenmiş bence bu filmden, en azından ben öyle düşündüm filmden sonra.
 
Jin .. Konusu geçti mi bilmiyorum.

Son yıllardaki gelişmeler beni milliyetçileştirmiş de olsa filmi kötü bulmadım açıkçası.. Gereksiz bazı klişelere rağmen fena değil. Tarafsız görünmeye çalışırken silahlı mücadelenin iki tarafına da kendince hak vermiş sanki . Bu açıdan kimileri için biraz rahatsız edici de olabilir.
 
Jin'i ben de izlemiştim kasım ayı gibi, yalnız çok yer etmemiş olacak ki sen şimdi bunu yazınca kendi kendime "film nasıl başlıyordu ulan" diye bir an filmi hafızama saramadım.
sosyal konulu bir filmin bu kadar sanat filmi temalı işlenmesine gerek yoktu. mesela örgütten kaçan kızın dağda yürüdüğü her anı göstermek zorunda değildin, biraz daha işin sosyal tarafına ağırlık verilebilirdi, bu filmi ben biraz arada buldum tema yönünden.
sonra bir de gerilla karakterini canlandıran kızın gerçek hayatta kim olduğunu bi araştırıym dedim, kız zaten çok küçük bir kız, filmin galalarından sonra "barış" temalı ve kirli savaşın artık son bulması gerektiğine dair mesajlar falan verdiğini gördüm de twitter'ını kurcaladığım da hiç öyle kürt siyasetini ilgilendiren şeyler yoktu içerikte, bildiğin kemalist bir arkadaş yani 🙂
neyse benim çok beğendiğim söylenemez bu filmi, özellikle kurgu ve tema olarak.
 
İşin sosyal tarafını önümüzdeki yıllarda başka filmlerle bayağı bir işlerler gibi geliyor bana. Daha çok beğenebileceğin filmler gelecektir sanırım..

Korka korka işliyorlar bu konuları hala. Şimdilik masalsı, sanatsal "kırmızı başlıklı kız" modundayız.
 
film o kadar hafızamda uçmuş ki, şimdi biraz düşününce kızın bir askerle karşılaştığı falan da geldi bak aklıma, daha fazla anlatmayayım spoiler'e girmesin 🙂
ama o sahneler filan hakkatten ne şiş yansın ne kebap amacının çok bariz güdüldüğünü gösteren sahneler, reel şeylerden beslenilmemiş, çok romantik kaçıyor yani film, daha ilk sahnede zaten kendini ele veriyor. hiç öyle el kol sallayarak kaçılabileceğini filan düşünmüyorum, anladın sen onu 😉 neyse yine de emeğe saygı gösteriyoruz.

bundan daha sert filmler var aslında, öyle dağ temalı olmasa da. Mesela "Press"
 
8887182402_3e4d26b0fc_c.jpg


2 guns

iki kafadarlı aksiyon-komedi. birbirlerinin aslında kim olduğundan habersiz iki eleman Meksika karteline bulaşır. sonra güvendikleri dağlara kar yağar. olaylar akar. eğlenceli bir film. ama bir şeyler eksik gibi. bu yüzden arşivlik olmamış. mark wahlberg komedilerde daha başarılı diyebilirim bu film itibariyle.

1359554361_kinopoisk.ru-the-damned-united-1061012.jpg


the damned united

benim filmcinin arşivinde yokmuş.bu yüzden bunu indirdim.ama uygun sürüm altyazıyı bulana kadar çatladım. neyse efendim, izlediğim en güzel futbol filmi olabilir. belgesel gibi değil de yaşayarak oynamışlar. zaten başta brian clough olmak üzere enteresan karakterlerin varlığı filmi güzelleştiriyor. ayrıca Leeds united'ın oyuncusundan yönetimine, taraftarından şehrine,ne pis çirkef bir camia olduğunu da bir kez daha görmüş olduk. clough ve panpasının başarılarını öğrenince şimdiki mourinholar falan hava gazı gibi geliyor çok afedersin. Michael sheen abimizde döktürmüş. kendisinin "masters of sex" dizisini de izleyelim.


tumblr_inline_n06uriQwSR1rzqdd8.webp


dallas buyers club

allahın belası şerefsiz o.ç 2013 yılının tek iyi yani muhteşem filmler çıkmış olmasıdır herhalde. 80 li yıllar da aids in patladığı ve gay hastalığı olduğu düşünülen bir dönem. aşırı maço,homofobik redneck rodeocu elemanın da başına gelmesi ve teksas gibi barzo ortamda bununla uğraşması. bir redneckten beklenmeyecek derecede bir mücadele ve fırsatçılık öyküsü. ilaç şirketlerine ve sağlık sistemine çakması cabası. mcconaughey kendini aştı,jared leto uç karakterde uçmuş. insanı sarsan, arşivlik bir film. kesinlikle izlenmeli!
 
Let's see Don fuckin' Revie do that, eh?

Filth enteresan kafaların filmi olmuş... Yalnız James McAvoy'un kimi sahnelerdeki tipini ve mimiklerini Gerard Butler'a çok benzettim ben. Fenalar fenası bir aktör oldu çıktı bence, bir filmi izlemem için oynuyor olması yeterli olur, o kıvama geldi.
 
Arşivde yıllanıp bir türlü izlemeye elimin gitmediği 2 Days In Paris'e illnino'nun gazıyla başladım. Geç saatte başladığımdan bir bölümünü izleyip uyumuş bulundum. İkinci yarısına da bu akşam girerim artık. İzlediğim kadarından hareketle olmuş diyebilirim herhalde. Sonunu getirmediğim film için yaparım o ukalalığı. Julie Delpy biraz Woody Allen kafasına yaklaşmış sanki filmi yazıp yönetirken. Bu konuda eleştirildiğini de gördüm ama benim hoşuma gitti gayet. Helal olsun sana July dedim alkışladım.
 

Geri
Üst