Turkrock Sinema Kulübü

Ben de şu siteyi önereyim de kenarda dursun: www.criticker.com

Kendine bir hesap açıp filmleri 100 üzerinden puanlayarak işaretliyorsun. Arşivin belli bir sayıyı yakaladıktan sonra sana film önermeye başlıyor ve "tahminimce şu puanı verirsin" diyor. Sade ve eski moda tasarımıyla çok kullanışlı. Yeniliğin ve değişimin en büyük düşmanı Purgatory bile beğendiyse herkes beğenir, tavsiyemdir 😀
 
anticrist2.jpg


antichrist

lars von trier serisine bunla başladık. baya da sert başladık. filmin psikolojisi başta çok ağır,sonlarda çok sert. görünürde hikaye çocuğunu kaybeden çiftin dağ kulübesine gidip kafayı boşaltma çabaları. lars ın el kamerası gibi hareketli çekim tarzıyla belgesel gibi,olayın içinde gibi hissediliyor. fazla supernatural beklentiye girilmezse von trier beklentisini karşılayan, kadın cinsinden korkutan bir film.

am,yarrak,full penetration falan tamam da hatun makasla amını kestiği sahnede (sünnet mi etti kendini??) yok artık! oldum.


99333766-1928-e311-ae67-14feb5cc13c9.jpg


İstanbul kanatlarımın altında

ilk izlediğimden bu yana 16-17 sene geçmiştir. birde yetişkin gözüyle izleyelim dedik. şu kesin ki en iyi Türk filmlerinin başında geliyor. muhteşem yüzyıl, fetih 1453 vs. gibi işler bunun yanında amatör kabare gibi kalıyor. bir yandan da Türkiye nin geldiği noktayı gösteriyor aslında. malum bugünkü ağır sansür ve yasaklar var. bu 1996 yapımı kültür bakanlığı destekli filmde çıplaklık,cinsellik ötesi 4.murat ın erkek sevgilisi olduğu iması bile mevcut. şimdi çekilse bu film M.Altıoklar ın kellesini isterlerdi. ha bir de şunu gavurlara izlettirseler doğru düzgün, çok kral dizi yaparlar. da vincis demons halt eder. izleyiniz efendim.



7165654333_2a163388f9_o1.jpg


21 jump Street

johnny depp in oynadığı diziyi izlemedim. belki trt verdiyse de ben hatırlamıyorum.yaşı yetenler vardır. bu film ise baya baya güldürdü. o kadar çok yer var ki ayrı ayrı yazsam sayfa tutar. jonah hill zaten bu işlere uygun. channing tatum da Josh Hartnett la birlikte alışamadığım iki adamdan biri. ama bu filme uymuş. devamı 22 jump Street te çekiliyor şu ara. bekliyoruz...

sonlarda johnny depp de çıktı ortaya.diğer elemanda dizideki ortağıydı sanırım. ölerek final ysptılar burda. 🙂 okula girişte zenci çocuğa attıkları yumruk sonrası olan eşcinsel muhabbeti ve uyuşturucu almak zorunda kalıp sonra ki halleri en çok güldüren yerler.
 
illnino bruder en sertinden başlamışsın psikopatın filmlerine 🙂 Melancholia ile filan başlayaydın bari, ben antichrist'i izledikten sonra 10 gün kadar hiç film izlememiştim, sinemadan soğuttu şerefsizim 😛 🙂

bu arada Nymphomaniac'ın ikisini de izledim lakin aklıma şu soru takıldı, bu film Avrupa'da peşi sıra 2 part haliyle birden mi yayınlanıyor, 2 part toplamda 4 saat (belki daha fazla, tam kestiremedim şimdi) sürüyor. eğer böyleyse yeminle insan uzun bir süre sex mex yapmaz yani.
filmin sonu biraz olmamış yaa, bizim 80'li yıllarda çekilen çok içli/acılı filmlerde mağdur kızın başına gelen tecavüz hadiseleri gibi olmuş.

Gezi direnişinden sonra vizyona girmiş fakat bir türlü izlemeye fırsat bulamadığım "Benimle Oynar mısın" filmini izleyebildim en sonunda.
Beşiktaş semtinde yaşanan semt ruhu, taraftarlık anlayışı, semtin o zıpkın bitirim ama yeri geldiğinde nasıl ciddi oluncağını gösteren delikanlıları ve haklının yanında mücadele eden semt insanı profili güzel işlenmiş.
Kapalı'dan çekilen görüntüler de belgesel mahiyetinde, bundan bi 30 sene sonra çocuklarımıza "bakın işte bizim zamanımızda Şerefbey böyleydi, biz böyle tribün yapıyorduk, maçlara böyle gidiyorduk" demek için örnek bir film.
bu film tam çekildiği dönemde değeri anlaşılmayan ama gelecekte, tarihe ışık tutabilecek doneleri bulundurması sebebiyle kült film olabilecek filmlerden bana göre.
filmin sonu "Haydi Kalk Ayağa" bestesiyle beraber verilmiş Gezi direnişi görüntüleriyle harika olmuş, tüylerim diken diken oldu izlerken.
Sadece Beşiktaş'lılar değil herkes izlesin, gerçekten güzel film olmuş 😉
 
Geçen hafta vizyona giren Onur Ünlü'nün filmi "İtirazım Var" filmini izledim dün sinemada.
bu film vizyona girer girmez Kültür Bakanlığı'ndan +18 ibaresi konulması zorunluluğuna tutuldu, filmin yönetmeni baya bi itiraz etmişti.
şimdi şöyle söyliym avm sinemalarında bunu kontrol eden bir mekanizma olduğunu düşünmüyorum, hele ki yoğun günlerde isteyen istediği filme girer, hatta dün öyle bir sinemada izledim ki bilet bile almayabilirdim anasını satıym, ne gişe var ne bilet kontrolcüsü 🙂

kaldı ki film hiç öyle +18'lik değil, ben birkaç erotik sahne bekliyodum +18 diye, bırakın erotiği filmde kadın yok lan neredeyse, eğer bu yasağı 2-3 yerde geçen "aq" lafından dolayı vermişlerse yuhh. ülen ülkemizde 15 yaşında ortalama bir çocuk her lafa bismillah bu kelimeyle başlıyo zaten, sen kimin lafını kime yasaklıyosun 🙂

Filmi daha siyasi içerikli bekliyordum, klasik sünni İslam eleştirisi dışında pek siyasi yanı yok filmin, geriye kalan kısmı ise polisiye denebilir. Serkan Keskin'in performansı acaip, sırf onun için bile film izlenir. Zaten bu adamın Leyla ile Mecnun dizisinden fanları had safhada.
çok değişik bir karakteri canlandırıyo, spoiler'e girebilir diye yazmıcam ama daha önce hiçbir yerli filmde işlenmemiş düzeyde orjinal bir karakter. yine kadrodan gidersek Serdar Orçin, Öner Erkan, Hazal Kaya, Büşra Pekin, Sırrı Süreyya filan var.
genelde klasik anlamda polisiye sevmememe rağmen bu film izlenir, hakkatten sırf Serkan Keskin'in süper oyunculuğu için bile izlenir, gidin izleyin görün, yerli sinemaya destek 😉
 
large.jpg


some like it hot:

ben bu filmi ali Poyrazoğlu ve Bülent kayabaş'lı versiyonu ile izlemiştim. hatta "ulan ne komik Türk filmi" demiştim. 😀 bu yaşıma kadar Amerikan hatta m.monroe filmi olduğundan haberim yoktu. ne zaman imdb 250 listesine dadandım o zaman dedim neymiş ki bu? ismini biliyordum ama içerikten haberim yoktu. iki müzisyenin mafyadan kaçmak için kadın kılığına girmesi. Charlie Chaplin,laurel hardy lerden sonra modern komediye geçiş filmi. siyah beyaz filmde parıl parıl parlıyor Marilyn. öyle bugün kü gibi 0 beden iğrençliğinde kemik torbası değil,gerçek bir kadın. rahmetli başkan Kennedy de ağzının tadını biliyormuş. jack lemmon ın çok iyi oynadığı izlenmesi gereken komedi klasiği.


Poster.webp


vizontele:

geçen gece sıkılınca bir daha izledim. en güzel Türk filmlerinden biridir bence. hem mizahı hem tadında dramasıyla güzeldir. bir çok replik var ama favorim komik olan değil. başkan ın alemci oğlunun söylediği: "hayalkırıklığının başkenti"




71995406111361691182.jpg


shrink

daha önce @savarain yazmıştı. kevin spacey abimizin pek bilinmeyen kara komedi-dram filmi. Hollywood ta çalışan alkolik-bağımlı bir terapist rolünde. depresif hank moody coolluğunda. tanıdık yüzlerin olduğu,kafası bozuk,alternatif film isteyenlere göre izlenebilen bir film.
 
Saffron Burrows oynuyor Shrink'te, bayılırım. Hatta gerçek hayattaki kimliğine çok yakın bir roldeydi galiba. Hollywood aktristini oynuyor. Markette alışveriş yaparken bunu tanır gibi oluyorlar sonra "pardon benzetmişim, siz ondan çok daha gençsiniz" diyorlar ya ahaha sevinsen mi üzülsen mi bilemezsin, hem iltifat hem hakaret.
 
filmden bi kaç gün önce "Mozart in the jungle" diye bir dizide çok dikkatimi çekmişti. (milf detected) bu filmde de görünce vaaay dedim. daha önce oynadığı "banka işi" ni daha izlemedim. "the guitar" filmini de çok görüyom ucuzluk sepetinde.demek ki o güzel sırt onunmuş. ha birde şu filmde izlemişim ki önemli bir kısım İstanbul da geçiyor. buralara ayak basmış olabilir..... http://www.imdb.com/title/tt0444628/?ref_=nm_flmg_act_25


edit: lezbiyenmiş..... 🙁
 
Guitar da güzel film. Hani öyle vay anam muhteşem demiyorsun ama filmin verdiği mesaj güzel. O kırmızı gitar kadraja girdiği an helal olsun diyorsun.
 
Son düzenleme:
987840_orig.jpg


alan partridge: alpha papa

gece gece gülerken anırmamak için ağzıma yastık dayadım bu İngiliz komedisinde. bu steve coogan müthiş bir adam yav. will ferrell ın ron burgondy karakterinden önce steve abimiz 90 lar sonunda "I m an alan partridge" adlı dizide aynı isimli ünlü programcıyı canlandırıyordu. (divxplanet çevirmedi tabii) dizi bitti (6 şar bölümden 2 sezon işte...) ancak bu karakteri yıllar içerisinde noel vs. gibi özel programlarda skeç olarak canlandırdı. en sonun da da geçen yıl filmini çektiler. bir rehin olayında arabulucuk görevi üstleniyor. arkadaş ortamında da izlenebilecek aşırı komik bir film.

r-mitty-the-secret-life-of-walter-mitty-REBIUFILEM.webp


walter mitty

çok güzel film. ben stiller filmlerini zaten severim ama bu film ayrı güzel. yolculuklu filmlerde genelde güzel olur. hoşlandığı kıza açılamaması,dalıp dalıp hayaller görmesiyle walter mitty içimizden biri. sıradan bir insan olması da filmi güzelleştiriyor. 9 puanı verdim helalinden.

patronuyla kavga ettiğini hayal ettiği sahne family guy da peter ın horozla kavgalarına benziyordu. 😀


plakat5.jpg


mean machine

guy ritchie nin prodüktörlük yaptığı, snatch ve lock,stock tayfasından elemanların oynadığı, aslı 70 li yıllarda burt reynolds ın oynadığı the longest yard olan filmin hakiki futbol içeren İngiliz versiyonu. Vinni Jones biliyorsunuzdur eski futbolcu. son 15-16 yılında aktörü. kasap futbolcu tanımının sözlük karşılığıydı. kayık tipiyle oyunculukta da genelde katil rollerindeydi. bu filmde ise hapisane ortamında diğerlerinin yanında çok mazlum kalıyor. jason statham ın efsanevi kalecilik yaptığı, şikeli,faullü,sert futbol maçının olduğu idare eder bir film.
 
Bir ara Walter Mitty'yi yazayım diyordum hazır yazılmışı geldi. Sanırım kitap uyarlamasıymış. Hatta kitaptan 50'li veya 60'lı yıllarda uyarlanan bir filmin yeniden çevrimiymiş. Ben Stiller yönetmiş ve oynamış. Süresi biraz uzun gibi görünüyor ama izlemeye değer. Çok güzel İzlanda manzaraları var filmde. Kadın karakteri Jennifer Aniston oynasa hiç sırıtmazmış ama Kristen Wiig şahane olmuş. Bayılıyorum zaten kendisine, hem o kadar komik hem öyle güzel. Öyle birini bulsam düşünmeden evlenirim ulen.
 
20140116-201807.webp


american hustle:

christian bale karizmasını Şuayip'e çevirmişler ya la. 😀 o göbeğe inanmam ama. amy adams ın muhteşem bir kadın olduğunu biliyordum, burada da ispatlamış. açıkçası beklentimi çok karşılamadı. o russell abi scorsese tarzı yapmak istemiş ama çoğu yeri fazla durağan olmuş. 7 puanlık standart bir film.

2s6gEgCF.jpeg


philomena:

işte bu çok güzel film. Oscar adaylığı da vardı. bir nevi İngiliz Nebraska diyebiliriz. politika gazetecisi ile philomena adlı evlatlık alınan çocuğunu arayan kadının yolculuk içeren hikayesi. draması da komedisi de dozunda. ikiside müthiş oynamış. philomena nın bazı fikirleri şaşırtacak özellikle. izleyiniz....


3738031-mv5bmjaznjc1mjgzof5bml5banbnxkftztcwmze3njk5nq@@._v1_sx640_sy720_.jpg


attack the block:

shaun of the dead yapımcılarından nick frost içeren bir film. bu sefer olayın kahramanı uzaylılar. Londra varoşlarında gençlerin uzaylı istilasına karşı mücadelesi. çok iyi olmasada heyecanlı ve eğlenceli vakit geçirten bir film.
 
Sevgili sinema severler, Anthony Hopkins'in "The Rite-Ayin" filmini izleyen var mı?
varsa içeriğe fazla girmeden izlenebilirlik konusunda fikir alabilir miyim acep? öyle ruh çıkarma, şeytan çarpma, v.s. gibi klasik bi korku filmi mi?
 
Lolita - Kubrick.

Nabokov'un aynı adlı romanından uyarlanmış, siyah-beyaz, Kubrick'in ilk başyapıtlarından. Quilty rolünde Sellers yardırmış resmen, keza Shelley de öyle. Fakat Mason'ın özellikle film boyu süren kıskançlıkları "Bu da 60'ların İngiltere'sinde günümüz Türk erkeği" fikrini döndürdü kafamda film boyunca.

Klasiktir, izleyiniz 🙂
 
388396


the dreamers:

pariste son tango filminin de yönetmeni olan Bernardo bertolucci nin filmi. 68 yazı paris. dışarıda devrim çığlıkları olurken, Amerikalı gencin fazla açık fikirli (ve birazda sorunlu) kardeşlerle tanışması ve deneyimleri. sinema kültürü de filmde ön planda. mümkünse yalnız ve uncut versiyonunu izleyin. eva green her şeyiyle nefis....

gone-baby-gone-movie-poster-2007-1020403916.webp


gone baby gone:

ben Affleck in ilk yönetmenlik deneyimi olan kitap uyarlaması bir sarsıcı nefis film. kaybolan bir çocukla ilgili tutulan özel dedektifin işin peşini bırakmaması. amerikanın en leş yerlerinde geçiyor. çok sağlam bir film.

1340285150_nanm.jpg


24 hour party people:

daha önce başka bir başlıkta yazıp önermiştim 3-4 yıl önce. tekrar izledim bu nefis yapımı. müzikle ilgili açık ara en iyi filmdir benim için. sevdiğim yönetmen Michael winterbottom dan Manchester müzik ortamında tamamen gerçek kişi ve olaylarla ilgili belgesel vari çekilmiş bir kara komedi. anlatıcı olan steve coogan da gerçek bir yapımcıyı canlandırıyor. bir çok dizi-film den tanıdık yüzlerde mevcut. izlerken hep biryerlerden gözünüz ısıracaktır kişileri. arşivlik.....
 
The Dreamers'ta oynayan kız Eva Green miymiş ya la, şu oyuncu ismi konusunda cahilliğim hala yerin dibinde 🙂 üstelik filmi de izlemiştim he.
kız ve kardeşi çok absürt karakterleri canlandırıyolardı. film 68 döneminde geçiyor, kız ve kardeşi evlerindeki simgelerden anlaşılacağı üzere Maocu ama o kısım hiç realitelere uygun işlenmemiş, insan bi o dönem Maocuların nasıl hayat tarzlarına sahip olduğunu bi araştırır arkadaş, o yönüyle eksik bulmuştum ben filmi 🙂

senin vakti zamanında önerdiği Prisoners'i izledim dün gece illnino bruder. valla uzun zamandır bu kadar gerilmemiştim, sürekli diken üzerinde tutuyor seyirciyi, ordan oraya savrulup panikliyosun, tamam belki klasik ters köşeye yatırmacalı bi kurgu var filmde ama bu kadar gerilimin pompalanması o klasik sınırları aşıyor, polisiye filmi diyebiliriz belki ama yeminle tırstım lan gece gece filmin sonunda 🙂
noluyo şimdi adam o çukurda mı kalıyo? ıslık mıslık çalınıyo, öyle bitti.
bir de dedektifin sorguladığı intihar eden sayko kadının kaçırdıklarından mı?
bi spoiler eklentisiyle cevapları reca ediyorum 🙂
 
thr dreamers'ı da ben önermiştim. 🙂 benim hoşuma gitti. bu konularla ilgili film tavsiyesi olarak -ben de daha izlemedim- good by lenin ve the lives of others çok iyi diyorlar. benimde izleme listemdeler.

edit: bunu unuttum. esas 12 years a slave filminin yönetmeninin ilk filmini listenin ilk sırasına yazmak lazım. "hunger" filmin adı. hapishane de açlık grevi yapan ira militanının öyküsü. çok sarsıcı diyorlar. bunu da alayım sinan paşa dan.

gelelim prisoners meselesine

çukurdan çıkarmıştır herhalde. orası biraz yönetmenin insafına kalmış. sorguladığı çocuk derken gözlüklü freak elemanı diyorsan kadının, daha doğrusu kocasının yeğenimiydi neydi. orasını unuttum bak. bir daha açıp izlemeye takatim yok şu sıra bu gerilime. 🙂
 
Goodbye Lenin orjinal film, kesin izleyin. Hunger'ı da izleyin, Bobby Sands'in hikayesi, Michael Fassbender ne hale gelmiş görün (Davos da orada). Adam rolü yaşayangillerden. Hunger'ın yönetmeniyle iyi anlaştılar, kullanıyor onu filmlerinde, bu filmin sonrasında Shame'de de beraber çalıştılar.

Ama tekrar tekrar söylüyorum; eğer IRA ile ilgili film diyorsanız In the Name of the Father muhteşem bir film, o da gerçek hikaye. Daniel Day Lewis'e hayran kalmıştım.
 
yok abi, gözlüklüyü demiyom, hani ilk olarak çocukların mumla anıldığı yerde ortaya çıkıp şüpheli hareketler yapınca dedektifin kovaladığı, daha sonradan yakaladığı, evinde yılanlar çıkan bir sayko vardı ya, daha sonradan dedektifin sorgusu sırasında sorgu odasında kafasına sıkarak intihar etti hani? o eleman ne ayak, kadının kaçırdığı çocuklardan biri mi diye soruyom çünkü gözlüklü gibi bunun da kafa gidik 🙂


haa bir de Prisoners ayarında başka bir film önerin var mı kardo?
 

Geri
Üst