Turkrock Sinema Kulübü

Yazarım teşekkür ediyorum. 🙂

Oblivion'ı bitirdim az önce. Hiç beğenmedim. Zaten Tom Cruise'u da sevmem. Eli yüzü düzgün bilimkurgu diye izleyeyim dedim; anlamsızca karışık geldi son kısmı. Böyle maksat kafa bulandırmak olsun senaryolarını hiç sevmiyorum. Çok şey havada kalıyor.

Bu arada Budapest'in beğenilmemesine şaşırdım. Zevk meselesi tabii, onu anlayabiliyorum. Ama özellikle hapishaneden kaçış sahnesi, kurgusal olarak gördüğüm en güzel sahnelerden biriydi. Çok keyif aldım ben o filmden yahu..
 
Ninja Turtles'a gittim. İzleyin derim. Kaplumbağaların efektleri falan on numara olmuş. Sempatikliklerini kaybetmeden gerçek birer kahraman havası vermişler. Yani öyle trişkadan bebeler gibi gözükmüyorlar. Cüsseleri ve görünüşleriyle bildiğin korkutucu bir havaları var. Hikaye de fena değil. Eğlenceli bir film olmuş bizim nesil için bence.

Evde ise The Road ve It's Kind of A Funny Story'yi bitirdim. Road çok baydı. Yani tamam; atmosfer ağır, anlatım yoğun falan, performanslar iyi sayılır falan da.. Ne bileyim, film akmıyor resmen. Post-apokaliptik bir dünyada bir baba ile oğlunun hayatta kalma mücadelesi olarak özetleyebiliriz konusunu.

It's Kind of A Funny Story'yi ise çok beğendiğimi söyleyebilirim. Genç yaşında depresyon nedeniyle bir akıl hastalıkları kliniğinde geçirdiği 5 günü anlatan bir ergenin (16 yaşında. Gerçekten ergen yani.) hikayesi. Tam feel good movie dediklerinden olmuş. Belki başyapıt sayılmaz ve bazı klişeleri de mevcut. Gene de güzel kotarılmış, sevimli bir film.
 
Jenerik müziği bile kafamda çalıyor günlerdir; fakat 3D dalgasının keyfimin içine edeceğini bildiğim için salona gitmeyeceğim. Büyük sabırla bekliyorum. X-Men'i de bekliyoruz...
 
Şu "Sivas" filmi vizyona girecek mi acaba?

şu film nedir abi, geçenlerde bununla ilgili bir haberin sonuna yetişebildim ancak.

kıyıda köşede kalmış filmleri izlemeyi acaip severim, hele ki afişinde almanca yazılar yazan yerli filmleri, böyle ne kadar film izlediysem hep güzel çıkmıştır (fatih akın stayla).
geçen günler yine dolanıyom öyle, "iki genç kız" adında bir film gördüm, afişte filmin almanca ismi de yazıyordu, dedim herhalde bizim almancıların yaptığı büyük ihtimalle bir dramı işleyen konusu olan bir film.
ulan filmin almanya ve almancılarla hiçbi alakası çıkmadı iyi mi, çıkmadığı gibi filmin başrolünde hülya avşar oynuyor, yönetmeni şu yeni akp'li kutluğ ataman, sonradan öğrendim ki film başka bir akp'li olan perihan mağden'in aynı isimli romanından esinlenmiş, bir filmi izleyip izleyeceğime bu kadar pişman olacağım aklımın ucundan geçmezdi.
 
Ya Sivas'ta bir çocuğu ve köpeğinin hayatını mı ne anlatıyor. 11 yaşında çocuk ödül aldı o filmden. Oynayanlar arasında da 2-3 oyuncu dışında hep yöre halkını kullanmışlar... Merak ettim ben de.
 
beyoğlu'nda sadece sanat filmleri gösteren küçük salonların dışında hiçbir yerde izleyemezsin anlattığın gibiyse abi.

ben de "Kış Uykusu" nu izlemek istiyorum, film sitelerine daha düşmedi film, bi ara vizyondayken niyetlenip gidememiştim, özellikle yerli sinemaya destek olsun diye böyle filmlere para verip gitmeyi daha bi tercih ediyorum lakin böyle filmler maalesef bizim yerli seyirciyle izlenmiyor abi, hele ki bu film, 3 saate yakın sürüyor film. ilk bir saatten sonra başlıyor offlamalar, pufflamalar, kendi aralarında konuşmalar ki böyle filmleri pür dikkat izliycen, adam hiç olmadık yerde öyle birşey yapıyor ki kaçırdıysan yandı gülüm keten helva.
herkesin sinemaya gittiği fakat sinema salonunda sinema izlemeyi bir türlü öğrenemeyen bir milletiz, bu konuda hakkatten dertliyim, olay paramın son damlasına kadar her sahneyi görmek istiyorum olayı değil, filmin her anından birşey yakalayıp daha iyi anlamak istiyorum kardeşim filmi, gerekirse filmin sonundaki yazıları bile okumak istiyorum. hani gerçek yaşanmış hikayelerden esinlenerek yapılan filmlerin sonunda mutlaka bu karakterlerin başına daha sonra neler geldiğiyle ilgili yazılar dökülür, bu tarz bir filmin sonunu bizim memlekette izlemek imkansız mesela aq, çünkü o sırada önündeki hıyar ya montunu giymeye çalışıyor yada ayakta ayı gibi gerinip manitasına şakalar yapmaya çalışıyor, yalap şalap patlamış mısır yiyen tiplerden hiç bahsetmiyorum bile.
bu yüzden böyle filmleri gidip seninle aynı metodla film izlemeyi şiar edinen insanlarla birlikte izliycen abi kimse kusura bakmasın, bunun yeri de çoğunlukla beyoğlu oluyor.
 
Filmin türkçe adı "En İyi Teklif".
Hem müzayedeci hemde koleksiyoncu birinin başına gelenleri konu alıyor.
Filmin sonunda "etme-bulma dünyası" dedirtti bana 😀

547463_483962384988819_820703135_n.webp
 
Edge Of Tomorrow'u seyretim ve beğendim. Bu başlıkta birkaç sayfa geride "Tom Cruise'un dünyayı kurtardığı filmler" diye dalga geçtik eğlendik. Bu film de çok farklı bir yere bağlanmıyor ama bu sefer kurgu güzel. Uzaylı istilası ve uzaylılara karşı savaşan insanlık gibi klasik bir konuyu işliyor. Filmin hemen başında Tom Cruise'un karakterinin popülaritesi gözümüze sokulurken bu da diğer rolleri gibi diye düşündüm. Sonra birkaç sürprizle ters köşeye düşürdü beni. Senaryodaki sürprizi bozmamak adına detay veremiyorum ama filmin adı konu hakkında ipucu veriyor diyebilirim. Kendi içindeki klişelerle dalga geçebilmesi de bu filmin mizahi yönünü oluşturmuş. Mesela bir önceki Tom Cruise filminden daha çok beğendim diyebilirim. Muhteşem değil ama kötü de sayılmaz, hoş zaman geçirtir. Bir Hollywood filmi için biraz fazla şey gibi sanki diye düşünürken All You Need Is Kill adlı bir Japon mangasından uyarlama olduğunu keşfettim. Ne varsa Japonlarda var. Hollywood'un bu adamlardan arak alışkanlığı çok çok eskiye dayanıyor zaten.

All-You-Need-Is-Kill-First-Image.webp
 
Son düzenleme:
Muhterem savarain arkadaşımız rehberliğinde izlediğim bazı filmlerden bahsedeyim;

Coherence; eğer 12 Angry Men, The Man From Earth ve Carnage tarzlarının seveniyseniz, büyük beklentiye girmeden izleyin. Efektsiz, bol diyaloglu bilim kurgu. Çok içine çekiyor beni böyle filmler, ne yazık ki pek azlar.

Black's Game (Svartur a Leik); Hafif Anders Thomas Jensen kafasında film arıyorsanız, şans verin derim. İzlanda yapımı, aksiyonlu-dumanlı bir suç filmi. Benim hoşuma gitti.

Bazen böyle hem izleyesi geliyor insanın, hem de seçemiyor. Geçen hafta Derailed tarzı bir şeyler çekiyordu canım, bu hafta tekrardan orta çağ dolaylarına daldım ve Arn'ı izledim tekrar... Çok seviyorum ben bu filmi. Keşke üçüncüsünü filan çekseler de izlesek diyorum ama roman bitti, nereyi çekecekler... Arn, Ironclad, Centurion gibi daha fazla film lazım bize. Yabancı forumlara üye olup küfredip kaçayım en iyisi, Pepper Keenan'ı üzerinize salarım lan diyeyim.

Tekrar izlemek demişken; Filth'i de izledim tekrar : ) Ya bu McAvoy çok iyi oyuncu oldu bence... İsmini gördüğümde filmi izlememe yetecek raddede. Tekrar izleyince daha iyi farkına vardım nasıl oynadığının. Film güzel, İskoç aksanı güzel. Buradan da aksan üzerinden bir yere geçeyim. Ken Loach'ın Sweet Sixteen'i.

Bu filme bir yarım saat bakmak yeterli, bak filmin tamamına değil yalnızca yarım saatine bakın diyorum... Ben ki İskoç aksanını severim, kaldı ki sevmenin ötesinde aksanlar genel olarak ilgimi çok çeker; ancak bu Greenock bölgesinin diyalekti mi diyeyim artık ne diyeyim bambaşkaymış, daha önce anlaşılmaz gözüyle baktığım aksanların alayını solda sıfır bıraktı. Ki zaten filmden sonra bölge/aksan biraz araştırayım, neymiş bu bakınayım diye oralarda buralarda dolanırken dünyanın dört bir yanından ana dili İngilizce olan insanların "çoğunu anladım/bir kısmını anladım/bir bok anlamadım altyazı ile seyrettim" şeklinde üçe bölündüğünü gördüm. IMDB'de filan sayfalarca konuşmuşlar. ABD, Kanada ve İngiltere'nin bazı yerlerinde altyazı ile yayınlanmış film.

Bayram boyunca hiç derinlemesine irdelemeden, üçe beşe bakmadan baya film izledim zaten. The Boy in the Striped Pyjamas ve Captain America 2 fena değilmiş, ötesini yazmayayım. Ama şu Will Farrell'i de sevmedim sevemedim arkadaş, yine bile bile lades olduk; Anchorman: The Legend of Ron Burgundy ile bir şans daha verdim ama yok, hakikaten sevemedim şu herifi ve filmlerini.
 
Black's Game'i izliycem izliycem unutuyorum, şimdi buraya bakınca tekrar hatırlattınız iyi oldu.
olm hep yabancı izliyonuz yaw 🙂 bak ben yabancı izlememe huyumu yendim sizin sayenizde ama siz bir türlü yerli filmlere kayamıyorsunuz azcık ta olsa. mesela sizin bi Reha Erdam izleyip gelip buralara yazdığınız yorumları okumak acaip isterim, yapın bunu benim için 🙂
o bu değil şu Kış Uykusu'nu hala izlemedim, izleyemiyorum daha doğrusu, nerden izlicez hiçbir yerde yok, dvd'si filan da yok ne iş anlamadım :S
 

Geri
Üst