Zen Hikayeleri

- Yeni bir öğrenci Zen ustasına yaklaştı ve şöyle sordu: "Eğitimim için kendimi nasıl hazırlamalıyım, usta?" Zen ustası yanıt verdi: "Beni bir çan gibi düşün; bana hafifçe dokunursan küçük bir ses çıkacak. Güçlü vurursan, yüksek bir ses duyacaksın!...

2- Tenno, on yıllık çıraklıktan sonra Zen hocası rütbesini elde eder. Yağmurlu bir gün, ünlü Zen ustası Nan-İn'i ziyarete gider. İçeri girdiğinde usta onu bir soruyla selâmlar: "Tahta takunyalarını ve şemsiyeni kapı önünde mi bıraktın?" "Evet," diye yanıtlar Tenno. Zen ustası devam eder: "Şemsiyeni ayakkabılarının sağında mı solunda mı bıraktın?" Tenno soruyu yanıtlayamaz; henüz "Tam farkındalık" olayına erişemediğini anlar ve Nan-İn'in yanında çırak olup on yıl daha çalışır!...

3- Bir öğrenci, Zen ustası Suzuki Roshi'ye sorar: "Neden Japonlar çay fincanlarını ince ve kolayca kırılır bir şekilde yapıyorlar?" Usta yanıtlar: "Fincanlar kırılgan değil, sen onları nasıl tutacağını bilmiyorsun sadece! Kendini çevreye uyumlu hale getirmelisin!..."

4- Bir üniversite profesörü bir gün Japon Zen ustası Nan-İn'i ziyarete gider; amacı Zen hakkında bilgi edinmektir. Nan-İn profesöre çay ikram eder ve fincanını iyice doldurur; fincan dolduğu halde çayı koymaya devam eder. Profesör fincanın taştığını görünce dayanamaz ve sorar: "Fincan doldu, taşıyor! İçine daha fazla bir şey alamaz! Usta Nan-İn yanıtlar: "Bu fincan gibi siz de kendi fikirlerinizle dolusunuz. Fincanınızı boşaltmadan size nasıl Zen'i gösterebilirim ki?"

5- Bir dövüş sanatları öğrencisi hocasına gider ve sorar: "Ben kendimi sizin savaş sanatı sisteminizi öğrenmeye adadım. Bu konuda ustalaşmam ne kadar sürer?" Hoca yanıtlar: "10 yıl!" Öğrenci sabırsızlıkla konuşur: "Fakat ben daha kısa sürede usta olmak istiyorum. Çok çalışacağım. Her gün pratik yapacağım, gerekirse günde 10 saatten fazla çalışacağım!" Hoca bir an düşünür ve yanıt verir: "20 yıl!"

6- Bir öğrenci meditasyon hocasına gider: "Meditasyonum felaketti. Dikkatimi toplayamadım, ayaklarım ağrıdı, uykum geldi, korkunçtu!" Hoca sakince yanıtlar: "Bu geçecek!" Bir hafta sonra öğrenci yeniden hocasına gelir ve şöyle söyler: "Meditasyonum harikaydı! Kendimi çok farkında, çok barış dolu, çok canlı hissediyorum! Gerçekten harika!" Hoca yine sakince yanıtlar: "Bu geçecek!"

7- İki adam rüzgarda dalgalanan bir bayrak için tartışıyorlardı. Birincisi, "Gerçekte hareket eden rüzgardır," dedi. İkincisi, "Hayır rüzgar değil bayrak hareket ediyor!" dedi. Oradan geçmekte olan bir Zen ustası konuşmayı duydu ve onların yanına geldi: "Ne bayrak ne de rüzgar hareket ediyor; hareket eden, sallanan yalnızca zihindir!"

8- Yaşlı bir adam kaza eseri bir nehre düşmüştür ve yüksek bir şelaleye doğru gitmektedir. Etraftakiler hayatı için endişe ederler. Adam, mucizevi bir şekilde şelalenin altından sağ olarak çıkar. Herkes ona nasıl sağ kaldığını sorar; yaşlı adam yanıtlar: "Kendimi suya uydurdum, suyu kendime değil!"

9- Bir Japon savaşçı düşmanlarına yakalanır ve hapse atılır. Ertesi gün sorguya çekileceği, işkence edileceği ve idam edileceğinden korktuğu için o gece uyku tutmaz. Ancak bir süre sonra ünlü bir Zen ustasının sözleri aklına gelir: "Yarın gerçek değildir, bir yanılsamadır! Tek gerçek 'Şimdidir!' Bu sözleri düşündükçe savaşçı rahatlar ve uykuya dalar.

10- Ruhanî hoca ve onun havarileri akşam meditasyonuna başlamışlardı; manastırda yaşayan bir kedi çok gürültü yapıyor ve dikkatleri dağıtıyordu. Hoca kedinin akşam duaları esnasında bağlanmasını emretti. Yıllar sonra, hoca öldüğünde bile kedi meditasyon esnasında bağlanmaya devam etti. Sonunda kedi de öldü. Manastıra bir başka kedi getirildi ve bağlandı. Yüzyıllar sonra, ruhanî hocanın izinden gidenler meditasyon pratiği esnasında kedilerin bağlanmasının dinsel önemi üzerine ilimsel yazılar yazdılar...
 
11- Bir kimse Zen ogrenmeye baslamadan ona daglar dag gibi, irmaklar irmak gibi gorunur; iyi bir ustanin ogretisinden yararlanarak Zen gercegine bir icgoru kazanmaya baslayinca ona artik daglar dag gibi, irmaklar irmak gibi gozukmemeye baslar. Ama en sonunda gercekten tam aydinlanmaya ulasinca gene daglar dag gibi, irmaklar irmak gibi gorunur. Seigen Ishin

12- Dokuzuncu yuzyilin ikinci yarisinda yasamis olan Bokuju'ya bir kez sormuslar, "Her gun giysilerimizi giymek ve yemek yemek zorundayiz. Bu zorunluluktan kendimizi nasil kurtarabiliriz?" Usta "Giyiniyoruz, yiyoruz" diye karsilik verince, soruyu soran, "sizi anlayamiyorum", demis. Bokuju'nun ogudu soyle: "Oyleyse giysini giy, yemegini de ye".

Ceviri: Ilhan Gungoren

Bu iki hikaye Zen'in kalbini anlatiyor gibi geliyor bana.
 
zen.JPG


Buda Zen Bahçesi görünüşü ekleyeyim dedim 🙂
 

Geri
Üst