Turkrock Sinema Kulübü

the secret of life walter mitty genelde beğenilmiş ama ben çok fazla beğenmedim. yani kötü değil ama mükemmel de değil. görüntü yönetmeni iyi çalışmış. belki de çok beklentiyle izledim bu yüzdendir.
 
Bu sefer fazla detay vermiyorum; The Best Offer, Geoffrey Rush oynuyor. Benim baya hoşuma gitti, bir göz atın bakalım. Sava sen seversin bence; sanat eserleri ve müzayedelerle bezeli bir film. Valiente-maliente, orjinalleri kopyalayanların karşı konulamaz imza ekleme tutkuları filan güzel ara pasları var. Türkçe alt yazısı yarı başarılı bu arada, baya sallama yerleri de var. O yüzden kulaklık tavsiye çünkü İngilizce alt yazısını da bulamadım, İtalyanca var.

Geoffrey Rush tam bir üstat, oynadığı her karakter ayrı başarılı. Filmi geçenlerde izledim kardeşim, teşekkürü borç bilirim. Heyecanı belli belirsiz besleyip her an bir şeyler olabilir ama olmayabilir de hissiyatı verip tereddütlerle izletiyor. O değil de öyle bir yazmışsın ki sanki her hafta sergi dolaşıp şampanya içiyoruz. Entel miyiz lan biz?
 
MV5BNjE5MzYwMzYxMF5BMl5BanBnXkFtZTcwOTk4MTk0OQ@@._V1_SX640_SY720_.jpg


Gravity:

the flight filminde ki malum sahne gibi burda yaşananlarında olabilirliğini uzmanlarına bırakarak filme geçiyorum. sinemada 3d olayına gıcık kapan biri olarak "keşke bu filmi 3d izleyebilseydim" dedim. müthiş görsellik var. bizde ki tüplü tv de etkilendiysem 3d veya full hd izlesem "vay amk" nidalarıyla izlerdim kesin. sandra bullock ablanın en iyi oyunlarından biri. atmosferini izleyiciye hissettiren filmlerden biri. puanı biraz abartı bulsamda helalinden 7,5 var.


MV5BMjExMTEzODkyN15BMl5BanBnXkFtZTcwNTU4NTc4OQ@@._V1_SX640_SY720_.jpg


12 years a slave:

geçen altın kürede ödül aldı bu film. bunun yönetmeni steve mcqueen in bu dahil 3 filmi var. (diğerleri hunger ve shame. en kısa sürede onlarıda izlemek istiyorum) bütün filmlerinin puanı ve standartları yüksek. konu ise gerçeklere dayalı, bunları yaşayan adamın yazdığı kitaptan uyarlama. kölelik dönemini en gerçekçi şekilde aktarmışlar. django unchained nasıl biraz makara ve kurgu ise bu da çok ağır dram. beyazlardan nefret etme seviyesine geliyor insan. çok çarpıcı, 2013-14 sezonunun en iyi filmlerinden biridir. izleyin....


uzun-boylu-esmer-adam-2010-turkce-seyret.jpg


you will meet a tall dark stranger:

üstad allen dan yine bir ilişkiler değerlendirmesi. orta yaş kompleksli baba,arayışlarda olan bunalımlı anne, evliliği iyi gitmeyen patronuna aşık kız,rahat çapkın damat, sürtük cici mama,egzotik komşu.... mekan Londra ama arabalar da direksyonun tarafını görmesem new york sanırdım. new yorklaştırıyor biraz woody abi. filmin yıldızı ise bence bbc polisiye komedisi vexed'ta yıldızı parlayan lucy punch. hem komik hem güzel kadın. Amerikan işlerinde de boy göstermeye başladı.
 
Geoffrey Rush tam bir üstat, oynadığı her karakter ayrı başarılı. Filmi geçenlerde izledim kardeşim, teşekkürü borç bilirim. Heyecanı belli belirsiz besleyip her an bir şeyler olabilir ama olmayabilir de hissiyatı verip tereddütlerle izletiyor. O değil de öyle bir yazmışsın ki sanki her hafta sergi dolaşıp şampanya içiyoruz. Entel miyiz lan biz?

Limon ye öyleyse hıyar.

Kore sinemasına gerçekten ne desek az. Adamların boş filmini izlemedim sanırım daha... The Brotherhood of War (2004), kesinlikle çok başarılı bir savaş draması. Kore sinemasının orjinalliğinden biraz feyz alabilir bence bizim sinemacılar. Keşke öğrenebilsek dillerini.
 
The Game (1997)
İlginç bir şekilde gözümden kaçan harika bir film, adını ve imdb puanını sonuna kadar hak ediyor. Uzun süredir güzel filme açtım doğrusu.
 
Blue Jasmine şahane olmuş. Woody Allen nasıl yapıyor nasıl ediyor bilmiyorum ama 2000'li yıllarda hala 70'li yıllardaki atmosferi verebiliyor filmlerine. Cate Blanchett o sorunlu insan rolünü oynamamış yaşamış. Altın küreyi almıştı zaten, bu oyunculuğa Oscar yakışır.
 
Dün "12 Yıllık Esaret" adında rastgeldiğim bir filmi izliym dedim, filmin bu kadar kaliteli olduğunu asla bilmeden şans eseri izledim. Meğerse filmde Brad Pitt oynuyormuş ve geçen sene Oscar'da falan baya ödül toplamış.
1850'li yıllarda bir siyahinin başına gelen gerçek hayat hikayesini baz alan bir film, bu zulmü zamanında yaşayan adamın vakti zamanında yazdığı kitaptan esinlenmiş film. Kitap ta film de aynı gerçek hayat hikayesini olduğu gibi anlatıyor.
Irkçılığın ne kadar iğrenç birşey olduğu tüm çıplaklığıyla işlenmiş filmde, hakkatten tam bir dram, yüzyıllar boyunca sırf rengi yüzünden bu insanların bu mezalime maruz kaldığını gözönünde bulundurunca "Allah topunuzun belasını versin" diyorsun. hala daha etkisindeyim, iğrenç bir durum.
Çok değil daha bundan 150 yıl önce bile insanlar sırf doğuştan sahip oldukları deri rengi yüzünden bugün hayvanlara dahi yapılmasında herkesin ayağa kalkacağa şeylere maruz kalmışlar, filmi izlerken birkaç yerde sinir, üzüntü, acı hepsi birbirine girdi, ekrana girip o beyazların ağzını yüzünü sikmek geldi içimden, en sakin insanı bile çileden çıkartır bu film.
tam aksettiremiyorum belki ama hakkatten acaip asabım bozuldu ya, hele bu konularda hassassanız çok kötü hissediyorsunuz kendinizi.
spoiler olmasın diye fazla ayrıntıya girmek istemiyorum, Brad Pitt'in oynaması hiç mühim değil, bu filmi sırf bu yüzden baştacı eden bir sürü densiz vardır ama şunu da söylemek isterim Brad Pitt'i daha başka hiçbir filmde böyle göremezsiniz,, rolü çok kısa ama oynadığı karakter filmde bir adamı özgürlüğüne kavuşmasına vesile oluyor.
valla kötüyüm lan hala. bu mezalim yüzyıllar boyunca devam etmiş ve normal sayılmış lan, en çok bunu konduramıyor insan kendine.
ne kadar ırkçı varsa hepsinin anasını avradını sikiym...
 
Ya bu arada gece gece sıkıntıdan yine br çift dıkış attım... Ara sıra, planlı veya plansız, izlediği bir filmi 2. kez izleyince müthiş keyif alabiliyor insan. Bunu sanırım en son White Men Can't Jump'ta yaşamıştım, şimdi de The Legend of 1900'da yaşadım. Bence muhteşem bir film ya ne diyeyim ki; müzikleri, hikayesi, senaryosu... Andırreytıd film arıyorsanız işte tam olarak onun karşılığı budur, yazmadan edemedim.

Josephçim sana yazdıklarım arasına Glory Road'u da ekle.
 
bu arada sizin söylediklerinizden "The Help"i de izledim, o da güzel bir film, orda da konu ırkçılık ve fakat 12 yıllık Esaret'e göre kurgu baya soft düzeyde. gerçi her ikisindeki zihniyet aynı aşağılık zihniyet, bir tanesi daha pervasızca işleniyor, bir tanesinde daha soft.
1800'lü yıllardan 1900'lü yılların başına kadar ırkçılığın yöntemi haliyle "ehlileşiyor" elbet. iki filmi bu açıdan değerlendiricek olursak gayet tutarlı aslında.
yalnız şurası çok açık ki abd'de o dönemdeki küçük ve orta çaplı burjuvazi hakkatten tam idiotlarmış, orda da din öğesinin ne kadar ön planda olduğunu görüyoruz, bir nevi ırkçılıklarını din'e dayandırarak yapıyorlar ve o dönemdeki bütün ırkçılar dindar olmaktan gurur duyan tipler.
ordaki züppe zengin koca parası yiyip, bütün gün konken oynayıp dedikodu yapan kadınlardan ve kendi topraklarında çalışmadan etmeden siyahilerin emeğiyle köşeyi dönmüş neo feodal erkeklerden mütevellit bir beyaz burjuva zumresi var ortada.
günümüze aktarırsak bunu, şimdi feodalizmin yerini kapitalizm, işlenmeyi bekleyen toprağın yerini emek sömürüsü yapılan endüstri almış durumda. yöntemler farklı, zihniyet aynı ve din yine büyük afyon.

olm bana böyle filmler izletmeyin bak asabım bozuluyor 🙂
 
24049fa8159e1e29med.jpg


only god forgives:

winding refn in drive dan sonra ki yine gosling in başrolünde olduğu son filmi. kıssadan hisse hiç olmamış. biraz lynch vari psikolojik etmenler ile biraz kore filmi kafasında çekmiş. ibretlik bir anne profili var. şiddet dozu yüksek ama vasat. izlemeyenlere "drive" filmini öneririm.


564503.1020.A.jpg


we're the millers:

Amerikan komedisinden bir çok tanıdık yüzün rol aldığı,beklediğimin çok üstünde güldüren son zamanların en başarılı komedi filmlerinden. özellikle popüler kültür göndermelerine bayıldım. kaçakçılık için aile taklidi yapan tiplerin başlarından geçen olaylar. sevdim bunu.

j.aniston da sağlam bir striptizci vücuda mevcutmuş.birde çocuğa öpüşme öğrettikleri bir sahne var ki British humor gibi....


tumblr_mw32ictEf61r0fp7fo1_500.webp


prisoners:

2013 ün en iyi filmleri arasına tepeden giren nefis bir film. baştan sona geren,iskandinav filmlerini andıran bir film. iki ailenin çocuklarının kaybolması sonrası polis soruşturması ve babaların çabaları. süresi uzun ama sıkmadan soluksuz izlettiriyor. puanı da yüksek. izleme listenize alın.
http://www.imdb.com/title/tt1392214/
 
"12 Years A Slave" daha bugün vizyona giriyormuş yahu, nasıl oluyor anlamadım?
bu film daha önceden vizyonda değil miydi zaten?

sava,Purga,illnino hacılar yok mu daha başka bana önerebileceğiniz film? bu zamana kadar tüm önerdiklerinizi zevkle izledim, beni biliyonuz neyi sevip neyi sevmeyeceğimi yine aynı kalibrede 2-3 tane daha alıym 😉

Argo nasıl iyi mi?
 
Sana bu sefer bilim kurgulu kara komedi tavsiye edelim. Iron Sky diye bir film var, 1940'lı yıllarda naziler savaşı kaybetmek üzereyken ayın görünmeyen yüzüne bir üs inşa ediyor. Dünyada savaş bitiyor ama aydaki naziler bundan habersiz disiplinle eğitime devam ediyorlar. Amaç bir gün eski güçlerini toplayıp tekrar saldırmak. İşte Amerikalı bir astronot aya gidip bunlara esir düşüyor ve olaylar gelişiyor. Düşük bütçeli bir film olmasına rağmen görsellik üst düzey olmuş bence. Birkaç sahnede dünya liderlerini silahlanma ile ilgili alaya almışlar falan. Boş zamanda izlenir, iyidir iyi.
http://www.imdb.com/title/tt1034314/
 
Bilim kurgu fazla sevmem ama dur bakalım tarihi bir konuya dayanıyor, listeye alalım 😉
"Küp" serisini izledikten sonra biraz bilim kurguya ilgi duymuştum ama yine de pek sarmıyor ne yalan söyliym.

geçen hafta da Gölgesizler diye bir yerli film izledim, film baştan çok sanat filmi gibi başladı sonra bilim kurguya döndü, bi ayı bi kızı kaçırıyor, kız yarı insan yarı ayı gibi birşey doğuruyor falan derken bir bok anlamadım filmden ki sanat filmlerine yatkın bir bünyem var ama bunu anlamadım abi 🙂
anlamak için sözlüklere yazdım, orda da tatmin edici bir bilgiye rastlamadım, birisinin bana salağa anlatır gibi anlatmasını bekliyorum, hakkatten ne diye çekilmiş bu film, ölmeden bunu öğrenmek istiyorum 🙂
 
waywere-thumb-252x317-34537.jpeg


İzlerken mahvolmak deyimini bu filmde tattım. Her şeye rağmen birbirlerini sonsuz tutkuyla seven iki aşık... Olmayacağını bildikleri halde. Filmin son sahnesi çok vurucu. sulu göz biriyseniz zırıl zırıl ağlatabilir. Hala etkisindeyim.
 
"12 Years A Slave" daha bugün vizyona giriyormuş yahu, nasıl oluyor anlamadım?
bu film daha önceden vizyonda değil miydi zaten?

sava,Purga,illnino hacılar yok mu daha başka bana önerebileceğiniz film? bu zamana kadar tüm önerdiklerinizi zevkle izledim, beni biliyonuz neyi sevip neyi sevmeyeceğimi yine aynı kalibrede 2-3 tane daha alıym 😉

Argo nasıl iyi mi?

argo yu izle. son yazdığım prisoners ı kesin izle. birde the dreamers var. biraz erotik ama "68 yazı ve paris" diyim sen anla.
 
Hahah ne güzel konuymuş yahu o öyle. Ben NBA N214 oynamaktan pek bir şey izlemiyorum, film de kalmadı elimde, onu izleyeyim bu gece. Hemi de director's cut buldum, tam anlamıyla caiz şekil.

Joseph baboli sen şu Glory Road filmini bir izlesene. Bu yalnızca siyah-beyaz ayrımı noktasında bir film değil, bence yapılmış en iyi basketbol filmlerinden biri. Tekrar tekrar izlerim sıkılmam.
 
Şöyle bir site varmış: http://www.filmifullizle.com/

Dizimag mantığıyla çalışan film sitesi. Ben şahsen istediğim çözünürlüğe göre seçip indirerek izlemekten yanayım ama bir alternatif olarak bulunsun. 720 kalite izleyebiliyorsun gayet. Bu siteyi illnino kesin biliyordur da yazmamıştır buraya.
 
ehh be hacılar ne indirmekle uğraşıyorsunuz, benim bütün film kariyerim yukarıda sava'nın verdiği örnek sitelerden ibaret, bu gibi siteler kaliteyi epey arttırdı, görüntü gayet güzel. vizyona girmemiş filmleri bile bazen görebiliyorum, 12 Years A Slave'i böyle bir siteden izledim mesela geçen hafta.
şuraya da bi bakın derim, benim için resmen cennet bir yerdi, hala da öyle: politikfilm.net

illnino bruder, söylediğin filmi izledim dün, the dreamers. hacı o nedir öyle yaw, bazı sahneler porno filmlerde yoktur yani 🙂 ayrıca biz böyle maocular tanımadık, kimse bize bunları maocu diye yutturamaz (rte sıtayla) 🙂
siyasi yönü epey düşük, 2-3 68 kuşağı figürü var, evinde mao posterleri asmakla maocu olunmuyor, amerikalı çocuk verdi zaten ayarı kızkardeşiyle beraber çırılçıplak yatan lavuğa, tam hıyar lan bunlar, böyle hayat mı olur aminiyum, bunlar bizi görse bize gerici derler ya la, ama hacı böyle geniş mezheplilik te olmaz yani, hakkatten allak bullak oldum 😀
neyse eyvallah, önerilere açığız yine her türlü 😉
 

Geri
Üst