Barış'ın Birgün gazetesindeki röportajı çok hoşuma gitti..Kendisini çok güzel ifade etmiş..
Okumanızı tavsiye ederim..
“Düşme, bulutlara tutun.”
GÜLŞEN İŞERİ
Barış Akarsu Akademi Türkiye Yarışması’ndan birinci olarak çıkmıştı. Amasralı işçi anne babanın oğlu Barış, sürmeli gözleri, uzun saçları ve fiziği ve sesiyle rakiplerinin arasından hemen sıyrıldı… İlk albümü Islak Islak'ın ardından Barış’ın ikinci albümü de iki gün önce müzik marketlerde yerini aldı: Düşmeden Bulutlarda Koşmam Gerek. “Yarışmada çok büyük vaatler vardı, bunların hiçbiri yerine getirilmedi,” diyor. “ancak, yarışma buralara kadar gelmem için bir araçtı zaten”
Kaçınılmaz olan oldu ve Barış bir televizyon dizisinde, Yalancı Yarim’de de oynamaya başladı.
Günlük yaşamında da devamlı sürme çeken Barış’ın gözlerinde bu kez sürme yoktu. Her haliyle doğal bir söyleşi yaptık, ancak söyleşi boyunca heyecanı bir an eksilmedi. Çok içtendi.
İlk albümüm Islak Islak beklenen sesi getirmedi, -Akademi Türkiye Yarışması’nda birinci olman etkili olmadı mı?
Yarışmadan çıkar çıkmaz benim yarışmayla olan bağlantım kesildi. Şirketimi bulup sözleşmemi kendim yaptım.
Yarışmanın birincisine çok büyük vaatlerde bulunulmuştu diye hatırlıyorum…
Vaatler konusu bu tür yarışmaların hepsinde olan bir şey. Çeşitli vaatler ortaya atılıyor ve bunlar yerine getirilmiyor. Akademi Türkiye'de de çok büyüt vaatler sunuldu ve olmadı. Yarışmanın içinde çok şirket olduğu için aralarda da anlaşmazlıklar yaşandı, verilen sözler tutulmadı.
-Yarışmanın avantajlarını ya da dezavantajlarını yaşadın mı?
Her ikisini de yaşadım.Türkiye'de bazı yarışmalara belirli bir kesim, özellikle benim hitap ettiğim kesim- çok farklı bakıyor. Bu yarışmaların anlamsız olduğunu düşünüyor. Ben de çoğu zaman böyle düşünürdüm. Ama her insanın bir yerden başlaması gerektiğine inandım ve önüme gelen fırsatları değerlendirmekten yana oldum. İyiki girmişim diyorum, şu anda buradayım. Bu benim için çok büyük bir avantaj. Binlerce sevenim var…
-Yarışmadan birinci olarak ayrılmana rağmen çeşitli söylentiler peşini bırakmadı…
Elbette hakkımda çok şey söylendi, “bundan Rock’çı mı olur” falan... Ama onların unuttuğu bir şey vardı; söyledikleri şey asla rock'ın felsefesine uymuyordu. Biz insan kazanmak için yola çıkmıştık ama bu sözler insan kaybettiriyordu. Oysa ben çok uzun yoldan gelmiştim, tüm bu sözlerin karşısında dimdik ayakta durmaya çalıştım. İki yıl boyunca ayakta durdum. Hala da ayaktayım sonuna kadar direneceğim.
-İnatla yürüyeceğim diyorsun...
Hiç vazgeçmeyeceğim ki…Kim ne derse desin, benim işim gerçekten zor. Kaybettiklerimi kazanmaya çalışıyorum. Bana tavırlı olanları, ben yarışmadan çıktıktan sonra, “ondan bir şey olmaz” diyenleri bile kazanmak istiyorum. Ben insan için uğraşıyorum. O yüzden diyorum ya işim çok zor. Bir de rock yapıyorsun daha bir zor.
-Bu tepkilerin asıl nedeni nedir sence?
Rockçı popüler olamaz mantığı var. Hayır böyle bir şey yok. Biz yıllardır bunu yapıyoruz. Hep arka taraflarda tuttuk kendimizi. Bu şekilde yaparak da bazı kişilerin öne geçmesini sağladık. Bırakın artık ya, sıyrılın kabuğunuzdan. Ben böyle düşünüyorum. Ben çıktım kabuğumdan ve yürümek istiyorum.
İnanılmaz bir önyargı var bizim toplumumuzda. İnsan kaybetmekten ellerine ne geçecekse…
-Seni dinleyenler ve dinlemeyenler uçlarda anladığım kadarıyla…
Çok doğru… Benim uçlarım var. Beni sevenler de uçta, sevmeyenlerde. sevmeyen nefret ediyor, seven çok seviyor. Arası yok. Bu durumdan asla rahatsız değilim. Her şeye açığım.
-Uzun zamandır müziğin içindesin, değil mi?
Tabii ki. Evden çok küçük yaşlardan ayrıldım. Çok uzun zamandır da memleketimden ayrıydım. Çok şey yaşadım, çok zorluklar gördüm. Diyorum ya cidden piştim. Rockçılar duygularıyla yaşarlar. Bir insana çamur atarak değil.
-Ailen destekledi mi çabalarını?
Çok. Hiçbir zaman bana karışmadılar. Kendi doğrularımı, kendi yanlışlarımı kendim buldum. Kendim pişerek geldim buralara. Her şeyden önemlisi ne biliyor musunuz; ailem bana inandı. İşte bu inanç beni buralara gitirdi. Evden ayrıldığımda hiç sorgulamadılar. İnandılar bana. Ben de onların inançlarını hiç sarsmadım.
-Çocukluk döneminde seni etkileyen bir müzik tarzı var mıydı?
Tabii. Ruhi Su’yla büyüdüm. Babam çok severdi. Cem Karaca, Zülfü Livaneli Ahmet Kaya…. Tabii bunları dinlerken müziğe eğilimli olduğumu anladım. “Ben şarkı söylemeliyim” diyerek yola çıktım. Söylemek yetmedi çalmaya başladım. Önce bağlama çaldım.
Bağlama mı?
Evet, ilk elime aldığım enstrüman bağlamaydı. Dinlediğim müziklerin etkisiydi sanıyorum. Beş ay gibi kısa bir süre çaldım ve bana çok hitap etmediğini anladım. Klavye çaldım. Sonra elime gitarı aldım. Gitar beni tanımlayan ve tamamlayan önemli bir enstrüman oldu. Herhangi bir eğitim de almadım.
-Baban bağlama çalar mıydı?
Arada… Yani çok içtiği zaman… Babam sanatçı adamdır ama, aslında marangozdur… Aynı zamanda boya yapar. O yüzden hep söylerim benim babam sanatçı adamdır diye, keza annem de öyle. Annem de terzi … Zanaatkar bir ailenin oğluyum ben...
-Ruhi Su’yla büyüdüğünü söylüyorsun, peki hiç albümüne yansıtmayı düşünmedin mi?
Tabii ki düşündüm. Pir Sultan Abdal’dan, Yunus Emre'den, Hacı Bektaş’dan… Bunları hayata geçirmek çok güç. Çünkü çok kolay değil. Araştırma yapman gerekiyor. Alıp söylemek değil o felsefeyi de iyi bilmen lazım.. Ruhi Su dediğin zaman oturup düşüneceksin. Alanı geniş, derleyip toparlaman gerek, çok büyük isimlerden söz ediyoruz, bu kadar kolay olmamalı… Çok ilerde tabii ki olacak. Vazgeçilmezlerim.
-”Düşmeden Bulutlarda Koşmam Gerek”, ilk albümüne benziyor mu?
İkinci albüm farklı… Islak Islak’a göre daha bir sertleştik. Fuat Saka’dan bir çalışmamız var.
-Yarışmaya girdin, birinci oldun ve şimdi bu sürece iki albüm sığdırdın... Hayatına dönüp baktığında nasıl bir değişim gözlemliyorsun?
Çok keskin değişim olmadı. Dostlarım, arkadaşlarım aynı. Aynı bara gidiyorum. Sadece kazanç anlamında bir değişimden söz edebilirim. Daha rahatım, daha rahat yaşıyorum. Bu rahatlık da daha iyi şeyler yapmaya teşvik etti tabii ki.
-Genelde Rock müzik yapanlar müziğini tanımlarlar... Senin yaptığın Rock’ın da bir tanımı var mı?
Sadece rock diye tanımlıyorum. Rock rock’tır. Bir isim koymam gerekiyorsa benim rockım. Barış’ın rockı.
-Yarışmada da ilk olarak Cem Karaca şarkılarıyla çıktın ve seni Cem Karaca ile özdeşleştirdiler...
Cem Karaca da Barış Manço da beni etkileyen isimlerdi. Müziğe atılmamda çok büyük etkileri oldu. Elbette müziğim onlardan izler taşıyacak. Ama artık kendi yolumda, kendi tarzımı oluşturacağım. Bu özdeşleştirmelerden de hiç rahatsız olmadım. Hatta onurlandım.
-Hayallerin gerçek oldu mu?
Hayır kesinlikle. En büyük hayalim çok büyük kitlelere ulaşmak ve onların önünde şarkı söylemekti. Bir nevi yaptım ama bunu sürekli hale getirmek istiyorum. Sürekli hayallerimin peşindeyim. Onlar için uğraşıyorum.
-Mesela şimdi bir dizide oynuyorsun… Böyle bir hayalin de var mıydı?
Hiç yoktu. Ama şu an çok güzel bir dizide oynuyorum gerçekten. Orada da bir sanat var. Bir yandan şarkılarımı söylerken bir yandan da filmimi çekiyorum, ikisi birbirini çok iyi besliyor.
-Dizi, hayatındaki rolünü nasıl etkiledi?
Bana böyle bir teklif geldi, kişiliğime de uygun bulduktan sonra kabul ettim. Öyle bir dünya ki bu… Ben diziye başladıktan sonra her yerden teklif yağmaya başladı. Televizyon kanalları, radyolar, vb. Ama ben iki yıldır müzik yapıyordum, kimse yoktu nedense… Dünyanın konserini verdim, yine yanımda kimse yoktu. Ne zaman ki dizi çekmeye başladım, bir sürü insan programından çağırdı. Televizyon kanalları peşimden geldi. Ne düşündüm biliyor musun?
-Ne düşündün?
Demek ki sistem beni iki yıldır kullanmış, şimdi de o sistemi ben kullanıyorum.
-Sistemi nasıl kullanabilirsin ki?
Nasıl biliyor musun? Sistem seni bir yere kadar alıp götürüyor. Bir çarka yerleştiriyor, sen başlıyorsun orada dönmeye. O diş bir gün bozuluyor ve işte o zaman gidiyorsun. Ama o sistemin dişine girip o sisteme hakim olmak da var. Ben onu yapmak istiyorum.
-Ekran popüler kültürün simgesi halinde… Bir süre sonra o popülerliğin içinde yok olmaktan korkmuyor musun?
Ben kendimi sağlam olarak görüyorum. Şuna inanıyorum, işimi ne kadar iyi yaparsam, o kadar kaybolmayacağım. “Barış dizide de çok iyi oynuyor” dedirttiğim an başardım demektir. Eğer görüntü olarak sadece ekranda duruyorsan, zaten yok olmaya mahkumsun. Ben her şeyimle bir bütün olmak ve hayatımda her şeyi mükemmel yapmak istiyorum… Ama önce müzik.
Bu mudur ??? Budur !!! :twisted: