Son final sınavlarının olduğu haftaya girdik. Artık her şey bitecek rahat bir nefes alacaktım. Pazartesi günü 2-3 yıldır tanıdığım arkadaşımla şöyle bir konuşma geçti aramızda;
+Ne zaman gidiyorsun ?
-Cuma günü sanırım.
+Kaçta gidiceksin ?
-9'da sınavım 11 yada 12'de giderim.
+Boş ver onu sen 3'te birlikte gidelim.
-Biraz geç değil mi o saat ?
+Boş ver birlikte gideriz.
-Peki yanına çanta alıcakmısın fazla ?
+Sadece sırt çantam olacak.
- Ben gitarla klavyeyide götüreceğim. Otobüsten inince yardım edersin o zaman.
+Tamam hay hay.
Çarşamba günü biletler alındı. Cuma günü saat geldi çattı. Büyükçe bir valiz ,49'tuşlu midi klavye, elektro gitar ve sırt çantasını yüklendim. Zar zor yurttan çıkıp otobüsün geleceği yere yürüdüm. Allahtan kısa mesefe canım çıktı ama elimi kolumu kaldıracak yerim yok burnum kaşınsa kaşıyamazdım. Otobüse yerleştirdik, çok şükür kazasız belasız. Bizim elaman 3 tane sırt çantası ?!?, bir tanede ufak çanta almış yanına. Ben ne yaptım Allahım dedim içimden. Neyse 2 adam dolmuşa rahat yerleştiririz diye düşündüm. Birisi dolmuşu durdurup diğeri çantayı alıp gelebilirdi ki, eliniz kalabalıksa Ankara'da dolmuşlar almıyor. Bu gün başıma geldi bir kez daha.
Ankara'ya 100 km kala bizim eleman kız arkadaşını aradı, Kızılayda olduğunu bana söyledi ?!?!? Başta anlam veremedim, şimdi çok daha iyi anlıyorum. Herneyse 4 saat uyuduğum bir gece ve final sınavı sonrası yorgunluğuyla ben uykuma devam ettim. Ankaraya 20 km kala beni dürterek uyandırdı sonra hostu çağırdı. Düğmeye bas diyecekmiş, sonradan vazgeçmiş sonra beni uyandırmış tabi o karar sırasında. Zaten şimdi ineceğiz dedim, gayet normal karşıladım. Sonra şöyle bir konuşma geçti.
+X ve X'in annesi Aştidelermiş, ben onlarla gidicem.
20 yaşına kadar hayatında bir kez kız arkadaşı olan bir adamla karşı karşıyaydım. Bırak lan hevesini alsın dedim içimden.
- İyi peki.
Yaptığımız son konuşma bundan ibaret. Otobüsten indim bagajı aldım. Alt peronlardan üst kata çıkmam gerekti iki büklüm bir şekilde, üst kata çıktım alt geçitten geçip otobüslerin olduğu durağa yürüyordum, Valizi düz yolda taşımak kolay çünkü tekerlekli ama merdivenler asıl işkence başlıyor merdivenlere tırmandım tam ortasında bir bayan yardım etti. İnsanlık ölmemiş. Teşekkür ettim. Durakta beklerken belki 20 kişi çarpmıştır bana. Nezaket özürlü insanların çok olmasından dolayı Ankara'yı sevmiyorum, bir çok şehir gezdim. Durakta beklerken bizim armut önümden geçti gitti, hadi görüşürüz kolay gelsin falan hiç yok. Adamın umrunda değil dünya. Gölbaşı/Toki dolmuşu bekliyorum 1. dolmuş pass geçti 2. dolmuş kapısına yaklaştığım an kapıyı kapattı ve gaza basıp gitti. O dakikada benim kayış attı, Sinirden elim ayağım titremeye başladı bir sigara daha yaktım. Biraz sakinleşmeye çalıştım. Bir sonraki gelen Gölbaşı dolmuşuna bindim ama nasıl bindiğimi hatırlamıyorum. O kargaşada Enstrünmanlarımın hasar görmemesi tek avuntum. Gölbaşında inip başka bir semt için yine otobüs ya da dolmuşa binmem gerekiyordu. Dolmuşta arka tarafa ilerledim. Valizi, klavyeyi, gitarı, koydum sırt çantası sırtımda sonra sırt çantasını da çıkardım insanlar evlerine erken dönsünler diye indiğim saat tam iş çıkış saati ki, trafik var gelen her otobüs dolu. 40 dakikalık yolcuğumda eşyalarım bütün dolmuşu gezmiştir. Herkesin önüne çıkıyor çünkü. Ama suç bendeydi, güvenmemem gereken bir insana güvenmiştim, asla özgüveni yerinde olmayan birine güvenmezdim, ama bu sefer salaklık yapmıştım ve cezasını çekiyordum. İndim dolmuştan, kız kardeşimi aradım, dershaneden şimdi çıktığını söyledi, hemen çağırdım 10 dakika sonra geldi ki, 1 saattir çektiğim çile biraz olsun hafifledi.
Kısaca bu günde insanlara güvenmemem gerektiğini bir kez daha öğrendim.
+Ne zaman gidiyorsun ?
-Cuma günü sanırım.
+Kaçta gidiceksin ?
-9'da sınavım 11 yada 12'de giderim.
+Boş ver onu sen 3'te birlikte gidelim.
-Biraz geç değil mi o saat ?
+Boş ver birlikte gideriz.
-Peki yanına çanta alıcakmısın fazla ?
+Sadece sırt çantam olacak.
- Ben gitarla klavyeyide götüreceğim. Otobüsten inince yardım edersin o zaman.
+Tamam hay hay.
Çarşamba günü biletler alındı. Cuma günü saat geldi çattı. Büyükçe bir valiz ,49'tuşlu midi klavye, elektro gitar ve sırt çantasını yüklendim. Zar zor yurttan çıkıp otobüsün geleceği yere yürüdüm. Allahtan kısa mesefe canım çıktı ama elimi kolumu kaldıracak yerim yok burnum kaşınsa kaşıyamazdım. Otobüse yerleştirdik, çok şükür kazasız belasız. Bizim elaman 3 tane sırt çantası ?!?, bir tanede ufak çanta almış yanına. Ben ne yaptım Allahım dedim içimden. Neyse 2 adam dolmuşa rahat yerleştiririz diye düşündüm. Birisi dolmuşu durdurup diğeri çantayı alıp gelebilirdi ki, eliniz kalabalıksa Ankara'da dolmuşlar almıyor. Bu gün başıma geldi bir kez daha.
Ankara'ya 100 km kala bizim eleman kız arkadaşını aradı, Kızılayda olduğunu bana söyledi ?!?!? Başta anlam veremedim, şimdi çok daha iyi anlıyorum. Herneyse 4 saat uyuduğum bir gece ve final sınavı sonrası yorgunluğuyla ben uykuma devam ettim. Ankaraya 20 km kala beni dürterek uyandırdı sonra hostu çağırdı. Düğmeye bas diyecekmiş, sonradan vazgeçmiş sonra beni uyandırmış tabi o karar sırasında. Zaten şimdi ineceğiz dedim, gayet normal karşıladım. Sonra şöyle bir konuşma geçti.
+X ve X'in annesi Aştidelermiş, ben onlarla gidicem.
20 yaşına kadar hayatında bir kez kız arkadaşı olan bir adamla karşı karşıyaydım. Bırak lan hevesini alsın dedim içimden.
- İyi peki.
Yaptığımız son konuşma bundan ibaret. Otobüsten indim bagajı aldım. Alt peronlardan üst kata çıkmam gerekti iki büklüm bir şekilde, üst kata çıktım alt geçitten geçip otobüslerin olduğu durağa yürüyordum, Valizi düz yolda taşımak kolay çünkü tekerlekli ama merdivenler asıl işkence başlıyor merdivenlere tırmandım tam ortasında bir bayan yardım etti. İnsanlık ölmemiş. Teşekkür ettim. Durakta beklerken belki 20 kişi çarpmıştır bana. Nezaket özürlü insanların çok olmasından dolayı Ankara'yı sevmiyorum, bir çok şehir gezdim. Durakta beklerken bizim armut önümden geçti gitti, hadi görüşürüz kolay gelsin falan hiç yok. Adamın umrunda değil dünya. Gölbaşı/Toki dolmuşu bekliyorum 1. dolmuş pass geçti 2. dolmuş kapısına yaklaştığım an kapıyı kapattı ve gaza basıp gitti. O dakikada benim kayış attı, Sinirden elim ayağım titremeye başladı bir sigara daha yaktım. Biraz sakinleşmeye çalıştım. Bir sonraki gelen Gölbaşı dolmuşuna bindim ama nasıl bindiğimi hatırlamıyorum. O kargaşada Enstrünmanlarımın hasar görmemesi tek avuntum. Gölbaşında inip başka bir semt için yine otobüs ya da dolmuşa binmem gerekiyordu. Dolmuşta arka tarafa ilerledim. Valizi, klavyeyi, gitarı, koydum sırt çantası sırtımda sonra sırt çantasını da çıkardım insanlar evlerine erken dönsünler diye indiğim saat tam iş çıkış saati ki, trafik var gelen her otobüs dolu. 40 dakikalık yolcuğumda eşyalarım bütün dolmuşu gezmiştir. Herkesin önüne çıkıyor çünkü. Ama suç bendeydi, güvenmemem gereken bir insana güvenmiştim, asla özgüveni yerinde olmayan birine güvenmezdim, ama bu sefer salaklık yapmıştım ve cezasını çekiyordum. İndim dolmuştan, kız kardeşimi aradım, dershaneden şimdi çıktığını söyledi, hemen çağırdım 10 dakika sonra geldi ki, 1 saattir çektiğim çile biraz olsun hafifledi.
Kısaca bu günde insanlara güvenmemem gerektiğini bir kez daha öğrendim.