Turkrock Sinema Kulübü

Filmi ben de cumartesi günü izledim... Fena film değil, Amerikan romantik komedisi/lise gençliği klişelerine tamamiyle saplanmamış, türdaşlarına nazaran biraz daha değişik bir film. Çekme kasetler hakikaten benim de sık sık yaptığım bir şeydi, eski günleri yad ettiriyor. Araya sesler girerdi de baştan başlardık, hey gidi... Yalnız şu Amerika gerçekten ne kadar hastalıklı bir ülke; adamlardaki çömez ezme dürtüsü, yok efendim okuldaki popüler çocuklar algısı filan tam anlamıyla hastalıklı bir sistemin ve kafa yapısının ürünü. Ha bu artık yavaş yavaş bizim de içimize yerleşiyor orası ayrı... Bir ülkenin eğitim sistemi o ülkeyle ilgili ne çok şey gösteriyor. Ne zaman bir filmde bununla ilgili bir şey görsem, ki çoğunluğunda var bu, ağır küfrediyorum. Zamanında bize böyle şeyler yapmaya çalışsalardı savaş çıkardı yemin ediyorum.

Bu arada 2-3 gündür internet yok, Spartacus'ü filan izleyemeyince hazırda bekleyenlere göz attım biraz ve en sonunda 3 Idiots'u izleyebildim. O da fena film değil, biraz uzun gelebilir, lakin benim en çok kafama takılan şey bu Hintliler nasıl bir dil konuşuyor abi? Aynı cümlede 4 kere Hintçe-İngilizce arasında değişir mi yahu bir konuşma? Çok acayip, gerçekte de böyle mi konuşuyor bu adamlar yoksa filmle alakalı bir şey mi? Çok garipsedim ve kulağımı fena halde rahatsız etti açıkçası. Ha bir de, balatkar 😀

Jaime Lannister'ın oynadığı Headhunters filmini de izledim, Norveç filmi galiba bu, başta dedim ulan adamlara bak helal olsun ne kadar düzgün bir aksan ile İngilizce konuşuyorlar... Sonra dudaklara az daha dikkatli bakınca İngilizce dublaj olduğunu fark ettim. Hayatımda ilk kez İngilizce dublaj yapılmış film de izlemiş oldum böylece. Film ise bence vasat, sanat eseri hırsızlığı/intikam vesaire, izlense de olur izlenmese de...
 
Bak Norveç filmi dedin de ben de kuzeylilerden gidiyorum bu ara. Bir filmim daha var Norveç'ten; Gone With The Woman. Çok öyle ahım şahım bir olayı olmayabilir ama tatlı film. Avrupa tipi kezban görmek isteyen izlesin diyorum o kadar. Kendi halinde mutlu mesut yaşayan bir adamın hayatına zorla girip mahfeden kadına burdan alkışla protesto. O derece antipatik ki tarifi zor. Hadi tutup zorla yolculuğa çıkartıyorsun. Paris'e ayak bastığın an daha tren garında "hadi gidelim, bu şehir bizi istemiyor" denir mi lan adama? İlişki filmi, izlemeyin olm sinir stres paranoya sahibi olursunuz bak.
 
MV5BMTQ5Mzk4NjgwMF5BMl5BanBnXkFtZTYwMzgxNzY2._V1_SY317_CR19,0,214,317_.jpg


Monster's Ball izledim. Bi zevk de almadım açıkcası. Beyhude geçti ömrüm.
 
wHAT.jpg

15-20 dakka da atlayarak izlediğim filmlerden biri oldu. ünlü isimlere aldandım. çocuklu çiftlere ya da çocuk bekleyenlere göre yapılmış bir film. bulaşmayın.

War-horse-Caballo-de-batalla-Cartel.jpg


başrolünde bir atın olduğu spielberg filmi. birinci dünya savaşına götürülen atın sahibine dönüşünü anlatan bir dram filmi. sherlock reyisin de rolü var. yalnız film biraz uzun ve ağır. atlı filmleri ve spielberg duygusunu sevenler izleyebilir. üstteki filmle birlikte bunu da takasta kullanıcam.
 
2yw7gxl.jpg

teksas da bir kasaba da cenaze levazımatçısı ile zengin bir dul arasında yaşanan, gerçek bir olaya ve çoğu gerçek kasaba sakinleriyle röportajların olduğu belgesel vari bir karamizah. hayat bazen coen biraderlerin senaryosu gibi olabiliyor.
 
Bernie cok saglam film. Jack Black tam bir karakter oyuncusu her tipten rolun altindan kalkiyor. Bizim ulkemizde butun filmleri gosterime girmiyor. Dolayisiyla haberimiz cok olmuyor bu da bir ornek. Butun filmlerini tavsiye ederim hepsinin keyfi farkli ve yerinde.
 
The Impossible'ı izledim; yine aşırı empati midir nedir o girdiğim triplere bağladım, Naomi Watts ile birlikte ben de boğulmaya başladım. Öyle böyle değil çok kötü bu huy. Film güzeldi ama, makyajlar efsane, çekimler hiç de kolay geçmemiş gibi. Yine daha önce dediğim gibi, bu çocuklara nasıl böyle rol kestiriyorlar her seferinde hayret ediyorum. Bravo len afacanlar sizi. Tayland'da yaşanan tsunami felaketinde bir ailenin yaşadığı gerçek hikayeyi anlatıyor film...

Detachment'ı izledim, Adrian Brody oynuyor. Böyle kişisel ve sosyal dram üzerine enteresan bir film. Pek hareketli değil ama izletiyor. Brody bir yedek öğretmeni canlandırıyor ve öğrencilerinin problemleri, kendi problemleri derken olaylar gelişiyor. Kendi çocukluğunun olumsuz izlerini, otobüste denk gelip sokaklarda karşılaştığı kötü yola düşmüş ufak bir kıza yardımcı olmaya çalışarak hafifletmeye çalışıyor.

Silver Linings Playbook'ta Bradley Cooper ve bahisçi fanatik aile babası rolünde Robert de Niro var. Robert de Niro, Philadelphia Eagles maçlarında milleti dövdüğü için stadyuma girişi yasaklanmış. 😀 Hunger Games'deki hatun da oynuyor... Cooper karısını okuldan bir mesai arkadaşı ile basınca keçileri kaçırıp hastaneye yatıyor. Karşılıklı psikolojik sorunlar ve aile sancıları ile çevrelenmiş drama/romantik komedi arası bir film desek yeridir... Ha çok mu iyi? Hayır değil. Ama arkadaşının cıncık eşinin, "evimizde her odada Ipod haznesi var, aleti koyup istediğimiz müziği bebek uyurken çalabiliyoruz" diye kendince caka satmasının ardından Cooper'ın, "Metallica'dan Ride the Lightning'i çalsana" deyişi efsane. 😀

Bernie'ye de göz attım... Burhan Altıntop'un iyi kalplisi diyelim; kimseye hayır diyemeyen, işini iyi yapan ve herkesin sevgisini kazanan bir adam. Pek iyi oynamış köftehor, vokal konusundaki yeteneğini de bol bol kullanmışlar kilise ilahilerinde...

Velhasıl hafta sonu film bazında benim için böyle geçti. Bu kadar anlattım fakat The Impossible'ın çekimleri hariç çok da etkilenmedim hani bu filmlerden. :mal:
 
Wreck-It Ralph

MV5BNzMxNTExOTkyMF5BMl5BanBnXkFtZTcwMzEyNDc0OA@@._V1_SX214_.webp


Hafta sonu için onca film hazırladım, o filmler uğruna Fenerin maçını izlemeye bile gitmedim ama günümü şenlendiren film bu animasyon oldu. Diğerlerini izlemedim bile.

Atari salonlarında oynadığımız oyunlarda makinayı kapadıktan sonra hayat devam ediyorsa neler olur, nasıl olur filmi. Fikir şahane. Ralph bu oyunlardan birinde kötü karakterdir ve kötü olmaktan sıkılmış, iyiler gibi madalya kazanmak istiyordur, olaylar olaylar. Eski kuşak oyun karakterlerinden birinin yeni dalga 3 boyutlu oyun hatununa bakıp "şu yüzün gözün çözünürlüğüne bak" diye iç geçirmesi efsane. Mesai saati bitiminde Ken ve Ryu'yu birer bira içerken görmek gözlerimi yaşarttı, Purgatory ile olan iş çıkışı piizlerimiz geldi aklıma 😀

Öyle ahım şahım hikaye veya senaryo derinliği aranacak film değil. Fakat hayatında bir kez olsun okuldan kaçıp atari salonuna gitmiş kuşak bu filmi kaçırmasın.
 
about_a_boy_ver2.jpg

yapım şirketi,yapımcıları,hatta yönetmenleri (amerikan pastasını yöneten ikili) amerikalı olan ama bunun dışında tamamen ingiliz olan keyifli bir duygusal komedi. keyfi yerinde rahat grant abimizin yolu sorunlu bir annesi olan çocukla kesişir. enteresan muhabbetlerin olduğu,amerikan klişelerinden uzak güzel bir film.
(küçük çocuk büyüyünce skins dizisinde oynadı)

11727015.jpg


polis frank ten son bir iş. rahmetli leslie nielsen,yine rahmetli anna nicole smith ve o.j simpson lı absürdün,saçmalığın tavan yaptığı,90 ların ilk yarısıyla ilgili popüler kültür göndermelerinin olduğu serinin son filmi. 3 filmi de arşivinizde bulundurun.
 
Ya arkadaşlar şöyle sadece film ismini yazıp gidiyorsunuz ya; o pek olmuyor işte. Biraz bahsedin filmlerden bence yazarken... Sonuçta herkesin sizin gibi sadece film ismini yazıp gittiğini bir an için düşünürsek, ne kadar keyifsiz bir başlık olurdu bu öyle değil mi? Şurada birinin izlediği bir filmden bahsetmesi, ana hatlarıyla anlatması, IMDB'nin verebileceği herhangi bir istatistikten çok daha önemlidir gözümde.
 
Oscar ödülleri dağıtılmış. Tam liste şöyle:

En İyi Film: Argo

En İyi Yönetmen: Ang Lee - Life of Pi

En İyi Kadın Oyuncu: Jennifer Lawrence – Silver Linings Playbook

En İyi Erkek Oyuncu: Daniel Day-Lewis - Lincoln

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Anne Hathaway- Les Misérables

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christoph Waltz -Django Unchained

En İyi Kurgu: Argo

En İyi Özgün Senaryo: Django Unchained

En İyi Uyarlama Senaryo: Argo

En İyi Belgesel: Searching for Sugar Man

En İyi Kısa Belgesel Film: Inocente

En İyi Sanat Yönetimi: Lincoln

En İyi Görüntü Yönetimi: Life of Pi

En İyi Görsel Efekt: Life of Pi

En İyi Kostüm Tasarımı: Anna Karenina

En İyi Makyaj: Les Misérables

En İyi Özgün Şarkı: Skyfall – Skyfall

En İyi Özgün Müzik: Life of Pi

En İyi Ses Kurgusu: Zero Dark Thirty & Skyfall

En İyi Ses Miksajı: Les Misérables

Yabancı Dilde En İyi Film: Amour

En İyi Kısa Kurmaca Film: Curfew

En İyi Kısa Film (Animasyon): Paperman

En İyi Animasyon Film: Brave
 
Adamım Daniel Day Lewis yine kapmış ödülü. Şu filmi bir izleyelim bakalım, zaten vizyona girmeden önce de merak ediyordum.

Christoph Waltz abi de hak ettiği ödülü almış bir kez daha. Bu performans ile almaması yazık olurdu, tıpkı Inglorious Basterds'daki gibi. Hollywood çok geç de olsa, çok büyük bir oyuncu kazandı.

Ama şu Silver Linings Playbook'a taktım ben. Anlatıldığı kadar beğenmedim, kız bir de en iyi kadın oyuncu Oscar'ını almış o filmden. Adaylar bu sene pek de güçlü değildi sanırım.
 
Meryl Streep'in ödül almadığı yıllarda aralarında paylaşıyorlar işte oscarları. Silver Linings Playbook'a da nasıl bilendiysen kızcağızın adı okunduktan sonra sahneye çıkarken düşmüş merdivenlerde. Nazar etme ne olur, çalış senin de olur Purgatory 😀
 
Abovv harbiden düşmüş ha, şimdi baktım yutubdan. Öyle TRT'deki noter gibi bir kapaklanma durumu yok ama, zarifçe düşmüş, ben bile gülmedim yani.

Ama kardeşim o kıyafetle zaten yürüyebilmesi başlı başına bir mucize. Bu ne lan gece duvarda asılı görsen korkudan altına sıçarsın. Benimle pek bir alakası olduğunu düşünmüyorum yani. : )
 
iyi dağıtılmış. zero dark babayı almış iyi olmuş amk. ben macfarlene ne espriler yaptı merak ediyorum.

edit: jessica chastain müthiş bir şey lan! allah bana bağışlasın. (ne var yani bi kere de bana bağışlasa...)
 
Bu arada; Tarantino reyiz herkesin şıklık için yarışıp çenesine kadar kravatını/papyonunu sıktığı geceye, bıçkın liseli şekli gevşek taktığı kravatıyla umursamaz ayaklarda katılarak tekrar gönüllerimizde taht kurdu. Büyüksün be Quentin abi. 😀

Ek 1: Bizim jenerasyonumuzun yıldızlarının yaşlanmaya başladığını idrak ettiğim bir tören oldu. Catherine Zeta-Jones'un göz çevresinde kırışıklık olacağına hangimiz inanırdık ki? Söyleyeni döverlerdi.

Ek 2: Charlize Theron halen kuğu gibi ama.
 

Geri
Üst