Turkrock Sinema Kulübü

This Is The End

MV5BMTQxODE3NjM1Ml5BMl5BanBnXkFtZTcwMzkzNjc4OA@@._V1_SX214_.webp


Evan Goldberg ve Seth Rogen'ın yönettiği kara komedi. Son zamanların popüler komedyenleri kendi gerçek kimlikleriyle oynuyorlar. Herkes James Franco'nun evindeki partiye davetlidir ve parti akşamı kıyamet kopar. Ekip evde mahsur kalır ve hayatta kalma mücadelesi başlar. Muhteşem bir film olmayabilir ama kadrosuyla türün meraklılarına nimet sayılabilir. Seth Rogen, James Franco, Jonah Hill, Jay Baruchel, Craig Robinson, Danny Mcbride gibi adamların eski filmlerini bilenlere hitap eden türlü çeşit gönderme ve espri var. Jonah Hill nedense biraz donuk ve pek olmamış gibi, halbuki böyle bir kadronun içinde olmasa olmazdı. James Franco ile Seth Rogen'ın Pineaplle Express'e devam filmi geyikleri tadından yenmiyor. Partide kokain çekip Rihanna'nın kıçına şaplak atan Michael Cera'ya anıra anıra güldüm ki film boyunca daha neler neler var 😀
 
Son düzenleme:
Pazara düşmüş mü olmuşu? Ben bunu bekliyorum lan ne zamandır. James Franco (idi sanırım, filmin başka bir oyuncusu da olabilir) Conan'a çıkmıştı, orada anlatmışlardı bu filmi. O gün bugündür bekliyorum.

Michael Cera da her yerden çıksın p.ç. Benim ne eksiğim var lan?
 
The Purge'ü izledim dün gece, umudum da vardı hani, şaşırmıştım neden IMDB'de o kadar az puan aldı diye. Fakat yani bu kadar enteresan ve güzel bir fikirden hareketle ev boğuşması ve köşe kapmacayla sarmalanmış bir film yapmak da Hollywood'a nasip olmuş diyorum. Hiç gerek yok, izlemeyin.
 
Ben The Purge'ü yaklaşık 1 ay evvel seyrettim ve fena bulmadım, genel atmosfer, tansiyon ve filmin sonu hoşuma gitti. Son günlerde harıl harıl Enders Game'i bekliyorum. Sinemalara gelmedi henüz (Güney Amerika), Riddick'in de kamera kopyasını yine 1 ay evvel seyretmştim. The Chronicles ayarında olmasa bile son Riddick'i de başarılı bulduğumu söyleyebilirim, bir bilim-kurgu sever olarak. Eli yüzü düzgün bir R6 kopyası nete düştü, meraklılar araştırsın.
 
Son düzenleme:
Hackers
İnternetin ilk yıllarından 1995 çıkışlı hacker hikayesi. Dönemin şartlarıyla ankesörlü telefonları tuş kombinasyonlarıyla yanıltan, bankamatik hackleyen gençlerin çılgın macerası. 20'lik Angelina Jolie de kadroda. Bilgisayar ve internet ile ilgili, bağlantı hızlarıyla alakalı bütün diyaloglar ibretlik. Parlak bir film asla değil ama internet ve bilgisayar kullanan herkese neydik ne olduk dedirtir. Karikatür niyetine tüketilebilir.

The Wind That Shakes the Barley
1920'lerin İrlanda'sında bağımsızlık mücadelesini, IRA'nın kuruluşunu ve verdiği savaşı anlatan sade ve güzel film. Öyle çok muhteşem savaş sahneleri içermese de herşey yerli yerinde, verdiği mesaj net. İrlandalıların İngilizlere başkaldırdıktan sonra kendi aralarında düştükleri fikir ayrılıkları ve bunların sonuçlarını anlatan bölümler müthiş. Hem dönem filmi hem İrlanda'da geçiyor, çok beğendim bu filmi.

Haywire
Çok başarılı bir film olmamakla birlikte içerdiği dövüş sahneleri için izlenebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde göreve giden ajanın ihanete uğraması ve başından geçen şiddet dolu olaylar kısaca. Başroldeki Gina Carano profesyonel dövüşçü olduğundan dayak sahneleri çok gerçekçi. Kavga anında müzik de kesiliyor ve sadece pata küte dayağın sesi geliyor. İnsan bazen oturup sırf kafa dağıtmak için film izlemek istiyor. Bu da tam öyle zamanların vurdulu kırdılı ajanlı filmi işte.
 
Son düzenleme:
Hackers
İnternetin ilk yıllarından 1995 çıkışlı hacker hikayesi. Dönemin şartlarıyla ankesörlü telefonları tuş kombinasyonlarıyla yanıltan, bankamatik hackleyen gençlerin çılgın macerası. 20'lik Angelina Jolie de kadroda. Bilgisayar ve internet ile ilgili, bağlantı hızlarıyla alakalı bütün diyaloglar ibretlik. Parlak bir film asla değil ama internet ve bilgisayar kullanan herkese neydik ne olduk dedirtir. Karikatür niyetine tüketilebilir.

The Wind That Shakes the Barley
1920'lerin İrlanda'sında bağımsızlık mücadelesini, IRA'nın kuruluşunu ve verdiği savaşı anlatan sade ve güzel film. Öyle çok muhteşem savaş sahneleri içermese de herşey yerli yerinde, verdiği mesaj net. İrlandalıların İngilizlere başkaldırdıktan sonra kendi aralarında düştükleri fikir ayrılıklrı ve bunların sonuçlarını anlatan bölümler müthiş. Hem dönem filmi hem İrlanda'da geçiyor, çok beğendim bu filmi.

Haywire
Çok başarılı bir film olmamakla birlikte içerdiği dövüş sahneleri için izlenebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde göreve giden ajanın ihanete uğraması ve başından geçen şiddet dolu olaylar kısaca. Başroldeki Gina Carano profesyonel dövüşçü olduğundan dayak sahneleri çok gerçekçi. Kavga anında müzik de kesiliyor ve sadece pata küte dayağın sesi geliyor. İnsan bazen oturup sırf kafa dağıtmak için film izlemek istiyor. Bu da tam öyle zamanların vurdulu kırdılı ajanlı filmi işte.

2.film ken loach filmi. d&r da 4.99 a görüyordum hep ama almamıştım.hem c.murphy hem ken loach abinin yönettiği filmi alıcam bir daha yolum düşünce.
 
Güzel anlatmışsın kardeş emeğine sağlık +reput, SOA bitirmişken izleyelim bari.

Ama çerezlik kıvamda Testees ve The Wrong Man's izliyorum, onlar bitsin öyle. Filmlere bunlarla dönelim. 😀
 
Son bir kaç haftanın özetini geçeyim:

Despicable me 2 -> İlkini sevmiştim. Bunu o kadar sevmedim. Seyretmeyi düşününenlere de önce ilk filmi seyretmelerini tavsiye ederim.

Syrup -> Konu ilginç. Biraz abartılı bir şekilde modern pazarlamayı kurcalamışlar. Film vasat ama Amber Heard acayip bir hatun. Bir çok açıdan Scarlett Johansson alternatifi..

Grown ups 2 -> İlkinin konseptinde, kesinlikle daha kötü. Zaman kaybı. Bol kusmuklu ve gereksiz.

We are the millers -> Yüzlercesinden pek bir farkı olmayan basit bir Amerikan komedisi. Daha faydalı bir şeylerle uğraşırken göz ucuyla bakılabilir. Bunları seyrederken her sahneyi daha önce görmüş, her espriyi daha önce duymuş gibi oluyorum.

The way back-> Esas oğlan annesiyle yaz tatiline giden 14 yaşında bir delikanlı . Güzel film. Yer yer güldüm. Sevdiğim bir çok oyuncu da var.

Lovelace -> Porno klasiği deep throat'ın Linda Lovelace'inin hayatını konu almış. Amanda Seyfried iyi oyuncuymuş. Zaman kaybı değildi, ama tekrar seyretmem.

The Heat- > Tipik bir Sandra Bullock filmi olmuş. Gereksiz. Hepsini seyredemedim bile.

The Conjuring -> Korku filmi sevmem, ama bu gerçekten çok güzeldi. Korku filmi sevmeyenlere de tavsiye ediyorum. Konu, oyunculuklar ve atmosfer gayet iyi.

Monsters University -> Mike ve Sulley'in üniversite dönemleri.. Bu bence ilkinden güzel olmuş. Animasyon sevenler kaçırmasın.
 
Şimdi Haywire'ı izliyorum, Michael Fassbender buradan da çıktı anasını satayım. Abi ne kadar çok film çeviriyor bu adam yahu, bravo gerçekten.

The Wind That Shakes the Barley ise konusu itibariyle çok ilgi çekici, yarın da ona bakarız. Fakat şu Cillian Murphy oynamayaydı iyiydi... Çok ürkütücü bakışları var bu adamın, herhangi başka biri olabilirdi yani.
 
clear-history-poster_612x907.webp


clear history;

Ağustostan beri klasörde duruyordu. Larry David abimizin hbo için yaptığı film. çok iyi bir kadro var. tam curb your... kafasında acaip diyaloglar,enteresan olaylar. gece vakti moral depolattı bana. iyi zaman geçirmek için izleyin gari.
 
The Skin I Live In izledim dün, güzel film, Almadovar'ın filmi. Rahatsız herif zaten bu, Penelope Cruz'un oynadığı Volver'i filan da çevirmişti. Bunda Banderas oynuyor, fazla uzatmadan tek cümleyle özetliyorum: Adamı madam ederler lafının cuk oturduğu film ahaha.

Wolverine'i de şükürler olsun izleyebildik sonunda (alem buysa kral YIFY) ama beklediğime değmedi diyebilirim. Pençeleri çıkar sıradan bir aksiyon filmi yani. Öyle Black Klan mı olur lan, Michelangelo tek başına patates eder bunları. Araya Raphael de girerse katliam olur zaten.

Fakat X olayı bitmiyor, bu filmin sonunda da devam dalgasının tüyosunu aldık haydi bakalım vatana millete hayırlı uğurlu olsun. Magneto mübarek her albümden çıkan Al Pitrelli gibi, az çakal değil o.
 
Abicim çizgi roman dünyasının belki en sert, en vahşi ve en derin karaktelerinden birini karikatürize de ettiler üçüncü sınıf aksiyon filmlerine meze de ettiler. Yetmedi bunu bir de seriye bağladılar yuh ulan yazıklar olsun. Tamam Hugh Jackman tip olarak çok oturdu Wolverine rolüne ama hepsi o kadar. Başka iyi yanı yok. Ulan resmen çizgi roman okumadan çizgi roman uyarlaması çekiyorlar. Açıp okusalar inceleseler defalarca Dark Knight ayarında film olacak senaryolar çıkar. Bu popüler kültüre kafam girsin daha da birşey demiyorum. İzlemedim son filmi, izlemiyorum da protesto ediyorum.
 
MV5BMjI3MTM5ODI5MV5BMl5BanBnXkFtZTcwMjE1Mzc4OA@@._V1_.jpg


Stoker

Oldboy'un da yönetmeni olan g.koreli manyak abimizin ilk batılı filmi. ailenin babası öldükten sonra ortalarda gözükmeyen amca ortaya çıkar.... yönetmenin tarzını bilen filmlerinin sertliği ve rahatsız ediciliğinin şiddetinde değil içeriğinde olduğunu bilir. bu da böyle bir şey. imdb puanı da yüksek.


the-iceman-michael-shannon-2901.jpg


The iceman

İstanbul film festivalin de de oynamıştı sanırım. gerçek bir kiralık katilin hikayesi. başrolde son dönemin en iyi karakter oyuncularından Michael shannon var. boardwalk empire ve man of steel de general zod olarak iyi biliyoruz. tam festival filmi kafasında. altyazılar pek yeterli değil şuan ama bir ara izleyin derim.

7526849.3.jpg


Kon Tiki

sonunda izledim. bu da gerçek bir olaymış. maceracılıkla ölüme susamak arasında ki Norveçli tayfalar. ne işiniz var abi sizin o tropikal sularda? vikings te ki loki manyağı da oynuyor.
 
Tabii artık elimizden alındı fakat zamanının fena bir F1 takipçisi olarak Rush'ı merak ediyorum... Ki inceden inceye Damon Hill'in, Schumacher'in, Hakkinen'in dönemini anlatan bir film beklentimiz de yok değil.

Kon Tiki'yi konuşmuştuk, izleyin, güzel bir sörvayvır film, köpekbalığı sahneleri filan çok şahane.

The Iceman için de geçmişte söylemiş olsam gerek; filmi izleyin eyvallah fakat bu insafsız adamın gerçek röportajını yutubdan bulun ve esas ona bakın. Böyle bir şey yok, allah cezasını versin böyle soğukkanlılığın.

Che'nin ise 2. filmi, özellikle final sahnesinde gözden bakıyormuşcasına yapılan çekim harika, duygusal.

Son olarak; kafamız güzel, hayat çok güzel, Fenerbahçe her şeyden güzel. Gelicez kısmetse şşşşş.
 
Beyaz tv Che'nin 2. bölümünü de hemen ertesi gün vermiş ya la, vermez diye bakma gereği bile duymamıştım.
ulan beyaz tv'ye karşı mahçup olacağım aklımın ucundan bile geçmezdi, ne hallere düştük 🙂
 

Geri
Üst