Ya bu Wolverine'i izleyen oldu mu? Baya izlemek istiyorum ama sinemalardan da gitti sayılır, adam gibi versiyonunu ya da dvdsini filan bulsam edineceğim ama yok henüz. Hay mk.
Ben de geçen hafta içinde izlediklerimden bahsedeyim;
The Guard,
İrlanda'da geçen polisiye bir film. Ortada cinayetler var ve İrlanda polisi FBI'dan gelen ajan ile koordine şekilde yürütüyor işi. Hani çok orjinal bir olayı yok fakat kadro güzel; Brendan Gleeson, Liam Cunningham (Soğan Şovalyesi), Mark Strong (bu adamı sürekli Andy Garcia ile karıştıyorum, çok benziyorlar bence) ve Don Cheadle var. Brendan Gleeson müthiş herif lan, bayılarak izliyor insan, Troy'daki Menelaus'u filan da çok iyi oynamıştı. Orlando Bloom'a see the crows? deyişi ve sonrasında Helen'e dönüp is this what you left me for? diye bağırışı akıllardadır. Bu abinin güzellikleri saymakla bitmez esasında; In Bruges'de Colin Ferrell'a Purgatory is kind of like the in-betweeny one... You weren't really shit but you weren't all that great either... Like Tottenham diyen abimiz olduğunu hatırlatayım. Müthiş replik, bayılıyorum ben buna. 😀
Rob roy hakikaten güzel filmdi. Braveheart 'ı hissettim yani, Underrated diyebilrim.2 tane hoşuma giden film oldu, onlardan bahsedeyim kısaca.
Max Manus,
Yaşanmış hikayeler ve 2. dünya savaşı ilginiz varsa göz atın diyeceğim bir film. Normalde bazı diller film izlemek için çok itici geliyor bana fakat Norveç dili öyle değil. Norveç'in Alman istilası sırasında isyan eden bir grup arkadaş/asker, sabotajcıya dönüşmeleri ve mücadeleleri.
Rob Roy,
William Wallace'ın 500 yıl sonrasında İskoçya... Klanlar yok olmaya yüz tutmuş, geriye kalanlardan biri onur diyor başka bir şey demiyor, hayatlarını bu şekilde yaşamaya çalışıyorlar. Soylular tarafından kurulan bir komplo ile olaylar gelişiyor... Film biraz kişisel mücadele halini alsa da bence başarılı. John Hurt var, Tim Roth var, Liam Neeson var; daha ne olsun. Bu film, böyle aralarda/ufak rollerde bir çok tanıdığı gördüğünüz filmler olur ya hani, onlardan işte... Damned United'dan Dave Mackay'ın gençliği bu filmde. The Boat That Rocked'daki Lemmy misali, 10 saniyeliğine Jason Flemyng bile gözüküyor. : )
Arn Tempelriddaren & Arn Riket Vid Vagens Slut,
Evet sırf bu filmler için Norveççe ve İsveççe öğrendim desem... Evet evet desem... Arkadaşlar benim şöyle bir zayıf noktam var; film ne kadar kötü olsa da, kılıç-kalkan-şovalye-12/13. yüzyıl öğeleri etrafında dönüyorsa izlerim. Kısacası çok severim bu dönem filmlerini. Bu Arn'ı da yeni duydum, esasında romanmış, Jan Guillou yazmış, kitaplar 3 cilt olsa gerek, filmler ise 2007 ve 2008 olmak üzere 2 adet. Tapınak şovalyesinin çocukluğundan başlayarak tüm hayatını anlatıyor. Kudüs savaşı yılları, Selahaddin Eyyübi filan var... Yavaş bir seri fakat diyorum ya işte, ben seviyorum, bunu da severek izledim. Fakat özellikle 2. filmin alt yazıları konusunda biraz araştırma yapmanız gerekebilir, bu konuda en sık kullandığımız malum sitenin alternatifleri yetersiz, "İngilizcem iyi, koy götüne alt yazının" demeyin; zira filmde İngilizce, İsveççe, Arapça, Fransızca ve Latince kısımlar var. 2. filmde bunlara Norveççe ve Danca da ekleniyor. Bizim Parreira zamanındaki gözlüklü çevirmen abiye bile bu filmler için alt yazı şart yani anlayacağınız.
21 Jump Street - Çerez komedi. Jonah Hill oynuyor. Yalnız elemanı takdir ettim, öyle bir zayıflamış ki yarısı gitmiş. Tankard'dan Gerre'yi görmüştüm daha önce bu kadar zayıflayan... Liseden sonra polisliğe adım atan, sonrasında genç görünümlerine istinaden uyuşturucu satılan bir liseye gizli görev şekli öğrenci kılığıyla sızdırılan iki arkadaşı anlatıyor. Esasında vasat bir film diyebilirim ama tuvalette bir kusma sahnesi var orada gözümden yaş geldi.