- Şahsi düşünceme göre bu yabancı müziği, yabancı muadillerinin taklidi haline gelmeden çalabilmiş bir gitarist. Tuşesi diğer gitaristlerden net şekilde ayırt edilebiliyor. Hendrix, SRV vb. ile tuşesi ve çalım tarzı denildiği kadar benzemiyor. Sadece blues gitaristi olmaktan ziyade blues-rock gitaristi aslında.
- Bence konu biraz şuna geliyor, insanlar neyi daha çok dinler ise o türdeki gitaristlerin seviyelerindeki ince farkları daha iyi görebiliyor. Mesela, shred'e ilgisiz insanların çoğu herkese Malmsteen klonu veya birbirine benziyor bunlar der ama Malmsteen'in penalamasındaki tuşeyi, vibratosunu, kusursuz bendlerini vs. es geçer, o hesap... Yavuz Çetin de bence blues-rock türünde fazla örneği olmayan tuşeye ve çalım inceliklerine sahip. Bu konu, insanın dinlerken neyi aradığı ile ilgili biraz.
- Bir de kıyas faktörü var tabi: büyük Türk gitarist olarak adı anılan bazılarına kıyasla tertemiz bir çalımı var. Büyük müzisyen olup bir türlü doğru düzgün tuşe, bend hakimiyeti ve vibrato tekniği oturtamayan, ama duayen olarak anılan isimlerin yanında değeri daha çok anlaşılıyor.
Bu kadar detaylı yazmanız güzel olmuş.. Üstüne bir şey yazmaya gerek kalmamış.. Yazdıklarınızın nerdeyse hepsinde hemfikirim, üstteki üç tespit nokta atışı..
Yavuz Çetin'i ilk dinlediğimde (Blue Blues Band ile 1993 yılı olsa gerek, sonrasında zaten çokca canlı dinledim) intibam kendisinin kesinlikle Amerika'da takılmış, klüp ortamlarında bluescularla çalarak müziği öğrenmiş birisi olduğuydu.. Yavuz Çetin'i dinleyene kadar Türkiye'de Blues'u bu derece icra edebilen birini görmemiştim.. Jazz çalan, iyi flamenko çalanlar vs vardı ama dediğim gibi sanki Kırşehir'den, Sivas'tan birisinin saz çalması gibi sanki Mississippi Deltası'ndan biri gelmiş blues çalıyordu.. Cümleler tam, tavır rahat, tuşe 10.. Tabi benim kulağımın acemiliği (muhtemelen çok kişiden daha o yaşlarımda -20- bile daha tecrübeliyimdir ama bir de gerçek var, kişi kendini bilmeli, blues ile çok içli dışlı değildim) etkilenmemi artırmıştır ama ilk dinlediğim plak bebek yaşımda Jimi Hendrix, Deep Purple, Peter Frampton filan, sonrası zaten full.. Çocukluğumdan beri gitar çalıyorum, ilk oyuncağım babamın gitarları.. Daha detay vermeyeyim, başka başlıklarda yazdım bunları.. Adam şakır şakır çalıyordu, ağzım açık dinliyordum, üstelik benden sadece 3 ya da 4 yaş büyüktü..
Amerika'da veya Dünya'da onun gibi çalan çok adam vardır denmesi sıkıntı değil, olabilir de, ben de sayarım 10 isim.. Muadili gösterilebilecek adamlardan kaçı Türkiye'de bu seviyeye gelip, onun yaptığını becerebilirdi, bu da ayrı mevzu.. Bugün hala Türkiye'de Blues'u onun verdiği lezzette çalanı bilmiyorum.. Amerika'da olsaydı muhtemelen vaktiyle Eric Clapton'ın yaptığı Crossroads Festivallerinin birinde görürdük..
Badem gözlü filan muhabbetine farklı bir yerden katılabilirim, oldu ya vefat etmeseydi değeri hala anlaşılamamış olabilirdi.. Belli bir seviyenin üzerinde üretimi becerebilmiş yani müziğine entelektüel nüanslarını katabilmiş diğer ülkem gitaristleri gibi..