petrucci olmasa günümüzde shred gitar soloları pentatonik ve harmonik minör kalıplarından veya sweep picking egzersizlerinden çok uzağa gitmezdi muhtemelen. örneğin vinnie moore, shawn lane, becker veya macalpine petrucci'den önce gitar çalmıyor muydu elbette çalıyordu ama bahsettiğim kalıpların dışına çıkıp yeni standart haline getiren petrucci olmuştur gibi geliyor. örneğin 90'ların başında under a glass moon'u, sonlarında dance of eternity veya acid rain'i dinlediğinizi düşünün. kendi dönemi için modern gitar çalımında bir açılımı eşik olarak belirlemek büyük iş. mesela günümüzde bile kaç kişi vai tarzında çalıyor veya çalmak istiyor ki? abasi'den tut mansoor'a, plini'ye, intervals'a hepsi bu adamla büyümüş. tim henson dediğiniz adam black album'ü bile dinlememiş petrucci'yi dinlemiş. hem şarkı yazımı (klasik dönem işlerinden bahsediyorum) hem teknik hakimiyet hem de arkasında bıraktığı etki muazzam bir seviyede. cheesy bulabilirsiniz (ki öyle) ama signature gitar olayının bile çehresini değiştirdi adam.
Bunlar çok iddialı olmuş. Bir kısmı da çok eksik.
Öncelikle Lane'in o sınıflamanın dışında olması lazım. Lane hakkında paylaşım yapmıştım. Adam uzaylı. Çaldığı şeyleri çalmaya çok önce başlıyor, aynı şeyleri piyanoda da çalabiliyor, adam resmen hazır geliyor müzik. Yani öyle böyle değil. Çok başka bir şey. İçerik olarak da o listedeki adamların hiçbiri yakınından geçemez. Yani Holdsworth düzeyinde ama münzevi bir çılgın. Sağlık sorunları filan olmasa çok başka şeylerden konuşuyor olurduk. Çaldığı şeylerin yanından geçen yok. Halen yok. O adam bir anomali. Hiçbir zaman ana akım shred tayfasına da dahil olmadı, ama hep harika çocukmuş aslında...
"ama bahsettiğim kalıpların dışına çıkıp yeni standart haline getiren petrucci olmuştur gibi geliyor."
Off. Buna gerçekten girmeyeyim
🙂 Sabaha kadar yazmam gerekir; çünkü yapılmaya başlandığı yıllardan beri ve yıllarca shred dinledim.
Petrucci daha yüksek bpmde alterne vuruş çalabilmek gibi bir saplantıya gark olmasaydı, Steve Morse saplantısını kırabilseydi, başka yerlerde olurdu diyeyim kısaca.
Aşırı yargılayıcılık bize bir şey vermiyor. Onun yerine ben kendi deneyimimden beni "uyandıran" şeyi yazayım. Di Meola dinlemeye ve etüt etmeye başladıktan sonra Shrapnel firması ve shred tayfasına (özellikle de Malmsteen'e) olan ilgimi kaybettim. Yavaş yavaş adamı daha sağlıklı dinler ve tartar oldum; o çılgın yüceltme ihtiyacı kayboldu (bu ihtiyacın aslında Malmsteen'in çalışı ile hiçbir ilgisi yoktu tabii ki, benim onay arayışımdan kaynaklanıyordu). İkisini de aynı yerde canlı dinledikten sonra Malmsteen ile ilgili her türlü saplantımdan kurtuldum
🙂 Ondan 10 yaş filan büyük di Meola halen beton gibi çalıyordu ve içerik çok daha sofistike idi. Malmsteen tel tek döküldü.
Bunları niye anlatıyorum? Çünkü Steve Morse ve Al di Meola etüt ederek Petrucci dinlemeye başlayan birisinin değerlendirmesi çok farklı olurdu. Yani Petrucci'ye dair bu yüceltme ihtiyacını anlıyorum, (Malmsteen dinlemek ayağımı yerden keserdi...), ama iş çok başka.
Bir başka "hayrana" (Henson fanı...) di Meola dinlettim forumdaki bir başlık üzerinden. Henson'a benziyor dedi, hoşuna gitti
🙂 Gülünçtü tabii, çünkü Henson di Meola'ya benziyordu aslında
🙂 Ama bu tespiti yapmak için meseleye çok daha tarafsız yaklaşmak gerekir, o buna hazır değildi.
Malmsteen de vaktiyle Portnoy'un davulculuğunu çok ağır eleştirmiş ve fazlaca Neil Peart dinlediğini söylemişti. Sahi, DT kitlesinin kaçı önce Rush ve Yes dinleyip sonra DT hayranı olmuştur? Kendim bir Deep Purple hayranı olarak Deep Purple dendi mi akla önce Perfect Strangers gelmesinden daralmış durumdayım
🙂
İnce bir dip not: Vaktiyle ben de Portnoy'un aşırı köşeli ve mekanik çalışını eleştirmiştim. Bence iyi bir davulcunun çok daha iyi bir groove anlayışı olmalı ve funk vs de çalabilmeli (ama öyle metronom yutmuş gibi değil ...) Sonra birisi bana "burası metalcilerin yeri, funkçılar defolsun filan" dedi. Mealen söylüyorum.
Bu sonuncu durum tanıdık gelmiş olabilir belki sana? 🤣