Müzik Tutsun Diye

Orada parantez açtığım kısım vardı tv programlarıyla alakalı özellikle yazdığım kısım cevabı orada vermiştim.Hatta aynı cacığı Okan Bayülgen'in de yediğini söylemiştim.
 
@BLACKHELL "Kerim Çaplı vardı mesela bu adamı tanıyan kaç kişi vardı(lanet olsun popüler kültüre), Yavuz Çetin bile popüler kültüre malzeme olduğu için ismi duyulabildi şu anki ergen veletler bu şekilde biliyor ismini ama yanlış anlıyor(yanlış anlaşılmasın adına düzenlenen programları diyorum ve yanlış biçimde yapılmasını, yapılan duygu sömürüsünü diyorum.Belki Yavuz Çetin'in kendisi bile istemezdi bunu yaşasaydı eğer."

Kusura bakmayın ama burdan şu çıkıyo "Yavuz Çetin popüler kültüre malzeme olmasa şu anki veletler adını duymazdı." Kalan cümleler de devrik yapıda ayrıca anlamak hakikaten zor o yüzden açıklamanızı rica ettim ama zahmet etmediniz. Canınız sağolsun..
 
yanlış anlaşılmasın dediğim kısımda,yanlış anlaşılmaması gereken dediğim yer ''yanlış anlaşılmasın adına düzenlenen programları diyorum ve yanlış biçimde yapılmasını, yapılan duygu sömürüsünü diyorum.Belki Yavuz Çetin'in kendisi bile istemezdi bunu yaşasaydı eğer.'' burasıydı açıklama kısmı.
 
Youtube'dan binlerce Türkçe şarkı kaldırılıyor. Çünkü MSG ile Youtube arasında telif anlaşmazlığı var. Sebebini MSG (Müzik Eserleri Sahipleri Grubu Meslek Birliği) şöyle açıklıyor. (Radikal'den alıntıdır)

"Ancak aradan 1 yıl geçmesine rağmen Youtube'un uzlaşmaz tutumu ve bedava kullanmaya devam etmesi nedeniyle MSG, hukuki yollara başvurmak zorunda kalmıştır. Youtube'un resmi kanallarında 4 milyardan fazla izlenen eserler tıklanmış ve herhangi bir gelir elde edilememiştir. Bunun totalde eser sahiplerine zararı 36 milyon liradır. Youtube ise yaptığı açıklamalarda, 'Türkiye'de müzik eserlerini izletiyorum ama reklam almadığım için telif ödemem' diyor. Diğer ülkelerde telif hakkı ödemesine rağmen Türkiye'de telif ödemeleri gözardı edilmiş ve korsan yayına devam etmiştir. Yapılan görüşmelerde MSG, 1 Ocak 2013'ü bir milat kabul edip, bundan sonraki dönem için telif talep etmiş, Youtube ise bunu bile ödemekten kaçınmıştır. Aynı durum yapımcılar yönünden de geçerlidir."

Peki Youtube diğer ülkelere bu telifleri öderken Türkiye'ye neden ödemiyor?
Çünkü Youtube enayi değil.
Yaklaşık bir yıl önce, günde bilmem kaç milyon tıklama alan Türkçe eserlerin ratinglerinin çoğunun, MSG ve Müyam'ın bilgisi dahilinde, tek merkezden yapılan sahte tıklamalar olduğu ortaya çıktı. Hatta 29 Kasım'da yapılan listeye göre Muyap'ın Youtube kanalı, dünyadaki tüm diğer kanalları geride bırakıp 1. oldu. Yok artık!
Peki herkesi kendiniz gibi geri zekalı mı sandınız? Google'ın sahip olduğu Youtube'un bunu yutacağına nasıl inandınız?
Bunun üzerine Youtube da "bana ne arkadaş ödemem senin telifini falan" diye resti çekti. MSG de" e biz de çekiyoruz o zaman şarkılarımızı Youtube'dan, hıh" şeklinde cevap verdi.
"Buyrun çekin" dedi Youtube da. Olay budur.
Dünyaya ne müziğimizi alıyor, ne de üç kağıdımızı yiyor.
 
Açıkçası, Amerika dünyaya trend satan ve belirleyen ülke. Yeniliklerin çoğu Amerika'dan türüyor, ülkemizde öncelikle İstanbul'da popüler oluyor ve buradan diğer şehirlere yayılıyor.
Rock müzik de ülkemize bu şekilde geldi ve "yerelleşti". Bu doğanın kanunu, herkes bir başka kültürün alışkanlığını edinirken kendine uyarlar. Evet, ben de sevmiyorum alaturka tınıları müzikte ama "yerelleşmek" çok çok doğal bir süreç. Rock müziğin anlamı burada, Amerika'dakinden tabii farklı olacak, bunda bir şey göremiyorum.

Pop müzik de yerelleşti. Önce "Batı müziği" denilen, Fransızca çakması tarzında söylerlerdi popçularımız. 90'lara doğru Sezen Aksu, bu Batı tarzı pop müziğe alaturka şeyler ekledi ve 90'larda pop müziğimiz bence çoğu dönemden çok daha iyi bir hal aldı. Şimdi biraz daha dans müziğine kaydı olay. Bunlar çok eleştirilebilir tabii ama zaten ticari bir tarz bu, işin amacı belli. Başta yazdığım "Trend belirleyen ülke Amerika" ne yapıyorsa onu taklit ediyordular ama ucuz taklitten öteye gidemiyorlar, bu doğru.

Rap müzik, Almancılar sayesinde ülkemize icra edilmeye başladı. Türkçesi düzgün olanlar bile Cartel yüzünden Alman göçmeni gibi şarkı söylüyorlardı. Sonradan düzgün Türkçeli sanatçılarımız rap müzik yapmaya başladı. Yani rap'in bile oturması/yerelleşmesi zaman aldı.

Her şeye rağmen, Teoman, Athena ve Mor ve Ötesi, Manga, vb, gibi gruplar var. Bunlar alaturkalığın dozajını abartmadan iyi satış rakamları yakalıyorlar.
Komik gelebilir ama Hadise ve Sertab Erener'de de fazla alaturkalık yok ama iyi satıyorlar.
Metalcilerin satanist gibi algılandığı bir dönemde Pentagram ülkemizde 100bin adet albüm satmıştı.

Popüler olan iyi midir? Tartışılır ama popüler olanın başarısını inkar edemeyiz bence. Popüler olan bence yine de bir sınırı aşmıştır. Zaten popüler olan tabana inebilendir. Biz de taban, arabesk dinliyor.

"müzik tutsun diye" bir şey yapılmaz. Zaten zorlama olur. Ama Kral TV gibi, bir dönemin parayla klip döndüren kanalında, Athena gibi bir grup, rotasyona girebiliyorsa, bence bir şeyler tekrar düşünülmeli. Güzel işe talep vardır. Evet trendler var ve rock dönemi bitti, talep az. Yine de "benim müziğim güzel ama tutmuyor" diyen sanatçı, biraz aynaya bakmalı. Belki de müziği bir "endüstri" olarak düşünen ve buna göre üreten eğitimli insanımız azdır, bu da ayrı bir sorun tabii.

Bir de klasik müzik değil bu tarzlar. Hepsi ticari ve firmalar da ticari bakıyor. Kimse satmayacak bir albüme yatırım yapmak istemez. Siz de istemezdiniz.

Biz burada müziği sevdiğimiz, gönül verdiğimiz için ticari şeyleri düşünmeden konuşuyoruz ama müzik endüstrisi "sanat sektörü" içerisinde değil, müzik, "eğlence endüstrisi" içerisinde.
Firmalarda bunu sanat amaçlı yapmıyor.

Bizim hem dünyaya açılmak hem de alt tarzlarda popüler olabilecek müzisyenler çıkarabilmemiz için, müziği biraz "iş" ("job" değil "business" şeklinde) olarak görebilecek ve pazarlama mantığıyla ilerleyebilecek "her tarzdan" müzik adamlarına ihtiyacımız var. Bu da eğitimle olabilen bir şey.

Eğitim şart.

Edit: Latin Amerika ülkeleri müziklerini dünyaya çok daha rahat satıyorlar çünkü Amerika'da Latin Amerikalı çok fazla! Shakira gibi İngilizcesi kedi miyavlaması olan bir kız, nasıl popüler olabiliyor? Çünkü Amerika'nın çoğu Latin asıllı. E ABD de, trend belirleyen ülke olduğuna göre, biz Amerika yollu bu malı satınalıyoruz. Eğer Amerika'nın çoğu Türk olsaydı, Justin Timberlake değil, Tarkan dinliyordu dünya.

Bir diğer tarafı ise, orta doğuya olan önyargı. Adama İslam diyorsun adam sana teröristsin diyor, Saddam diyor, İran diyor, Diktatör diyor. Nitekim Avrupa ve Amerika da, oryantalist eserlere olan talep zaten düşüktür. Mesela Osman Hamdi Bey'in eserleri neden batılı koleksiyonerlerin ilgisini çekmiyor tartışması vardı NTV'de. Bir uzman "oryantalist eserlerin batıda piyasası yok" demişti. Kısacası, bizim kültürümüz pek para etmiyor batıda. Bizim mallar fazlasıyla "niş".
 
Son düzenleme:
Türkiye’de bir çok şey kötü yapılıyor. Müzik ise çok kötü yapılıyor. Çünkü sanatçılarımız kötü. Kimse sesini yükseltmesin. Sanatçımız var, ama çoğunlukla iyi değiller. İnsanın sanatçı olduğu için takdir toplaması şart değildir. Kötü araba, kalitesiz ev, adi terlik, dandik gitar üretilebileceği gibi, uyduruk edebiyat, çalıntı müzik, kısaca kötü sanat da üretilebilir. (Bir paragrafta kullanılabilecek tüm olumsuzluk belirten sıfatları kullandım, ha bir de “yalapşap” var!)

Burası bir müzik forumu olduğundan, değinmek istediğim asıl konu Türkiye’de müziğin kalitesizliği. Biz hala yoksul bir ülkeyiz. Bazı iyi ekonomik göstergelerin getirilerinden yalnızca çok küçük bir azınlık faydalanabiliyor. Hal böyle olunca bireyin önceliği, karnını doyurmak, barınmak ve ekonomik olarak kendini garanti altına almak olarak sıralanıyor.Hemen her şey gibi müzik de öncelikle kazanç kapısı olarak görülüyor. Fakat çok daha yoksul ülkelerde, nasıl oluyorsa, örneğin Küba’da, Mısır’da ve Peru’da yapılan müzik dudaklarımızı uçuklatıyor.

Müzisyenlerimizin, bestecilerimizin çoğu sanatçı olmaktan ziyade kötü esnaftırlar. Müzik yer içer, müzik satarlar. Dükkanlarında yan gelip yatmak, toplam bir kaç haftalık müzik dağarcıklaırnın büyük paralara dönüşmesini isterler. İlk kaygıları, yapılan müziğin “tutması” dır. Müziğin bir anda, çok çabuk, aniden çok fazla para kazandırmasıdır. En eski halk hikayelerimizde de sözü geçen gölün maya tutması beklentisi, “ya tutarsa” umudu, genlerimize her alanda işlemiş gibidir.
Ana akım pop müziğimizde yaratıcılık sıfırın altındadır. Neredeyse tüm şarkılar birbirinin aynısıdır. Hepsinin mutlaka bir la sol fa mi akro dizisi (veya transpozesi ) bulunur.

Hiç bir derinliği olmayan, saçma sapan yozluğun sınırlarını zorlayan sözler yazılır. Gerçi, müzik üretebilmekten umut uzun zaman önce kesildeği için, bu sözler yine de müziğe göre nispeten daha yaratıcıdır(!). Çünkü “tutmuş” hiç bir eser, nağmesiyle değil sözleriyle akılda kalmaktadır. Sözler, ancak tekerlemeler, zıpçıktı kelime oyunları ile vurucu olabilir. Ömründe bir tek şiir kitabı okumamış, tüm birikimi bu güne kadar dinlediği berbat pop müzik şarkılarından ibaret bu söz yazarları, her gün müziği bir kez daha öldürürler. Bu sözlerin %99.9’u aşk üzerinedir. Başka bir temaya rastlayamazsınız.

Yaratıcılık kötü bir şey olduğundan ve kendisinden fellik fellik kaçıldığından, ana akım Türk pop müziğinde karakterden de söz edilemez. Örneğin dünya pop müziğinin yıllara göre belirgin farklılıkları vardır. Dünya pop müziğini dinlediğinizde 80’lerde mi 90’larda mı 2000’lerde mi yapıldığını hemen anlarız. Fakat Türk pop müziğinin 90’dan beri tarzı, soundu, teması, aynıdır. Hiç değişmemiştir. Türk sanat müziği veya arabesk, biraz evrilip disko müziğ altyapısı ile pazarlanmaktadır, o kadar.
Belli besteciler, anajörler ve müzik yapımcıları mafyası, köşe başlarını tutmuşlardır. Biraz daha farklı bir tarz ile müzik sahnesinde yer edinmeye çalışanları, işlerine gelmezse hemen paketleyip geri gönderirler. Eğer inatçıysa, nefessiz bırakırlar. Eğer daha da inatçılarsa, elini sıkar, ama müziği yine kendi müzikal beğenileri ile kaplayıp, “koçum tutmaz bak yoksa” diye pazarlayıverirler.

Çünkü Türk halkının güya isediği budur. Türk halkı yeni olandan, yaratıcılıktan nefret ederdir çünkü. Eğer müziğin içinde bağlama, kaval, yaylı grubu ve bilindik ezgiler olmazsa, yine o çok inatçı Türk halkı sizi çiğner çiğner tükürürdür. Bu yalan o kadar iyi tutmuştur ki, en benim diyen rockçı bile bu dişlilerin arasından kuşa dönmeden çıkamaz.
Peki aynı Türk halkı, Deftones, Metallica, U2, Iron Maiden gibi gruplar memlekete gelince neden salonları, stadyumları dolduruverirler? Bu gruplar, müziklerinde bağlama, kaval, yaylı grubu ve Türk ezgileri mi kullanmaktadır? Veya CD ve kasetin satılabildiği yıllarda, yabancı metal-rock-klasik new age ürlerinde albümler, çoğu Türkçe albümdan daha fazla satmamış mıdır ?

Yalan burada ortaya çıkmaktadır. İyi müziğin üretilmesi maliyetlidir. Zaman alır. İyi müziğe pirim vermek yerine, dandik müziği reklam ile pazarlamak çok daha karlıdır. Sırf Türkiye’de değil dünyada durum böyledir. Ama tüm dünyada allah aşkı için, yine de rock müziğe ve çeşitli alternatiflere yer verilir. Bunların kendi piyasalarını oluşturmasına müsade edilir. Türkiye’de ise gerek tembellikten, gerek korkaklıktan, gerek suyun başını tutmuş bir kaç ismin kişisel beğenisi sebebi ile, asla müsade edilmez.

Gelelim rock müziğe. Şaka maka hani bir ara Türk rock müziği patlamıştı. Sahi ne oldu? Ben size söyleyeyim. Rock müzik falan patlamadı. Yine şu arabesk, bir kere de gitarla evlenip,(aslında Gitarı s.kip demek isterdim )Türk rock müziği adında bir klişe evlat doğurdu. Yaklaşık 15 yıldır bu klişeye uymayan hiç bir rock grubu ana akım içinde kendine yer bulamaz.
Peki bu klişenin kuralları nelerdir? Şöyle:

Hem ergenleri baştan çıkaracak kadar serseri , hem de ailelerin yadırgamayacağı kadar efendi, azıcık dağınık saçlı ama bayramlık ceketini de giymiş bir star adayı bulunur. Yoksa tutmaz.
Bu adayın sesi ince mi ince olmalıdır. Çünkü Türkiye’de kadın şarkıcılar ne kadar pes sesli, erkek şarkıcılar ne kadar ince sesli olursa o kadar makbuldür. Eğer ses yeterince ince değilse, taş..kları biraz sıkarak star adayının akordunu yapılabilir. Yoksa Türk halkı sevmez, tutmaz.

Bu şahsiyetsiz gerzeğe bir lehçe kazandırmalısınız. Bunun için fontetik dersleri verirsiniz. Mesela, “Yalnızım” değil, “Yalnıjzım”, “Seni sevdim” değil “Sşeni Şevdim”. Böyle telaffuz etmezse tutmaz.

Müizğin başında bir kalantor çalgıcı ağası bulunmak zorundadır. Müzik mutlaka yerli ezgilerle, bağlama, neyle ve yaylı grubunun eşliği ile berbat edilmek zorundadır. Yoksa tutmaz. Türk halkı sevmez.

Gitar ise,.. ne gitarı? Duyulmayacak kadar derine gömülecek o gitar. Distortion’dan söz edilmez bile. Ton, çooook hafif kiirlimsimtrak olabilir, o kadar. Anadolu’ya geldiği 1000 yıldan beri Fender ve crunch overdirve’a yatkın Türk halkı, distortion’a karşıdır. Tutmaz.

Ve yine, o müzik aslında rock falan değil, gitar ile icra edilen arabesk olmalıdır. Yoksa? Evet bildiniz, tutmaz.
Son olarak, ister pop, ister rock müzisyeni olsun, şarkı söylerken, gözlerinizin içine bakmalı, size beğenmeniz için yalvarmalı, albümünü almanız için sizi hipnotize etmeye çalışmalıdır. Çünkü köte girmiş bir dünya stüdyo masrafı, aranjör (vidanjör desek daha doğru) parası, Kral TV’ de top 10’da yer almak için ödenmiş binlerce TL, evin taksidi, kredi kartının borcu vardır. Esnaflık zor iştir.

Çoğu yetenekli, yaratıcı müzisyen arkadaşımın da sırf bu "tutsun diye" saçmalığının kölesi olduğunu ve müzik piyasası içinde harcanıp gittiğini gördüm. Yapılması gereken bu değil. Siz asla müziğinizi onlara beğendiremezsiniz. Onlar dilediklerini seçer, ceketi giydirir, müziğini önüne koyar, orkestrasını hazır eder, tasmasını takar ve piyasaya salar.
Yapılması gereken inatla inandığınız sevdiğiniz müziğin yapılmasıdır. Gerekiyorsa distortion'ın köklenmesidir. Gitarın gitar gibi tınlamasıdır. Rock müzik, korkakların işi değildir. Sokakta büyümüş, ellerini kirletmiş sıkı adamların, sıkı arkadaşların harcıdır. Duygu ve düşüncenin müziğidir. İsyan ve karşı duruşun müziğidir. Bu duyguları koruyarak piyasadaki engelleri aşmak ve kitlelere ulaşmak kolay değildir, bu yüzden biraz da inat müziğidir. Ama inanın başarı ancak bu uzun yol tercih edilerek elde edilir, kısa yol değil. Ben dahil milyonlarca dinleyicinin/tüketicinin, böyle grupların çıkmasını dört gözle beklediğini çok iyi biliyorum.

Gerçek müziğe gönül vermiş insanların duygularına tercüman olmuşsunuz. Tebrikler.
 
türk pop müziğinin bu kadar rezil bi hal almasındaki ve türk müziğini bu kadar kalitesizleştirmesindeki tek neden türkiyede porno sektörünün olmamasıdır... porno sektörüne giriş yapabilecek insanların, sektör yokluğundan kalan tek seçeneği, en az o sektör kadar zahmetsiz, o sektör kadar popüler ve o sektör gibi et gösterip, kendini pazarlayıp, bi sonra sergileyeceği performansındaki ücretini arttırma şeklinde bir işleyişe dönüşmüş olan türk pop müzik piyasasıdır... Doğal olarak tek seçenekleri olan pop müzik piyasasına girerler. hilal cebeci, tuğba ekinci, sibel meriç, petek dinçöz, demet akalın, nez, murat boz ve yüzlercesi...

yabancı ülkelerde pop müziği çok mu kaliteli? değil... fakat insanların kendilerini gösterebilecekler sektör daha fazla olduğu ve birbirinin sektörüne bulaşanlar çok fazla sayıda olmadığı için daha kaliteli olduğu kesin...
 
Son düzenleme:
Türk pop müziğinin bu kadar rezil bi hal almasındaki ve türk müziğini bu kadar kalitesizleştirmesindeki tek nedeni sadece
türkiyede porno sektörünün olmamasıdır...
mu, ya Türklerin uzaya hiç çıkmamış olması, Corn Flakes'in ülkeye bu kadar geç gelmesi, "Bir bakanın çocuğunun göz altında olduğunu basın öğrenmesi" vb. etkisi yok mu??? Bunları da atlamamak gerekiyor...

Şahan GÖKBAKAR'ın profesörüne benzemiş...

Sevgiler ve saygılar...
 
türk pop müziğinin bu kadar rezil bi hal almasındaki ve türk müziğini bu kadar kalitesizleştirmesindeki tek neden türkiyede porno sektörünün olmamasıdır... porno sektörüne giriş yapabilecek insanların, sektör yokluğundan kalan tek seçeneği, en az o sektör kadar zahmetsiz, o sektör kadar popüler ve o sektör gibi et gösterip, kendini pazarlayıp, bi sonra sergileyeceği performansındaki ücretini arttırma şeklinde bir işleyişe dönüşmüş olan türk pop müzik piyasasıdır... Doğal olarak tek seçenekleri olan pop müzik piyasasına girerler. hilal cebeci, tuğba ekinci, sibel meriç, petek dinçöz, demet akalın, nez, murat boz ve yüzlercesi...

yabancı ülkelerde pop müziği çok mu kaliteli? değil... fakat insanların kendilerini gösterebilecekler sektör daha fazla olduğu ve birbirinin sektörüne bulaşanlar çok fazla sayıda olmadığı için daha kaliteli olduğu kesin...
Bu da biraz fazla sert ve iddalı oldu 🙂
 
Ne güzel başlık açmışsın ant.. burada yazılan 3-4 tespit tam 12.. Senin ilk mesajında yazdığın sektörün istediğine star elbisesini giydirmesi, oguz92'nin 90'lardaki rockçılar satanisttir yargısının haliyle ''Arabesk tema üzerine yapılası rock müzik'' ile kırılması, dolayısıyla pentagramın takipçilerinin "popüler" olamaması, çıkamaması.. Arada da neden porno sektörümüz yok sorunsalı..

Porno sektörüne zahmetsiz denmiş. Bence çok zahmetli...
çok güldüm yaaa.. bunun kondisyonu, gıdası, sporu var.. adam evinin kirasını çıkarmak için kaç.. ooooo..
 

Geri
Üst