Saygıdeğer profesörümüz, devrimlerle yolu aydınlatılmış Türkiye yerine cemaatlerle geleceği karartılan Yeni Türkiye şartlarında doğmuş ve büyümüş olsaydı, bu sözleri söyleyebilecek miydi dersiniz rahatça? Gerçek bilim üretenler devamlı aforoz edilirken ekmek kutusuna lamba takanların veya papaz eriğini imam eriğine çevirenlerin ödül aldığı bu ülkede bilimsel araştırmalarını gerçekleştirebilecek miydi?
"Bilim üretin" lafı ne kadar doğru bir lafsa, "politikayla siyasetle uğraşmayın" lafı da o kadar boş ve tehlikeli bir laftır. 80 darbesinden sonra ülkeye yerleştirilen apolitik atmosferin bizi getirdiği nokta bu durum için yeterli bir kanıt olur kanaatindeyim.
Haklısınız tabi ki, bir insan hiçbir zaman apolitik olmamalı, iyi ya da kötü bir fikre sahip olmalı. Bu konuda hemfikiriz. Hatta evet, günümüz Türkiyesinde büyümüş olsaydı bu kadar geniş vizyonlu bir cümle de kurmazdı "bilim üretin" tarzında. "Büyüyünce ne olacaksın?" sorusuna "Cumhurbaşkanı olup, idamı getireceğim" gibi bir cevap veren gençliğin yetiştiği, vahim bir hal var ortada. Bu, şu demektir; "daha çocukluktan başlayıp renkli hayaller yerine zifiri beyinler yetiştiriliyor". Çocukların hayallerini karalar bağlatırsanız politikalarınızla, gelecek kapkaranlık bir hal alır. Bence, Sayın Sancar o cümlesinde "politikalarla uğraşmayın" derken buna da değiniyor olabilir. Çünkü evet, araştırdığımızda gerçekten vizyonu güçlü bir kişi kendisi. Bireysel tanımıyorum, sadece başarılarından, çalışmalarından, konuşmalarından bunu çıkarıyorum.
Ayrıca, bu ülkede çok zor koşullarla yetişmiş ve hatta dünyada yer almış en büyük liderlerin başında olan Atatürk'ün 1924 yılındaki şu sözünü de unutmamak lazım...
"Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir, cahilliktir, doğru yoldan sapmaktır. Yalnız ilmin ve fennin, yaşadığımız her dakikadaki safhalarının gelişimini anlamak ve ilerlemeleri zamanında takip etmek şarttır. Bin, iki bin, binlerce yıl önceki ilim ve fen lisanının koyduğu kuralları, şu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak elbette ilim ve fennin içinde bulunmak değildir."
Bilimde dünya lideri olan ülkelere (ABD, Japonya gibi) baktığımızda politika ile bilim arasında bir çizgi olduğu görülüyor. Ülkemizde ise bu tam tersi. Politik yönelimler sonucu bilim kurumları yönetiliyor, bilimsel çalışmalar "yapılıyor" (güya). Hiç bir NASA üyesi bilim insanını politik açıklamalar yaparken göremeyiz, ama bir Tübitak başkanını siyasi görüş beyan ederken çok rahat görebiliriz. Sancar, bunu da kastetmiş olabilir.
O yüzden, irtica hayalleri kuranlar elbet bir gün tarihin tozlu sayfalarında kara bir leke olarak yazılacak tekrar. Çünkü, tarih tekerrür içerir. Bundan 100 yıl önce irticacıların sonları ne olduysa, o sondan 100 yıl sonra yine irticacılar elbette tarihe leke olarak yazılıp üstü çizilecektir. Bunun yapılabilmesi için birlik elzem bir durumdur. Neye karşı birlik? Evetçilere veya hayırcılara karşı olmadan önce; irtica hayranları ve cehalete karşı birlik. Cehalete karşı geçmişte var olan Köy Enstitüleri'nin kapatılma sebebi de zaten irtica sevdalılarının cahillikten beslenmesinden kaynaklı. Aslında bu konuya bir çok şeyi iliştirebiliriz. Bir çok budağa ayırabiliriz olayı. O yüzden genel konuşmak zor oluyor.
Kamu spotunu da vereyim, günde 1 saat bile kitap okumak zor değil. Otobüste, metroda, yapılan işler arasındaki molada, bilimum bir sürü şey sırasında. Günde 1 saatimizi nelere harcamıyoruz ki. Akşam vakitleri boş boş internette bile saatlerce vakit geçirebiliyoruz, veya uyumadan önce yatağa girdiğimizde 1-2 saat telefondan abuk subuk videolara takılıp zaman öldürebiliyoruz. Yapmamalı, okumalıyız. Hani küçük çocuklara "oku, adam olursun" derler ya, gerçekten öyle. Oku, adam olursun. Ama at gözlüğüyle değil, beynini olabildiğince açarak.